Anasayfa » AKP VE CEMAAT, ”MESCİD-İ DIRAR” DIR!

AKP VE CEMAAT, ”MESCİD-İ DIRAR” DIR!

Yazar: yonetici
0 Yorum 283 Görüntüleyen

AKP VE CEMAAT, ”MESCİD-İ DIRAR” DIR!

 

“Mescid-i dırar”: Peygamber efendimiz zamanında münafıkların, fitne ve fesat yuvası ve silah ambarı olarak kullanmaya çalıştıkları ve Medine dışındaki Zi-evan semtinde yaptırdıkları bir dini ve siyasi hıyanet girişimidir. Peygamber efendimizin Medine’ye hicretinden sonra, İslam’ın giderek güçlenmesi münafıkları ve müşrikleri iyice endişelendirmişti. Münafıkların başı olan Abdullah bin Ubey bin Selûl’ün dayısının oğlu olan ve Medine Krallığına hazırlanan Ebû Âmir, Bizans’ın desteğini almak hevesiyle, Hıristiyanlığa geçip papaz elbisesi giyerdi. Peygamber efendimizi kıskanarak, kendisine uyanlarla birlikte Mekke’ye gitmiş, kâfirlerle işbirliğine girişmişti. Bedir, Uhud ve Hendek muharebelerinde Müslümanlara karşı savaşı desteklemiş ve Mekke’nin fethinden sonra Şam’a firar etmişti. Oradan Medine ve Kubâ’daki münafıklara haber gönderip, kendisine Kubâ’da bir mabet yapmalarını ve burasını silah deposu olarak kullanmalarını istemiş, kendisinin de Bizans ordusuyla yardıma geleceğini bildirmişti. Münafıklar da Peygamber efendimizin hicreti esnasında Medine’ye gelirken Kubâ’da inşa ettirdikleri Kubâ Mescidi karşısında daha gösterişli bir mescit bina etmişti ki buna “mescid-i dırar” yani: küfür ve zulümle mücadele eden müminlere zarar verip bölme mescidi, ayrımcılık-fesatcılık ve fırsatçılık girişimi, siyasi ve ictimai hıyanet merkezi denmiştir. Bu yolla Münafıklar, Müslümanları bölerek birbirine düşürmek istemişti. Hatta Bizans askerleri Medine’ye gelince, mescide depo ettikleri silahlarla onlara yardım edeceklerdi. Peygamber efendimizin orada namaz kılmasını sağlamakla da, Mescid-i Dırâr’ın mukaddes bir yer olduğu intibaı verilecekti. Böylece Müslümanlar da orada namaz kılmaya koşacak ve münafıkların oyununa geleceklerdi. Peygamber efendimiz, Tebük’ten Medine’ye dönüşte, Zi-Evân denilen yerde konaklarken, bu sırada Dırar Mescidini kuran münafıklar, gelip Peygamberimizi bu fitne ve hıyanet merkezine götürmek istemişti. Allahü Teâlâ, Tevbe suresi 107-110. âyet-i kerimelerini indirerek oraya gitmemesini bildirmişti. Âyet-i kerimelerin kısaca meali şöyledir:

“Zarar vermek, inkârı (pekiştirmek), mü’minlerin arasını ayırıp bölmek ve daha önce Allah’a ve elçisine karşı savaşanı (münafıkları ve müşrik saldırganları) gözleyip desteklemek için mescid (karargah) edinenler ve: “Biz iyilikten başka bir şey istemedik” diye yemin edenler (var ya,) Allah onların şüphesiz yalancı olduklarına şahitlik etmektedir”(Tevbe: 107)

“Sen bunun (böyle bir mescidin ve nifak teşkilinin) içinde hiç bir zaman durma. Daha ilk gününden (itibaren) takva temeli üzerine kurulan mescid (ve merkez), senin bunda (namaza ve diğer işlere) durmana daha uygundur. Onda, arınmayı içten-arzulayan adamlar vardır. Allah arınanları sever”(Tevbe: 108)

