Düşmanlık, Arapça “ADÜVV” kelimesi ve türevlerinden:
●Bir kişiyi veya ekibi geçip geride bırakmak ve onlara üstünlük sağlamak için kötü niyetle koşup çabalamak
● Birisine zarar ulaştırmak veya hayrına-başarısına engel olmak üzere saldırmak veya tuzak hazırlamak
●Böbürlenip kibirlenip haddini aşmak, itaatten çıkıp isyana kalkışmak
●Nimet ve inayet gördüğü birisini, hile ve hıyanetle aşıp büyüklük taslamaya ve nankörlük yapmaya çalışmak
●Hasımlık ve haset damarıyla hakaret ve haksızlık planlamak, zulme ve tecavüze başlamak anlamlarına gelir.
Düşmanlık, genel Olarak;
1- Maddi ve dünyevi düşmanlık: Birilerinin yurduna, bağımsızlığına, canına, namusuna, huzur ve onuruna ve diğer insan haklarına yönelik, gizli ve açık saldırı ve sınırlamalar bu türdendir.
2- Manevi ve uhrevi düşmanlık: Kişilerin veya kesimlerin dinine, ahlaki değerlerine, milli ve manevi dinamiklerine, imani ve uhrevi geleceklerine yönelik tahribat ve tecavüzler ise bu sınıfa dâhildir.
Yani insanları Rabbini tanıyıp tabi olmaktan, Kur’anı anlayıp uygulamaktan, hayırlı ve yararlı hizmet ve ibadetlerle uğraşmaktan ve Fisebilillah=Allah yolunda, hak hâkim olsun diye bütün gücüyle çalışıp çabalamaktan (yani CİHAD’dan):
a-Geri koymaya çalışan
b-Bunları yaptığı için başına bela açan
c-İnsanı çeşitli haksızlık ve ahlaksızlıklara bulaştıran her şey ve herkes, bir nevi DÜŞMAN yerindedir.
Hz. İbrahim (A.S) dilinden:
“ İşte bunlar ( Beni Allah’a kulluktan ve hayır-hizmet yoluna ve ahiret yurduna çalışmaktan geri koyanlar) gerçekten benim düşmanımdır; sadece Âlemlerin Rabbi hariç (ki O her zaman gerekli olan yegâne DOST ve sahip makamındadır)” (Şuara: 77) ayeti de bu gerçeği ifade etmektedir…
Dünya hayatı bir imtihan ortamı ve sonsuz saadeti kazanma fırsatı olduğu için; insanın eğitilmesi, denenip elenmesi, iyilerin seçilip kötülerin dökülmesi gayesiyle, çeşitli düşmanların insana musallat esilmesi Allah’ın adaleti ve imtihanın hikmeti gereğidir.
“İnsanlar (sadece ağızda kalan bir sözle) “Biz iman ettik” diyerek, sınanıp denenmeden (bir fitne ve imtihana çekilmeden, gerekli ve yeterli puana erişmeden) bırakılıp kurtulacaklarını mı zannetmektedir?
“Yemin olsun (Biz) onlardan önceki (kavimleri) de (çeşitli) imtihan ve ibtilalardan geçirdik. (Böylece) Allah, kesinlikle (dininde ve davasında) sadıkları da bilmekte ve gerçekten yalancı sahtekârları da bilip (belirlemektedir)
“ Yoksa (her türlü) kötülük (ve nankörlükleri) yapıp duranlar (ama görünüşte mümin ve muttaki rolü oynayanlar) Bizi (aldatıp) atlatacaklarını mı sanıvermektedir? Ne kötü hükümler (yürütülmekte ve ne köksüz kanaatler güdülmekte)dir” (Ankebut: 2-4) ayetleri bu durumu açıkça bildirmektedir.
Furkan 31.Ayet:
“İşte böyle; biz, her peygambere suçlu-günahkârlardan (cinni ve insani şeytanlardan) bir düşman kılıp (ona musallat ettik). Yol gösterici ve yardımcı olarak Rabbin yeterlidir” ayeti, elçiler dâhil hiç kimsenin bu imtihanın dışında tutulmadığını göstermektedir.
