Anasayfa » Erbakan Hocamıza Göre: AİLE SAADETİNİN ANAHTARLARI VE EŞLERİN SORUMLULUKLARII

Erbakan Hocamıza Göre: AİLE SAADETİNİN ANAHTARLARI VE EŞLERİN SORUMLULUKLARII

Yazar: yonetici
0 Yorum 54 Görüntüleyen

Erbakan Hocamıza Göre:

AİLE SAADETİNİN ANAHTARLARI VE

EŞLERİN SORUMLULUKLARI

        

FATMA BETÜL ERİŞKİN'İN RÜYASI – KONYA – 04.12.2020

Hayırlı Eş, Huzurun Başlangıcıdır!..

Rüyamda; karlarla kaplı bir alanda, büyük büyük dağların eteklerinde oluyorum. Dağlar bembeyaz karla dolmuş. Öğle vakitleriymiş ve kış güneşi karların üzerine pırıl pırıl vurmuş. Güneşin karlara vurduğu ışık insanın gözünü kamaştıracak kadar güzelleşmiş. Güneşin eritmesiyle birlikte karlar, kendilerine buldukları oyuklardan, yarıklardan akıyormuş. Dağın etekleri renk renk kardelenlerle dolmuş. Ben hayran hayran etrafımı izlerken, Aziz Erbakan Hocamızın mübarek sesleriyle kendime geliyorum. Erbakan Hocamız: “Evlilik yıldönümünüz yarındı, öyle değil mi?” buyurdular. Ben: “Evet Aziz Hocam, yıl dönümümüz yarın” dedim. Erbakan Hocamız: “Bak, siz yıl dönümünüz için neler planlamıştınız, Allah ne planladı?” buyurdular ve güldüler. Ben: “Evet Aziz Hocam, birkaç ay öncesinden; ‘bir yerlere gider, kafa dinler, hem çocuklarla muhabbet ederiz, hem de küçük bir tatil yapmış oluruz’ demiştik, ama yasak gelince evde kaldık. Tüm gün, ailecek birbirimize vakit ayırıp, muhabbet etme fırsatı bulduk” dedim. Erbakan Hocamız: “Ne güzel! Allah; eş olmak, anne olmak ve kul olmak konusunda yardımcın olsun; imtihanını kolaylaştırsın. Hayırlı bir eş huzurun başlangıcıdır!” buyurdular. Ben: “Âmin Aziz Hocam, dualarınızla inşallah!” dedim. Erbakan Hocamız: “Bu yıl hediyen ve çiçeğin erken geldi galiba? Söyle bakalım; sen ne aldın, eşin ne aldı?” diye sordular. Ben: “Evet Aziz Hocam, hafta sonu sokağa çıkma yasağı olduğu için bu yıl çiçeğim ve hediyem erken geldi. Eşim; bana kırmızı ve beyaz güllerden oluşan bir buket yaptırmış ve sevdiğim şekilde kıyafetler almış. Ben de; eşimin sevdiği tatlılardan, yemeklerden yaptım ve bir nişan yüzüğü alıp içini yazdırdım!” dedim. Erbakan Hocamız (gülümsediler): “Yine kaybetmişti yüzüğünü değil mi? İyi yapmışsınız. Muhabbet olsun hediyeleşmeniz, cennet evinize tuğla olsun. Kadın veya erkek fark etmez; eşinize, kendisi için olduğunu belirterek her gün en az bir hediye verin veya küçük bir jest yapın. Bu bir çikolata, bir dilim kek, eve girerken kopardığınız küçük bir dal kasımpatı olabilir… Fark etmez. Önemli olan, bunu eşiniz için yapmanız olacaktır. Zira eşiniz sizden razı ve mutlu olunca, Rabbiniz de razı ve mutlu olacaktır!.. 

Bir eşe sahip olmanın amacı nedir? Dinimiz evliliği neden kutsal, aileyi ise en küçük devlet saymıştır? Eş; aslında kendisiyle huzur bulmak, en huzurlu ve en kutlu son olan cennet yolunu birlikte almak ve yolun sonuna iman selameti ile yine birlikte varmak içindir. Rabbiniz eşinizle olan ilişkinizle alakalı olarak size ayetler, işaretler, mucizeler göndermek sureti ile düşünmenizi ister. Düşün; hayatı iki şekilde yaşarsın. Bunun seçimi sana aittir. Ya hayatındaki her işareti, mucizeyi görmezden gelir, bunlar yokmuş gibi davranırsın, veya her anın mucizeymiş gibi yaşar, her gününden, her anından ibret alırsın. Seçim senindir. Ve her an yeniden yaratılan ve yaşanılan mucizeler içerisinde bilmelisin ki, hayat aslında bir bisiklete binmeye benzer. Sürekli dengede kalmak zorundasın. Dengede kalmak için de sürekli tedbirli gitmen ve bıkmadan, yorulmadan hareket etmen gerekir. Sürekli hareket ederken de azim gerekir. Azim paha biçilemez bir hazinedir. Çok zeki veya çok becerikli olduğunuz için değil, sorunlarla uğraşmaktan vazgeçmediğiniz için başarılı olursunuz.

Evlilik, önce iki kişilik, sonra çocuk sayısına göre adeti artan bir yolculuktur. Karşılıklı denge ister, emek ister, paylaşmak ister. Bazen viraja girilir; dikkat ister. İrili ufaklı yokuşlarda kuvvet ister. Bu yokuşlardan çıkabilmek için sabır ister. Ve tüm bunları yaparken ‘ben’i bırakıp, ‘biz’ olmak gerektirir. Evlilik, birbirini sevmenin yanı sıra, birbirini idare etme sanatıdır. İdare ederken unutulmamalıdır ki; eşi kişinin ettiği duanın karşılığıdır! Kendine sor: “Ben eşime sabır mı ediyorum, yoksa katlanıyor muyum?” Bu ikisi birbirinden farklıdır ve aranızdaki bağın adını belirler. Çünkü insan sevdiğine sabreder, sevmediğine ise katlanır! 

