HİDAYET VESİLEMİZİN DE, FELAKET SEBEBİMİZİN DE
FARKINDA VE ŞUURUNDA MIYIZ?
Milli Çözüm olarak:
Cenab-ı Hakkın Siz (sadece Müslümanlar için değil, bütün) insanlar için çıkarılmış en hayırlı bir ümmet oldunuz. (Çünkü siz, ülkenizde ve yeryüzünde) Ma'rufu (Hakkı ve hayrı)yürütecek, münkeri (zulmü ve kötülükleri) önleyecek (bir Adil Düzen kurmaya) çalışırsınız. Ve Allah'a (tam) iman edip (bağlanırsınız) buyurarak, İslami gerçekleri ve insani gerekçeleri yazan, yayan ve bu uğurda yorulan sadık kullarını anlatmaktadır (Al-i İmran: 110) ayetindeki en hayırlı ümmet vasfını inşaallah hak eden
Hz. Peygamber (S.A.V) Efendimizin; Ah keşke bana doğru havuza gelen kardeşlerimi bir görsem de, içlerinde şerbetler olan kâselerle onları karşılasam. Cennete girmeden önce (Kevser) havuzundan içirsem Bu sözler üzerine Sahabeleri kendisine: Ey Allahın Resulû, biz Senin kardeşlerin değil miyiz? deyince; O şöyle cevap vermişti: Sizler Benim Ashabımsınız (arkadaşlarımsınız). Benim kardeşlerim ise, Beni görmedikleri halde Bana inananlar (ve ahir zamanda sünnetime ve hayat sistemime yapışıp, İslamı ihyaya çalışanlardır) Mutlaka Ben Rabbimden sizinle ve Beni görmeden iman edenlerle gözlerimi aydınlatmasını istedim. (Ramuz El-Ehadis s.361, 4640) Hadisindeki kardeşlerim diye iltifat ettiği kutlu ekibe giren
Erbakan Hocamızın Nuhun Gemisi diye müjdelediği; Hakkın hâkimiyeti ve Adil bir Mehdiyet ve Medeniyet düzeninin yeryüzünde kurulup yürütülmesi için; malıyla, canıyla ve diliyle cihat eden sadıkane son neferleri olmak, ne büyük bahtiyarlıktır
Ve inşaallah bu kutlu davanın muzafferiyet ve hâkimiyet kapısına kutlu mührünü vuracağını umduğumuz Ahmet Hocamızın; can dostlarım, göz nurum övgüsüne liyakat kesbeden; Akgül bahçesinin gül goncaları ve muştularının muhatabı olmak, elbette büyük bir şans ve fırsattır
Evet, Asr-ı Saadetten sonra VÂKIA vuku bulduğu zaman!.. (Va'ad edilen büyük devrim ve değişimle, dünya ve insanlık tarihinin en önemli olayı ve daha sonra kıyamet sabahı koptuğu an; kâfirlerin, zalimlerin ve işbirlikçi hainlerin durumu nasıl olacaktır? Artık) O'nun vukuunu (zulüm ve küfür saltanatının çöküş olayını ve kâfirlerin dünyasının yıkılışını) hiç kimse yalanlayamayacaktır. O (olay ve onun takdir edicisi Allah (C.C) zalimleri, kâfirleri ve hainleri)aşağılatıcı, (mü'minleri, mücahitleri ve mazlumları ise) yüceltici ve onurlandırıcıdır. (O gün, münafıklar ve azgınlar yenilgiye uğramış, mücahit ve muttaki kullar ise zafere erişmiş olacaktır.)(Vakıa: 1-2-3) ayetlerinde haber verildiği üzere, eşi ve benzeri görülmemiş dünya ve insanlık tarihinin bu en önemli olayı, Siyonizm ve Deccalizmin yıkılışı ve Mehdiyet Medeniyetinin inşası için kınayıcının kınamasından korkmadan cihad ehli olan topluluk arasına inşaallah bizler de gireriz
Ey iman edenler! İçinizden kim dininden (haklı ve hayırlı çizgiden) geri döner (irtidat eder)se, Allah (yerine) Kendisi'nin onları sevdiği, onların da Kendisi'ni sevdiği; mü'minlere karşı alçak gönüllü, kâfirlere karşı ise 'güçlü ve onurlu', Allah yolunda cihad edip (çaba harcayan) ve (gerçekleri savunmak hususunda hiçbir) kınayıcının kınamasından korkmayan bir topluluk getirir. Bu, Allah'ın bir fazlıdır, onu dilediğine verir. Allah (rahmetiyle Vasi) geniş ve kuşatıcıdır, Âlimdir. (Maide: 54)
Ve bizler neden namaz kılıp oruç tutuyorsak o nedenle Allah yolunda, Hakk Hâkim olsun diye Cihad yapmaktayız Ayrıca, Allaha yakınlaştıracak en büyük ibadetin ve vesilenin Cihad olduğunun farkındayız Bunu cemaat şuuruyla bir emir komuta zinciri altında yapmak ve Hz. Peygamber (S.A.V)in buyurduğu gibi dinin zirvesine ulaşmak içingayret edenlerden isek, kutlu ve mutlu gelecek inşaallah bizimdir diye ummaktayız
Ey iman edenler! Allah'tan korkun (isyan etmekten sakının) ve O'na (yaklaştıracak ve zafere ulaştıracak) vesile arayın; (bu amaçla) O'nun yolunda cihat edin. (Böylece) Umulur ki kurtuluşa erersiniz. (Maide: 35) ayetinin muhataplarıyız.
