Anasayfa O Hep Haklı Çıktı Çoğu Gitti Azı Kaldı Türkiye ve İnsanlığın Yüzünün Gülmesine Adanmıştı

Türkiye ve İnsanlığın Yüzünün Gülmesine Adanmıştı

Yazar: yonetici
0 Yorum 258 Görüntüleyen

Türkiye ve İnsanlığın Yüzünün Gülmesine Adanmıştı

 

Erbakan’ın seçim hedefi

12 Haziran 2011 genel seçimleri için gün saymaya başladık. Siyasi partiler, bu seçimlerde kendilerini temsil edecek aday listelerini Yüksek Seçim Kurulu’na verdiler. Özellikle parlamentoda temsil edilen üç partide ciddi bir liste depremi yaşanmaktadır. Partilerin tabanları bu sıralamalardan rahatsız. “Devşirme liste” yorumunu yapanlar olduğu gibi, olayı “tasfiye” veya bazı partiler için “ilkelerinden uzaklaşma” şeklinde değerlendirmeler yapıldı. Kamuoyu günlerdir bu tür tartışmaları takip ediyor. Seçime en rahat giren parti Saadet Partisi. İllerinde saygınlığı ile tanınan, temiz, dürüst, şaibelere bulaşmamış idealist insanları listelerine aldı. Toplum karşısında başları dik. Hakk’ın ve haklının yanında yer almayı prensip edinmişler. Davalarının ne olduğunu ve hedeflerini çok iyi biliyorlar. Halkın içinde ve halkla bütünleşmiş insanlar. Menfaat ve gelecek kaygısı taşımadan Türkiye ve insanımıza hizmet etmek istiyorlar.

Saadet Partisi kadroları, 17 Ekim 2010 Genel Kongresi’nde, o günlerin zor ve sıkıntılı şartlarını dikkate alarak Milli Görüş Lideri rahmetli Prof. Dr. Necmeddin Erbakan’ı Genel Başkanlığa seçmişlerdi. Hoca, o kongrede bu görevin anlamı ve iktidar olma hedefini şöyle açıklamıştı: “Bu görevi bana vermekle büyük bir sorumluluk yüklüyorsunuz. Bana diyorsunuz ki, ‘Hocam, partimizi önce derle, topla, sonra da 5 tane hamleyi gerçekleştir.’ İkinci istediğiniz, ‘Hocam, ne yapıp edeceksin, bizi iktidara taşıyacaksın.’ Bunu bütün insanlığın saadeti için söylüyorsunuz. Bana siz, ‘Hocam ne yap yap Saadet’i iktidara getir ve hasta annesine ekmek götürmek için arabanın arkasında çıplak ayakla koşan çocuğun, bütün fakir fukaranın, aç kalanların karınlarının doymasına vesile ol’ diyorsunuz.”

Kendi adına hiçbir şey istememiş, ömrünü Türkiye ve insanlığın yüzünün gülmesine adamış olan bir liderin bu görüşlerine, kendilerinin yetişmesinde emeği olan hiçbir vefakar insanın ilgisiz kalamayacağını düşünüyorum. Çünkü bu hedefler, en tabii insani görevlerdir. Aynı zamanda, Hoca’nın Saadet Partisi’nin iktidar olmasını istemesindeki amacını ortaya koymaktadır. Türkiye ve dünyada hakkı üstü tutmanın bir bedeli vardır. Muhterem Erbakan Hoca bu bedeli fazlasıyla ödemiştir.

En son, Denizli’de, İzmir Kemalpaşa ilçesi eski Belediye Başkanı Mehmet Ali Özüdoğru’yu dinledim. 1994 – 2004 yılları arasında Ege’nin bu şirin ilçesinde yaptığı efsanevi hizmetlerle Türkiye ve dünyada çok konuşulan bir başkan olmuştu. Bir gün, bir general kendisini ziyarete gelmiş ve “Çok hizmet etmiş, Kemalpaşa’nın çehresini değiştirmişsin. Tebrik ederim. Ancak senin en büyük hizmetin Erbakan’ın yolunda sadık olmandır” demiş. Yeni yaşadığı bir anekdotu da şöyle anlattı: Milli Görüş partilerine hiç oy vermeyen Faruk isimli bir hemşehrim geldi ve dedi ki: ” – Başkanım, ben nasıl büyük hata yapmış da Erbakan Hoca’nın aleyhinde konuşmuşum. Ölümü sonrası TV’lerden dinledim. O, hastalığı süresince teyemmüm edebileceği tuğlayı yanında bulundurmuş. Ölünceye kadar ibadetini bırakmamış. Şimdi helallik isteme fırsatım da yok. Hiç değilse bundan sonra oyumu onun partisine kullanacağım.”

