Anasayfa » ERBAKAN HOCA’NIN RÜYADAKİ UYARILARI VE KORONA BELASI

ERBAKAN HOCA’NIN RÜYADAKİ UYARILARI VE KORONA BELASI

Yazar: yonetici
0 Yorum 313 Görüntüleyen

ERBAKAN HOCA’NIN RÜYADAKİ UYARILARI

VE KORONA BELASI

        

FATMA BETÜL ERİŞKİN / 02.04.2020 / KONYA

Rüyamda: Aziz Erbakan Hocamızın Makam-ı Şeriflerinin hemen dışında oluyorum. Beton duvar aralıklarından Makam-ı Şerife bakıp dua ediyorum. Girişteki güvenlikçi yanıma gelip: “Neden içeriye girip orada dua etmiyorsunuz?” diye soruyor. Ben: “Belki birileri daha gelir de huzura beraber gireriz diye bekliyorum” diyorum. Görevli tekrar içeriye giriyor. Gözlerimi kapatıp, Erbakan Hocamızın rüyaların en başından okumamızı emir buyurdukları surelerin tamamını, yavaş yavaş okuyorum. Bir taraftan da içimden, “Keşke bu sureler bitinceye kadar Erbakan Hocamızın huzurlarına çıkmaya yüz bulabileceğim değerli bir kardeşim gelmiş olsa da, onunla beraber girsek!” diye dua ediyorum. Fil Suresinden Nas Suresine, Amener-Rasûlü’ye kadar bütün sureleri okuyorum. Hangi sureyi okuyorsam gözümün önüne, Erbakan Hocamızın rüyalarda o sureyi anlatışları; bazen yumuşacık, bazen öfke kabarık sesleri ve surelerin hikâyeleri geliyor. Nihayet, sureleri okumayı bitiriyor ve gözlerimi açıyorum ve yeniden içeriye bakıyorum. Solumdan bir ses: “Bu banklarda kimler oturdu, kimler içleri yüzlerinde, hıyanetleri kalplerinde, şeytanları beyinlerinde geldi, geçti önümüzden!” buyurdular. Dönüp bakamadım ama ses Erbakan Hocamıza aitti. Ben: “Ben de her gelişimde içimi, kalbimi okuyacaksınız, tüm yanlışlarımı yüzüme vuracaksınız korkusuyla giriyorum Aziz Hocam huzurunuza!” dedim. Erbakan Hocamız: “İnsan, farkına vardığı, telafi yoluna gitmeyi arzuladığı ve ilk fırsatta telafi için uğraştığı yanlıştan kurtarılacak ve inşallah sorumlu tutulmayacaktır!” buyurdular. Ben: “Aziz Hocam, tüm bu yaşadıklarımız; acaba bir türlü telafi yoluna gidemediğimiz hatalarımız ve günahlarımız dolayısıyla mı?” diye sordum. Erbakan Hocamız: “Doğrudur! Diğer peygamberlerin kavimleri, işledikleri birer büyük günah dolayısıyla helâk olmuşlardır. Efendimizin bu asırdaki kavmine ve ümmetin haline bakınca; diğer kavimlerin tek tek yaptıklarının şimdi topluca, hem de hiç yüzlerini kızartmadan, üstelik her yapılana bir kılıf bularak yapıldığını görüyoruz. Elbette tüm bunların bir karşılığı olacaktı! Hep söyledik; “Allah’ın gazabı, başkasının gazabına benzemez! Allah’ın öfkesi, başkasının öfkesine benzemez! Allah’ın sabrını zorlamayın!” diye ikaz ettik… İşte, Allah hesabını görmeye başlamıştır ve artık hiç kimseye zerre miktarınca haksızlık yapılmadan, herkesin tek tek hesabı görülecektir!” buyurdular. Ben: “Aziz Hocam, peki biz bu beladan kendimizi nasıl koruyacağız, nasıl kurtaracağız? Sizin huzurunuza bile çıkmaya korkarken, Rabbimizin huzuruna nasıl varacağız?” dedim. Erbakan Hocamız: “Sürekli O’nun rahmet kapısını çalarak! Şimdi Allah size bir fırsat verdi. Sizi evlerinize, eşlerinize, çocuklarınıza yakınlaştırdı. Kimseyi misafir edemeyecek, kimseye misafirliğe gidemeyecek hale getirdi. Neden? Bazen tek tek, bazen ailecek ama her an Allah’ın kapısını çalın diye. Siz Allah’ın kapısını her zaman tövbe ve temenni ile çalın ki, Allah da sizin kapınızı rahmet ve inayetiyle çalsın. Kendinize, özünüze, ibadetlerinize, dualara dönün; dönün ki Allah da size ihsan ve ikramıyla dönsün. Bu ay böyle geçer, belki diğer ay da. Allah bunca yıldır, haram aylarda kan gölüne döndürülen İslam topraklarını, bu toprakları kana bulayanları, bu saldırı ve katliamlara hava sahasını açarak Siyonist Haçlılarla işbirliği yaparak vesairelerle destek olanları ve tüm bu kan ve gözyaşlarına göz yumanları ve alkış tutanları işte şimdi Korona vebasıyla evlerine kapattı. Dışarıya çıkmayı, konu-komşu, çarşı-pazaralışveriş merkezlerini gezip dolaşmayı yasakladı. Birbirini görmekten korkar hale getirdi herkesi. Hem de nasıl? Tankla, tüfekle değil; çıplak gözle görülemeyecek kadar küçücük bir virüsle! İyi de Hocam, neden? Çünkü her nefis tek tek Nemrutlaşmıştı ve Nemrut’un sonu bir sivrisinekleydi. Öyle ki, Nemrut’a bile gözle görülebilen sinek musallat eden Allah, size gözle görülemeyen, nasıl ve neyle korunacağınızı bilemeyeceğiniz, kimden, nereden ve nasıl yaklaşacağını bilemeyeceğiniz bir virüs musallat etti. Kuyusunu kazdığınız, her fırsatta ayağını kaydırmaya çalıştığınız, ağza alınmayacak sözlerle incitip kırdığınız dava kardeşlerinize hasret bıraktı sizi! “Yav iyi hoş da, biz daha yeni sohbete katılmıştık, sanki