IRKÇI EMPERYALİZM: SİYONİZMLE HAÇLI
ZİHNİYETİNİN BİLEŞİMİDİR
Bugünkü Barbar Batı ülkeleri ve onların
batıl ve zalim sistemleri; YAHUDİ SİYONİZMİYLE, HAÇLI EMPERYALİZMİNİN bir
karışımıdır. Ancak maalesef Batı denilince, halk nazarında sadece Hıristiyan
Avrupa ve Amerika hatırlanmakta ve arkasındaki asıl şeytani güç olan Siyonizm
ve Masonluk unutulmaktadır. Bu nedenle duyarlı aydınlarımızın ve dava
kurmaylarımızın, yazı ve konuşmalarında sadece BATIya vurgu yapmaları bizce
sakattır ve sakıncalıdır. Çünkü Siyonist Yahudilerin en sinsi gayretlerinden ve
en şeytani gayelerinden birisi de, bu zulüm düzenlerinin bütün suçunu
Hıristiyan Avrupa ve Amerikanın üstüne yıkıp, kendilerini saklama ve
aklamalarıdır.
Rahmetli Erbakan Hocamızın her
konuşmasında ve kitaplarında, asıl tehdit ve tehlike odağı olarak Siyonizme ve
ırkçı emperyalizme özellikle ve kesinlikle vurgu yapması da bundandı.
Örneğin: Avrupa Birliğini üç katlı bir
binaya benzetir; en üst katta Siyonist Yahudi patronların barındığını ve
gözlerden ırak kalmayı başardıklarını, ikinci katta Hıristiyan Avrupalıların
bürokrat ve işçi çavuşu olarak çalıştıklarını, en alt katında ise ucuz işçi ve
hizmetçi olarak Türkiyeyi alacağız diye oyaladıklarını anlatırdı. Milli
Gazetedeki değerli ve dengeli yazılarını beğeniyle okuyup, ara sıra alıntı
yaptığımız Sn. Sadreddin Karadumanın, en önemli birkaç yazısında
sürekli Batıdan bahsedip Siyonizm ve ırkçı emperyalizm
kavramlarını kullanmaktan sakındığı izlenimi uyandıran
yaklaşımının, yanlış anlamalara yol açacağı kanaatimizi hatırlatmak istiyoruz.
Sn. Karadumanın Siyonist Mahfillere hoş görünme ve onlardan
bahsetmemek suretiyle bir nevi rüşvet verme gibi bayağı ve aşağı
niyetler besleyeceğine asla ihtimal vermiyoruz. Ancak İslamın ve İnsanlığın
aleyhine en şiddetli ve tehlikeli fitne odağı olarak Siyonist Yahudileri
belirtmeden, sadece Hıristiyan Haçlı zihniyetinin hedef gösterildiği ima ve
imajını oluşturacak tanım ve yaklaşımların, hem Kurana hem de Aziz Hocamızın
tebliğ tarzına uygun düşmediğini belirtmek istiyoruz. Bu nedenle Sadrettin
Karadumanın aşağıdaki güzel tespitlerinin bazı yerlerine Siyonizmi
hatırlatan küçük eklemeler yapmayı gerekli görüyoruz.
Batı’nın niyeti
belli… Bizi istemiyorlar. Biz de o kapıya yapışmışız adeta; neyimiz var
neyimiz yoksa bu uğurda harcıyoruz. Gâvur aşkı dedikleri bu olsa gerek!
Tescilli soykırımcı
Fransa, Türkiye’yi soykırım yapmakla suçlayıp köşeye sıkıştırmaya çalışıyor. En
yetkili ağızlar başta olmak üzere her kesimden sert tepkiler geldi. Alınan
yaptırım kararları, protesto çıkışları, üst üste gelen açıklamalar… Meclis’te
grubu bulunan partilerin iktidara destek vermeleri vs. Asıl merak ettiğimiz,
meselenin özüne gelinip gelinmeyeceği. Bu konuda ciddi adımlar atılacak mı,
atılmayacak mı? Önemli olan bu… Şu ana kadarki söylenenlere baktığımızda
henüz dişe dokunur tarzda bir şey göremiyoruz. Önce şu soruya net bir cevabın
verilmesi gerekir: Türkiye AB’ye mahkûm mu? Bunun cevabı evet ise, verilen
tepkiler olumlu kabul edilebilir. Şayet bu soruya verilecek cevap hayır ise, o
zaman durum değişir. Devlet-millet, herkesin ve her kesimin şu sorulara
dürüstçe ve sağlıklı cevaplar bulması icap eder.
1- 300 yıllık
Batılılaşma siyaseti bize ne getirdi ve bizden neleri alıp götürdü; bu konular
ciddi, ciddi tartışılacak mı?