Katlanmak demişken: Eşin bile olsa, kendi mutluluğundan başka hedefi olmayan insanlardan uzaklaş. Zira ona ne nasihat, ne örnek olmak, ne sabretmek, ne de katlanmak fayda etmez. Kibrin şımarttığı, kinin şaşırttığı insandan da uzaklaş. Sevgide ve davaya hizmette fedakârlık yolunu bilmeyeni, gönül kapından içeri sokma.

Doğru eş, uzun zaman yanlış bir şekilde gönül eğlendirdiğin kişi değildir. Zor zamanlarında hep yanında olacağını bildiğin, dertlerini, sevinçlerini paylaşabileceğin, olaylara bakış açısına güvendiğin, senin fikirlerine saygı duyan, konuşmaktan sıkılmayacağın, hayata küstüğün anlarda seni kabuğundan çıkarabilen, gözlerine baktığında ne söylemek istediğini anlayan, sana her an Allah'ı hatırlatan kişidir. Bir gün Hz. Fatıma Hz. Ali'yi üzüntülü gördü ve şöyle dedi; “Ey Ali, üzüntün bu dünya içinse vallahi bize yakışmaz. Eğer üzüntün ahiret içinse, söyle ki beraber üzülelim!” Oturdular, konuştular, hüzünlerini giderip rahatladılar.

Buradan ne anlamalıyız? Birbirinizle konuştuğunuz ve birbirinizi işittiğiniz kadar hayatı paylaşırsınız. Beklentilerinizi, kaygılarınızı, korkularınızı, istediklerinizi hatta istemediklerinizi, her şeyi konuşun. Hatanız, yaşantınızdaki mutsuzluklarınızın sebebi şu; her şeyi içtenlikle konuşamamak veya konuştuğunuzu zannetmektir. İma ile ipuçları ile küsmek, kırılmakla söylemek istediğiniz şeyleri eşinizin, arkadaşınızın, çocuğunuzun anlamasını beklemek yanlıştır! Oysa ömür ne kadar kısa… Neden böyle oyunlarla vakit harcayasınız ki? Bu yaptığınız dolaylı iletişimdir; riskli ve kazancı en düşük iletişim şekli budur. Oysa duygu, düşünce ve isteklerinizi açıkça ifade etmek en etkili ve kazançlı iletişim şeklidir. Çoğu zaman, eşinizin bir konuda ne düşündüğünü açıkça sormak yerine, onun ne düşündüğünü anladığınızı veya bildiğinizi varsayarak, onun cümlesini bitirmesine izin vermeden, yine onun düşünceleri ile ilgili ileri-geri konuşuyor, onun bireyselliğini bitiriyorsunuz. Sonra sinirler geriliyor, kavgalar başlıyor… Bir süre sonra eşiniz düşünceleriyle ilgili konuşmaz, ima dâhi etmez hale geliyor; böylece iletişiminiz kopuyor. Hatta bazı ailelerde ilişki sona eriyor, çoğunda ise kavga-gürültü şeklinde, sevgisiz, iletişimsiz hale geliyor ve maalesef cennet ortamına benzetilecek evlerinde cehennem hayatı yaşıyorlar. Yazık, çok yazık… Zira korkarım ki; bu şekilde ahirette de cenneti yaşayamayacaklar!

O halde şunu söyleyebiliriz ki; onları dinleme beceriniz ve sabrınız ne kadar güçlü ise, eşinizle aranızdaki sevgi ve saygı bağı da o denli artacaktır. Dinlerken de bir savcı, bir yargıç, bir dedektif gibi değil, eşinizin söylediklerinin doğru, yararlı ve mantıklı olup olmadığını anlamaya çalışarak dinleyin. Eşinizi gerçekten dinlediğinizi, konuşmanıza onun konuşmasında geçen cümlelerinden katarak gösterin. Sürekli iletişim halinde olun, sizi sadece tavır ve hareketlerinizden anlamasını beklemeyin.

İlişkilerinizde: Söylediklerinize dikkat edin; düşüncelere dönüşür!

Düşüncelerinize dikkat edin; duygulara dönüşür!

Duygularınıza dikkat edin; davranışa dönüşür!

Davranışınıza dikkat edin; alışkanlıklara dönüşür!

Alışkanlıklarınıza dikkat edin; değerlerinize ve huylarınıza dönüşür!

Değerlerinize ve huylarınıza dikkat edin; karakterinize ve kişilik yapınıza dönüşür!

Karakterinize dikkat edin; çünkü sonunda kaderinize dönüşür!

Eşleriniz, dualarınız sonucu kaderiniz ve imtihanınız olmuşlarsa, kısacık dünya hayatında mutlu-huzurlu yaşamak, imtihanı birlikte omuzlamak ve imtihanı kazanarak cennet yoluna girmek, böylece hem Rabbimizi, hem Efendimiz Aleyhisselatü Vesselamı memnun ve razı etmek daha akıllıca olmaz mı? “İyi de Hocam, geçim sıkıntısı, dışarıdan müdahaleler, beklentiler, nefis vesaire… Biz nasıl mutlu olalım? Huzuru nasıl yakalayalım?” Öyle mi?.. Sen Milli Çözüm’e gönül vermiş, insanlığın kurtuluşuna talip olmuş, büyük fetih için mücadele eden kardeşim! Kulağını aç ve iyi dinle; evinde huzuru, mutluluğu oluşturamayan, iş yerinde huzuru, mutluluğu oluşturamayan, küçücük arkadaş grubunda huzuru ve mutluluğu oluşturamayan… İnsafla söyle; tüm insanlığın huzur ve mutluluğunu nasıl oluştursun? Aile en küçük devlettir! Evinde devlet kurup yönetemeyen, İslam'ın fethine talip olmasın!..

Şimdi gelelim konumuza!

İlişkilerimizde mutluluğu ve huzuru yakalayabilmek için dikkat etmemiz gerekenler nelerdir? Evlilikte ve ikili ilişkilerde dikkat etmeniz gerekenler şunlardır:

1- Onlar birbirlerini Allah için severler, sevip sayarlar!

