MİLLİ GÜÇLERLE İŞBİRLİKÇİLERİN DERİN MÜCADELESİ
VE
FÜZE KALKANI PROJESİ
Türkiyede işbirlikçi AKP yönetimiyle, milli devlet arasında çok ciddi bir mücadele yaşanmaktaydı. Örneğin:
AKPnin işbirlikçi kesimi, İsrailin ve ABD güdümlü yönetimlerin korunması, İranın ve Rusyanın korkutulması amacıyla, Füze Kalkanı Sisteminin Türkiyeye konuşlandırılmasına taşeronluk yaparken;
Milli devlet güçleri, ÇİN, İRAN ve RUSYA ile çok yönlü ilişkilerin kurulmasına ve D-8 oluşumunun canlandırılmasına çalışmaktaydı.
Acaba; Rus, Kazak ve Kırgız bakanların ve Yahudi asıllı, hatta İsrail vatandaşı iş adamlarının çok gizli ve kirli toplantılar yaptığı ve akşamları da, kendilerine çocuk kızların pazarlandığı SAVARONA baskınını hangi istihbaratçılar yapmıştı? Bunlar işbirlikçi iktidar yanlısı mıydı, milli takım mıydı?
Türkiyenin resmi temsilcisi sıfatıyla Çinle olan münasebet ve mutabakatlarda Başbakan Recep T. Erdoğanın bulunması kimseyi aldatmasın. Çünkü o, ABDnin kan gölüne çevirdiği Pakistan ziyaretinde bile; İsrail Mavi Marmara saldırısı nedeniyle özür dilesin ve tazminat ödesin ki, barışalım derken, aslında Türkiyeyi ve mazlum Filistinlileri değil, Siyonist İsraili kayırmakta ve Füze Kalkanı Sistemi gibi ortak projelere birlikte katılmak üzere kendilerine mazeret, İsraile ise meşruiyet kazandırma telaşındaydı.
Çin ile tüm ilişkilerin TL ve YUAN bazında yürütülme kararı alınmıştı
Çin Başbakanı Wen Ciabaonun Türkiyeyi ziyaretinde, Türkiye ile Çin arasındaki dış ticaret hacminin 2015'e kadar 50 milyar dolara ulaşmasının amaçlandığı, iki ülke arasındaki tüm ilişkilerin TL ve YUAN bazında yürütülmesi konusunda da mutabakata varıldığı açıklanmıştı. Basın toplantısı öncesinde iki ülke bakanları arasında; İkili Ticari ve Ekonomik İşbirliğinin Geliştirilmesi ve Derinleştirilmesine İlişkin Çerçeve Anlaşma, İkili Ticari ve Ekonomik İşbirliğine İlişkin Orta ve Uzun Dönem Gelişim Planı İçin Ortak Çalışma Başlatılmasına yönelik Mutabakat Muhtırası, Üçüncü Ülkelerde Altyapı İnşası ve Teknik Danışmanlık Hizmetlerinde İşbirliğini Artırmaya İlişkin Mutabakat Muhtırası, 2010-2013 Yılları İçin Kültürel Değişim ve İşbirliği Uygulama Planı, Demiryolu İşbirliği Anlaşması, Başbakanlık Dış Ticaret Müsteşarlığı ile Çin Ticaret Bakanlığı Arasında Yeni İpek Yolu Bağlantısı Hakkında Ortak Çalışma Grubu Oluşturulmasına İlişkin Mutabakat Muhtırası, Bilgi ve İletişim Teknolojileri Alanlarında İşbirliğine İlişkin Mutabakat Muhtırası, Ulaşım Altyapısı ve Denizcilik Alanlarında İşbirliğine İlişkin Mutabakat Muhtırası da imzalanmıştı. İki ülke arasındaki ilişkileri stratejik işbirliği seviyesine yükseltmeyi arzuladıklarını ifade eden başbakanlar, bütün ilişkilerin TL ve YUAN bazında yürütülmesi konusunda da mutabık kaldıklarını vurgulamıştı. Türkiye ile Çin arasındaki havayolu ulaşımını artırmak istediklerini belirten Başbakanın, “Bir diğer noktada Kars-Tiflis-Bakü hattıyla ilgili adım var. Biz İstanbul'u Pekin'e bağlayacak adımı atma kararlılığı içerisindeyiz. Marmaray 2013'te bitiyor. Şu anda Edirne- Kars arasında belli bir bölgesi bitmiş olan hızlı tren hattının, bunlarla tamamlanması suretiyle modern İpekyolu'nu da yeniden tesis etme imkânına kavuşacağız” şeklindeki sözleri ilgi uyandırmıştı. Ancak bu tarihi girişimlerin, işbirlikçi hükümetin değil, milli devletin gayretiyle gerçekleştiği kulislere yansımıştı.