2- AB bakanlığı
lağvedilip kaldırılacak mı?
3- Bu iktidarın AB
dışında bir “B planı” var mı?
Diyelim, bu konularda
net bir tavır sergilenmek istenmiyor. Nereye kadar bu iş böyle gidecek? Batı
yaptıklarıyla yetinecek mi sanılıyor? “Sözde soykırım” yasasını
onaylayan sadece Fransa mı? Hayır. AB üyesi ülkelerin neredeyse yarısı aynı
yasayı çıkarmış durumda.
İşte “sözde
soykırım” yasasını onaylayan AB ülkeleri: Fransa, İtalya, Hollanda,
Belçika, Yunanistan, Polonya, Slovakya, Vatikan, Litvanya, Kıbrıs Rum Kesimi ve
sıradakiler… ABD’nin 41 Eyalet parlamentosu da aynı yasayı onayladı. Bu
yasayı çıkaran AB dışında ülkeler de var elbette. Herkes biliyor ki, bu birinci
adım.
Ya sonra? Sırada
Ermenilere tazminat talebi var. Daha sonra? Toprak talebi… Bundan sonrası var
mı, yok mu diye düşünülebilir. Bunların asıl hedefi bizi Anadolu’dan da
çıkarmak. AB’nin fikir babası Fransa Kralı 4. Henri (1589-1610) ta o yıllarda
Türkleri Asya’ya sürmeyi planlamıştı. Elin gâvuru 50 yıllık, 100 yıllık hatta
1000 yıllık planlar yapıyor ve adım, adım uygulamaya koyuyor. Bizim en stratejik
planımız; “Bize Bir şey Olmaz”dan ibaret. Bize bir şey olmaz ne
demek? Mesela daha 100 yıl önce 24 milyon km2 toprağımız vardı, şimdi 784 bin
km2 kalmış, Onu da parçalamaya çalışıyorlar!? Bize bir şey olmuş mu olmamış mı?
Kaybetmeye başladığımızda, bulduğumuz tek çözüm Batılılaşma oldu. Askeri ve
sivil bürokrasinin tepesinde bulunanlar kendilerini Batı’ya mecbur ve mahkûm
zannettiler. Batılılar özellikle şu iki nedenle bizimkileri ikna etmişlerdi:
1- Anayasal düzene
kavuşmamıza yardımcı olacaklardı.
2- Toprak
bütünlüğümüzü garanti ediyorlardı.
Batılıların sözünde
durmadığı açık; buldukları ilk fırsatta üzerimize çullandılar, elimizde kalan
son toprakları da işgal edip bizi tamamen yok etmeyi planladılar.
Şimdi her şeyi yeniden düşünmemiz,
silkinmemiz ve kendimize gelmemiz şarttır. Biz nerede, tarihin hangi
dönemlerinde ve ne tür hatalar yaptık? Bu konuların ciddi bir şekilde ele
alınıp tartışılması zamanıdır. Başkalarının bize tavsiye ettikleri ne varsa her
şeyin yeniden değerlendirilmesi ve en ince detaylarına kadar gözden geçirilmesi
lazımdır. 300 yıldan beri yürümekte olduğumuz sistemin ve istikametin yanlış
olduğunu bize gür bir sesle haykıranlar çıktı. Hatta 100 yıl arayla iki iktidar
sahibi bu milletin önüne doğru istikameti belirten yol haritası da koymuşlardı.
Ne acıdır ki her ikisi de aynı akıbete uğradı. Sultan Abdülhamid Hanİslam
Birliği dedi; bu yolda çok önemli adımlar attı ve bu kutlu kavga uğruna
iktidardan uzaklaştırıldı.Başbakan Erbakan da İslam birliği dedi.
D8’leri kurmakla önümüze tarihi projeyi koydu. Meselenin özü dediğimiz bu.
Fransa’dan büyükelçi bugün çağırılır yarın geri yollanır. Önemli olan anlık
reflekslerle hareket etmek değil; önemli olan Fransa’ya ve aynı kafadaki Batıya
Fransız kalmamaktır.[1]
Çöken sadece Batı mı?
Batı sistemi çökerken
Batıcı ve batıl sistemlerin ayakta kalması sizce mümkün mü? Liberal Demokrasi
de Batı’nın eseri, Sosyal Demokrasi de… Komünizmi, Faşizmi, Kapitalizmi,
hepsini Batı icat etti. Laiklik, Ateizm, Materyalizm ne varsa Batı’dan çıktı.