Allah için sevmek demek, ilişkinizin temelini Allah'a sevgi ve itaate odaklandırmaktır. Karşınızdaki kişinin dünya ve ahirette Allah'ın rızasını kazanmış olarak ebedi saadet içerisinde yaşamasını, kendiniz için istediğinizden daha fazla istemektir. Karşınızdakini yalnızca sizi Allah'a ne kadar yakınlaştırdığı ve size Allah'ı ne kadar hatırlattığını düşünerek sevmeniz demektir. Hemen aklınızdan: “Ama benim eşim, benim annem, benim kardeşim, benim arkadaşım bana Allah'ı hatırlatmıyor” diye geçti değil mi? Peki, siz eşinize, ailenize, arkadaşlarınıza, kardeşlerinize Allah'ı ne kadar hatırlatıyorsunuz? Dışa dönük hizmet ve ibadetleriniz sizi o kadar kör etmiş ki, ruhsal yönden büyümenize, karakterinizi geliştirmenize katkıda bulunmanın eşsiz formu olan eşlerinizi göz ardı etmişsiniz.

2- Birbirlerine karşı minnettardırlar!

İnsani ilişkilerde, her insan için en temel ihtiyaç; ilgi ve takdirdir. Ve bu ihtiyacın en çok göz ardı ve istismar edildiği ilişki ise, maalesef evliliktir. İnsanlar vermekten ziyade, verileni alma eğilimindedirler, özellikle en yakınları olduğunda. Unutulmamalıdır ki; sürekli vermek yıpratıcıdır. Zamanla insanı yorar ve sürekli vermekten, sürekli ilgi alaka göstermekten vazgeçerler. Sonucunda da memnuniyetsiz eşler olup çıkıverirler. Allah’ın rızasını gözeten çiftler ise: ‘Kula merhamet etmeyene, Allah merhamet etmez. Kula teşekkür etmeyen, Allah'a şükredemez!’ bilinciyle hareket ederler. O halde sizin için yaptığı her şeyde, doldurulan bir bardak çayda, eve gelirken alınmış iki ekmekte… Velhasıl eşinizin sizin için yaptığı her şeyde ona teşekkür edin. Unutmayın, kula teşekkür, Allah'a şükretmeyi öğretir.

-Sizi bir çatı altında yaşattığı, evinizi sıcacık, içten bir yuva haline getirdiği için.

-Size giysiler-eşyalar aldığı, her gün temiz kıyafetler giyip, temiz ayakkabılar kullanacağınızdan emin olduğunuz için.

-Size her gün yiyecek satın aldığı, her gün sizin için birbirinden lezzetli yemekleri dualarla pişirdiği için.

-Nereye gitmeniz gerekiyorsa sizi götürdüğü, siz dışarıdayken evinizle ilgilendiği için.

-Her akşam sizin için eve geldiği için, her akşam koşarak eve gelmesine sebep olan kişi olduğunuz için.

-Size Allah'ı, size cenneti, size haramdan korunmanın yolunu gösterdiği için eşlerinize teşekkür edin.

-Sizinle ayaklarını dine-davaya sabit basan, sizi çalışmalar noktasında hızlandıran, cesaretlendiren kişi oldukları için onlara teşekkür edin. Unutmayın ki; eşleriniz sizin üzerinize bahşedilen birer lütuf ve nimettir. Eşleriniz; ruhsal, duygusal, zihinsel ve fiziksel olarak rahatlık verici birer kaynaktır. Eşler Allah'ın emrini uygular ise mutlu olurlar. Birtakım insanların evlilikleri acınacak haldeyken, Allah'ın işaretlerine dikkat eden ve kurallarına uymaya azami gayret sarf eden ve her konuda olduğu gibi evliliği ile ilgili konularda da dualarıyla Allah'tan yardım isteyen bir çiftin evliliği nasıl huzur yuvasına dönüşüyor? Bu çiftlerin gözlerindeki derin sevgi ve kanaat, ilişkilerinde neyi doğru yaptıkları için mutlu ve huzurlu oluyorlar? Bir düşünün! Onlar, bu yolda Allah'ın emir ve yasaklarına uyma noktasında birlikte hareket ederek mutlu olurlar. Onlar, birbirlerine her gün minnettar olurlar. Rableri de ayette söz verdiği üzere, onların mutluluğunu ve huzurunu artırır. Dünyada cenneti yaşatarak, kendilerine cennet yolunu kolaylaştırır. Geçen gün de söylemiştik sana: ‘Unutma; yol yorarsa da, yormazsa da, bil ki bu durum yoldaşındandır!’

“Ve yine bir vakit Rabbiniz şöyle buyurmuştu: “Andolsun eğer şükrederseniz gerçekten size (nimetlerimi) artırıveririm ve andolsun, eğer nankörlük ederseniz, şüphesiz Benim azabım pek şiddetlidir.” (İbrahim Suresi: 7)

Dikkat edin, bu ayet, nimeti, huzuru, mutluluğu artırması ile bitmiyor. Şükredince nimeti artıran Allah, aksi hareket edildiği takdirde sizi şiddetli bir azapla uyarıyor. Tek bir kelime veya cümle yüzünden yaşanan anlamsız bir tartışma sırasında, eşinizin sizin için yaptığı her şeyi, kaç kez inkâr ettiniz? Evlerinizde çözümlenmeden bırakılan her tartışma ve küslüklerle, itici sözler ve gereksiz şikâyetlerle Allah'ın size vereceği nice değerli hediyeleri, Allah'tan gelecek olan rahmeti ve iyiliği reddediyorsunuz. Böyle bir inkârın ve nankörlüğün sonuçlarına katlanmak için ahireti beklemeyin. İlişkide Allah'tan gelen rahmeti reddedenler; depresyon, hayal kırıklığı, öfke, kin, nimet eksilmesi, hastalıklar gibi, günlük hayatlarını zorlaştıran güçlüklerle karşılaşırlar.

Ve (Sana lütfettiği bütün bu üstün fazilet ve meziyetlerden dolayı, övünmek ve böbürlenmek için değil, ama sevinmek ve şükretmek niyetiyle) Rabbinin nimetini (minnet ve memnuniyetle) hatırlat ve anlat (ki Makam-ı Mahmud’a ulaşasın.)” (Duha Suresi: 11)

Hâlâ bunu yapmayan Milli Çözümcü kardeşlerim var ise, şimdi hemen geçmişlerine birer sünger çeksinler ve eşlerine, onlara karşı ne kadar minnettar olduklarını ilan etsinler. Her gün en az bir şey için birbirinize teşekkür edin. Gülümseme alışverişinde bulunmayı hiç ihmal etmeyin. Bunu isteyerek ve samimi bir şekilde yapıverin. Eşlerinize: “Hayatımda olduğun, hayatım olduğun, bana can, bana nefes olduğun için teşekkür ederim” deyin. Birbiriniz için sürekli Allah'ın rızasını isteyin: “Allah razı olsun” deyin. Eşiniz için küçük, tatlı sürprizler yapmayı adet haline getirin.

3- Onlar, şuurlu karı-kocalar birbirlerine en iyi arkadaş olarak davranırlar!

Eşin işten çıkıyor. Evini ve eşini aramak yok, sadece kısacık: ‘Bir şey lazım mı?' diye soruyor. Eşinin cevabı ise daha kısa: ‘İki ekmek…’ Bu cevabın cevabı iyice kısa: 'tam'… ‘Tamam’ bile değil. 'Selamün aleyküm' yok, 'Sa'… Tabi 'Aleyküm selam' da yok: 'As'… deyip bitiriyor. Peki, söyleyin bakalım; sizi birbirinizden bu kadar uzaklaştıran nedir? Hiç düşünüyor musunuz? Nasıl bir tuzağın içinde olduğunuzu hâlâ fark edemiyor musunuz? Hiçbir şey yokken dahi: 'Sesini duymak için aradım!' deseniz, bir hal-hatır sorsanız… Sonra varsa ihtiyacını sorsanız. Daha şık, daha size yakışan bir hareket olmaz mı? Oysa gruplarınızda uzun uzun muhabbet ediyor, yediğinizden içtiğinize, en ince ayrıntılarına kadar anlatabiliyorsunuz. Bir arkadaşınızı arayıp yarım saat, 45 dakika temizliğinden kişisel bakımınıza kadar her şeyi anlatıyorsunuz. Öyle değil mi? Peki ya, yol arkadaşınız, sizinle her gün ve her an birlikte olduğu için mi bu denli az ilgi, az sevgi ve en az sözcükleri hak ediyor? Bir sabah uyanıp onu göremeyeceğiniz ihtimalini hiç düşünüyor musunuz?.. Bir gün sabah işe gönderip, geri gelememe ihtimalini hesaba katıyor musunuz?.. Veya daha iş yerine girmeden, eşinizin Rahman’a yürüdüğü haberini… Geri koşarak eve döndüğünüzde bir daha gözlerinin içine bakamayacağınız ihtimalini düşündünüz mü? Tek kelime etmeden oturduğunuz sofradan bir gün yalnız kalkacağınızı ve yuvanızda tek başınıza kalacağınızı hiç düşündünüz mü? Unutmayın; hiçbir şey sonsuza kadar sizin değil, eşiniz de!.. Allah'ın rızasına uyan çiftler; iyi zamanda da, kavga zamanlarında da birbiriyle en iyi arkadaş olarak konuşurlar!.. Birbirleriyle şakalaşırlar, fikir alışverişinde bulunurlar. Birbirlerine iltifat ederek gönül alırlar. Görüş farklılıkları olan konularda hassas davranırlar. Aslında; Efendimizin (SAV) eşlerine davrandığı gibi davranırlar. Aişe validemiz anlatırlar: “Allah Resulü bir keresinde bana şöyle dediler: ‘Ben senin Benden memnun olduğunu veya Bana kızgın olduğunu anlarım!’ Hz. Aişe şaşırmış, Peygamberimize bunu nasıl anladıklarını sormuş. Efendimiz (SAV): “Benden memnun olduğunda: 'Hayır, Muhammed'in Rabbi aşkına olmaz” diyorsun. Bana kızdığında ise: “Hayır, İbrahim'in Rabbi aşkına olmaz” diyorsun, buyurmuşlardır. Bu söz üzerine Hz. Aişe validemizin Efendimize (SAV) verdiği cevap çok ince ve duyguludur: “Ey Allah'ın Resulü, fakat Allah biliyor ki; ben ancak Sizin isminizi söylemeye uzak kalabilirim, o da çok kısa bir süre!..” (Ama sevginiz hep kalbimdedir!)

Demek ki bir kelimeden, bir ses tonundan bile insanlar birbirlerinin duygularını hissetmeye çalışmalı ve sadece kızdıklarında veya kırıldıklarında, o da yalnızca ismen ve kısa bir süre birbirlerinden uzak kalmalılar.

4- Onlar birbirlerinin temel ihtiyaçlarına öncelik verirler ve duyarlılıklarını dikkate alırlar!

Kitaplar yazar ki; erkeklerin öncelikli ihtiyacı; saygı duyulması, fiziki gereksinimlerinin karşılanması, kadınların öncelikleri ise; sevildiklerinin sözel olarak ifade edilip, duygusal olarak tatmin edilmeleridir. Doğru mudur? Doğrudur; fakat eksiktir. Çünkü hem erkeğin hem kadının; sevgiye, saygıya, fiziksel ve duygusal tatmine ihtiyaçları vardır. Kadın da erkek de insan olarak eşittir. Dereceleri ve ifade şekilleri farklılık gösterebilir. Rabbimiz her ikisini de onurlu; duyguları ve arzuları olan varlıklar olarak yaratmıştır. İki ayrı cins, iki ayrı karakter, ayrı koşul ve şartlarda yetişen, farklı tercihleri ve farklı öncelikleri olan insanlar olarak, nasip olmuş evlenmişsiniz. Bu kadar farklılıkla nasıl mutlu olunur? Nasıl huzurlu yuva olunur? Eğer Allah'ın rızasını esas almaz, İslam’ın kurallarına uymaz ve yaşanabilir bir dünya kurma gayesi için birlikte çabalamazsanız, tüm insanlığın kurtuluşunu temel amacınız yapmazsanız; nefes alıp verişiniz imanınızı kurtarmak, kardeşliğinizi pekiştirmek için olmazsa, elbette mutlu olamazsınız… Tüm insanlığın kurtuluşu için koştururken, oturup evliliğinizi nasıl daha sağlıklı hale getirebilirsiniz? Hususunu da konuşun, anlamaya çalışın. Zira bu evlilik sizin için olduğu kadar, tüm insanlık için önemlidir. Zira evinde mutluluğu ve huzuru yakalayamayanlar, insanlığın mutluluk ve huzurunu sağlayamazlar. Evinde mutlu ve huzurlu olmayan bir kişi, okulunda, işinde, günlük yaşantısında da mutlu ve huzurlu olamaz!.. Aile içinde huzursuzluğu olan birinden, işinde ve hizmetinde başarı beklemeniz çok zordur!..