Başta Amerika ve İsrail olmak üzere bazı güç merkezleri Türkiye'yi tamamen kendilerine bağlamak ve liderlik potansiyelini boğmak üzere, İran'a karşı füze kalkanı savunma sisteminin Türkiye'ye konuşlandırılması için bastırmaktaydı. Amerika, füze kalkanı teklifini Türkiye'nin reddedeceğini düşündüğünden bunu NATO çerçevesinde bir plan olarak sunmaktaydı. NATO üyesi Türkiye'nin bu teklifi reddedemeyeceği hesaplanmıştı. Ancak hangi çerçevede konulursa konulsun füze kalkanı devreye sokulduğu an Türkiye'nin bir süredir titizlikle uygulamaya çalıştığı sıfır sorunlu dış politikası büyük bir darbe yemiş olacaktı. Komünizm çöktükten sonra kendisine düşman bulamadığı için bir varoluşsal kriz yaşamakta olan NATO, terör bahanesiyle İslamı kendisine esas düşman gibi tanımlamaya başlamıştı. İran, NATO'nun hedefinde bulunmaktaydı. Bu da Amerika'nın ve İsrail'in çok işine yaramaktaydı. NATO içinde zaten Türkiye'nin İran ile ilgili tavrı şikâyet ve endişe kaynağıydı, hatta bazı NATO bilgilerini İran'a aktaracağımız iddiaları vardı. Türkiye eğer dış politikasını öne sürüp füze kalkanını reddederse, bu NATO içinde büyük krize yol açacaktı. 19 Kasım 2010da Lizbon'da toplanan NATO zirvesi bu yüzden Türkiye açısından çok kritik bir önem taşımaktaydı. Tartışmalar sertleşirse Türkiye'nin NATO üyeliğini bile sorgulayanlar çıkacaktı. Gördüğünüz gibi Amerika'nın Türkiye'yi köşeye sıkıştırma planı sırıtmaktaydı.
Bu arada Milli Türkiye kendi dış politikası gereği güç merkezlerini tedirgin eden kararlar almaktaydı. Örneğin İran üzerinden geçerek gelen ve İran'da yakıt ikmali yapan Çin uçaklarının katıldığı hava tatbikatı yapılmıştı. Bu tatbikattan İsrail o yıl çıkarılmıştı. İsrail; İran, Çin ve Türkiye'nin bu işbirliğini aslında cinsel bir kavram olan yeni üçlü ilişki (New threesome) olarak tanımlamıştı. Aynı zamanda Karadeniz'de umduğu varlığı gösteremeyen ABD'ye karşı, Türkiye; Rusya ve Ukrayna ile Karadeniz savunma anlaşması imzalamıştı. Böylelikle Rusya'nın Karadeniz filosunun Akdeniz'e inmesinin yolu açılmıştı. Milli Türkiye'nin bu manevralarının NATO içinde bir tezgâh hazırlayan ABD ve İsrail'in hiç hoşuna gitmediği açıktı.
Dünyayı ikiye bölen çizgi ve bir gizemli mücadele saptaması
Çin savaş uçakları Konya semalarında uçarken; İsrail hava kuvvetleri Yunanistan sahillerinde, Girit açıklarında tatbikat yapıyor. Türk hava sahası İsrail savaş uçaklarına kapatılırken; Doğu Türkistan'dan Konya'ya uçan Çin savaş uçaklarına hem Pakistan hem de İran hava sahasını açıyordu.
………………..
MAKALENİN TAMAMI İÇİN TIKLAYIN: