Anasayfa Genel Küresel Odaklar Kıskacında; İKTİDARIN VE GENELKURMAYIN TAVRI

Küresel Odaklar Kıskacında; İKTİDARIN VE GENELKURMAYIN TAVRI

Yazar: yonetici
0 Yorum 243 Görüntüleyen

Küresel Odaklar Kıskacında; İKTİDARIN VE GENELKURMAYIN TAVRI

 

Öcalan hikâyesi ve Kürt Meselesi!

Abdullah Öcalan 04 Nisan 1949’da Şanlı Urfa’nın Halfeti ilçesi yakınlarında Ömer ve Üveyş Öcalan’ın çocukları olarak doğmuşlardı. Mahalle çocukları sokak kavgasında kafasını kırdıklarında annesi ona: “Ya onlardan intikamını alacaksın veya seni eve sokmayacağım!” diye azarlamıştı. Ve zaten Öcalan şiddete, ailesini gereği kadar sahiplenip koruyamadığına inandığı ve pasiflikle suçladığı babasına isyan etmekle başlamıştı. Zorlu yamaçlara ve kayalıklara tırmanmaktan, yılan tutmaktan, köy çocuklarını alıp dağlara çıkmaktan hoşlanırdı. Yaşıtları ve komşu çocukları “mağaralara girmek ve yılan öldürmek” dışında Abdullah Öcalan’ı aralarına sokmazlardı. Bunun, ailesinin Ermeni dönmesi olduğu söylentileri nedeniyle köylülerin kendilerine iyi gözle bakmamalarından ve bu tavırlarını çocuklarına yansıtmalarından kaynaklandığı anlatılmıştı. Yani Öcalan’ın ilk intikam hırsı Türklere değil, komşuları olan Müslüman Kürtlere karşı kızışmıştı. Acaba Türklerle Kürtleri kapıştırıp her ikisini birbirine boğdurma gayesi ve girişimi bu horlanma ve dışlanma yüzünden gelişen aşağılık psikolojisinden ve intikam dürtüsünden mi kaynaklıydı?

Derken Ankara Tapu ve Kadastro Meslek Lisesini bitiren Öcalan 1969’da Diyarbakır’a kadastro memuru olarak atanmıştı. 1970’de İstanbul’a tayini çıkıp Devrimci Doğu Kültür Ocaklarında faaliyetlere katılmıştı. 1971’de İstanbul Hukuk Fakültesine kayıt yaptırmış, aynı yıl Ankara Siyasal Bilgilere yatay geçiş yaptırmıştı. 1972 yılında DHKP/C bildirileri dağıtırken yakalanıp, evlilik hazırlığındayken 7 ay hapis yatmıştı. Ve bu dönemlerde, maalesef CIA ve MOSSAD güdümlü MİT ile irtibatları ortaya çıkacaktı.

Hapisten sonra MİT ihbarcısı ve Şeyh Said isyanında devlet elemanı bir babanın kızı olan Kesire Yıldırım’la Ankara Gençlik parkında nikâhları kıyılmıştı. 27 Kasım 1978’de ise PKK’yı kurup, Türkiye, Irak, Suriye ve İran’dan koparılacak topraklar üzerinde Bağımsız ve birleşik Kürdistan hayaline ulaşmak üzere yola çıkmıştı. Oysa Öcalan’ın dış güçlerin kışkırtması ve kullanması olmadan, değil yola çıkması böyle bir hayal kurması bile imkânsızdı.

Daha sonra 12 Eylül 1980 askeri darbesini haber alan Öcalan Suriye’ye geçip, örgütü buradan yönetmeye başlamıştı. Solcu Komünist Maocularla, sağcı faşist militanların Bekada birbirine yakın kamplarda aynı CIA-MOSSAD ajanlarınca eğitilip ülkemize salındıklarını ve Türkiye’deki kardeş kavgasında tetikçi figüranlık yaptırıldıklarını daha sonra bizzat kendileri anlatacaklardı. Yalçın Küçük ve Doğu Perinçek gibi birçok aydın ve yazar takımının Apo’yu ziyaret edip kucaklaşmaları ve gelip Onu kahramanlaştıran röportajları yayınlamaları da aynı döneme rastlamaktaydı. Apo’yu toplum gündemine getirip tanıtmak, reklamını yaparak Liderlik konumuna taşımak üzere ve tabi malum güçlerin tertip ve teşvikiyle Bekaa’ya gidip O’nunla ilk röportajı yapan sabataist kafalı… Ve yakın dostu Hasan Cemal gibilerin iltifatlı ifadesiyle “İblis” lakaplı Mehmet Ali Birand… Eşi, NATO’dan emekli Cemre Hanım’a evlilik öncesi bir mektupta açıkça itiraf ettiği üzere, genellikle Yahudilerde rastlanan bir ahlak ve anlayışla; “… Kuvvete inanan, hep güçlüden yana olan, zayıf insanlardan hoşlanmayan…” Mehmet Ali Birand… Kürdistan’a özerklik, Apo’ya resmi liderlik pozisyonu kazandırmak için, son nefesine kadar çırpınmışlardı.

 

..

 

MAKALENİN TAMAMI İÇİN TIKLAYINIZ…

BENZER İÇERİKLER

Size daha iyi hizmet sunabilmek için çerezleri kullanıyoruz. KABUL ET Detaylı Bilgi