PKK HİZMETKÂRI MI, İSLAM KAHRAMANI MI?
AKP sayesinde PKK meşrulaştırılmış ve eşkıya başı APO, sanki sürgündeki devlet başkanı statüsüyle siyasi pazarlık ortağı yapılmıştı. Bütün bu şuursuz ve onursuz tavırları, kendilerini iktidara taşıyan odakların talimatıyla takındıkları açıktı; hatta Bülent Arınç, PKKnın siyasi kanadı BDP yetkililerini Sn. Öcalanı zora sokan açıklamalar yapıyorsunuz ve Onun itibarını zedeliyorsunuz!? şeklinde uyarılar yapacak kadar bayağılaşmıştı. Sözde Başbakan danışmanı Etyen Mahçupyan, herhalde aslından kaynaklanan PKK sempatizanlığıyla: Öcalan uluslar arası bir sorunun taşıyıcısı ve çözüm anahtarıdır Öcalanın kendisine bir şeyler verilmesine ihtiyacı yok, o zaten istediği şeyleri söke söke almaktadır!? anlamında devlete tehditvari açıklamalarla kinini kusmaktaydı.
Ve yine AKPli Yalçın Akdoğan barış sürecine özverili katkı(!) sundukları için BDPlileri saygıyla anıp övgüler yağdırmaktaydı. Cenabı Hak Kuranında O halde, siz üstün (haklı ve dayanıklı durumda) iken (düşmanları ve eşkıyaları) barışa çağırmak suretiyle gevşekliğe (ve tavize) kaymayın. (İnanıyor ve güveniyorsanız) Allah sizinle beraberdir; O sizin (cihat ve Milli savunma amaçlı) amellerinizi asla boşa çıkarmayacaktır (Muhammed Suresi 35. Ayet) buyurduğu halde, AKP iktidarı Amerika ve Avrupa Gâvurlarının rızası için PKK eşkıyalarıyla barışa oturmakta ve demokratikleşme kılıflı çok sinsi ve stratejik tavizlerle Milli birlik ve dirliğimizi çözecek adımlar atmaktaydı. Bu ortamda bile, AKPnin akreplikleri bahanesiyle hala İslama ve inanç esaslarımıza saldıran Darwinist Ulusalcılar ve Masonik-Kemalist ittihatçı artıkları ise, böylece Sn. Erdoğanın değirmenine su taşımakta ve halkımızı bunların kucağına atmaktaydı.
Bu arada Milli Orduyu paralı Rambo takımına çevirme ve TSKyı NATOnun (yani Haçlı ve Siyonist kurgunun) lejyonerleri haline getirme girişimleri de çok ciddi bir endişe kaynağıydı. Elbette teknolojik bilgi ve beceri isteyen ve süreklilik gerektiren bazı askeri birimlerin ve özel birliklerin profesyonel olması lazımdı. Ama vatan savunmasını tamamen paralı askerlere yaptırmaya kalkışarak, Orduyu cihat-Milli Savunma şuurundan ve şehadet duygusundan uzaklaştırmanın, bizi devlet-millet huzurundan da mahrum bırakacağını da hesaba katmalıydı. Örneğin; sınırlarımız, Milli namus ve onurumuzun korunduğu manevi barikatlar konumundaydı. Peki bu kutsal görevi, Milli şuur ve sorumlulukla, manevi bir duyarlılıkla değil de, sadece maaş ve menfaat hatırına yapacak askerler, kendilerine daha fazla para ve imkanlar verecek dış güçlere ve işbirlikçi çevrelere karşı; nasıl ve niçin savaşacaklar ve ne ölçüde canlarını ortaya koyacaklardı?
Ve yine güya Parelelci-Cemaatçi yapıyla mücadele perdesi altında Emniyet ve Adalet teşkilatındaki ve diğer kurumlardaki sade ve sıradan devlet görevlileri sürekli hakaret ve haksızlıklara uğratılıp etkisiz bırakılmakta, ama Cemaatin asıl patronlarıyla AKP kurmayları hala stratejik ittifak halinde bulunmaktaydı. Yandaş medyanın doğrudan, sözde muhalif medyanın ise dolaylı beyin yıkaması ve manipülasyonları sonucu uyurgezer kalabalıklara dönüşen toplum ise, Sn. Erdoğan ve iktidarının her hıyanet ve melanetine bir keramet, bunların her rezaletine bir mazeret uydurmakta bayağı ustalaşmış, yalaka İlahiyat Proflarının yamuk fetvaları, faizden, fuhuş serbestliğinden, Haçlı AB ve Papa hizmetçiliğinden çok memnun ve mesrur Şeyh-Derviş takımının abuk-sabuk rüyaları, zavallı halkı sürekli coşturmaktaydı. Çok yakın bir gelecekteki hakikat devriminde ve hainlerin-gafillerin derbederlik döneminde, bu tespit ve tahlillerimiz daha iyi anlaşılacak veİşte bu sözlerim(in ne denli gerçek olduğu) yakında hatırlanacak ve haklı bulunacak)tır. (Gafir-Mümin: 44)
En kötü senaryo gerçekleşme aşamasındaydı!