Bir hadisi şerifinde, Hz. Peygamber Efendimiz: “Cenabı Hak her Nebisine mutlaka bir şeytan musallat etmiştir. Ama ben kendi şeytanımı Müslüman ettim” diye haber vermektedir. Şeytanların asla iman etmeyecekleri bilindiğine göre, herhalde Hz. Peygamberimizin şeytanı, zahiren Müslüman görünmek mecburiyetini hissetmiş, yani münafıklık ederek Müslüman görünmeyi tercih etmiş olabilir…
Zaten: “ Bedeviler (her asırdaki cahil, gafil taklitçi ve dünyevi menfaatçi kesimlerden bazıları) dedi ki: “Biz iman ettik”. Deki “ Hayır, siz iman etmediniz. Sadece İslam olduk, (Müslüman görünmek zorunda kaldık) deyiniz. Çünkü henüz iman kalplerinize girmiş değildir” (Hücürat: 14) ayeti de bu duruma işarettir.
Bundan anlaşılıyor ki, her asırdaki Hak dava elçisinin yakın çevresine mümin, muttaki ve mücahit rolü oynayan insan suretli ama şeytan siretli münafık kimseler ve Yahudi dönmezi sabataistler girebilmekte ve biri birlerini idare yoluna gidilebilmektedir.
Mümtehine 1.Ayet:
“Ey iman edenler, benim de düşmanım, sizin de düşmanınız olanları (İslam’la savaşanları) veliler (yöneticiler, dost ve müttefikler) edinmeyin. Siz onlara karşı sevgi yöneltiyorsunuz; oysa onlar haktan size geleni inkâr etmişler, Rabbiniz olan Allah’a inanmanızdan dolayı elçiyi de, sizi de (yurtlarınızdan) sürüp-çıkarmış (zalim ve hain kimselerdir). Eğer siz, Benim yolumda cihad etmek ve Benim rızamı aramak amacıyla (yola) çıkmışsanız (nasıl) onlara karşı hala gizli sevgi besliyorsunuz? Ben, sizin gizlediklerinizi ve açığa vurduklarınızı bilirim. Kim sizden bunu yaparsa ( İslam ve insanlık düşmanlarına taraf çıkarsa) artık o, elbette yolun ortasından şaşırıp sapmış (imandan ve Kur’andan uzaklaşmış)olur…”
Nisa 45.Ayet:
“Allah, sizin düşmanlarınızı daha iyi bilendir; bir veli (en güvenilir sahip ve yol gösterip yönetici) olarak Allah yeterlidir, bir yardımcı olarak da Allah kâfidir.” ayeti ise:
1- Dostunuzu ve düşmanınızı belirler ve önem sırasına koyarken, Kur’anın öğretilerini ölçü edinin
2- Allah’ın bildirdiklerine güvenin ve gereğini yerine getirin
3- Ayetlerin size “düşman” olarak tanıttıklarını, alevli ateşten ve zehirli haşereden daha tehlikeli görüp, devamlı aklen diri ve tedbiri hareket etmedikçe felaket ve rezaletten kurtulamayacağınızı bilin, demektir.
Enfal 60.Ayet:
“ Onlara (zalim ve hain odaklara) karşı gücünüzün yettiği kadar (her türlü) kuvvet ve besili atlar (tanklar, uçaklar, filolar ve teknolojik silahlar) hazırlayın ki, bununla, Allah’ın düşmanı ve sizin düşmanınızı ve bunların dışında sizin bilmeyip Allah’ın bildiği diğer (düşmanları) korkutup-caydırasınız… Allah yolunda (Hak hâkim olsun ve Adil bir düzen kurulsun diye) her ne infak ederseniz, size ‘eksiksiz olarak ödenir’ ve siz haksızlığa uğratılmazsınız.
1-Şeytaniler : (Görünmeyen Düşmanlar)
Fatır 6.Ayet:
“Gerçek şu ki, şeytan sizin düşmanınızdır, öyleyse siz de onu düşman edinin. O, kendi grubunu, ancak çılgınca yanan (cehennem) ateşin halkından olmaya çağırır.”
Kehf 50. Ayet:
“Hani meleklere: “Âdem’e secde edin’ demiştik; İblis’in dışında (diğerleri) secde etmişlerdi. O (ise) cinlerdendi, böylelikle Rabbinin emrinden dışarı çıkıp (isyana yönelmişti). Bu durumda Beni bırakıp onun ve soyunu veliler mi edineceksiniz? Oysa onlar sizin düşmanlarınızdır. (İnsi ve cinni şeytanların peşine takılmak) Zalimler için ne kadar kötü bir (tercih) değiştirmedir.