Son 300 yılın Batı hâkimiyetinde geçtiği herkes tarafından bilinen bir
gerçektir. Siyasetten ekonomiye, eğitimden kültür-sanata, güncel olaylara
bakışa kadar her şeyi Batılılar şekillendirdi. Dünya milletleri Batı mamulü
nizamlardan birine tabi olmak suretiyle topyekûn Batı’ya yöneldi. Bunun gönüllü
bir yöneliş olduğu söylenemez elbette. Her ülkenin kendine özgü Batılılaşma
serüveni var: Kimi ülkeler zoraki tedbirlerle, kimileri hile ve tuzaklarla
örülü “dostluk ve işbirliği” anlaşma metinleriyle, kimi ülkelerde
yönetimi ele geçirmiş yerli işbirlikçiler marifetiyle… Mevcut rejimlerin
tamamına yakını bir yolu bulunup Batılılar tarafından dünya insanlığına
dayatılmıştır. Kısaca dünya milletleri üç asrı aşkın bir zamandan beri
yönlerini Batıya döndüler, affedersiniz, döndürüldüler.
Bugünlerde
çatırdamanın devam ettiği bu batıl sistem muhtemelen yakın bir gelecekte büyük
bir gürültüyle çökecektir. Batılılar önceleri dünyanın servetini ele geçirse
de, kurulan sistem insan odaklı olmadığı, Hakka ve adalete dayanmadığı için
adım, adım yok olup gidiyor.
1. Batı ilmi Müslümanlardan öğrendi. İlim Sicilya ve
Endülüs üzerinden Batı’ya taşındı ancak kaynak belirtmeden kullandılar; bilim
hırsızlığı yaparak işe girişmişlerdir.
2. Batılılar, çok sayıda yalan-yanlış bilgileri bilim
adına Batı dışı toplumlara yutturdular; mesela: “Dünyada kaynaklar kıt
ihtiyaçlar sonsuz…” sözü kocaman bir aldatmacadan ibaretti. Dünya
kaynaklarının 13 milyar nüfusa rahatlıkla yeteceği bilinmektedir.
3. Batı bugünkü zenginliğini çalışarak elde etmedi;
milletlerin servetini yağmalayıp kendi ülkelerine taşıdılar, hür insanları
köleleştirerek bedava iş gücü elde etmişlerdir.
4. Batılı sömürgeciler kendi ülkelerine taşıdıkları
serveti halktan kaçırıp % 1’lik mutlu azınlığa vermişlerdir.
5. Batılılar, Siyonist Yahudi odakların kışkırtmasıyla
bugünkü Batı sisteminin başlangıcı olan 1648 Westfalya sözleşmesinin
maddelerini ihlal edip silahlarını birbirilerine doğrultmuş, bunun sonucu
olarak 1. ve 2. Dünya savaşında 60 milyon insan hayatını kaybetmiştir.
6. 11 Şubat 1945’te Yalta konferansında bir araya gelen
Winston Chorchill, Franklin Roosevelt ve Joseph Stalin “soğuk savaş”a
dayalı iki kutuplu dünya düzenine geçmişlerdir.
7. 24 Ekim 1945’te, yeni kurulan sistemi
“şike”yle yürütmek için San Fransisco’da BMi kurup Siyonizmin
hedeflerine göre şekillendirmiştir. (Egemen güçler BM kararıyla ülkeleri işgal
etti. İsrail BM kararıyla kuruldu. Sudan BM kararıyla bölündü. Filistin
devletinin kuruluşu BM engeline takıldı.)
8. 25 Aralık 1991’de Mihail Gorbaçov’un istifa etmesiyle
SSCB dağılmış, soğuk savaş dönemi sona ermiştir.
9. 1990’ların başında Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla
iki kutuplu sistem sona erince ABD liderliğinde tek kutuplu döneme geçilmiştir.
10. 2007 yılının ilk yarısından itibaren Batı sistemi çok
büyük bir kriz sürecine girmiştir. 2011 yılında AB üyesi ülkelerde iflaslar
yaşanmaya başladı; kısa sürede tüm Avrupa’yı etkisi altına aldı. ABD de
başlayıp Batı başkentlerini sarsan yeni ayaklanmalar oldu.
Görüldüğü gibi
Batılılar insan fıtratına uyarlı, barışa dayalı, insanların huzuruna ve
refahına duyarlı bir düzen ortaya koyamamışlardır. Buldukları ve uyguladıkları
sistemlerin tamamı kendi sömürü düzenlerinin üzerine geçirilmiş bir kılıf
olarak tasarlanmıştır. Batı sisteminin artık yolun sonuna geldiğini Dünya
insanlığı ibretle izliyor. Batı çökmenin eşiğinde bulunurken batıcı sistemlerin
ayakta kalması mümkün gözükmüyor. Evet, çöken sadece Batı sistemi olmayacaktır;
sırtını Batıya yaslamış Batıcı sistemler de yok olup yıkılacak[2]
İnsanlık ırkçı emperyalizmin kıskacından
kurtulacak; İnsan endeksli, İslam (barış ve bereket) prensipli ve Türkiye
merkezli YENİ BİR DÜNYA mutlaka kurulacaktır. Allahın vadi haktır ve
milyarlarca mazlumun duası yerde kalmayacaktır.
