FİLİSTİN’DE;
BÜYÜK BAYRAMIN BÜYÜLÜ BAŞLANGICI
Hamas’ın, hem de 1973’teki Yom Kippur Savaşı’nın 50. yıldönümü sabahı, katil ve işgalci İsrail’e karşı başlattığı yoğun füze saldırıları ve güya çok korunaklı sınır kapılarını aşıp İsrail’in içlerine sızmaları tam bir şaşkınlığa yol açmıştı. Siyonist İsrail’de, çoğu asker, subay, polis ve ajan 2000 (iki bin) kişinin öldüğü, binlerce kişinin yaralandığı ve yine binlerce önemli(!) kişinin kaçırılıp rehin alındığı konuşulmaktaydı. Bu şanlı kalkışma, bizim Kurtuluş Savaşı’mızla aynıydı; yani Hamas’ın çıkışı haklı bir vatan savunmasıydı.
Efsane Başbakanlarımızdan Rahmetli Erbakan Hocamız, 1970’li MSP yıllarında, Milli Gazete’nin bir hediyesi olarak bir ATLAS dağıtmıştı. O atlasın hiçbir yerinde İsrail diye bir devlet ve onun bayrağı yer almamıştı. Çünkü Erbakan’a göre, İsrail zaten suni ve geçici bir terör yapılanması ve İslam dünyasının bağrına yerleştirilmiş bir çıbanbaşıydı. Ve önünde sonunda mutlaka ortadan kaldırılacaktı. Bu nedenle haritalarda bir devlet gibi gösterilmesi, anlamsızdı ve haksızlıktı. Bu nedenle yok sayılmıştı!
Evet, Erbakan’ın Milli Görüş Hareketi, evrensel ve orijinal programları ve Adil Düzen hazırlıkları, dünyadaki tarihi değişimin ve talihli devrimin FİKRÎ altyapısını oluşturmaktaydı. Ve bunların uygulanmasını mümkün kılacak ve zalim odakları hizaya sokacak teknoloji harikası savunma hazırlıklarını tamamlaması lazımdı ve yapılmıştı. Milli Çözüm ise bu kutlu şuuru pekiştirme ve geliştirme aşamasıydı. Şimdi Hamas’ın şahlanması ise, Siyonist kangrenin deşilip Yeni bir Dünya tesisinin FİİLÎ kalkışmasıydı.
Aksa Tufanı’ndaki ‘Gizli’ Ayrıntı
İsrail işgalindeki bölgelere düzenlenen Aksa Tufanı operasyonunun nasıl gizli tutulduğuna ilişkin çarpıcı değerlendirmede bulunan Filistinli gazeteci Muin Naim, sessizce yürütülen planın komutanlara bile son anda haber verildiğini aktarmıştı.
Filistin’de Kassam Tugayları’nın başlattığı tarihi Aksa Tufanı operasyonu İsrail’i sarsıp şaşkınlığa uğratırken, Siyonist kuduzlar bu kayıplarına karşılık olarak yine sivil katliamlara başlamıştı. İsrail, Gazze’deki okul, cami, alışveriş merkezi, apartman gibi tamamen sivil noktaları bombalarken, Filistinli direnişçilerin ilerleyişi, işgal altındaki topraklardaki askeri birimler üzerinde yoğunlaşmıştı.
7 Ekim’de kara, hava ve denizden başlatılan Aksa Tufanı operasyonunda bugüne kadar neler yaşandığını Radyo 7’de anlatan Gazzeli gazeteci Muin Naim, çarpıcı bilgiler paylaşmıştı. Muin Naim, İsrail işgaline karşı vatan topraklarını savunan direnişçilerin, büyük bir gizlilik içerisinde çalışma yürüttüklerini ve Aksa Tufanı’nın son saniyesine kadar komutanların dahi haberdar edilmediğini vurgulamıştı. İsrail istihbaratının uyutulduğu Aksa Tufanı operasyonunda, işgal kuvvetlerinin ağlayarak ve saklanarak görevden kaçmasının ayrıca bir zafiyet içinde çırpındıklarını hatırlatmıştı. İsrail ordusundaki acziyetin, operasyona katılan savaşçıların bile beklediğinden daha fazla olduğu konuşulmaktaydı. İsrail ordusunun üst düzey isimlerinin esir alındığını ifade eden Muin Naim, işgal ordusundaki kayıpların açıklanan rakamdan 3 kat daha fazla olduğunu tekrarlamıştı.