Hz. Peygamber Efendimizin (S.A.V): “Bu dinin başı İslam'dır, direği namazdır, zirvesi cihaddır!” (Tirmizi, İman, 8; İbn Mace, Fiten, 12) buyurdukları sıfatları ve sorumlulukları kuşanmalıyız.
Doğrusu Allah, Kendi yolunda (tuğlaları ve bütün parçaları) sanki birbirine (kurşunla)kenetlenmiş bir bina gibi saf bağlayarak (irtibatlı, intizamlı ve itaatli bir teşkilat ve cemaat şuuruna ve sorumluluğuna sahip olarak cihad edip) çarpışanları sevmekte (ve desteklemekte)dir. (Ferdi ve fevri hareket edenleri değil.) (Saf: 4) emirlerine kulak asmalıyız.
Ve iyi biliriz ki Allah ve Resulûnün bir emri ve çağrısı ancak bize hayat verir, hemen icabet etmemiz gerekir Mümin erkek veya kadın, bu davanın neferleri olarak Allah ve Resulü bir konu hakkında hüküm verdiklerinde, itaat etmekten başka bir seçeneğimiz de yoktur Yoksa apaçık bir dalalete ve sapkınlığa sapmış ve isyan etmiş oluruz Allaha yani Kurana, Resûle yani sünnetine tabi olma ve içimizdeki Ulul Emre -gerçek ilim ve içtihat ehli yöneticilerimize- itaat, imanımız gereğidir
İlahi emre ilk isyan eden, enaniyet ve kibir gösteren İblistir Bu nedenle İlahi rahmet ve huzurdan ebediyen kovulmuş ve kâfirlerden oluvermiştir
Ey iman edenler! Size hayat verecek şeylere sizi çağırdığı zaman, Allah'a ve Resulû'ne icabet edip (emirlerine uymalısınız) (Enfal: 24)
Allah ve Resulû, bir işe hükmettiği (bir konuda karar verdiği) zaman, mü'min bir erkek ve mü'min bir kadın için, artık o işte kendi isteklerine (ve beklentilerine) göre (başka görüşleri) seçme ve tercih hakkı yoktur, olamaz! Kim Allah'a ve Resulû'ne isyan ederse(Ayet ve Hadislerin açık hükümlerini çiğner ve kendi keyfince te'vil edip tersine çevirirse), işte gerçekten o, apaçık bir sapkınlıkla sapmıştır. (Ahzab: 36) ayetlerini hiç unutmamalıyız
Ey iman edenler! Allah'a itaat edin (Kur'an'a uyun), Peygambere (sünnetine tabi olun), ve sizden olan “Ulu'l- Emr'e” (inandığınız gibi Hakk ve hayır üzere sizi yönetenlere, gerçek ilim ve içtihat ehline) de itaat edin. Eğer herhangi bir hususta anlaşamayıp çekişirseniz, onu hemen Allah'a (Kur'an'a) ve Resulûne (sünnete) arz edip (bunlara göre hüküm verin.) Şayet Allah'a ve ahirete inanıyorsanız bu sizin için daha hayırlı ve netice olarak daha güzeldir.(Nisa: 59)
Ve Biz bütün meleklere: “(O halde şimdi) Âdeme secde edin (onun üstünlüğünü kabullenin)” demiştik. Onlar da hemen secde etmişlerdi. Yalnız İblis diretmiş, kibirlenmiş ve kâfirlerden (inatçı ve inkârcı nankörlerden) olup (gitmişti). (Bakara: 34) uyarılarından korkmalıyız.
