Anasayfa » ”MÜ’MİNLERE YARDIM ETMEK (VE ZAFER VERMEK) BİZİM ÜZERİMİZE BİR HAKK’TIR!” (Rum: 47. ayet sonu)

”MÜ’MİNLERE YARDIM ETMEK (VE ZAFER VERMEK) BİZİM ÜZERİMİZE BİR HAKK’TIR!” (Rum: 47. ayet sonu)

Yazar: yonetici
0 Yorum 193 Görüntüleyen

“MÜ’MİNLERE YARDIM ETMEK (VE ZAFER VERMEK)

BİZİM ÜZERİMİZE BİR HAKK’TIR!” (Rum: 47. ayet sonu)

          

Ahmet Akgül Hocamızın Sohbet Notları:

Zafer; Allah’ın sonsuz kudretine bağlıdır ve vakti, Levh-i Mahfuz’da kayıtlıdır. Zahiri sebepler, vesileler ve cihat emri istikametindeki gayretler ise, elbette lazımdır ve kulluk imtihanımızın bir parçasıdır. Allah’ın dünyanın dengelerini değiştirecek kesin zaferi ve devrimi; şirkin her türlüsünden kurtulmuş ve gerçek iman ufkuna ve umuduna kavuşmuş çok az sayıdaki mü’min, müstakim ve mücahit ekipler eliyle nasip buyurması, bir Sünnetullah (ezeli ve ebedi takdir kuralı)dır.

“(Derken) Talut (yanında kalan az sayıdaki) orduyla birlikte (savaşmak üzere bulundukları yerden) ayrılıp (yola çıktığında:) ‘Doğrusu, Allah sizi (önümüze çıkacak) bir ırmakla imtihan edecektir. (Susamanıza rağmen, karşıya geçinceye ve ben size izin verinceye kadar) Kim bu (su)dan içerse, (artık) o benden değildir. Kim de -eliyle bir avuç hariç- doyasıya tadıp içmezse o bendendir. (Anlarım ki sadık ve sağlam birisidir)’ dedi. (Ama) Küçük bir kısmı hariç, hepsi o sudan içmişlerdi. Nihayet (Talut ve) iman edenler beraberce (ırmağı) geçince onlar (geride kalanlar): Bugün bizim Calut’a ve askerlerine karşı koyacak gücümüz yoktur’ diyerek (fesada yönelmişlerdi). Allah’(ın va’adine, nusretine ve rahmetine) kavuşacaklarına iman ve itimatları (ve Rablerine hüsnü zanları tam ve sağlam) olanlar ise dediler ki: ‘Allah’ın izniyle, nice az (ama itaatkâr ve sebatkâr) topluluk, çok daha kalabalık (ve güçlü sanılan) topluluklara galip gelmiştir. (Çünkü) Allah sabreden (mü’minlerle) beraberdir.’

Onlar(dan iman erleri) Calut ve askerlerine karşı çıkarken de şunları söylemişlerdi: ‘Rabbimiz, (cihaddan kaçmamak, ordudan ve itaatten ayrılmamak için) üzerimize sabır ve metanet yağdır; ayaklarımızı (hizmet ve istikamet üzerinde sabit ve) sağlam tut ve (Senin Hakk Dinini ve adalet düzenini) inkâr eden topluluklara karşı bize yardım et…’ (diye dua etmişlerdi.)

Böylece, Allah’ın izniyle onları (çok az sayıdaki sadıklar, kalabalık ve donanımlı düşmanları) yenilgiye uğrattılar. (Daha peygamber olmamış bulunan ve genç bir subay olarak orduya katılan Hz. Davud, düşman tarafın henüz bilmedikleri ve şaşkınlıkla izleyip panikledikleri, yeni bir teknolojik silah hükmündeki attığı sapan taşıyla, zırhlar içinde ve fil üzerinde gururla meydan okuyan kâfir komutanı Calut’un gözlerini kör edip, beynini akıtarak devirince; başsız kalan düşman birlikleri dağıldılar ve bozulup kaçtılar; böylece) Davud Calut’u öldürdü. Allah da ona mülk ve hikmet (hükümdarlık ve bilgelik) verdi; ona dilediği şeylerden (yöneticilik, adalet, sanat ve teknoloji bilgilerinden) öğretti. Eğer Allah’ın, insanların bir kısmı ile bir kısmını defedip (engellemesi) olmasaydı, yeryüzü mutlaka fesada uğrardı. Ancak Allah, âlemlere karşı büyük fazıl (ve ihsan) sahibidir.” (Bakara: 249, 250, 251) ayetleri bu gerçeği anlatmaktadır.

Yaygın olan dört şirk çeşidi ise şunlardır:

1- Allah’ın Zatın’da Şirk Koşmak (Put Şirki): Allah’ın varlığını kabul etmekle beraber, yerde ve gökte yardımcıları bulunduğu, bazı Nebilerin, Velilerin O’nun çocukları olduğu, O’na rağmen ve izni dışında şefaatçılar (insanların günahlarını bağışlatıp cennete ulaştırıcılar) uydurulduğu gibi sapkın düşüncelere kaymak şirke batmaktır.

2- Allah’ın Şeriatında Şirk Koşmak (Tağut Şirki): Kur’an’ı yeterli ve Peygamberi gereksiz saymak, Kur’an’ın bazı hüküm ve haberlerini inkâra kalkışmak, Kur’an’a ve İslami esaslara aykırı bir düzen içinde yaşamaktan hoşlanmak, faizin, fuhşun, kumarın yaygınlaştığı bir ortamı alkışlamak… İslam’ı; Kapitalist, Komünist, Sosyalist, Darwinist düşünce ve sistemlerin bir yedek lastiği ve aksesuarı yapmak ve buna razı olmak… İslam’a; vicdana, akla, bilimsel doğrulara ve çağdaş ihtiyaçlara uygun Adil ve Asil bir Düzen kurulmasına karşı çıkmak şirk ve küfür bataklığıdır.

3- Allah’ın İcadatında (Yaratmasında) Şirk Koşmak (Tabiat Şirki): Atom zerrelerinden hücrelere, böceklerden galaksilere, canlı ve cansız her şeyi, tüm kâinatı ve tabiatı hiç yoktan yaratan, bu yaratmayı sürekli tekrarlayıp her şeyi varlıkta tutan, dünyayı ve ahiret hayatını ibretle, hikmetle ve sonsuz, kusursuz nimetlerle donatan bizzat Cenab-ı Hak’tır. Tabiatın (doğanın) kendisi, hâşâ bir tanrı, yaratıcı ve güç kaynağı değil, İlahi kudretin yansımaları, kanunları ve programları konumundadır. Her biri ayrı bir akıl, tasarım ve sonsuz kudret isteyen ve birer san’at harikası olarak sergilenen her şeyin, dört mevsimin ve bütün hadiselerin; öyle kendiliğinden veya tesadüfen ortaya çıktıklarını sanmak… Veya bunların tabiatın sürüp giden bir eseri olduğunu savunmak, şirk ve küfür sapkınlığıdır.

 

..

 

MAKALENİN TAMAMI İÇİN TIKLAYINIZ…

BENZER İÇERİKLER

Size daha iyi hizmet sunabilmek için çerezleri kullanıyoruz. KABUL ET Detaylı Bilgi