Boğaziçi Zirvesine katılan 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, bölgemizde istikrar ve güvenliğin tamamen yok olduğunu açıklamıştı.
11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Filistinde maalesef olumlu bir gidişat söz konusu değil. Herhangi bir gelişme olmadı. Çok büyük acılar, yıkımlar, hüsranlarla insanlık, bölge halkı karşı karşıya kaldı. Bugün bölgemizde çok daha karmaşık tehditler söz konusu. Bu da büyük bir hayal kırıklığı oluşturuyor. Irak ve Suriyede gelişmeler bölgemizin görüntüsünü ve gerçeklerini çok daha kötü hale getirdi. Bölgede istikrar, güvenlik tamamen yok oldu… Neticede herkesin karıştığı vekâlet savaşları başladı. Bölgede, devlet adamı olarak gördüğüm, en kötü senaryo gerçekleşiyor diyerek tarihi itiraflarda bulunmuşlardı.
İktidar valisini yalnız bırakmıştı!
İsrailin Mescid-i Aksa saldırılarından duyduğu rahatsızlığı dile getirerek Avrupanın en büyün sinagogu olan Edirne Büyük Sinagogunun kullanımıyla ilgili kısıtlama kararı alan ve bunu kamuoyuna, İçimde büyük bir kinle söylüyorum bunu. Biz de onların mezarlıklarının etrafını temizliyor, projelerini kurula gönderiyoruz. Buradaki tadilatı sona gelen sinagog sadece müze olarak tescil edilecek şeklinde duyuran, daha sonra ise özür dilemek zorunda bırakılan Edirne Valisi Ali Şahini, ABDnin İstanbul Başkonsolosu Charles Hunter ziyaret edip kutlamışlardı. Hunter, Edirnede restorasyonu devam edilen Büyük Sinagogda yapılan çalışmaları hayranlıkla izlediğini vurgulamıştı. Doğruları konuşan ve milli vicdana tercümanlık yapan valisini, Siyonist odaklara satan bir iktidar elbette yıkılıp derbeder olacaktı.
Barzani: ‘Kürdistandan asla geri adım atmayacağız’ diye küstahlaşmıştı
Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) Başkanı Mesut Barzani, bağımsızlık ve referandumdan geri adım atmayacaklarını vurgulamıştı. Barzani, yüz IŞİD, bin IŞİD de gelse Kürdistan bölgesinin bağımsızlık ve referandum süreci devam edecektir diye çıkışmıştı. IKBYnin Selahaddin (Masif) ilçesindeki başkanlık sarayında Ayn el Araptan dönen Peşmerge komutanlarıyla bir araya gelen Barzani Peşmergenin yaptıklarıyla dünyaya nam saldığını haykırmıştı.
PYDyi ABD silahlandırmaktaydı!
ABD Dışişleri bakanlığı, ABDnin Suriyede PYDye doğrudan Amerikan silahı sağlamadığını, ancak Net olmak gerekirse, ABD, PYD de dâhil Kobaniyi savunan IŞİD karşıtı güçlere, sahada IŞİDe karşı mücadeleyi sürdürmeleri için sahip olmaları gereken malzeme miktarının tehlikeli biçimde azaldığını görüp havadan malzeme ve mühimmat desteği sağlanmıştır diyerek durumu kurtarmaya çalışmıştı.
İngilizlerin AKP ile İşgal pazarlığı!
İngiltere Başbakanının iki gün süren Türkiye ziyareti için çantasında IŞİDle mücadele adı altında Irak ve Suriye işgali, İngiliz savaşçılar ve havayollarının yolcu listeleri gibi maddeler olduğu ve Cameronun Cumhurbaşkanı Erdoğanı ikna etmeyi umduğu medyaya yansımıştı! İngiltere Başbakanı David Cameronın iki günlük Türkiye ziyareti ve ziyarette gündeme gelebilecek konulara ilişkin haberler İngiliz basınında geniş yer almıştı. İngiliz basını, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Başbakan Ahmet Davutoğlu ile görüşecek Cameronın ziyaretinde İngiliz savaşçıların Suriyeye geçişlerini önlemek için Ankaraya daha fazla işbirliği çağrısında bulunacağını yazmıştı. Times gazetesi, Cameronın Başbakan olduktan sonra yaptığı ikinci Türkiye ziyaretini, savaşçı olduğundan şüphelenilen kişiler hakkında daha fazla istihbarat paylaşması konusunda Ankarayı uyarmak için kullanacağını hatırlatmıştı. Gazeteye konuşan İngiltere Başbakanlık yetkilisinin, Cameron, Türklerle İngiliz savaşçılar ve İngiltere vatandaşlarıyla ilgili daha iyi bilgi alışverişi yapılmasını konuşacak dediği aktarılmıştı. İngiliz Daily Telegraph gazetesi de ziyarette IŞİDle mücadele adı altında Irak ve Suriye işgalinin detaylıca görüşüleceğini aktarmıştı. Kısaca Türkiye Batının çıkarlarını korumak üzere Irak ve Suriyeye sokulmaya çalışılmakta ve bu maksatla AKP iktidarının sırtı sıvazlanmaktaydı.
AKPnin görevi halkı avutup oyalamaktı!
Bütün bunlar yaşanırken Cumhurbaşkanı da dahil, AKP iktidarının tek görevi halkımızı avutup oyalamaktı. Abdullah Öcalan: Ben İmralıya getirilmeden bu denli etkin ve yetkin konumda değildim. İmralıya getirilerek ağırlığım ve saygınlığım artmıştır diyerek acı gerçeği açığa vurmuşlardı. Ama davul tozu cinsinden kuru sıkı laf edebiyatıyla uğraşan ve Kahraman Başbakan! imajı oluşturmaya çalışan Ahmet Davutoğlu: Paralelciler (Gülen Cemaati) örgütle (PKK ile) birlikte hareket ediyor diyerek kendi aklınca suçu başkasının sırtına yıkmaya çalışmaktaydı. Yahu, bu PKK ile resmen müzakere yürüten ve Türkiyeyi çözüm süreci diye bölünmeye sürükleyen asıl sizin iktidarınızdı!
BDPli Sırrı Süreyya Önder: Sn. Öcalanın hazırladığı çözüm ve uzlaşma taslağı içindeki özerklik ve genel af konularını Hükümetle görüştük diyerek gizli ve kirli hıyanetleri açığa vurmakta, Başbakan Davutoğlu ise Bu tür konuların basın önünde tartışılması ve henüz üzerinde mutabakat sağlanmamış başlıkları gündeme taşımanın sürece katkısı olamaz! şeklinde itiraz ve itiraflarda bulunmaktaydı. Sivil PKK BDPnin eş başkanı Selahattin Demirtaş İç güvenlik paketine karşı halkı sokağa dökmekle Hükümete tehditler yağdırmakta, Sn. Cumhurbaşkanı ve Başbakan bu sözleri kınamakla uğraşmaktaydı. Anlayacağınız, senaryoyu Siyonist odaklar yazmakta, figüranlar sadece rollerini oynamaktaydı.
Batı Kürt kartını ilk sıraya niye almıştı?
Emekli General Haldun Solmaztürk, Irak ve Suriyede yaşanan gelişmelerin ve ABDnin bölgeye dönük hamlelerinin asıl Türkiyeyi ilgilendirdiğini açıklamıştı. Ortadoğuda İsrailin yanında, bölge ülkeleriyle uzun süre kavgalı kalacak bir Kürt devletinin inşa edilmek istendiğini belirten Solmaztürk, Böyle bir Kürt devleti her zaman Batıya mahkûm olacaktır. Bu uzun süredir Batının planları arasındadır. Bu konuda 1. Dünya Savaşında alınmış bir karar da vardır. Balfour Deklarasyonu, Sykes-Picot Anlaşması ile birlikte ele alınmalıdır. Bu tür temel siyasi kararlar bir kere alındıktan sonra gelişmeler ışığında uzun vadeli temel siyasetlere ve stratejilere kaynaklık yapmaktadır.