Çok şükür Allahın avnü inayetiyle Milli Çözüm olarak bugüne kadar her daim Hakkı savunup doğru sözden, onurlu izden ayrılmadığımız, sadece Allahın ayetlerine, Hadis-i Şeriflere, icma-i ümmet ve Erbakan Hocamızın öğretilerine dayandığımız ve nefsi bir beklenti için değil, her yazımızda, makalemizde ve şiirlerimizde yalnız Allahın rızasını aradığımız ve yalnız Ona ibadet edip, sadece Ondan yardım istediğimiz ve yalnız Allahtan korkup Ondan sakındığımız için Allah bizim amellerimizi ıslah edip düzeltir, günahlarımızı bağışlar, her zorluktan bir çıkış yolu verir, hiç ummadığımız cihetten rızıklandırıp ve bizlere büyük bir mutluluk ve başarı verip Fevz-i Azime ulaştırır Ve ayrıca, Hakkla Bâtılı birbirinden ayıran Furkan nasip eder inşaallah Bu büyük mutluluk ve başarı için çektiğimiz sıkıntıları abartanlara kulak asmayınız!
Ey iman edenler, Allah'tan korkun (kendinize çekidüzen verin) ve (her konuda mutlaka)doğru söz söyleyin. Ki (Allah) amellerinizi (karşılıklı muamelelerinizi) ıslah edip (iyileştirip düzeltsin) ve günahlarınızı bağışlayıp (kötülüklerinizi gidersin. Çünkü yalancılık, mahrumiyet ve mahcubiyet; doğruluk ise hayır ve berekettir.) Kim Allah'a ve Elçisine itaat ederse, artık o en büyük kurtuluşla huzura ve başarıya erişmiştir. (Ahzab: 71-72)
Ey iman edenler! Eğer Allah'tan korkarsanız (küfür ve kötülüklerden sakınıp iyiliklere yapışırsanız, haram ve haksızlıklardan kaçınıp hayırlara çalışırsanız), O size (Hakkı bâtıldan, doğruyu yanlıştan, yararlıyı zararlıdan, mü'mini münafıktan ayıran) furkan (feraset ruhu ve hidayet şuuru) verir, kötülüklerinizi örter ve sizi bağışlar. Çünkü büyük fazilet sahibi (olan)Allah'tır. (Enfal: 29)
Kim Allah'tan korkup (haksızlık ve ahlâksızlıktan) sakınırsa (ve Rabbine güvenip sığınırsa, Allah) ona (her türlü darlık ve zorluktan kurtulacak) bir çıkış yolu açacaktır. Ve onu hesaba katmadığı (hiç ummadığı) bir yönden rızıklandıracaktır. Kim de Allah'a tevekkül ederse, O, kendisine kâfidir (onu asla sahipsiz bırakmayacaktır). Elbette Allah, Kendi emrini yerine getirip amacına ulaştırandır. Allah, her şey için bir ölçü koyup (geçerli) kılmıştır. (O her konuyla ilgili bir miktar ve mikyas=tartma ve kıyaslama ayarı yaratmıştır.) (Talak: 2-3) ayetlerini kulaklarımıza küpe yapmalıyız.
Uğraştığımız Cihad ibadetinin değerini, Cenab-ı Zül Celal Hazretleri bizlere bildirmek için öyle göstermelik hayır hasenat işleri değil, bilakis Hacılara su dağıtmayı ve Mescid-i Haramı onarmayı bile cihada denk kılmamıştır Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihad edenlerin, dünya ve ahiret kurtuluşa ve mutluluğa erişeceğini, Allahın rızası ve Rıdvan şerefine ve ebedi nimetlerle dolu cennetine mazhar olacağını haber buyurmuşlardır
Bunun yanında; İslama karşı, inkârı sevip tercih edenleri ise;
– Yani; İslam Birliği için değil, ABye girmek için çırpınanları
– Faizi ve Fuhşu yaygınlaştıranları
– Kumarın ve şans oyunlarının daha rahat oynanması için kanun çıkaranları
– Bu haksız ve ahlaksız düzeni yürütenlere ve değiştirme gayreti göstermeyenlere fetva uyduranları
– Ve bunları destekleyip, arka çıkanları
Ve onları dostlar (veli-yönetici) edinip savunanları zalim saymıştır.