5- Şuurlu ve sorumlu eşler, birbirlerinin gözlerinde huzur bulurlar!

Ve onlar: “Rabbimiz, eşlerimizden ve soyumuzdan bize, gözümüzün aydınlığı olacak (çocuklararmağan et ve bizi takva sahiplerine önder kıl (ki; şuurlu, onurlu ve huzurlu yaşanacak bir düzene ve döneme rehberlik yapalım)” diyenlerdir. (Ve bu yönde çaba gösterenlerdir.) ” (Furkan Suresi: 74)

Eşinize en son ne zaman sebepsiz ve sadece Allah rızası ve O’nun gönül hatırı için gülümsediniz veya o size en son ne zaman sebepsiz gülümsedi? Yorularak eve geldiğinizde, en az sizin kadar yorulmuş olan eşinize gülümseyin. Kapıyı açarken evin, çocukların stresini kapının ardında bırakarak siz de gülümseyin. Şeytan sizin sevgi ve ilgi bakışlarınızdan akıp eriyip gitsin! Selam verin, selam alın. Evlerinize İhlas Suresini de okuyarak girin, kapınızı kapatın. İşte şeytanı, huzursuzluğu, mutsuzluğu kapı dışarı ettiniz! Artık huzurla oturup yiyin için, muhabbet edin, ümmetin ve insanlığın kurtuluşu için dua ve gayret edin. Eşinizi tepeden tırnağa görme hakkı bir tek sizde olduğu için, onun kusurlarını yüzüne vurmayın. Bu konuda zihninizi boşaltın. Aynaya baktığınızda dağınık saçınızı, sürekli giydiğiniz pijamanızı, ihmal ettiğiniz vücudunuzu görün. Eşiniz için iyi görünmeniz, güzel ve tertipli giyinmeniz ve tatlı-iltifatlı sözleriniz günlük olarak yenilen yemek, alınan uyku gibi, birçok şeyden daha önemlidir. Aslında bunu herkesten çok kendiniz için yapmanız gerekir. Her gün kendinizi fiziksel ve zihinsel olarak geliştireceğiniz etkinlikler yapın. Kendinize zaman ayırın. Müslüman eşler birbirlerinin sığınağıdır!.. Depresyona girdiğinizde, korkulacak ve zor bir döneme girdiğinizde ilk aklınıza gelen eşiniz oluyorsa, doğru yoldasınız demektir. Efendimiz (SAV) ilk vahyin gelişiyle yüreği korku içinde titreyerek evlerine döndüler, kendilerinin huzur ve güven kaynağı olan Hz. Hatice’ye gelerek şöyle buyurdular: “Ey Hatice, (başıma gelenlerden dolayı) doğrusu Ben Kendimden korktum!” Hz. Hatice ise şöyle demişti: “Hayır, Allah'a yemin ederim ki, Allah Seni asla utandırmaz!..”

6- Samimi ve seviyeli çiftler, birbirlerinin gelişmesine yardımcı olurlar!

Eşinizin sizinle evlenmeden önce de bir zihin, beden, kalp ve ruhlarının olduğunu, sizden ayrı bir kişi olduğunu ve farklı bir hayatının olduğunu unutmayın. Ve hâlâ sizden ayrı bir birey fakat sizinle birlikte bir insan olduğunu hatırlayın!.. Eşlerden biri bu temel gerçeği unutursa mutsuzluğa doğru yol alır. Evlilik, insanları hayat arkadaşı yapar, tahakkümle birbirlerini kontrol edip yönlendirme hakkı vermez! Eşinizin sizin eşiniz olmak dışında birçok rolü ve kulluk görevleri de vardır. Siz, yalnızca sizin eşinizmiş, hatta kölenizmiş gibi hareket etmesini isterseniz, ilişkinizi zedelemiş olursunuz. Allah sizleri dünya hayatınız süresince birbirinize yardımcı olmanız için yaratmıştır. Ve birbirinizi tamamlayacak, ve geliştirip olgunlaştıracak özellikleri size bahşetmiştir. Helal dairedeki bazı yeteneklerini bastırması konusunda eşinizi zorlamayın. Eline geçen her fırsatta emirler yağdıran, kurallar koyan biri olmayın. Kontrol manyağı bir insan gibi davranıp eşinizin hayatını sıradan, sıkıcı bir hale sokmayın!.. Gelişmekte ve maddi-manevi yenilenmekte birbirinize yardımcı olun. Eşlerinizin Allah'ın kulu olduğunu bilin ve bunu değiştirmeye kalkmayın!.. Eşlerinize tüm diğer sorumluluklarını yerine getirmeleri noktasında, adaletli olmaları için anlayışlı davranın.

7- Huzurlu ve mutlu eşler, birbirlerine ne olursa olsun zaman ayırırlar!