Nas Suresi:
“De ki: İnsanların Rabbine sığınırım. İnsanların malikine, insanların (gerçek) ilahına (sığınırım); ‘Sinsice, kalplere vesvese ve şüphe düşürüp duran’ hannasın şerrinden. Ki o, insanların göğüslerine vesvese verir (içlerine kuşku, kuruntu fısıldar); Gerek cinlerden, gerekse insanlardan (olan hannas’tan Allah’a sığınırım).
Yani:
- Bizi Hak’tan ve hayırdan uzaklaştıran
- Harama, günaha ve ahlaksızlığa alıştıran
- Zalim güçlerin ve işbirlikçi hainlerin peşine takan
- Bizi Milli ve insani sorumluluklarımızdan alıkoyan
- İbadet ve istikametten ayırıp, nemelazımcılığa ve kolaycılığa kaydıran
Kişiler, TV’ler, dergiler, diziler, siteler, partiler, dernekler… Evet, bunların hepsi “insan suretli şeytanlar” gibidir. İmanımızı ve ahlakımızı çürüten şerli kesimdir.
2. Münafık Kesimler (Sinsi Düşmanlar)
Münafık 4.Ayet:
“Onları (Münafıkları) gördüğün zaman cüsseli yapıları (ve gösterişli tavırları) beğenini kazanmaktadır. Konuştukları zaman da onları dinlersin. (Oysa) Sanki onlar (sütun gibi) dayandırılmış ahşap-kütük gibidirler. (Bu dayanıksızlıklarından dolayı da) Her çağrıyı kendileri aleyhinde sanırlar. Asıl düşman onlardır, bu yüzden onlardan kaçınıp sakının. Allah onları kahretsin; nasıl da çevriliyorlar.”
En’am 112.Ayet:
“Böylece her peygambere, insan ve cin şeytanlarından bir düşman kıldık. Onlardan bazısı bazısını aldatmak için (İslam ve insanlık adına) yaldızlı sözler fısıldarlar. Rabbin dileseydi bunu yapmazlardı. Öyleyse onları yalan olarak düzmekte olduklarıyla baş başa bırak”
ayetleri münafık tipleri ve onları tanıyıp sakınmamız gerektiğini haber vermektedir.
Mümtehine 4.Ayet:
“İbrahim ve onunla birlikte olanlardan sizin için güzel bir örnek vardır… Hani kendi kavimlerine demişlerdi ki: ‘Biz, sizlerden ve Allah’ın dışında taptıklarınızdan gerçekten uzağız. Sizi (artık) tanımayıp-inkâr ettik. (Her türlü şirkten, zalim ve kâfir güçlerin himayesine girmekten vazgeçip) Allah’a bir olarak iman edinceye kadar sizinle aramızda ebedi bir düşmanlık ve bir kin baş göstermiştir.” ayeti de, münafıkları düşman edinmeden dünyevi ve uhrevi selamete erişilmeyeceğini bildirmektedir.
Bakara 97–98.Ayet:
“De ki: ‘Cibril’e kim düşman ise, (bilsin ki) gerçekten onu (Kitabı), Allah’ın izniyle kendinden öncekileri doğrulayıcı ve müminler için hidayet ve müjde verici olarak senin kalbine indiren O’dur. Her kim Allah’a, meleklerine, elçilerine, Cibril’e ve Mikail’e düşman ise, artık şüphesiz Allah da kâfirlerin düşmanıdır” ayeti de bize: “ Siyasete öylesine karşı ve uzağım ki, hatta gökten Cebrail bile inip parti kursa yinede peşine gitmem” diyen kişiyi hatırlatmıştı. Biraz zihninizi yorarsanız ve Allah için gerçeği arıyorsanız; çevrenizde, ülkenizde hatta tüm yeryüzünde malum ve meşhur bu tür münafıkları hatırlamakta zorlanmayacaksınız. Bu münafık tipleri tanıyıp, oyunlarını bozmadıkça da beladan kurtulmayacaksınız?
3 . Siyonist Yahudiler (Yarı Gizli Ve En Tehlikeli Düşmanlar)
Maide 82.Ayet:
“Andolsun, insanlar içinde, müminlere en şiddetli düşman olarak Yahudileri ve müşrikleri bulursun. Onlardan, iman edenlere sevgi bakımından en yakın olarak da: ‘Hıristiyanlarız’ diyenlerin (bazılarını) bulursun. Bu, onlardan (birtakım) papaz ve rahiplerin olması ve onların gerçekte büyüklük taslamamaları nedeniyledir”
Evet, Kur’anı Kerim’in bu açık ve net beyanıyla “Siyonist kafalı Yahudiler ‘müminlere en şiddetli ve tehlikeli düşman’ olarak tanıtılmışken, kalkıp “ dinler arası diyalog” safsatasıyla Siyonist Yahudilere ve Haçlı emperyalistlere destek vermek ve uşaklık etmek, bütün İslam âlimlerinin icması (ortak karar ve kanaatiyle) küfür alametidir ve hıyanet göstergesidir. Allah’ın “en şiddetli düşman” diye bizleri uyardığı bu mel’un kesimlerin ve süper şeytani güçlerin himayesine girmek, zalim ve kâfirlere güvenmek, eğer çok koyu bir bilgi fukaralığı değilse, herhalde sapkınlık ve münafıklık işaretidir.