Ancak Lozan ve sonraki dünya koşullarının Kürdistanın kuruluşuna fırsat tanımadığını, ama İsrailin kurulduğunu söyleyen Solmaztürk şunları vurgulamıştı:
Şimdi bölgedeki son gelişmeler, büyük ölçüde AKP hükümetlerinin basiretsiz, ideolojik ve miyop siyasetleri nedeniyle bağımsız bir Kürt devletinin kuruluşunu hızlandırmıştır. Kobani olayının medya ve Batılı siyasetçiler tarafından kasıtlı olarak çerçevesinin ötesinde ele alınması ve büyütülmesinin sebebi, bu fırsata uluslararası kamuoyunun dikkatini çekmek, kamuoyunu hazırlamaktır. Her şeyi sessizce ama yakından takip eden İsrailin başbakanının Kürtlerin hayallerini desteklemeliyiz çıkışı dikkat çekicidir, ciddiye alınmalıdır. Bölgedeki tüm devletleri küçültecek ve zayıflatacak, kuvvet dengesini kökünden ve kalıcı olarak İsrail lehine değiştirecek bir Kürt devletine gidecek her gelişmeye Batı tarafından destek sağlanacaktır. Irak ve Suriye parçalanmıştır, şimdi Türkiye sıradadır.
Açılım sürecini yeniden canlandırmak amacıyla AKP-HDP arasında yapılan görüşmelerde Öcalana giden heyetin genişletilmesi ve açılımı İzleme Heyeti oluşturulması konularında anlaşmaya varılmıştı.
Hükümet ile HDP heyeti arasında yapılan görüşmelerin ayrıntıları da ortaya çıkmaya başlamıştı. Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğanın HDP heyetine Öcalan bizimle aynı görüşte dediği ortaya çıkmıştı. Akdoğanın rüştünü ispatlamış gazeteci ve akademisyenlerin süreci izleyecek heyette bulunmasını istediklerini belirtmesi anlamlıydı.
Gittiği her yeri bölen Ahtisaari yine Türkiyeye yollanmıştı!
Gittiği her ülkeyi bölmekle tanınan eski Finlandiya Cumhurbaşkanı Martti Ahtisaari yine Türkiyeye yollanmıştı. Ahtisaarinin Tayyip Erdoğanla görüşmesinin açılım sürecinin yeniden ele alınacağı ve ABDnin Kürt konusunu gündeminde ön sıralara aldığı bir dönemde Türkiyeye gelmesi anlamlıydı.
5 arkadaş Öcalan’a sekreterlik yapacaktı!
HDP Grup Başkanvekili Pervin Buldan, Adalet Bakanı Bekir Bozdağ ile görüşmesinin ardından İmralıya gidişle ilgili problem olmadığını vurgulamıştı. Buldan, adaya gidecek 5 mahkûmun aynı zamanda Öcalana sekreterlik yapacağını da açıklamıştı.
ABD eğit-donata Kandili de katmıştı
Türkiyeye eğit-donat konusunda PYDyi de dahil et baskısı yapan ABDnin, PYD görüntüsü altında PKKlılara eğitim ve donatım desteği vereceği saptanmıştı. TSKda bu konuda çok ciddi rahatsızlık vardı. ABDnin, Irakın kuzeyindeki Peşmerge ve Irak ordusuna yönelik eğitim ve donatım faaliyetine PKKyı da dahil etmesi Türkiyeye düşmanca bir tavırdı. ABDnin, PYD görüntüsü altında PKK militanlarına eğitim verip, ağır silahlarla donatacağı anlaşılmaktaydı. ABDnin eğit-donat kapsamına PKKyı da almaya çalışması, başta TSK olmak üzere Türkiyenin itirazıyla karşılaşmıştı. ABD eğit-donat konusunda Irakta harekete geçmiş, Peşmerge ve Irak Ordusuna yönelik eğitimler başlamıştı. Yakında bu kapsama PKK da alınacak, ABD için PKK resmen terör örgütü olduğu için bunu PYD görüntüsü altında yapacaklardı. Ancak eğitim verilecek ve ağır silahlarla donatılacak olanlar Ayn el Araptaki PYDliler değil, Kandil, Hakurk, Avaşin, Basyan gibi kamplardaki PKK militanları olacaktı. Bu kamplar da doğrudan Türkiyeye hedef alan saldırıları gerçekleştiren PKKlıların kaldığı kamplardı.
Bu arada Martin Dempsey, Barzani ile buluşmuşlardı!
Irakta bulunan ABD Genelkurmay Başkanı Dempsey, Bağdattan sonra Erbile geçerek Barzani ile buluşmuşlardı. Görüşmenin Dempseyin Iraka Amerikan askeri birliğinin sevk edileceğini açıklamasının ardından yapılması anlamlıydı. Irakın batısındaki birçok bölgeyi elinde bulunduran IŞİDe karşı atılacak yeni adımları görüşmek üzere Iraka gelen ABD Genelkurmay Başkanı Martin Dempsey, Erbilde Bölgesel Yönetim Başkanı Mesut Barzani, Başbakan Neçirvan Barzani, Peşmerge Bakanı Mustafa Seyid Kadir ve İçişleri Bakanı Kerim Şengali ile ortak görüşmeler yapmışlardı.