Gerçek şu ki, tüm gün çalışıp para kazanmak, sadece çocuk sahibi olup onları büyütmek ve geleceğe hazırlamak, 7/24 tüm vaktinizi bunlara harcamak için evli değilsiniz. Siz bunun farkına vardığınızda işiniz, patronunuz değişmiş ya da siz emekli oluvermiş, çocuklarınız çoktan evlenmiş, anneniz babanız ölüp gitmiş olacaklardır. Ve hele 30-40 yıldan daha fazla ihmal edilmiş, söz konusu her şeyde bilerek veya bilmeden ikinci sıraya itilmiş olan eşiniz, yaşlanma çağınızda sizin yanınızda kalacak tek kişidir. Bu nedenle ilişkinizin her gün özene ve dikkate ihtiyacı vardır. Daha iyi bir gelecek, daha rahat bir evde oturabilmek için sürekli tasarruflar yapıp koşturuyorsunuz. Peki, mevcut evinizde eşinizi kaybedip ömrünüzün sonuna kadar yalnız kalmak ve tek başına uyuma ihtimalinizin olduğunu hiç düşündünüz mü? Peki, bunun yerine bir de şöyle hayal edin; bu evde her gece sizin kaygılarınızı, hikâyelerinizi dinleyen, zayıf anlarınızda kendisine güvenebileceğiniz, tüm başarılarınızı tebrik eden ve her anınızda yanınızda olan biriyle oturuyorsunuz. Tekrar tartın kendinizi; günde en az yarım saatinizi kaliteli olarak ve ona özel olduğunu hissettirerek bundan daha fazlasını hak eden birine yani çok değerli eşinize vermek zor mu?

8- Onlar, düşmanları olan “ego, şeytan ve nazarla” birlikte savaşırlar!

-Evliliğin ilk yılı; eşler tüm tartışmalarında hep birbirlerini suçlarlar…

-Evliliğin ikinci yılı; şeytan, nazar ve büyüyü suçlarlar…

-Evliliğin üçüncü yılı; tartışma ve kavgaya, kimin ailesi sebebiyet verdiyse onu suçlarlar…

-Evliliğin dördüncü yılı; tartışmalarda suçlamaların en az yarısının eşine ait olduğuna emin olurlar…

-Evliliğin beşinci ve sonraki yılları; tartışmalarda aslında eşlerinin haklı olduğunu, sorunun kendilerinden kaynaklandığını kabul etmeye başlarlar. Mesele bunu itiraf edip edememektedir. Bunu samimiyetle karşılıklı konuştuğunuz takdirde, tartışma ve anlaşmazlıklar önce en aza inecek, daha sonra kendiliğinden ortadan kalkacaktır. Genelde bu itiraf yapılmaz. Anlayacağınız; evlilikte mutluluğa engel olan en büyük düşman; egodur, benlik duygusudur. Ego: Aşağılık kompleksinin savunma kompleksidir.

Bakın, evlilikte ego nasıl meydana çıkar? ‘Ben buyum, buna alışsan iyi edersin! Bu hatayı sen demedin, sen yapmadın da kim yaptı? Her şey senin yüzünden oluyor! Umurumda değilsin, bundan sonra ne yaparsan yap!..’ Egosu olan insan hep aynı cümleleri söyler durur. Bazen vicdanı sıkıştırır, aslında farkında olduğu gerçekler omuzlarına yük olur, fakat herkesin içinde olabilecek bu aşağılık kompleksi, evliliklerin düşmanıdır.

“(Yoksa) Ben (böbürlenip) nefsimi temize çıkaramam (böyle bir düşünce peşinde değilim). Çünkü -Rabbimin kendisini esirgediği dışında- gerçekten (her) nefis var gücüyle kötülüğü emredicidir. Şüphesiz, benim Rabbim, Bağışlayandır, Esirgeyendir.” (Yusuf Suresi: 53)

Bu demek değildir ki: “Sizler kötü insanlarsınız. Hayır… Ancak hepiniz kısmen de olsa, baskıcı, asi, adaletsiz davranma eğilimindesiniz. Size kötülüğü emreden nefsinizden ise, sadece Allah’ın rahmeti ile kurtulabilirsiniz!” Efendimiz (SAV): “Mü’min mü’minin aynasıdır, mü’min mü’minin kardeşidir. İhtiyaç duyduğunda onun geçimini temin eder, zarardan-ziyandan korur. Yanında ve gıyabında elinden geldikçe onu savunur!” buyurmuşlardır. Bu Hadis-i Şeriften ne anlamalıyız? Birbirinizin kusurlarını başkası fark etmeden görün, ıslahı ve izalesi için birbirinize yardımcı olun. Bir diğer manası ise; bir kardeşiniz size kusurlarınızdan haber veriyorsa ondan rencide olmayın, ona kızmayın, hatta ona teşekkür edin!.. Çünkü o size ayna olmuştur!.. Eğer o fark etmeseydi, o kusurunuz başkaları tarafından görülür ve daha çok ayıplanırdınız! Ya da o kusur ileride size daha büyük zararlar açacaktır.

Düşünün; eşinizden daha fazla kim size ayna olabilir ki? Zira size hem insani hem de fiziki olarak en yakın olanlar onlardır. Eşleriniz size kusurlarınızı gösteren, Allah'ın rahmetini temsil eden birer aynadır aslında. Onlar sizin en içinizde olan zayıflıklarınızın farkına varmanızı sağlar, çünkü siz bunu her zaman kendiniz göremezsiniz. Allah, eşlerinizi sizlere, bir kurtuluş vesilesi olarak bahşetmiştir. Eşinizle ilgili bir şeyleri zorla değiştirmeye çalışmayın. Onun yaptığı hareketler gerçekten Allah ve Resulüne uygun olmayan hareketlerse… Ve bu hareketler eşinizin cennet yolunda bir tıkanmaya sebep olacaksa eğer!.. Oturun ve konuşun, onu dinleyin. Eşiniz uzun süredir aynı yanlışı tekrar ediyor bile olsa onu dikkatlice dinleyin, onu uyarırken dikkatli ve kontrollü olun. Onun sözlerinde ve mazeretlerinde gerçeklik payının olma ihtimalini de dikkate alın. Hatayı yapan kişi kendi kendine: 'Bu konuda daha önce aynı şeyi bana söyleyen oldu mu?' diye sorsun. Cevap muhtemelen ‘evet’ olacaktır. Öyleyse Allah sizin bu alışkanlığınızdan kurtulmanızı istiyor demektir. Allah’ın, eşiniz aracılığı ile size merhamet ettiğinin farkına varın!.. Allah’a hamdedin ki, eşiniz sizin iyi bir insan, şuurlu bir mü’min, başarılı bir dava insanı olmanızı tüm samimiyetiyle istiyor!.. Evliliğinizde tartışmayla karşılaştığınızda bu söylediklerimi dikkate alın. Size ışık olacaktır. Eşinizi suçlu görmek yerine, sizin için büyük bir nimet olduğunun farkına varacaksınız.