Ve Cenab-ı Hak, dünyalık bütün tutkuları sayarak (eş-çocuk-akraba-mal-ticaret-evler), bunlar şayet Allah ve Resulûnden ve Onun yolunda cihad etmekten daha sevimli ise, Allahın fasıklar topluluğunu hidayete ulaştırmayacağı konusunda uyarmışlardır
(Göstermelik hayır dağıtmaktan ve reklâm amaçlı cami yaptırmaktan öte) Hacılara su dağıtmayı ve Mescid-i Haram'ı (Beytullah'ı) onarmayı (bile), Allah'a ve ahiret gününe iman edip (sevabını sadece O'ndan umarak) Allah yolunda cihad edenin (yaptıkları) gibi mi saydınız? (Cihatla diğer hayırları bir tutmakla aldanmaktasınız. Bunlar) Allah katında asla bir olmazlar. Allah (Hakk hâkim olsun ve insanlar huzura kavuşsun diye, yapılması farz olan cihadı terk ederek) zulmeden bir topluluğu hidayete ulaştırmayacaktır. (Tevbe:19)
İman edenlerin, hicret edenlerin ve Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihad edenlerin, Allah katında büyük dereceleri vardır. İşte (asıl) 'kurtuluşa ve mutluluğa' erenler bunlardır. (Tevbe: 20)
(Hak ve adalet hâkim olsun ve insanlar huzur bulsun diye cehdü gayret sahipleri var ya;)Rableri onlara Kendi katından bir rahmeti, bir hoşnutluk (Rıdvan) şerefini ve onlar için, kendisinde sürekli bir nimet bulunan cennetleri müjdeleyip (hazırlamıştır.) (Tevbe: 21)
Orada ebedi olarak kalacaklardır. Elbette en büyük mükâfat, şüphesiz Allah katındadır. (Tevbe: 22)
Ey iman edenler! Eğer imana (ve İslam davasına) karşı inkârı (ve din düşmanlarını)sevip tercih ediyorlarsa, babalarınız ve kardeşleriniz bile olsa, onları dostlar (veli-idareci-yönetici) edinip (başınızda) tutmayın! Sizden kim onları (hâlâ) dostlar edinirse, işte asıl zalim onlardır. (Tevbe: 23)
(Ey Habibim) De ki: “Eğer babalarınız, çocuklarınız, kardeş ve arkadaşlarınız, hanımlarınız, kavm-ü kabileniz-hısım akrabanız, kazanıp yığdığınız mallarınız, bozulmasından ve azalmasından korktuğunuz ticaret ve tezgâhınız (memuriyet ve meslek sahanız), pek hoşlandığınız evleriniz (ve villalarınız)… Şayet (bütün bunlar) size Allah'tan ve Resulûnden ve O'nun yolunda cihat etmekten daha sevgili ve kıymetli ise (bütün bunları kaybetmeyeyim korkusuyla cihadı ve Hakk davayı terk ediyorsanız); o halde Allah (zillet ve esaret) emrini getirinceye kadar bekleyip gözleyin bakalım… Çünkü Allah (cihadı terk eden)fasıklar topluluğunu asla hidayete (ve selâmete) ulaştırmayacaktır.” (Tevbe: 24) ayetlerini nefsimize hitaben sık sık okumalıyız.
Bununla birlikte Milli Çözüm olarak Zikri yani Kuranı; Onun hayat kaynağı hüküm ve haberlerini, nimet ve hikmetlerini düşünmeleri için Ahmet Hocamızın bizlere ve tüm insanlığa sunduğu en büyük hizmetlerinden biri de Rabbani Yaklaşım ve Anlayışımızla Yüce Kuranın Manası ve Mesajı Türkçe Meal-i Kerimini hazırlamasıdır Hz. Peygamberimizin (S.A.V) meşhur Hadisinde bildirdiği; Sizin en hayırlınız, Kur'an'ı öğrenen ve öğretendir (Onun hikmet ve hakikatlerini açıklayandır.) (Buharî, Fedâilu'l-Kur'an, 21) Kur'an'ı öğrenip anlamadan, onun içindeki mesajı kavramadan Yüce Dinimizin ne olduğunu anlamak ve yaşamak imkânsızdır. Onun için 'Kur'an'ı öğrenmek ve öğretmek', en hayırlı iş konumundadır.
Kur'an'ın mesajını öğrenmenin yolu ise, onun üzerinde düşünüp kafa yormaktan ve onu anlamaktan geçmektedir. Kur'an'ı, onun ayetlerini derin tefekküre konu edinerek anlamaya çalışmak, onu öğrenecekler için kaçınılmaz bir gayrettir ve gereklidir. Onun için bizzat Kur'an'ın kendisi, ayetleri üzerinde insanların düşünmesi gerektiğini belirtir, onları buna davet eder. Kendisini, üzerinde derin derin düşünülmesi gereken bir kitap olarak takdim eder. Bunu yapmak, müminler için öngörülmüş önemli bir görevdir.