Batının şantajı: Ya PKKya özerklik tanıyın veya darbeye hazırlanın!
DEP milletvekiliyken Leyla Zana, Orhan Doğan ve Hatip Diclenin tutuklanması üzerine yurt dışına çıkan ve yirmi yıldır ülkesinden uzakta yaşayan Zübeyir Aydar çözüm süreci aşamalarını, Batının kendilerine karşı tavrını, hükümetin tutumunu, darbe konusunu, Gülen grubuyla ittifak iddialarını Hüseyin Yaymana açıklamıştı:
– Öcalan son dönemde üç defa darbe mekaniğinden bahsetti bunun anlamı nedir?
Darbe her zaman parlamento feshedilerek yapılmaz. Bu eski bir döneme dair bir algı. 28 Şubatta meclis kapandı mı? (Hayır..) Ortadoğuda yeni bir dinamik gelişiyor. Ilımlı İslam egemen olacak. AKP modeli bölgeye gelecek tezi tutmamıştır. Mısır tecrübesinden sonra ordular üzerinden yeni bir düzen kurulmaya başlanmıştır.
– Türkiyede de böyle bir durum görüyor musunuz?
Asker basına müdahale etmeye başlamıştır. Kamuoyunu dizayn etmeye çalıştığı açıktır. Bazı basın merkezlerini arayıp şöyle yazacaksınız dedikleri konuşulmaktadır. Mesele Kobani sürecinde Aynel Arap ifadesi Genelkurmay çıkışlıdır. Ordu yeniden belirleyici biçimde kendini göstermeye başlamıştır.
– Yeni vesayetin geldiğini siz buradan görüyorsunuz, vesayetle mücadele eden Erdoğan görmüyor mu?
Görüyor mu, görmüyor mu, ya da ne kadar görüyor? bunları bilmiyorum. Aslında çok da önemli değil. Ama ben şunu söylüyorum. Hükümetin önünde MGKda Bırakın biz PKKyı yok edelim. Elimizi serbest bırakın diyorsa bu hükümete kumpas hazırlığıdır. Bunu söyleyenler iktidara tuzak kurup onu tasfiye etmek istiyorlardır. Bu tezleri hükümete getirenler darbe dinamiğinin mensuplarıdır.
– Bunu biraz açar mısınız?
Darbe dinamiği denilen konsept şudur. Hükümetin önüne kağıt üzerinde bir plan koyup, biz PKKyı imha ederiz diyenler, ki bu 2011de Gülenciler ve başkaları tarafından ortaya atıldı. Hükümette bu tuzağa takıldı, Hükümet, Cemaat üzerinden çıkmaz yola sokulmaktadır.
– Güvenlik güçleri bunu yapamaz mı?
Yapamaz. PKKyı imha edeceğiz derken ekonomi çöker. Yeniden 90 konseptine dönülür. Bu süreç Erdoğanı tasfiyeye dönüşür. Bu tezleri dile getirenler Türkiyeyi Balkanlaştırmak istiyorlar.
– Darbe mekaniğine dönersek?
Geçmiş darbelere bakıldığında toplumun nasıl hazırlandığını biliyoruz. Darbenin gelişini siz fark etmezsiniz. Halk adım adım buna hazırlanır. Türkiyede de ordu yeniden kurtarıcı olsun diye bir zemin hazırlanıyor.
– ABD ve Batı buna destek çıkar mı?
Mısırda nasıl destek verdilerse Türkiyede de destek verirler. Türkiye ordusu son dönemde darbe yapmadıysa destek alamadığı için yapamamıştır. Yoksa çok rahatlıkla yapardı.
– Türk Ordusunun yeni bir darbe yapma ihtimalini görüyor musunuz?
(Bir an duraksıyor) Evet görüyorum. Şartları olgunlaştırırlarsa tereddüt etmeden darbe yapacaktır!
– Hükümet darbe mekaniğine teslim olmaması için ne yapmalı?
Türkiye ne kadar demokratikleşirse darbe mekaniğinden o kadar uzaklaşır. Darbeyi engellemenin yolunun Kürt barışından geçtiği unutulmamalıdır.
Yani, ya PKKnın planına razı olup özerklik kılıfıyla Güneydoğuyu gözden çıkaracaksınız, veya bir askeri darbeye hazır olacaksınız! mesajı Zubeyir Aydar ağzından aslında Batının şantajıdır.