En’am 111–116 arası Ayetler:
“Gerçek şu ki, biz onlara (inkârcılara, Yahudi, Hıristiyan ve münafıklara) melekler indirip uyarsaydık, onlara ölüler konuşsaydı ve her şeyi karşılarına toplasaydık, Allah’ın dilediği dışında inanmayacaklardı. Ancak onların çoğu cahillik ediyorlar.
Böylece her peygambere, insan ve cin şeytanlardan bir düşman kıldık. Onlardan bazısı bazısını aldatmak için yaldızlı sözler fısıldarlar. Rabbin dileseydi bunu yapmazlardı. Öyleyse onları yalan olarak düzmekte olduklarıyla baş başa bırak. Bir de ahirete inanmayanların kalpleri ona meyletsin de ondan (bu yaldızlı ve içi çarpık sözlerden) hoşlansınlar ve yüklenmekte oldukları (sorumluluk ve günahları) yüklenedursunlar (diye bu fırsatı veriyorum). (Onlara deki:) Allah’tan başka hakem mi arıyayım? Oysa O, size kitabı açıklamış olarak indirmiştir. Kendilerine kitap verdiklerimiz (den ilim ve insaf ehli de), bunun gerçekten Rabbinden hak olarak sözü, doğruluk bakımından da, adalet bakımından da tastamamlanmıştır. O’nun sözlerini değiştirebilecek (kimse) yoktur. O, işitendir, bilendir. (Hak olana ve Kurana değil de) yeryüzünde olanların çoğunluğuna uyacak olursan, seni Allah’ın yolundan şaşırtıp-saptırırlar. (Çünkü) Onlar (kuru kalabalıklar) ancak zanna uyarlar ve onlar ancak ‘zan ve tahminle yalan söylerler.’
4. Müşrikler Ve Gayrimüslimler(Açık Ve Belirgin Düşmanlar)
Bakara 120. Ayet:
“Sen onların milletlerine (kavmiyetçi ve şeytani emellerine) uymadıkça, Yahudi ve Hıristiyanlar senden kesinlikle hoşnut olmayacak (asla Müslümanlara destek vermeyeceklerdir). De ki: ‘Şüphesiz doğru yol, Allah’ın (gösterdiği) yoludur.’ Eğer sana gelen bunca ilimden sonra onların (Yahudi ve Hıristiyanların ve dünya peşinde koşanların) heva (istek ve arzu)larına uyacak olursan, artık senin için Allah’tan ne bir dost ne de bir yardımcı kalıverir.”
Nisa 101. Ayet:
“Yeryüzünde adım attığınızda (hayırlı atılımlara ve Hakkı hâkim kılmaya kalkıştığınızda), kâfirlerin size bir kötülük yapmalarından korkarsanız, namazı kısaltmanızda sizin için bir sakınca yoktur. Şüphesiz kâfirler, sizin için apaçık düşmanlarınızdır.”
Füssilet 28. Ayet:
“ Bu, Allah’ın düşmanları (olan inkârcı ve münafıkların ve İslam’la savaşanların) cezası olan ateştir. Bizim ayetlerimizi inkâr etmeleri dolayısıyla bir ceza olarak, orada onlar için ebedi cehennem yurdu var edilmiştir.”
İşte son bin yıllık tarihimizdeki Haçlı seferleri, zaferle sonuçlanan Çanakkale felaketi, şanlı Kurtuluş Mücadelesi, 1974 Kıbrıs Hareketi ve PKK terör şebekesi, evet bunların hepsi yukarıdaki ayetlerin haklılığını gösteren ibret dersleridir. Bizi ABD ile ittifak ve AB’ye uşak yapmak isteyenler, gafil ve cahil değilse mutlaka haindir.