Hamas’ın şanlı operasyonu, İsrail balonunu patlatmıştı. İsrail ciddi şekilde zayıflamış ve etkisiz bırakılmış durumdaydı. Hem askeri hem istihbari olarak dünyanın en güçlü, en gelişmiş denilebilecek kadar imkânı olan bir sistem tükenip tıkanmıştı. Fakat direnişçilerin kendileri dahi bu kadar zayıf bir yapı ile, dağılmış bir rejimle karşı karşıya kalacaklarını tahmin etmiyorlardı. Önce, bu operasyonda İsrail tarafında kesinlikle istihbarat zafiyeti vardı. Bu zafiyetin karşısında Hamas direnişi çok gizli, çok ustaca bir plan yapmıştı. Ayrıca direnişin kendi komutanları dahi operasyondan son anda haberdar kılınmışlardı.
Uzaktan kumandalı olarak, sivillere, mahallelere karşı cehennem gibi ateş yağdıran İsrail ordusunun, gerçek çatışmada o kadar cesur ve deneyimli olmadığı ortaya çıkmıştı. Çünkü direnişçiler eğitim almışlar ve harfiyen plana uymuşlardı. Evet, haberleri bir anda olmamıştı ama gelen görüntüler gerçekten şaşırtıcıydı. Bir devletin dünyaya eğitim vermeye çalışan, dünyaya kendini ‘en iyi askeri sistem’ olarak tanıtan işgalci Siyonist ordusunun subayları ve komutanları bir avuç direnişçinin önünde diz çökmüş kaçışmaktaydı!
Çok Kritik İsimler Esir Alınmıştı.
Çatışmaların ilk 5-6 saatlik çevresinde Genelkurmay Başkanının altındaki en önemli 3 kişiden birisi Hamas tarafından esir alınmıştı. O bölgenin özel tim diyebileceğimiz birliklerin komutanı öldürülüp saf dışı bırakılmıştı. Bütün sınır birliklerinin başındaki komutan esir alınmıştı. Burada Allah-u Teâlâ’nın yardımı, inayeti vardır. Allah onların yüreklerine korku salmış ve tepki veremeyecek kadar zayıflatmıştı. İsrail Başbakanı Netanyahu’nun “Gazze’yi boşaltın” çağrısı da anlamsızdı. Gazze’nin sınırları zaten kapalıydı. Oradan çıkmaya çalışanları da vuruyorlardı. Kaldı ki oradan kimsenin kaçmaya niyeti yoktu. Filistinliler; “Biz 1967’de sahipsiz bırakıp kaçtık, ancak bu sefer kaçmayacağız” diyorlardı. İnsanlık tarihinde anlatılabilecek en uzun süreli açık hava hapishanesi olan Gazze, 44 kilometre uzunluğunda, 8 kilometre derinliğinde bir bölgeden oluşmaktaydı. Ve burada 2,5 milyona yakın insan yaşamaktaydı. İsrail, Gazze’de sadece bir mahalleye 110’dan fazla bomba atmıştı. İsrail’in bildiği tek şey uzaktan, karşı karşıya gelmeden insanları havadan boğmaya çalışmaktır! Hamas’a sataşan soysuzlar, Filistin’deki şehit sayısını biliyorlar mıydı? Sadece ilk sabah saatlerine kadar yaklaşık 550 şehit vardı. Bunların 100’ü çocuk, 60’ı kadındı.