Nazar konusuna gelince: “Nazar haktır!” Bu Hadis-i Şeriften çıkarılacak çok mesaj vardır. Kötü ve hain bakışın insana vereceği zarar gerçektir. Kendinizi bu bakışlara itmeyin ve nazardan korunmak için günlük önlemlerinizi alın. Korunmak için okumanız gereken ayet ve sureleri daha evvel size söylemiştik, bunları günlük okuyun. Sonra, paylaştıklarınıza dikkat edin. Gösterdiklerinize dikkat edin. Hayatınızı, güzel anlarınızı ballandıra ballandıra herkese anlatmayın. Anlattığınız konu, paylaştığınız bir fotoğraf mutluluksa, iyi kimseleri de, kötü kimseleri de üzebilir. İyi kimseler, aynı nimeti çok isteyip de sahip olamadıkları için üzülürler. Kötü kimseler, haset, fesat, kıskanç insanlar ve onların negatif enerjileri sizi kaplar. İlle de onların yanınızda olmaları da gerekmez. Zira mekân bedenler için vardır, enerjiler için yoktur. Enerji mekân tanımaz!.. Uzakta da olsa, birini kıskandırmışsanız onun negatif enerjisi sizi rahatsız eder, bunaltır, daraltır. Nefes almakta zorlanır hale gelirsiniz. Bu hale; nazara uğramak denir.

Şeytan, evliliğinizde sizi eşinizden ve ailesinden soğutmaya çalışır. Hiçbir sebep yokken gözünüz görmek, kulağınız duymak istemez. Eşinizin her sözü, her hareketi sizi rahatsız eder. Bir kaşık suda boğasınız gelir. Bunlar Şeytani dürtülerdir. ‘Bu neden böyle oldu?’ diye kendinize sorsanız, cevap bulamazsınız. Efendimiz (SAV) buyururlar: “İblis tahtını su üzerine kurar. Sonra bölük bölük askerlerini insanların üzerine gönderir. Askerlerinin derece ve makamca kendine en yakın olanları gelip günlük rapor verir. 'Şöyle yaptım, şöyle vurdum, şöyle öldürdüm vesaire' diye anlatırlar. İblis onlara: 'Sizin yaptığınız öyle çok da abartılacak, önemsenecek şeyler değil!' der. Ardından askerlerinden biri daha gelir: 'Bugün bir çiftin, karı ile kocanın arasını bozdum. Onlar ayrılıncaya (boşanıncaya kadar da) peşlerini bırakmadım' der. Bu sözler üzerine iblis askerine; 'sen en güzel işi yapmışsın!” der ve onu ödüllendirir.” Buradan ne anlamalıyız? Görüldüğü gibi şeytanın en büyük gayelerinden biri, karı-koca arasında geçimsizlik çıkarmak, sonuç olarak da birbirlerinden ayırmaktır. ‘Bu o kadar önemli mi Hocam?’ diye sorarsan, evet, bu çok önemlidir. Aile yapısını çökertmeek!.. (Şeytanın ve şeytanın uşaklarının en büyük tuzağıdır.) Aile mefhumu çöken bir millet ayakta duramaz. Öyle ise sizi ufak tefek şeylerden dolayı öfkelendirip karşılıklı münakaşaya sürükleyenin şeytan olduğunu unutmayın!.. Şeytandan korunmak için; sabah akşam; Nas, Felak, Fatiha, İhlas ve Ayet-el Kürsi’yi okuyun. Eşiniz normalde konuştuğu gibi konuşmuyor, normalde baktığı gibi bakmıyorsa, bu sureleri eşinize de okuyun, sonra yanına oturup sakin sakin konuşun. Eşinizin elini tutun, muhabbet damarlarını (başparmak ve işaret parmağı ortasını göstererek) sureleri okuyarak yavaş yavaş ovun. Sakinleştiğini göreceksiniz. Siz veya eşiniz hiçbir şey yokken aniden sinirleniyorsanız, aniden Allah'a sığının. Herhangi birinden eşinizle ilgili hoşunuza gitmeyecek bir şey duyduysanız ve bunun doğru olma ihtimalinin mümkün olmadığını da biliyorsanız, bunun şeytanın fısıltısı ve tuzağı olduğunu düşünün. Hemen eşinizin güzel huy ve hareketlerini hatırınıza getirin, şeytanı aranızdan çıkarın!..

9- Uyumlu ve olumlu eşler, birbirlerinin sıkıntılarını hisseder ve ona göre davranırlar!…

Eşiniz son günlerde normal değilse, en küçük şeye kızıyor, en küçük şeye kırılıyor, en küçük şeylerden geriliyorsa, kendisi için yaptığınız özel bir şeyi görmüyorsa, bilesiniz ki onu rahatsız eden bir şeyler vardır. Bu durumda onu bunaltmadan, daraltmadan, neyin ters gittiğini, stres ve sıkıntısının sebebini anlamaya çalışın. Bir rahatsızlık; kadınsal hastalık dönemleri, iş yerindeki olumsuzluklar, ay sonu ödemeleri, kira, faturalar vesaireden kaynaklanır. İşte Şeytan böyle zamanlarda devreye girer, bir kıvılcım çakar ve tartışmayla eşlerin arasını bozmaya çalışır. Siz söyleyince o bağırır, o söyleyince siz ağlarsanız… O öfkelenince sonra siz daha da kabarıp kabalaşırsanız, sonra… Sonra ufacık bir mesele, içinden çıkılamayacak bir hal alır. Eğer akıl ve vicdanla hareket edip, Allah'ın da yardımını arkanıza alırsanız, sakin bir şekilde verdiğiniz değeri fark etmesini sağlar, oturur konuşursanız, böylece şeytanın elini, emeğini boşa çıkarırsınız. Bir dahaki mevzuda da aynı fedakârlığı eşiniz yapar ve Allah'ın rızasına dayalı mutlu bir ömür sürersiniz. Öyleyse eşinizle empati kurun, zaman tanıyın, yükünü hafifletin, ki huzurunuz artsın!..