Ebû Hureyre (ra) rivayet ediyor. Resulûllah (SAV) buyurdular ki: Bir topluluk Allah'ın evlerinden birinde toplanır, Allah'ın kitabını okur, aralarında müzakere ederlerse, mutlaka üzerlerine manevî bir huzur iner, kendilerini rahmet kaplar, melekler kuşatır, Allah da katındaki melekler arasında onları anar. (Camiussağir-7776) Hadisinin müjdesine nail olmak için tüm kardeşlerimiz olarak toplantılarımızın tamamında Meal-i Kerim okuyarak, Kuranı anlamaya gayret çekenlerden olmak ne büyük şans ve şereftir
(Bu Kur'an) Ayetlerini düşünüp anlasınlar ve akıl sahipleri öğüt alsınlar diye, Sana indirdiğimiz mübarek bir Kitaptır. (Sad: 29)
Onlar hâlâ Kur'an'ı (okuyup anlamaya çalışarak üzerinde) iyice (gereğince ve yeterince)düşünmüyorlar mı? Eğer O, Allah'tan başkasının katından olsaydı, kuşkusuz içinde(ki haber ve hükümler arasında) birçok aykırılıklar (çelişkiler, ihtilaflar) buluvereceklerdi. [Not: Oysa 23 yılda, farklı ortamlarda, farklı muhataplara ve farklı olaylar karşısında peyderpey gelen Kur'an ayetleri arasında hiçbir ayrılık ve aykırılığa rast gelinmemiştir.] (Nisa: 82)
(Acaba,) Onlar Kur'an'ı (hükümlerini anlamak ve uygulamak üzere dikkatle okuyup) iyice düşünmüyorlar mıydı? (Niye hâlâ ihtiyaç duymuyor, Kur'an üzerinde ciddiyetle kafa yormuyor ve sırt çeviriyorlardı?) Yoksa birtakım kalplerin üzerinde kilitler mi vurulmuş(tu ki, Kur'ani haber ve hakikatlere karşı böylesine ilgisiz ve isteksiz davranılmaktaydı? Veya bu bir hidayet kararması mıydı?) (Muhammed: 24) ayetlerine bizler de muhatabız
Hadid Suresi 16. ayette (Artık,) İman edenlerin, Allah'ın (hüküm ve haberlerini, nimet ve hikmetlerini düşünmek) ve Hakk olarak indirilen Zikri (Kur'an'ı dikkatle okuyup anlamaya ve gereğini uygulamaya gayret etmek) için, kalplerinin saygı ve kaygı ile yumuşayacağı zaman hâlâ gelmedi mi? (Sakın Müslümanlar,) Bundan önce kendilerine kitap verilip de, sonra üzerlerinden uzun bir süre geçtiğinden, bu nedenle kalpleri katılaşmış, (böylece kitaplarını bozmuş, dinlerini yozlaştırmış ve Hakk Dinden uzaklaşmış) bulunanlar gibi olmasınlar! Ki onların çoğu da fasık (günah ve kötülüğe dalmış) olan kimselerdi. ayetlerinin ikazına kulak kabartmalıyız.
Bunca nimetler haşa! bizler hak ettiğimizden kavuştuğumuz, layık bulunduğumuz veya ilim sahibi olduğumuz için verilmedi!.. Cenab-ı Hakkın lütfu keremi ve imtihan gereği olarak takdir edildi. (Karun) Dedi ki: Bu (servet ve selahiyet), ancak bende olan bir bilgi (ve beceri) dolayısıyla bana verilmiştir.” Bilakis Allahın cihad ve itaat ehline lütfettiği ve şükretmemiz için bize bahşettiği ikramlardır .