Aksa Tufanı’nda İsrail’i Ortadan İkiye Bölecek Strateji Uygulanmaktaydı!
Filistin’de Gazze Şeridi’nin askeri oluşumu Kassam Tugayları’nın İsrail’e düzenlediği Aksa Tufanı operasyonunda kullanılan yüksek teknoloji ve stratejik planlama dünyayı şoka uğratmıştı. İsrail’in hava savunma sistemi ‘Demir Kubbe’nin yüzde 95 oranında işlevsiz kaldığı operasyonda 4’üncü günde çoğunluğu silahlı 2000 İsrailli unsur ortadan kaldırılmıştı.
Askeri uzmanlar, Aksa Operasyonu’nda Gazze ile Batı Şeria arasında bir koridor oluşturmanın hedeflendiğini açıklamıştı. Bu planın hayata geçirilmesi halinde İsrail’in kuzey ve güney olarak ikiye bölüneceği konuşulmaktaydı!? Bu koridorun oluşması durumunda Filistin Devleti’nin denizle bağlantısının kurulabileceğini ve Gazze halkının büyük bir lojistik imkâna kavuşabileceğini de unutmamalıydı. İsrail ordusu ile siyasi yönetim arasında da ciddi mücadele yaşanmaktaydı. İşgal ordusunda 260 pilot, 850 askeri komutanın istifa ettiği haberleri vardı. Bu durumdan yararlanan Hamas’ın, çatışmayı bütün İsrail’e yaymak ve İsrail’i yeni bir haritaya mecbur bırakmak hesapları vardı. İsrail’in kara operasyonuna yanaşmadığı, çünkü insan gücü olarak Hamas’ın İsrail ordusundan daha üstün olduğu da unutulmamalıydı.
İsrail tek kelime ile bocalamaktaydı. Ordu komutanları bile esir alınmıştı. Artık İsrail paralize olmuş durumdaydı. Şoka girdi yani. ‘Büyük İsrail’ ve Mossad efsanesi çöküp yıkıldı. Ne Mossad, ne Demir Kubbe yok ve karşılık veremiyorlardı. Tek uğraştıkları şey, çatışmaların daha fazla yayılmasını önlemek için özel kuvvetleriyle operasyonlardı.
İsrail hâlâ Gazze’ye kara operasyonu yapamamıştı! ‘Yapmadı’ demiyoruz, yapamamıştı… Binyamin Netanyahu’nun, ‘Bu savaş uzun sürecek, önümüzdeki günler çok kritik’ sözlerini doğru anlamak lazımdı. Herkeste şöyle bir algı vardı; ‘İsrail gelecek, her tarafı yerle bir edecek, dümdüz edecek, binlerce insanı öldürecek, dünya da sessiz seyredecek, oradaki Filistinliler göç ettirilecek, Gazze’nin bir bölümünü ilhak edecek’ vesaire… Bunlar ihtimal dahilinde ama harp tarihinde ‘Pirus’ diye bir şey vardır. Bu, bir kalenin alınması esnasında kale alınır fakat işgalcilerin bütün gücünü de tüketip zayıflatır. O yüzden Pirus’laşmanın İsrail’e çok ağır bir bedeli vardır. İsrail bu bedeli göze alamıyor. Çatışmaların yayılmışlığı Aşkelon’a kadarken, bugün Tel Aviv’in kuzeyine kaymıştır. O yüzdendir ki İsrail olağanüstü hâl ilan etmek zorunda kalmıştır. İsrail’in yasaklı fosfor bombası kullanarak gerçekleştirdiği karşı saldırıda büyük oranda siviller hedef alınmıştır. Camileri, üniversiteleri, bankaları bile vuran İsrail’in saldırılarında onlarca bebek, kundağında can verirken, küçük çocuklar şehit edilmekten sakınılmamıştır.