10- İnançlı ve anlayışlı eşler; tartışmalarını da, mutluluklarını da Allah'ın izlediğinin farkındadırlar!

Hiçbir evlilik yoktur ki; tartışma, fikir ayrılığı olmasın. Şu ana kadar anlattıklarımıza bakınca, artık anlamış olmalıyız ki; önemli olan tartışmalarda nasıl bir yol izlendiğidir. Zira bu evliliğin ne kadar sağlam ve sağlıklı ilişkiler üzerine kurulduğunu gösterir. İkili ilişkilerde de ölçü aynıdır. Tartışmaları yönetmede ve önlemede yapılması gereken şey, Allah'ın, bizim her hareketimizi izlediğini, her bir kelimemizi duyup işittiğini düşünerek hareket etmektir. Hatta Rahman’ın kayda aldığı her olayımızın mutlaka karşımıza çıkacağını bilerek tepki vermektir. Tartışma anında bunu akla getirmek ve kendini frenlemek, şeytanın vesveselerine yenilmeden, en az zararla kurtulmanın en güzel çaresidir. Efendimiz (SAV): “Kim haklı olduğu bir münakaşayı terk ederse, kendisine cennetin kenarında bir ev kurulur!” buyurmuşlardır. O halde dünyada cennet; yaşamınızın her anında, dilinizi kontrol etmekle başlar. Tartışma anında söylenen kırıcı sözler, evlilikte derin yaralara yol açar.

“(Ey Nebim!) Kullarıma, (herkese karşı) sözün en güzel olanını konuşmalarını söyle. Çünkü şeytan (katı ve kötü sözlerle) aralarını açıp bozmak ister. Şüphesiz şeytan insanın açıkça bir düşmanıdır. (Onun kışkırtmalarına dikkat etmelidir.)” (İsra Suresi: 53)

Eğer eşinizle bir anlaşmazlık yaşarsanız veya ona sinirlenecek olursanız, Allah'ın varlığını, her an sizinle olduğunu hatırlayın ve konuyu sakin olduğunuzda eşinizle tekrar olgun ve uygun şekilde konuşmaya çalışın… Hem de hasım gibi, karşılıklı oturarak değil; sırtınızı eşinizin kalbine yaslayın. Ellerini ellerinize alın. Konu ile ilgili ne kadar üzgün bulunduğunuzu, ancak aranızı düzeltince veya karşılıklı yeniden muhabbet edebilir hale gelince mutlu olduğunuzu, kendisine ne kadar ihtiyacınızın olduğunu ifade edin. Bunları yapıncaya kadar zaten öfkeleriniz geçeceği için konu uzamayacak ve Allah'ın yardımı ile kalpleriniz yumuşayacak ve birbirine akacaktır. Her iki taraf da bu güzel hallerinin devamı ve sürekliliği için, eşler olarak birbirlerindeki eksiklikleri gidermesi için ismen Allah'a dua etsinler. Sakın ve asla özür dilemeyi ve sevdiğinizi söylemeyi bir eksiklik olarak görmeyin. Hatta eşinize duyduğunuz sevgiyi, uygun ölçülerde çocuklarınıza bile hissettirin. Böylece, ailesindeki herkesin mutlu ve anne-babalarının beraberliğinin güvende olduğunu hissedeceklerdir. Bugün sizin çocuğunuza hissettirdiğiniz sevgi, çocuğunuz ileride bir yetişkin olduğunda kendi eşine ve çocuklarına nasıl davranması gerektiğini öğretecektir. Bir çocuğun ebeveyni üçtür; annesi, babası ve anne-babası arasındaki iletişim ve davranışlar! Çocukların karakterini bu üçüncü ebeveyn belirler. 

Asla çocuklarınızın yanında tartışmaya girmeyin. Yalnızken veya çocukların yanında geçmişteki hataları sürekli gündeme getirmeyin. Hiçbir zaman ikiniz de aynı anda sinirlenmeyin. Ev yanmadıkça birbirinize sesinizi yükseltmeyin. Unutmayın; her problemin mutlaka bir çözüm yolu bulunabilir. Mutlu evlilikler; yatırım yapılmış, bedel ödenmiş, zorlukları aşmak için tarafların birbirini anlamaya çalıştıkları evliliklerdir. Nasıl ki iyi para kazanmak için çok çalışmak, çaba harcamak gerekiyorsa, iyi bir evlilik için de ciddi bir bedel ödenmesi, çabalanması gerekir. Mutluluğu, karşılığını ödemeden elde etmek, evlilikte de mümkün değildir. Bu mutluluğu mümkün kılmak için mesela, eşinizi kendinize tercih etmeyi öğrenin. Fedakâr olmaya bakın… Aksi halde evliliğiniz cehenneme dönecektir. ‘İyi de Hocam, hep mi ben alttan alacağım? Hep mi ben empati yapacağım? Hep mi ben susacağım? Hep mi ben fedakârlık yapacağım?..’ diyenlere yanıtımız: Kardeş; evlilikte önce “Ben” olmayı unutacaksın, “Ben” demeyi unutacaksın. Bu sözlerimiz ve uyarılarımız, tebrik ve iltifatlarımız sen okuyunca sana, eşin okuyunca eşine… Bu sözler size!.. Erkek devlettir; yönetir, korur, sahip çıkar. Kadın millettir; devleti yalnızca o ayakta tutar. Niyet alın, taze birer Euzu Besmele çekin ve en küçük devlet olan ailelerinize sahip çıkın. Aile devletlerinizde kendinizi ispat edin ki, dünya ve içindekilerin hâkimiyetini hak etmiş olasınız!” buyurdular. O esnada uyandım.




























BENZER İÇERİKLER

Size daha iyi hizmet sunabilmek için çerezleri kullanıyoruz. KABUL ET Detaylı Bilgi