Kuranda Hz. Süleyman (A.S) lisanıyla; O da demişti ki: “Gerçekten ben, (bu) mal(veya at) muhabbetini; (sadece) Rabbimi zikretmeme (O'na ibadet ve hizmetime vesile olmasından) dolayı sevip tercih ettim.” (Sad: 32)
Ey iman edenler, size rızık olarak verdiklerimizin temiz olanlarından yiyin ve eğer sadece O'na kulluk ediyorsanız, (yine yalnızca) Allah'a şükredin. (Bakara: 172)
O halde (siz yalnız Bana itaat ve ibadet ederek), Beni zikredin ki; Ben de sizi (rahmetim ve mağfiretimle) zikredeyim. (Nimetim ve faziletimle şereflendireyim.) Bana (sürekli ve samimiyetle) şükredin, sakın nankörlük etmeyin. (Bakara: 152)
Ve yine bir vakit Rabbiniz şöyle buyurmuştu: “Andolsun eğer şükrederseniz gerçekten size (nimetlerimi) artırıveririm ve andolsun, eğer nankörlük ederseniz, şüphesiz Benim azabım pek şiddetlidir.” (İbrahim: 7) ayetleri de bizleri ürkütüp sakındırmaktadır.
Milli Çözüm olarak yeni ve Adil bir dünya amacımıza, mutlu medeniyet sevdamıza ve kutlu davamıza olan bağlılık ve sadakatimizden dolayı, bu uğurda karşımıza çıkacak tüm zorluklara, sıkıntı ve belalara sabretmekle; bıkkınlık ve zafiyet göstermeyip sebat etmekle kutlu hedefe ulaşılacaktır Sabah-akşam Allahı zikredip tesbih edeceğiz, seher vakitleri tevbe-istiğfar edip affı mağfiret dileyeceğiz ve Cenabı Hakkın rahmetini umup, gazabından yine Kendisine sığınacağız ki işlerimizi kolaylaştırsın.
Nice peygamberlerle birlikte birçok Ribbiyyun (Rabbani-bilgin)ler Allah yolunda (Hakk hâkim kılınsın ve zulüm kaldırılsın diye) çarpışmaya girdiler de, (bu uğurda) kendilerine dokunan (büyük sıkıntı ve saldırı)lardan ötürü asla zayıflık ve yılgınlık göstermediler, (zalim ve kâfir güçlere) boyun eğip (işbirliğine tenezzül etmediler). Allah, sabredenleri sever. (Al-i İmran: 146)
(Rabbinin seçtiği ve rehber tayin ettiği kutlu insanlar) Ki onlar; Allah'ın risaletini (mesaj ve müjdesini öğrenip öğreten ve) tebliğ edip (yayanlardır). Bunlar O'ndan (Allah'tan) içleri titreyerek-korkanlar ve Allah'ın dışında hiç kimseden korkmayanlardır. (Zaten) Hesap görücü olarak Allah kâfidir. (Ahzab: 39) ayetlerinin muhatabı olmak için daha çok çalışmalıdır.
Ey iman edenler! Allah'ı çokça zikredin. (Her konuda Kur'an'a ve Sünnete göre hareket edin ve Rabbinizi dilinizden ve gönlünüzden düşürmeyin.) Akşam sabah, O'nun bütün eksikliklerden uzak olduğunu ilân (tesbih) edin. (Ahzab: 41-42)
Ne ticaretin, (ne siyasetin) ne de alışverişin kendilerini Allah'ı zikretmekten (Onun hükümlerini yerine getirmekten), namazını eda etmekten ve zekâtını vermekten asla alıkoymadığı (ve Rabbini hiçbir zaman unutmayan) öyle adamlar vardır ki; onlar, kalplerin ve gözlerin inkılaba uğrayacağı (dehşetten allak bullak olacağı) günden korkup (çekinerek hayatlarını sürdürmektedir). (Nur: 37) diye övülenlerin arasına katılmalıdır.
Ey iman edenler! “Tövbe-i Nasuh” ile (yani kesin bir niyetle, günahlara geri dönmemek azmiyle, samimi ve halis bir pişmanlık düşüncesiyle, açılan bir yarığı en sağlam bir iple ve bir daha kopmaz biçimde diker gibi) Allah'a tövbe edin (ve kötülüklerden vazgeçin). Umulur ki, Allah sizin kötülüklerinizi örter ve sizi altından ırmaklar akan cennetlere sokuverir. O gün Allah, Peygamberi ve Onunla birlikte iman edenleri küçük düşürmeyecektir. Nurları, önlerinde ve sağ yanlarında koşar-parıldar (vaziyette huzurla yürüyecekler ve): “Rabbimiz nurumuzu tamamla, bizi bağışla. Şüphesiz Sen, her şeye güç yetirensin” diyeceklerdir.
Doğrusu onlar, Rablerinin kendilerine verdiği mükâfatı almış olarak (sonsuz saadete erişmişlerdir). Çünkü onlar bundan önce (dünyada iken) muhsin kimselerdi. (Allah'ı görür gibi ibadet ve hareket ederlerdi ve cihat görevlerinde oldukça titizlik gösterirlerdi.) Onlar geceleri az uyuyuverir (kalkıp ibadete yönelirlerdi). Seher vakitlerinde (zikir, dua ve) istiğfar ederlerdi.(Zariyat: 16-17-18) diye belirtilip beğenilen salih ve halis kullardan olmalıdır.