Cizre’de PKK, Polis ve Jandarma Araçlarını yakmıştı!
Şırnak’ın Cizre ilçesinde PKK’nın gençlik ve asayiş yapılanması olduğu belirtilen YDG-H ile güvenlik güçleri arasında çatışma çıkmıştı. Örgüt mensupları, emniyet ve jandarma binaları ile bazı askeri tesislere uzun namlulu silahlarla saldırıda bulunarak polis ve jandarma araçlarını el yapımı patlayıcılarla yakmıştı. Daha önce 2 kez saldırıya uğrayan bir öğrenci yurdu da üçüncü kez kundaklanmıştı.
Mardinin Nusaybin ilçesinde kullanılmaya hazır 24 adet molotof kokteyli yakalanmıştı. Mardin Emniyet Müdürlüğünden yapılan açıklamada “Nusaybin ilçesinde polis ekipleri tarafından yapılan çalışmalar kapsamanda; güvenlik güçlerine ve araçlarına yönelik saldırılarda kullanılmak üzere hazırlanmış, 24 adet kullanıma hazır molotof şişesi ele geçirildiği açıklanmıştı.
ABDden PKKya kara gücümüz olun teklifi yapılmıştı
MİT yöneticilerinin Osloda PKK ile yaptığı görüşmelerde Amerikalıların ve İngilizlerin devreye girmiş olabileceğini belirten AKP Genel Başkan Yardımcısı M. Ali Şahin, ABDnin Kandil ile gizlice görüştüğünü de ağzından kaçırmıştı!
Oysa kendileri Devleti PKKnın ayağına taşımışlardı
Açılım sürecinde yeni bir aşamaya geçen AKP hükümeti, HDP milletvekilleriyle birlikte Devleti temsilen bir heyeti Kandil Dağına gönderme hazırlığındaydı. AKP, Öcalanın:Kararlı olunmazsa kaos derinleşir şantajına boyun eğmiş durumdaydı. İmralı heyetinden yapılan yazılı açıklamada Öcalanın, Barış ve Demokratik Müzakere Süreci Taslağı konusunda Devlet heyetiyle mutabık kaldığı vurgulanmıştı.
Sevrin son aşamasına yaklaşılmıştı!
2014 Ekimindeki uzun MGKyla ilgili yeni bilgilere ulaşılmıştı. Oldukça hacimli çantalarla toplantıya katılan askeri kanat iktidara terör bölgesinde yaşanan olaylar ve çözüm süreci ile ilgili oldukça önemli uyarılarda bulunmuşlardı. Sabrın da bir sonu var mesajı iktidara açık bir lisanla hatırlatılmıştı. Bizzat Hükümet kaynaklarından elde edilen bilgilere göre:
TSK kanadı, terör bölgesinden gelen tüm bilgileri hükümetin önüne yığmıştı. Yaşanan ayaklanmaların ardından daha büyük sıkıntılarla karşılaşacağımızın altı çizildikten sonra, Doğu ve Güneydoğuda şehirlerimiz kopma noktasına gelmiş bulunuyor! uyarısı yapılmıştı. Sözde kantonların sözde temsilcileri ile yapılan görüşmelerden dolayı duyulan rahatsızlık ve sakıncalar da net bir dille hatırlatılmıştı. Çözüm Sürecinin başından bu yana askerin tavrı tekrar vurgulanmış, yaşanan acı gerçekler yine belgeleriyle iktidarın yetkililerine aktarılmış, acilen tedbirlerin yürürlüğe konulması çağrısı yapılmıştı: Daha sıkıntılı dönemlere giriyoruz. Artık sokaklarda insanlarımız kalleşçe infaz ediliyor. Sabrında elbette bir sonu ve sınırı vardır!
Bu arada ABD Başkan Yardımcısı Yahudi-Siyonist Joe Biden özellikle İstanbulda yoğunlaşmış Ankaraya göstermelik uğramıştı. Ahmet Davutoğlu ve ardından Recep Erdoğan ile çalışma yemekleri dışında, Türkiye düşmanı bazı bildik simalarla yoğun görüşme trafiği başlatmıştı. Biden ve Obamanın özel temsilcisi General Allenın ve en sonda eğit-donat için gelen ABD askeri heyetinin Ankarada devlet koridorlarında ve Genelkurmayca nasıl sopalandığı hatırlanırsa Joe Bidenin Ankara kuşkusu daha iyi anlaşılacaktı. Bu yüzden Biden, Ankaraya gelmekten sakınıp, elemanlarını onun için İstanbula ayağına çağırmıştı.