5. Fesatçı Ve Hasetçiler (Gizli Düşmanlar)
Felak Suresi:
“De ki: Sabahın Rabbine sığınırım. Yarattığı şeylerin şerrinden, karanlığı çöktüğü zaman gecenin şerrinden, düğümlere üfüren-kadınların şerrinden ve hased ettiği zaman, hasetçinin şerrinden” ayetleri, hain ve hasetçi kişilerin, gizli kin ve kıskançlıklarından sakınmak ve insanların gıpta damarını kamçılayacak övünme ve gösterişlerden uzak durmak gerektiğini ders vermektedir…
Neml 45-50 arası Ayetler:
“ Andolsun, biz Semud (kavmine) kardeşleri Salih’i: ‘Yalnızca Allah’a kulluk edin’ diye (demek üzere) gönderdik. Bir de ne görsün, onlar (haset ve fesat yüzünden) birbirlerine düşman kesilmiş iki gruptur. ‘Ey Kavmim’ dedi, neden iyilikten önce kötülük konusunda acele ediyorsunuz? Allah’tan bağışlanma dilemeniz gerekmez mi? Umulur ki esirgenirsiniz. ‘Dediler ki: ‘Senin ve seninle birlikte olanlar yüzünden uğursuzluğa uğradık’. Dedi ki: ‘Sizin uğursuzluğunuz (başınıza gelenler) Allah katında (yazılı)dır. Hayır, siz denenmekte olan bir kavimsiniz.’ Şehirde dokuzlu bir çete vardı, yeryüzünde bozgunculuk çıkarıyorlar ve dirlik-düzen bırakmıyorlardı. Aralarında Allah adına and içerek, dediler ki: ‘Gece mutlaka ona ve ailesine bir baskın düzenleyelim, sonra velisine: Ailesinin yok oluşuna biz şahid olmadık, gerçekten doğru söylüyoruz, diyelim.’ Onlar hileli bir düzen kurdu. Biz de (onların hilesine karşı) farkında olmadıkları bir düzen kurduk.
Nahl 45. Ayet:
“ Artık ‘kötülüğü örgütleyip düzenleyenler’, Allah’ın, kendilerini yerin dibine geçirmeyeceğinden veya şuuruna varamayacakları yerden azabın gelmeyeceğinden emin midirler?” ayetleri, tüm fesatçı ve fırsatçı takımına karşı, Allah’ın sadık ve sağlam müminleri koruyup başarıya ulaştıracağını beyan etmektedir.
6. Kişinin Ailesi Ve Yakın Çevresi (Sevimli Düşmanlar)
Aleyhissalatü Vesselam Efendimizin: “Senin asıl düşmanın (imtihan ve fitne aracın) iki yanın arasındaki (vücut diyarındaki) nefsindir” hadisi, koynumuzda besleyip sahiplendiğimiz zehirli yılan misali NEFSİMİZE dikkat çekmektedir.
Ve yine Hz. Musa (A.S) dilinden: “ (Bütün küfür ve kötülüklerden arınmak için) hemen, sizi kusursuz yaratan (Rabbinize) tövbe edip, nefislerinizi(n şeytani ve şehevi dürtü ve duygularını, inkâr ve isyan damarlarını, haram ve haksızlık arzularını) öldürün!” ( Bakara: 54) ayeti de nefis terbiyesinin önemini ve onun düşmanlık dürtülerini haber vermektedir.
Nefislerimizden sonra bizim en önemli fitnemiz ve imtihan vesilemiz aile fertlerimiz ve yakın çevremizdir. Güya onlara sahip çıkalım, daha rahat ve garantili bir hayat sağlayalım, muhtemel tehdit ve tehlikelerden çoluk çocuğumuzu koruyalım diye, nice ibadet ve hizmetleri terk ettiğimiz veya bu yüzden haksız ve haram yollara yöneldiğimiz, inkâr edilmez bir gerçektir…
Hz. Lut (A.S)’ın hain ve zalim karısı (Bak: Araf Suresi Ayet:83–84) Hz. Nuh’un kâfir ve fasık çocukları (Bak: Hud Suresi Ayet:42–46) ile ilgili ayetler nice peygamberlere ve her asırdaki hak dava önderlerine, imtihan sırrı gereği, bizzat hanımları ve öz çocukları tarafından maalesef hıyanet ve hakaret edildiğini haber vermektedir ve bunun en acı ve çarpıcı örnekleri günümüzde de gözlenmektedir…
Teğabun 14. Ayet:
“Ey iman edenler gerçek şu ki, eşlerinizden ve çocuklarınızdan bir kısmı sizin için (birer) düşman (gibidir). O halde onlar(ın sizi haktan ve hayırdan uzaklaştırmaların)dan sakınıverin. Yine de affeder, hoş görürü (kusurlarını ıslaha çalışır) ve bağışlarsanız, artık Allah bağışlayandır, esirgeyendir.”
