Anasayfa » AZİZ ERBAKAN HOCAMIZIN MANA ÂLEMİNDEKİ VECİZ ÖĞÜTLERİİİ

AZİZ ERBAKAN HOCAMIZIN MANA ÂLEMİNDEKİ VECİZ ÖĞÜTLERİİİ

Yazar: yonetici
0 Yorum 234 Görüntüleyen

AZİZ ERBAKAN HOCAMIZIN

 MANA ÂLEMİNDEKİ VECİZ ÖĞÜTLERİ

        

Erbakan Hocamızın buyurdukları gibi: “Allah’ın eli, gerçek Allah dostlarının elidir! Ricalûllah olan Allah erlerini tanıyın ve onlara yaklaşıp yararlanmaya bakın… Allah’tan istemekten, halinizi Allah’a arz etmekten çekinmeyin!.. ‘Ey yerlerin ve göklerin Sahibi, dara düştüm. Ellerimi sıkı sıkı tut, bırakma!’ (de ki felaha ulaşasın…) Allah’ın rahmet ve merhamet eli her an Kendisini seven kullarının üzerindedir; bunu asla unutmayın. Düşmanların çokluğuna ve güçlü sanılmasına aldanıp umutsuz ve mahzun da olmayın, fakat Allah için hüzün insanı olgunlaştırır. Hüzün bir insanın yüreğine değdiyse, ya Mevlâ’sını özlemiştir veya Mevlâ’sı onu özlemiştir. Mevlâ’yı özleyen gönül ya hüznü bekler veya her an hüzündedir. Bela, gam ve keder Mevlâ’nın sevdiklerine gösterdiği kamçıdır; vurdukça Kendine çeker. Varış Mevlâ’ya olduktan sonra gam olsa ne olur, bela olsa ne olur?!.. Haydin bakalım, kalkın, vakit; Rabbe sığınmak vaktidir. Vakit; dua vaktidir. Vakit; gayret vaktidir. Vakit; kardeşlik vaktidir. Vakit; zikir… Vakit; şükür… Vakit; hamd ve fikir vaktidir!”

“Allah bazen senin planlarını yıkar; planların seni yıkmasın diye!..”

“Allah niyeti hayır olanın da, şer olanın da karşılığını bire binle ödeyecektir.”

“Allah, bile isteye hatalarınızı tekrar etmediğiniz sürece sizin yanınızda olacaktır. Zira Allah yorulanların da Rabbidir, yanılanların da Rabbidir, yenilenlerin de Rabbidir!..”

“Allah’ım, Sana hayrı olmayanları bizlere nasip etme…”

“Allah her an yanınızdadır, unutmayın, O tüm yaptıklarınızı görür, konuştuklarınızı duyar. Yetmez, Allah sustuklarınızı da işitendir…”

“Allah’ın gazabından emin olmak için; Fatiha Suresine… Kıyametin korku ve dehşetinden emin olmak için; Duhan Suresine… Maddi manevi rızık darlığından emin olmak için; Vakıa Suresine… Kabir azabından emin olmak için; Mülk Suresine… Hasımlarının kininden emin olmak için; Kevser Suresine… Ölüm anında imanından emin olmak için; Kâfirûn Suresine… İkiyüzlülükten, dininde davanda samimiyetinden emin olmak için; İhlas Suresine… Haset edenlerin hasedinden, dünya ve ahiret saadetine göz dikenlerin şerrinden emin olmak için; Felak Suresine… İmanında, amelinde vesveseden emin olmak için de Nas Suresine (yani bunların mealine ve öğütlerine) sarılın… Ve bakın bakalım bu sureler, emin olursunuz denilen konularda ne söylüyor?..”

“Allah’ın rızasına kavuşmak için, hiçbir iyiliği küçük görme! O’nun gazabı ise günahlar içinde saklı olduğu için hiçbir günahı da küçük görme! (Ki takva ehline katılasın…)”

“Siyaset; ülkeye, millete ve mazlum kesimlere en etkili ve yetkili şekilde hizmet etme mesleğidir. Allah; hem dinini-davasını, hem de Kendi rızası ve insanların yararı için sa’yü gayret gösteren kullarını, görünen ve görünmeyen orduları ile destekleyecektir. Bu dünyanın kuralı (yani Sünnetullah) böyledir. Dünya durdukça da böyle devam edecektir! Amma, siyaseti hıyanet fırsatı görenler, şahsi makam ve çıkar aracı olarak değerlendirenler ise, en suçlu ve sorumlu kimselerdir!”