Hz. Mevlânanın; Fihi Mafih kitabında çok önemli ve öğretici bir tespiti vardı: Her çağda Hz. Muhammedin varisi (Mehdisi ve Müceddidi) olacaktır. İnsanların Allah katındaki kıymeti ve makbuliyeti de, göstermelik ibadet ve hizmetleri kadar değil, asrın Nübüvvet temsilcisi ve takipçisi olan Zata desteği ve sadakati oranındadır. İşte O Zatın kim olduğu ise, şuradan anlaşılacaktır: Ülkesindeki, bölgesindeki ve yeryüzündeki bütün inkârcılar, İslam düşmanları, Yahudi ve Hristiyanlar ve şeytani odaklarla beraber, sözde dindar geçinen tüm istismarcıların, İslamcı bilinen tarikat ve cemaatlerin, katı şeriatçı ve cihatçı bilinen grupların hepsi; kendi aralarında birbirlerini benimseyip sevmeseler de asrın varisi ve imtihan vesilesi olan kutlu şahsa düşmanlıkta ortaktır. Yani dinli dinsiz, gaflet ve dalalet ehlinin müşterek korkuları ve karşısında iş birliği yaptıkları kim ise, asrın sahibi işte O Zattır!
O zatın bu asrımızdaki temsilcisi Erbakan Hocamızdır. Artık bu çağdaki insanların kıymeti de Kurani programlarına ve Hakk davasına gösterdikleri hizmet ve sadakatleri kadardır Hocamızdan sonra da Onun çizgisi ve söylemlerinden milim ayrılmayan; Adil Düzen ve savunma sanayi projelerini kitaplaştırıp insanlığın hizmetine sunan; Erbakan Hoca aleyhine atılan tüm iftira ve yalan haberleri takip edip gereken cevapları yazıp susturan ise çok şükür Ahmet Akgül Hocamız ve Milli Çözümcü arkadaşlarımızdır! Ve kaderin cilvesidir ki şimdi de Asrın Müceddidi Erbakan Hocamıza ve davasına karşı olan tüm odakların hatta partimize sızmış marazlı münafıkların, diğer din istismarcılarının en çok korktukları ve karalamaya çalıştıkları ise Ahmet Hocamızdır ve Milli Çözüm yazılarıdır.
Milli Çözümün net-mert ve biraz da sert tavrının dayanağı da yine Kuranı Azimüşşandır Cenab-ı Hak Zül Celal Hazretlerinin Hz. Peygamberimiz (S.A.V)e hitaben; Ey Nebi(m), kâfirlerle ve münafıklarla cihad et, onlara karşı şiddetli “sert ve caydırıcı” davran. (Tıynetleri ve niyetleri bozuk olduğundan, saldırgan kâfir ve münafıklar, sizin yumuşak yaklaşımınızı, yağcılık ve zayıflık zannedebilir) indirdiği Tevbe: 73. ayetine ve Haksızlıklar karşısında susan dilsiz şeytandır Hadisine göre hareket etmekte ve Hakkı yüksek sesle haykırmaktadır
Evet, bu kadar nimet, devlet ve izzeti-ikrama karşı sergileyeceğimiz iki tavır vardır;
1- İlki bizi inkâra ve nankörlüğe götürür Haşa ve haşa her şeyi kendimizden nefsimizden bilmek ve (Ey Resulûm, bazıları) Müslüman oldular (ve bir takım hizmet ve fedakârlıkta bulundular) diye (gelip başına kakmak niyetiyle) Sana minnet etmektedirler.(Başlarına gelen sıkıntıların sorumluluğunu Sana yüklemektedirler.) De ki: “Müslümanlığınızı bana karşı minnet (konusu) etmeyin. (Hizmet ve ibadetlerinize karşılık dünyalık makam ve menfaat beklemeyin, kendinizi ayrıcalıklı zannetmeyin!) Tam tersine, sizi imana yönelttiği (küfür ve kötülükten çekip çevirdiği) için Allah size minnet edip (verdiği nimet ve faziletlerin şükrünü isteyebilir). Eğer doğru sözlüler (ve temiz özlüler) iseniz (bunu böyle kabullenmeniz gerekir.)“ayetinde bildirdiği gibi; Katkı sağladım, vaktimi harcadım, yazıları yazdım, biraz ilme çalıştım ve Arapça okuyup hazırlandım, ben var ya ben olmasam bu işler yürümez!zannedip üstadımızın başına kakmaktır!