sohbetten yeni çıkmış sayılırız, yeniden hafta sonu gelmiş, yarın yine aynı sohbete varacağız!” diye hayıflandığınız o sohbetlere hasret bıraktı! “Biz öncekini okumadan, yeniden yazı yazmış, yaptığı sohbeti dinlemeden, yeniden sohbet hazırlamış, iki sohbeti nasıl yetiştirip dinleyeceğiz?” dediğiniz Ahmet’e sizi hasret bıraktı. Bak, dün akşamki canlı bağlantıyı iftar bekler gibi beklediniz. (Ey Milli Çözümcüler:) Bizce bu ihtar en çok da size! Allah, sizin has yüzünüze, badem gözünüze bakıvermez. Sizin keyfiniz yetsin diye ümmetin, hatta tüm insanlığın kurtuluşu elinizle gerçekleşsin diye beklemez. Görünmeyen, noktadan küçük bir virüs yardımıyla, süper güç saydığınız, dev gibi, yıkılmaz ve başa çıkılmaz sandığınız ABD’yi, İsrail’i ve AB’yi fareye çevirir, evlerine kapatıp aciz ve çaresiz bırakır; kendilerine ürettirdiği virüsü işte böyle yine kendi başlarına bela edip şaşkınlığa uğratır!.. Karı-kocayı, çoluk-çocuğu birbirinden korkacak hale getirip bunaltır!” buyurdular ve bir süre sessiz beklediler. Ben: “Aziz Hocam, bu halden nasıl kurtuluruz? Bu ortama bulaşmadan Feth-i Mübin’e nasıl ulaşırız?” diye sordum. Erbakan Hocamız: “Çok isteyerek ve gayret göstererek!.. Allah’tan layığınca korkup kötülüklerden çekinerek!.. Devamlı şuurla ve huzurla dua ederek! Tedbirlere riayet ederek! Dava kardeşlerinizi maddi-manevi koruyup kollayıp destekleyerek!.. Elbette bu günler de geçer. Kiminiz derin yaralar alır, kiminizin ayağına çamur bile bulaşmaz. Siz siz olun, “Benim ayağıma çamur bile bulaşmaz” demeyin, gemiye binin! (Milli Çözüm’ün kıymetini bilin!) Geminin sağlam kalmasında, boyasında-cilasında, çivisinde-vidasında Ahmet’e destek verin. Onun desteği tam da, siz kendinizin yalandan desteğinizle bari gemideki yerinizi sağlamlaştırın! Tövbe edin, ibadet edin, dua edin. Bak, Ahmet size bu olayı güncelleyerek anlatır yine. Yunus Aleyhisselamın kavmine Allah 40 gün mühlet verdi. Eğer haksızlık ve zulme taraf olmaktan vazgeçip tövbe etmezlerse, hepsini helâk edeceğini bildirdi. Yunus Aleyhisselam, kavmini tövbeye davet etti, ama kavmi söz dinlemedi. Hz. Yunus kavminin tövbe etmeyeceklerini görünce, 37. gün “Bunlar helâk olacaklar” diyerek şehri terk etti. İlahi azabın ve gazabın belirtileri baş gösterince, kavmi işin ciddiyetini anlayıp pişmanlığa yöneldiler. Gözyaşları ile ve samimi olarak tövbe ettiler. Allah’tan af dilediler. Allah da tövbelerini kabul ederek üzerlerindeki azabı kaldırdı. Böylece helâk olmaktan kurtuldular. Şimdi, el-Hak bu son kavim haddini fazlasıyla aşmıştır. Haramlar helâl sayılmış, dünyevileşme ruhları kapsamış, hidayetleri kararmış, günah deryasına dalınmış, en hafifi, haksızlık etmeyenler bile zulme sessiz kalmışlardır. İyilikleri emretme görevi yapılmamış, kötülükten sakındırılmamış, hatta sakınılmamıştır!.. Rabbimiz de topyekûn, tüm insanlığı Korona virüsüyle ikaz etmiştir: “Kendinizi düzeltin, yoksa önce onar, sonra yüzer, sonra biner, sonra da topluca helâk ederim!” demiştir. Bu süreçte iman etmiş olanların gideceği yer cennet, cemal; günahkârların gideceği yer cehennemdir. İtalya örneğine bak; aynen Yunus Peygamberin kavmine olduğu gibi, bunlara da toplamda 40 gün mühlet verilmiş, tevafuğun böylesi! Mart ayının ilk günlerinde bu virüsle mücadele edilmeye başlandığını düşünürsek, Türkiye’de kuluçka dönemi 7 Nisan’da bitiyor. Yani tahmini 38’inci gün; bıçak sırtı gibi, yine tevafuktur, aynı zamanda 7 Nisan Berat Kandilidir. E, kardeş, o tarihe kadar Hz. Yunus’un kavmi gibi, samimi tövbe ve dua ederek, Rabbimize yönelin ve Milli Çözüm mes’uliyetini yerine getirin ki; Berat gecesi hürmetine her birinizi bağışlayıp kurtarsın ve Beratlarınızı sağınızdan alın inşallah. Bakalım, geçen Beratta kimin defterine ölüm, kimin defterine zulüm, kimin defterine cennet-Cemal yazılmış? Bekleyip göreceğiz. Biz her zaman olduğu gibi, samimiyetle ve safi bir gönülle dua edip isteyenin yanı başında, bir nabız atışı yakınında beklemekteyiz!” buyurdular. Daha sonra yanımdan ayrıldılar, birdenbire Erbakan Hocamızın Makam-ı Şeriflerinin, simsiyah örtüsüyle Kâbe-i Muazzama’ya dönüştüğünü gördüm. Erbakan Hocamız, Ahmet Hocamız ve Milli Çözüm’den pek çok kardeşimiz, Kâbe’nin etrafını tavaf ediyorlardı, fakat herkesin aralarında birer metreden oluşan tedbir mesafeleri vardı. Kardeşlerimiz bireysel olarak tavaf ediyorlar, ama Erbakan Hocamız ve Ahmet Hocamız ise, sanki mübarek omuzlarında yüzlerce insanı taşıyarak tavaf edip dönüyorlardı. Aralarına katılmak için koştum ve o esnada uyandım.