Bakara 36.Ayet:
“Fakat şeytan, oradan (Hz. Âdem ve Havva’nın) ikisinin ayağını kaydırdı ve böylece onları içinde bulundukları (huzurlu ve mutlu durum)dan çıkardı. Biz de: ‘Haydi, biribirinize düşman olarak (kadın ve erkek biribirleri yüzünden isyana kayıp, sonunda bela ve cezaya uğrayarak) inin, sizin için yeryüzünde belli bir vakte kadar bir yerleşim ve meta vardır’ dedik” ayetleri bizleri ailemiz ve yakın çevremiz konusunda uyarmakta ve öğüt vermektedir. Ama unutmayalım ki, bunlar idare edilmesi ve eğitilmesi gereken sevimli bir düşman cinsindendir…
Fussilet 34.Ayet:
“İyilikle kötülük eşit olmaz. Sen, en güzel olan bir tarzda (kötülüğü) uzaklaştır; o zaman, (görürsün ki) seninle onun arasında düşmanlık bulunan kimse, sanki sıcak bir dost(un) oluvermiştir” ayeti de bunu bildirmektedir.
Şuara 77.Ayet:
“İşte bunlar (Allah’a kulluktan ve ahiret hazırlığından geri koyanlar) gerçekten benim düşmanımdır; yalnızca âlemlerin Rabbi hariç” (ki O gerçek ve gerekli dost ve sahip makamındadır)
Evet, maalesef; mal ve dünya menfaati ve insanın aile efradı kendisi için bir fitne ve imtihandır…
Cahiller ve gafiller arasında çok yaygın bir söz vardır; “Paranın açmadığı kapı, ulaşamadığı başarı yoktur” sanılır.
Oysa bu yanlış bir algılamadır ve maddeye tapınmadır. Çünkü eskiden olduğu gibi günümüzde de paranın satın alamayacağı ulvi duygular ve haysiyetli vicdanlar hala vardır.
Değerli bir yazarımızın dediği gibi:
—Para lüks alır ama, huzur ve onur alamaz.
—Para ilaç alır ama, sağlık ve mutluluk sağlayamaz.
—Para yatak alır ama, rahat bir uykuya yatıramaz.
—Para kitap alır ama, kültür ve şuur kazandıramaz.
—Para namus ve şeref kaybettirir, geri alamaz.
—Sevgi, hürmet, şefkat, merhamet ve asalet gibi şeylere para ile asla kavuşulamaz.
Yani hayatta en güzel ve en değerli şeyler, parayla satın alınamayanlardır.
Bir düşünürün tespitiyle:
“İnsanlar önce para kazanmak için sağlıklarını, sonra da sağlıklarını kazanmak için paralarını verirler”.
Parayı para olarak kullananlar, helalinden kazanıp hayırlı yolda harcayanlar kazançlı çıkacaktır. Onun için bu aracıyı ilahlaştırmamak lazımdır. Napolyon bu aracıyı ilahlaştıranların başında gelen bir Yahudi kafalıdır ve akıbeti ortadadır. Dünyada üç şeye ihtiyaç vardır: “ Para, para para” demiş, paradan gayrı ilah tanımadığı haykırmıştır.
Büyük sahabe Mısır Fatihi As Oğlu Amr (RA) ölümüne yakın evlatlarını etrafına toplamış. Onlara mücevher sandıklarını göstermiş ve:
—Benden sonra bunların hamallığını kim yapacak? diye sormuş ve dudaklarından bir pişmanlık incisi dökülerek:
“Onlar keşke tezek olsaydı” buyurmuşlardır.
Ülkemiz korkunç bir hengâmeden geçiyor; hoşgörü palavrası ve ılımlı İslam safsatasıyla Müslümanlar hızla dünyevileşiyor, fikren ve fiilen Yahudileştirme süreci yaşanıyor!
Helal ticarete nasıl yöneleceğiz? Parayı putluk tahtından nasıl indireceğiz? Ülkemizi, devletimizi faizsiz ve bereketli düzene nasıl geçireceğiz? sorularının İslami ve insani yanıtlarını bulmamız ve sorumluluklarımızı kuşanmamız gerekiyor.