Erbakan Hoca, önümüzdeki seçimde iktidar olma hedefini çeşitli platformlarda da seslendirdi. “Nasıl?” diye soranlara, “Bekleyin, görün!” diyordu. Erbakan Hoca’yı sevenler için, onun gösterdiği hedeflere ulaşmak konusunda üzerlerine düşen sorumluluğu yerine getirmeleri bir vefakarlıktır, diye düşünüyorum.

Milli Görüş Lideri’nin en başta gelen özelliklerinden biri de “Hoca” oluşudur. O, yüz binlerce talebe yetiştirdi. Onlardan birincileri sadık olanlar, hocalarını iyi anlayanlar. İkincileri ise, yine Hoca’nın tabiriyle, “Arka kapıdan kaçarak bahçede top oynayanlar”. Birinciler, Milli Görüş çizgisinden ayrılmadılar. Diğerleri, farklı yöntemler deneyerek makam ve mevki sahibi olmak istediler. Hoca’nın vefatından sonra yapılacak 12 Haziran’daki ilk genel seçimde yapılması gereken en önemli görev, Hoca’nın öz ve sadık talebelerinin yanında yer almak ve onları bütün gücümüzle desteklemektir. Hoca, her fırsatta adresin neresi olduğunu net bir şekilde göstermiştir. Bunu, 17 Ekim Kongresi’nde de ifade etmiştir: “Saadete ancak Milli Görüşle erişilebilir. Milli Görüş’ün bir tek partisi vardır, o da Saadet Partisi’dir. Birisi, “Ben de Milli Görüşçü’yüm” diye ortaya çıkarsa palyaçoya benzer.”

Milli Görüş, 9 senedir Meclis’te temsil edilmemektedir. Bu süre içinde Türkiye, maddi ve manevi alanda ciddi tahribata uğramıştır. Türkiye’nin yabancılara peşkeş çekildiği bir sürece girilmiştir. En fazla yolsuzluk ve sahtekarlıklar bu dönemde yapılmıştır. Yabancılara en fazla toprak satışı bu dönemde yaşanmıştır. İletişim ve TV’ler kademe kademe yabancılara teslim edilmektedir. Programsız bir açılım anlayışı ile Doğu ve Güneydoğu halkı terör örgütünün kucağına itilmiş, terör örgütüne cesaret kazandırılmıştır. Manevi tahribat çıldırma noktasına gelmiştir. Aile hayatımız büyük darbe almış; yavrularımız, alkol, uyuşturucu, fuhuş, zina gibi kötülüklerin kucağını itilmiştir. TÜİK rakamlarına göre işsizlik yüzde 8’den yüzde 12’ye yükselmiştir. Erbakan Hoca’nın “Toprak altımızdan kayıyor” dediği noktaya gelinmiştir.

Bütün bu olumsuzlukları önlemek için 12 Haziran önemli bir fırsattır. 42 senelik tecrübesi, hükümette bulundukları sürelerdeki efsanevi hizmetleriyle Saadet Partisi yine milletimize hizmet etmek, fakirlik ve yoksulluğu önlemek, halkımıza onurlu bir hayat yaşatmak için göreve hazırdır. Erbakan Hoca’nın sadakatla bir davayı yürüttüğünü bilen herkes, onun gösterdiği hedeflere ulaşabilmek için, seçime kadar canla başla çalışmak sorumluluğu altındadır. Unutmayalım ki, bir milletin kurtuluşu, o illetin bütün fertlerinin el birliği ile çalışmasına bağlıdır.

 

MİLLİ ÇÖZÜM MAKALELERİ İÇİN TIKLAYINIZ…

Şakir Tarım

araştırmacı yazar

BENZER İÇERİKLER

Size daha iyi hizmet sunabilmek için çerezleri kullanıyoruz. KABUL ET Detaylı Bilgi