Ancak vaat edilen bu kutlu hedefe, öyle
kuru tespit ve temennilerle, sadece Batı zihniyetini ve Batıl sistemleri
eleştirmekle varılacağını sanmak saflıktır ve Sünnetullaha aykırıdır. Çünkü:
Deki; HAK GELDİ BATIL YOK OLDU. HİÇ ŞÜPHESİZ BATIL YOK OLUCUDUR (İsra: 81)
ayetinin işaretiyle Hak gelmeden, batıl zail olmayacaktır. Yani
Batıl kendiliğinden değil, Hakkın galebe etmesi ve zulmü yenmesiyle
yıkılacaktır. Evet, ışık yanmadan karanlık kaybolmayacaktır. Bunun yegâne ve
son çaresi de, öyle hoşgörü edebiyatından ve barış çağrılarından asla anlamayan
Barbar Batıya karşı güç kullanmaktır. Bu gerçek hem Kuranın mesajıdır, hem de
Erbakan Hocanın vurgulamasıdır.
Ey Yahya, Kitabı(n
hükmünü ve hâkimiyetini psikolojik, politik, ekonomik ve teknolojik) kuvvetle
tut (Meryem: 12)
Onlara (düşmanlara)
karşı, gücünüz yettiği kadar (bütün imkânları ve çağın ihtiyaçlarını kullanarak
gerekli her türlü) kuvveti hazırlayın (Enfal: 60)
Ayetlerini anlamadan ve gereğini
yapmadan Batının yıkılacağına ve Hakkın hâkimiyet kuracağına inanmak, Kuranın
metoduna, imtihan sırrına ve Erbakan Hocanın hazırlıklarına aykırıdır.
Siz Erbakanın defalarca ve yüzlerce
insanın huzurunda anlattığı teknoloji harikaları ve Siyonizmle hesaplaşma
hazırlıkları olmadan şu Barbar Batıyla nasıl başa çıkacaksınız?
Eğer işbirlikçi iktidarlarınızın MİTini
yönlendiren CIA ve MOSSAD tarafından askeri birimlere yanlış belki de kasıtlı-
istihbarat verilip Şırnak Uludere sınır bölgesinde kaçakçılık yapan 35 gencin
öldürülmesine ve böylece asker-sivil, devlet-millet barışının dinamitlenmesine
bile cesaret bulabiliyorsanız, Siyonist canavarla nasıl boğuşacaksınız?[3]
Siz ey asker ve sivil masonlar!
Dış mihrakların kışkırtmasıyla hayatını
ve rahatını bu millete ve ülkeye harcayan Erbakanla kırk yıl savaşıp da;
Telaviv kumandalı HERONlara, ABD Nevada kontrollü PREDETORlara mahkûm ve
mecbur kaldıkça, milli ve haysiyetli bir sonuca nasıl ulaşacaksınız?
Siz ey, ılımlı İslamcı ve din
istismarcısı gafillerin peşine takılmış safdirikler!
Ben yeryüzünü ateşle yakmak, insanları
kılıçla doğramak ve YENİ HAÇLI SEFERİNİ BAŞLATMAKLA görevliyim diyen Amerikan Başkanı ve Siyonist
Lobilerin kâhyası George Bushların BOP gibi şeytani projelerine figüranlık
yaparak, Allahın rızasına ve Kuranın Adalet nizamına nasıl kavuşacaksınız?
Siz: Yılbaşı kutlamaları
bahanesiyle Müslüman halkımızın pek çok haramlara ve hayâsızlıklara
bulaştırılması, Dinimize ve değerlerimize aykırıdır ve Noel Baba dedikleri
uydurma bir safsatadıranlamında gerçekçi ve gerekli açıklamalar
yaptığı için hakkında soruşturma açılan, AKP Turizm Bakanının hışmına uğrayan
ve yandaş medyada linç kampanyası başlatılan Keşan Müftüsüne bile sahip
çıkamazken, Allah aşkına söyleyin, nasıl izzet bulacak ve zafere ulaşacaksınız?
[1] 22 Aralık 2011 / Milli Gazete
[2] Sadrettin Karaduman / Milli Gazete
[3] Bak: 30.12.2011 / Taraf / Mehmet Baransu
http://www.millicozum.com/mc/mayis-2012/irkci-emperyalizm-siyoni