Başkente devlet koridorlarına gelen sağlam bilgilere göre, bizimle eğit-donat için müzakere eden ABD, PYD-PKK ve Peşmerge unsurlarına eğitim vermeye çoktan başlamıştı. Hatta, Amerikalılar Almanyada da Peşmerge kılığında PKKlıları eğitime almıştı. Eldeki somut verileri en ince detayına kadar değerlendirmeye tabi tutan Devlet koridorları, ABDnin Peşmergeyi Türk topraklarında eğit-donat kapsamına alınması baskısını, PKKyı meşrulaştırma ve ileride yapılacak resmi görüşmelere terör örgütünü masaya resmi güç olarak oturtma hamlesi olarak okumuşlardı. Oysa NATOnun 2013te Belçikada düzenlediği bir askeri toplantısında KCK-PYD -PJAK-PKK ve KONGRA-GELin terörist unsurlar olduğu kabul edilerek dokümanlara yazılmıştı. Ayrıca aynı bilgiler EUROPOLün 2014te hazırladığı rapor ve bültenlerde de vardı. Türk topraklarında Bidenin talimat verdiği yerde görüşme talebini kabul eden dünya liderleri(!) Erdoğan ve Davutoğlu, bunlardan habersiz olamazdı; değillerse de yakın zamanda kulaklarına fısıldanacaktı! şeklindeki saptama ve uyarılar yerden göğe haklıydı.
PKKya meşruiyet ve Kürdistana resmiyet için dayatan AİHMden Alevilere cemevi kıyağı çıkmıştı!
Dünya Müslümanları lehine hiçbir karara imza atmayan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinden yine skandal bir karar çıkmıştı. Türkiyedeki çoğunluğun uğradığı hiçbir haksızlığı savunmayan AİHM, Alevi Müslümanları kışkırtmak üzere Türkiyeyi suçlamıştı. AİHM, Türkiyede cemevlerinin statüsüyle ilgili kararında Alevilere ayrımcılık yapıldığını açıklamıştı.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Cumhuriyetçi Eğitim ve Kültür Merkezi Vakfı tarafından 2010 yılında yapılan başvuru ile ilgili olarak Türkiyenin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin ayırımcılığın yasaklanması ile ilgili 14. maddesini ihlal ettiğine karar kılmıştı. Tazminat ile ilgili kararını ileri bir tarihte vereceğini belirten AİHM, Türk hükümetinden 6 ay içinde kararın gereklerini nasıl yerine getireceğine dair görüş bildirmesini buyurmuşlardı, bizdeki yüksek mahkemeler de hemen gereğini yapmışlardı. Ve tabi sormak lazımdı: Kanunlarımız ABden geldiğine göre TBMM ne işe yarardı?
Öcalan eve çıkarılacak, çözüm sürecinde cesur(!) adımlar atılacaktı!?
Çözüm sürecinde flaş bir adım atılacak; Öcalan ev hapsine çıkarılacaktı! Kulislere yansıyan çözüm sürecinde adım adım izlenecek yeni yol haritasında şunlar vardı:
Bu yeni süreçte diyalog aşamasından müzakere aşamasına geçilecek somut adımlar atılacaktı.
Bu adımların en önemlisi de Abdullah Öcalanın İmralıda ev hapsine çıkarılmasıydı. Al Jazeeranın haberine göre, Öcalanın ev hapsini geçireceği yer şimdilik Adalet Bakanlığına bağlı İmralı Adasında bulunan Mete Tesisleri olacaktı.
Süreçte yeniden bir tıkanmanın olmaması durumunda, taraftarların talepleri müzakere süreci döneminde tek tek hayata geçirilip uygulanacaktı.
Al Jazeera Türkün edindiği bilgilere göre, üzerinde anlaşma sağlanan önemli adımlar şunlardı:
1. HDP heyetine Hatip Dicle ve Ceylan Bağrıyanık dahil olacaktı.
2. Öcalan Kandile mutlak eylemsizlik çağrısı yapacak, Kandil ise çağrıyı değerlendirip kararını açıklayacaktı.
3. Öcalanın çalışmalarına yardımcı olacak beş mahkûmdan oluşan sekretarya kurulacaktı. (İmralıdaki mahkûmlar yerine yeni mahkûmlar taşınacak, bunlar araştırma yapacak, kayıt tutacak ve Öcalanın yardımcıları olarak çalışacaklardı. Bu mahkûmlar örgütün cezaevlerindeki önemli isimlerinden oluşacaktı)
4. İzleme Kurulu oluşacaktı. (16 kişilik akil insanlar ve dışarıdan üç isim olacaktı. Bu isimlere Öcalanın onay vermesiyle birlikte kısa süre içinde kamuoyuna açıklanacaktı.)