Bu konuyla ilgili asıl söylenecek şeylerden bir tanesi, şu ana kadar İsrail’in Hamas’a karşı gösterdiği tepkiler Hamas’ın ilerleyişini durduramamıştı. İsrail ordusu yaklaşık 160 bin kişi kadardı. Kara ordusu yaklaşık 100 bin kişiden oluşmaktaydı. Hamas’ın insan gücü de bundan aşağı kalır sanılmasındı. Onların silahları varsa, bizim de Allah’ımız ve üstün-orijinal teknoloji harikalarımız vardı!..
Her şeyi anlatamadığımız çok enteresan detaylar vardı. Bu füzeler nasıl yapıldı ve nasıl taşındı? Planlama Hamas’ı aşmaktaydı. Belki Kassam roketlerini Hamas üretebilirdi. Fakat roketlerin mühimmatlarını üretmek için bile MKE fabrikasının kurulmasını gerekli kılmaktaydı. Onun için ayrı bir teknoloji lazımdı. Bu kadar karmaşık, kompleks bir planı bir gerilla örgütü yapamazdı. Bu daha üst seviyede bir desteğin varlığını ortaya koymaktaydı.
Gazze Etrafında Sivil Görünümlü Silahlı Unsurlar Yerleştirilmiş Durumdaydı!
İsrail, henüz kara operasyonuna başlayamamıştı. Hatta İsrail’in içindeki Hamas ilerlemesini bile durduramamıştı. Neden? Çünkü bir sarmalın içerisinde kararsız ve şaşkındı. Çünkü o kadar çok esir alınmıştı!
Aslında Gazze iki kuşak şeklinde çevrilmiş durumdaydı. Birincisi; sınırları belli olan, 9 metrelik yüzeyde yaklaşık 10 metrelik derinlikte beton bariyerlerle çevrilmiş olan sınır vardı, ama hemen onun yanında ikinci bir görünmez kuşak daha yapılmıştı. Bunlar operasyon yapılınca anlaşılmıştı. Ayrıca Gazze etrafında paramiliter güçleri konuşlandırmışlardı. Şu İsrail tarafından ‘sivillerimizi esir aldılar’ diye bağıranlar, aslında İsrail ordusu tarafından yetiştirilmiş sivil görünümlü askeri militanlardı. Polis istasyonları, polisler, askeri istihbarat noktaları ve bir kısım ordu birlikleri bunlar arasındaydı.
İlk etaptaki çatışmalar Aşkelon güneyindeki ikinci hatta kadar olan alanlardı. Şimdi Tel Aviv’in kuzeyine kadar ikinci hattı Hamas parçalamış durumdaydı.
Peki bu esirler ne yapılacaktı? Bu esirlerin tamamı Gazze’ye taşınmamıştı. Sadece bir bölümü Gazze’ye geçirilmişti, bunları İsrail’in olası kara harekâtı olursa burada kullanacaklardı. İkincisi de Gazze dışında, Gazze’nin kuzeyindeki bazı yerler vardı. Oralarla Filistin-Batı Şeria arasında bir koridor oluşturacak şekilde peş peşe kuşaklar oluşturmaya başlanmıştı. Bunlar Rus konseptinde ‘direnek noktası’ olarak tanımlanırdı. Direnek noktalarının içerisinde her şey vardır. Etrafı çevrilir ve bunların içerisinde esirler tutuluyor. Eğer İsrail, Hamas’ın direnek noktalarını vurmaya kalkarsa, kendi insanını vurmuş olacaktı. Bu paradoksu İsrail aşamıyordu. O yüzdendir ki tepki vermekte de zorlanmıştı. Tel Aviv ile Gazze arasındaki orta bir bölgede ilerleyişin durdurulması lazımdı. İsrail bunu da başaramamıştı!
Direnişe Dair 10 İftira – 10 Hakikat…
…
MAKALENİN TAMAMI İÇİN TIKLAYINIZ..