        

Te’vili: Bütün insanlığı kasıp kavuran, hayatın doğal ve normal akışını durduran ve kalplere korku salan KORONA vebasının, hem sebeplerini hem acı ve feci neticelerini, hem de kurtuluş çarelerini öğreten bir rüyayı sadıkadır. Aziz Erbakan Hocamızın diliyle, bu sarsıcı sorunları aşmanın ve felaha ulaşmanın yolları hatırlatılmaktadır. Milli Çözüm Dergisinin, Nuh’un Gemisi makamında imani ve insani görevler yaptığı vurgulanmaktadır.

En başta bizler, tüm mü’minler ve insanlık âlemi tövbeye ve Hakka yönelmeye çağırılmaktadır. Bunların yanında, Hz. Yunus’un kavmi misali, sadık bir tövbe ve sağlam bir yönelişle, büyük kurtuluş ve huzur kapılarının açılacağı ve kutlu devrimlerin yaşanacağı müjdeleri de gönüllerimizi ferahlandırmaktadır. Her şeyin en doğrusu Allah’ın katındadır.

ERBAKAN HOCA’NIN RÜYADAKİ UYARILARI VE KORONA BELASI

BENZER İÇERİKLER

Size daha iyi hizmet sunabilmek için çerezleri kullanıyoruz. KABUL ET Detaylı Bilgi