5. Ağır sayılan PKK militanı hasta mahkûmlar serbest bırakılacaktı.
6. Öcalan ev hapsine alınacaktı. (Adalet Bakanlığına bağlı İmralı Adasında bulunan Mete Tesisleri hazırlanmaktaydı.)
7. Gazeteciler İmralıya giderek Öcalan ile görüşme imkânı bulacaktı.
8. Öcalan, silahsızlanma çağrısı yapacaktı. (Çağrıyı Kandil uygun bulursa örgüt militanları Türkiyeye gelerek siyasete katılacaktı.)
9. Terörle Mücadele Kanununda (TMK) değişiklik ile geri dönüş yasası Meclis’e sunularak çıkarılacaktı.
10. Türkiyenin, Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartındaki bazı maddelere koyduğu çekinceleri kaldıracaktı. (Böylece özerk Kürdistana resmiyet kazandırılacaktı.)
11. Genel af çıkarılacak, PKK anarşistleri, Özerk federatif Kürdistanın öz savunma ve güvenlik gücüne katılacaktı!
ABD Başkan Yardımcısı Joe Bidenın İstanbulda AKP kurmaylarına verdiği PYDyi de eğitin talimatını yazmıştık. Hükümet kaynaklarından, perşembe günü 7 saat gibi uzun bir sürede gerçekleşen YAŞ toplantısında bunun gündeme gelip gelmediğini sorduğumda: YAŞta askerin eğit-donat kapsamında yürütülen çalışmalarla ilgili Başbakan Ahmet Davutoğluna bilgi aktardıklarını ve karşı çıktıklarını hatırlatmışlardı. Bu arada askeri kanadın; PYDye Türk askeri tarafından eğitim verilmesine kesinlikle karşı çıkarken, bazı belgeleri ve fotoğrafları masaya koyduğu da anlatılmıştı. Davutoğluna yakın kaynakların verdiği bilgiye göre; asker, PYD eş başkanı Salih Müslimin Öcalan ile çekilen fotoğraflarının yanı sıra Müslimin son günlerde terörist Murat Karayılan ve diğer elebaşı bazı teröristlerle çektirdiği samimi fotoğrafları ortaya koymuş ve bunların kapsamlı bilgisini sunmuşlardı. PYD/PKK birlikteliği belgeli ve fotoğraflı ispatlanırken, Türk subayı, PYD/PKK unsurlarına eğitim veremez kanaati kesin bir dille Davutoğluna açıklanmıştı. Oysa Başbakan Ahmet Davutoğlunun, eğit-donat kapsamında Kırşehir Hirfanlıda, ÖSOya Türk-ABD askerleri tarafından eğitim verilmesine ve buna karşılık Kuzey Irakta Peşmerge ve Irak ordusuna, ABD askeri tarafından verilen eğitime Türk askerinin gözlemci olarak katılmasına sıcak baktığı bilinip durmaktaydı.[1]
Şimdi Ordumuza, yani Milli onurumuza sahip çıkmanın tam zamanıydı!
TSKnın AKPye yönelik beş uyarı ve itirazı haklıydı ve tarihi bir adımdı:
Tarihi ve talihli bir gelişme olarak Türk Silahlı Kuvvetlerinin (TSK) hükümetin izlediği ve kendilerini de ilgilendiren politikalara 5 konuda itiraz ettiği anlaşılmıştı. Açılım sürecine kırmızı çizgi konulmasını isteyen askerlerin, terörle mücadelede yasal düzenleme ve güvence istediği ortaya çıkmıştı. Jandarma ve Sahil Güvenlik Komutanlığının İçişleri Bakanlığına bağlanmasına karşı olan askerlerin bunun terörle mücadelede zaaf yaratacağı görüşünde olduğu vurgulanmıştı. Askerlerin Suriyeye kara harekâtı yapılmasına ve Türk ordusunun Suriyeye sokulmasına kesin bir şekilde karşı çıktığı kulislere yansımıştı. TSKya kurum dışından müdahalelere de itiraz ettikleri ayrıca bedelli askerliğin yanlış olduğunu da hükümete ilettikleri yazılıp konuşulmaktaydı.
[1] Ahmet Takan, 29.11.2014, Yeniçağ
http://www.millicozum.com/mc/nisan-2015/pkk-hizmetkari-mi-islam-