“Binasının temelini, Allah korkusu ve hoşnutluğu üzerine kuran kimse mi hayırlıdır, yoksa binasının temelini göçecek bir yarın kenarına kurup onunla birlikte kendisi de cehennem ateşi içine yuvarlanan kimse mi? Allah, zulmeden bir topluluğa hidayet vermez”(Tevbe: 109)

“Onların kalpleri parçalanmadıkça (ölüp gidinceye kadar), kurdukları bina (ve nifak karargâhı) kalplerinde bir şüphe olarak sürüp-gidecektir. Allah bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir”(Tevbe: 110)

Peygamber efendimiz bu ayetler indikten sonra Sahabeden, Mâlik bin Duhşüm ile Âsım bin Adiy’e, “Şu halkı zalim (elebaşları hain) olan mescide gidiniz, Onu yıkınız ve yakınız” diye emretmişti. Onlar da gidip, binayı yıkıp ateşe vermişlerdi.

Bugünkü AKP ile Cemaat Mescid-i Dırar’ın çağdaş örnekleridir!

Günümüzde AKP’nin çıkışı ve Cemaat (paralel) yapılanması tam bir “Mescid-i Dırar” hadisesidir. AKP; malum ve mel’un odaklarca Milli Görüş’ü parçalayıp etkinliğini kırmak, Erbakan iktidarına engel olup tarihi projelerini akim bırakmak ve Ona duyulan itimat ve itibarı istismar ederek “Milli Görüş’ün devamı” diye Erdoğan’ı iktidara taşıyıp, Siyonist ve emperyalist hedeflere taşeronluk yaptırmak üzere tertip ve teşkil edilmiştir. Ve yine Fetullah Gülen ve Cemaati de, “daha dindar ve daha kapsayıcı bir hizmet, üstelik daha dikkatli ve tedbirli bir hareket” kılıfı ve “partiler üstü” olmak iddiası ile, ama gerçekte, kendi haline bırakılsa tabiatıyla Milli Görüş’e kayabilecek kişi ve kesimleri ayartıp bünyesine katarak Erbakan’ı zayıflatmak ve Adil Düzen inancını ve heyecanını körletip-köstekleyip emperyalizmle uyumlu-ılımlı İslam safsatasını yaygınlaştırmak amacıyla organize edilip şekillendirilmiş ve şişirilmiştir. Bir dönemler “Cebrail bile gelse parti kursa peşine gitmem!” diyecek ve küfre girecek kadar güya siyasetten uzak duran ve Bediüzzaman’ın “Euzübillahi mineşşeytani ves siyaseti-şeytandan ve siyasete bulaşmaktan Allah’a sığınırım” dediği, ama kendisinin bile defalarca terk ettiği bir prensibi uygulayan Fetullahçıların, şimdi resmen ve fiilen parti kurmaları, bunların seviye ve samimiyet göstergesidir, yüzlerce çelişkilerinden birisidir.

“Kanayan bir yara gördüm mü yanar ta ciğerim.

Onu dindirmek için kamçı yerim, çifte yerim. 

Adam aldırma da geç git, diyemem aldırırım. 

Çiğnerim, çiğnenirim, hakkı tutar kaldırırım.”

 

Diyen Mehmet Akif, bir zamanlar ‘Asımın nesli’ olarak nitelendirdiği ‘geleceğin’ Müslümanlarını böyle tarif ediyordu. Ama ne yazık ki artık ‘Allah yolunda’ cihat etmek yerine, ‘Ilımlı İslam’ adı altında Büyük Orta Doğu Projesi’ni uygulamaya çalışan, ‘uyum’ adı altında Allah’ın ayetlerini yasaklamaya kalkışan ‘yeni bir Müslüman tipolojisi’ ile karşı karşıya gelindi. İnançlarının temel kaidesi ‘Allah’ın nizamını hakim kılmak’ olan Müslümanlar, kendilerini ‘İslamcı’ olarak nitelendiren “iş birlikçi taşeronlar” aracılığıyla değiştirilip, dönüştürülerek, “küresel sisteme” entegre edilmişti.

 

..

 

MAKALENİN TAMAMI İÇİN TIKLAYINIZ…

BENZER İÇERİKLER

Size daha iyi hizmet sunabilmek için çerezleri kullanıyoruz. KABUL ET Detaylı Bilgi