2- İkincisi ise bizi imana ve hidayete götürür Kuran-ı Kerimde Hz. İsa (A.S) Beni İsrailden yaptığı tebliğe karşı küfrü ve nankörlüğü hissedince; Allah için bana yardım edecekler kimdir diye sorduğunda, Havarileri gibi; Allahın yardımcıları bizleriz. Biz Allaha inandık, (Ey İsa) bizim gerçekten Müslümanlar olduğumuza Şahit ol diyenlerden oluruz inşaallah!
Böylece İsrailoğulları'ndan bir topluluk iman etmiş, bir topluluk da inkâr etmişti. Sonunda Biz iman edenleri düşmanlarına karşı destekleyince, onlar da üstün gelmişlerdi.(Saf: 14) ayetlerinde haber verilen sadık ve Allah yolunda liderleriyle mutabık kullara katılmalıdır.
Üstadımızın Yüksek Ferasetinin Kanıtı!
Berlinde Milli Görüş teşkilatında önemli ve samimi hizmetler yaptıktan sonra Avrupa Milli Görüş teşkilatları Genel Başkan Yardımcılığına atanan ve bu görevde uzun yıllar başarılı hizmetler sunan ve Erbakan Hocamızın prensip ve talimatlarından asla ayrılmayan ve sonunda yurda dönüp Konyaya yerleşmiş olan, Suriyede Şeriat Fakültesinde tahsil yapan değerli ağabeyimiz Süleyman Yılmaz, 1995 yılında Hacdan dönerken, kendi isteği üzerine Ahmet Akgül Hocamızın uçakta not defterine yazdığı ve dikkatle sakladığı özel tavsiyelerinin orijinalini, bize de gösterip yüreklerimizi ferahlatmıştı. Hayret ve hayranlığımız daha da artmıştı; çünkü üstadımız Ahmet Akgül Hocamızın 25 sene önce iltifat buyurdukları kardeşlerimizin hiçbirisi, birçok çalkantılara rağmen, haklı ve hayırlı davalarından asla sapmamışlardı.
İşte Ahmet Akgül Hocamızın, Süleyman Yılmaz Ağabeyimize el yazısıyla yaptığı nasihatler:
Bismillahirrahmanirrahim
(Ey insan!) Sana iyilikten (ve güzellikten yana) her ne gelip isabet ederse (o)Allah'tandır; kötülükten (bela ve musibetten) de sana her ne gelip dokunur ise, o da nefsinin(hatası)dır. (Ey Resulûm) Biz Seni insanlara bir elçi olarak gönderdik; şahid olarak Allah yeterlidir. (Nisa: 79)
Değerli kardeşim! Fıtratınızda özel bir cevher ve özünüzde yüksek bir marifet olduğunu seziyordum. Bu bir aylık Hacc yolculuğunda bu kanaatlerim kesinlik kazandığı için Rabbime hamd ediyor ve size samimi başarılar diliyorum. Bu nedenle sadakatinizi, istikametinizi ve samimiyetinizi takdir ve tebrik ediyorum. Hem sizin hem kendim için, riyakârlıktan Allaha sığınıyorum.
Tavsiyelerime gelince:
a) Zikre ve nafile ibadete daha fazla vakit ayırın.
b) Sır saklamak hususunda daha titiz davranın. Ata et, aslana ot verilmez. atasözünü unutmayın.
c) İnsanlarla ilişkilerinizde daha ılımlı ve candan davranın.
Küçük kardeşiniz Tuncayda çok özel bir safiyet ve samimiyet görüyorum. Ona küçük kardeşin gibi değil, önemli bir arkadaşın gibi davranın. Değerli kardeşlerimiz Ömer (Uçar) ve Ali Güccükle beraber Hac yapmamızın ve birbirimizden oldukça memnun ayrılmamızın tesadüf olmadığına inanıyorum. Ömer ve Alinin, özellikle kıymetlerini bilmeni tavsiye ediyorum.
Bize olan yakınlığınız ve Erbakan Hocamıza olan samimi kanaatiniz ve bağlılığınız yüzünden birtakım sıkıntılara maruz kaldınız, ileride de kalacaksınız. Sabırlı olursanız İnşaallah bu imtihanı kazanacaksınız!…
Ben sizden razıyım ve devamlı duacıyım. Allaha (CC) emanet olun.