“Mustafa Kemal Atatürk; hayatını, rahatını ve tüm imkânlarını, ülkesi ve milleti için harcayan ve tüm mal varlığını başta Kahraman Ordumuza ve devletin hayır kurumlarına bağışlayan – ve son nefesinde ‘ve aleykümüs-selam’ diyerek ruhani ve nurani varlıkların selamını alan mü’min ve seçkin bir şahsiyettir!..”

“Allah’ım! Secdeye karşı muhabbetimizi artır. Haramın çirkinliğini, helalin lezzetini hissettir. Kardeşlerimi rızan ile sevindir…”

“Hâşâ; Allah’ın, önüne koyduğu, Rabbinden daha çok ilgi ve sevgi duyduğu ne varsa her şey insanın putudur! Sor bakalım kendi kendine; senin putun nedir? Malın-mülkün, araban, eşin, annen, baban, çocuğun, işin, makamın, mevkiin vesaire… Senin putun nedir? Senin ilahın kimdir? Allah’tan başka ilah edinenler bilsinler ki, bu insanlar dünyada da ahirette de asla mutlu ve huzurlu olamayacaklardır.”

“Allah sizin karşınıza, her zaman istediğiniz ve arzuladığınız insanları değil, bazen imtihan için ihtiyacınız olan insanları çıkaracaktır. Öyle ki bu insanlar; bazen size yardım edecek, bazen sizi incitecek, bazen size acı verecek, bazen sizi terk edecek, bazen de sizi sevecek ve olmanız gereken insan olabilmenizi sağlayacak, sizi olgunlaştıracaklar. Bazen de Allah, sizi ve davanızı korumak için bazı insanları hayatınızdan çıkaracaktır… Artık bunlara, zaten içeriğini ve ne manaya geldiğini pekâlâ bildikleri video, makale, rüya paylaşımları yapmaya devam etmeyin, peşlerinden koşmayın…”

“Allahü Teâlâ bir kulunun iyiliğini isterse ona; iyi şeyleri unutursa hatırlatacak, hatırlamış ise yapmak hususunda yardımcı olacak samimi bir dost bahşeder…” (Hadisi Şerif)

“Akıllı; herkesten öğrenendir… Kuvvetli de; hırslarını yenendir… Zengin ise; halinden memnun olabilen, helal ve meşru kazancına kanaat edebilendir!”

Arkanda bıraktığın köprüleri yık (geçmişe takılıp kalma) ki; ilerlemekten başka çaren kalmasın! Azim” yani kararlılık, tutarlılık ve devamlılık paha biçilemez bir hazinedir. Çok zeki veya çok becerikli olduğunuz için değil, sorunlarla uğraşmaktan asla vazgeçmediğiniz için başarılı olursunuz.”

“Rabbiniz Teâlâ’dan sürekli ve samimi olarak ‘Afv’ dilediğiniz, dua ettiğiniz ve şükrettiğiniz kadar varsınız!”

“Aslında hiçbir şey göründüğü gibi değildir! Gördüğün hiçbir şey gördüğün gibi değildir. Baktığın şeylere, arkasında ve önünde olanları da görmeye çalışarak bak!”

“Ben sizin fikri ve manevi Hocanızım, ama zahiri ve fiili Hocanız Ahmet Akgül’dür!”

“Biz sizi ne zaman yanılttık, ne zaman kandırdık ki (vaatlerimize ve öğütlerimize şüphe ile yaklaşılmaktadır)?!”

“Bazen susarak ve tefekküre dalarak; çoğu zaman Rabbinize, sevdiklerinize, dava kardeşlerinize vakit ayırarak rızayı İlahiyi kazanmaya çalışın. Hiç kimse asla söylediği kadar meşgul değildir. Sadece öncelikleri farklıdır. Mesele sıraya koyma meselesidir. Rabbine, davana, dava kardeşlerine müsait olmak veya olmamaktır. Ama unutmayın; Allah, Kendine müsait olmayana asla müsait olmaz!..” 

“…‘Benim günlük yoğunluğum çok, üç sayfa Kur’an-ı Kerim metnini ve Meal-i Kerim’i bile zor okuyorum’ diyordunuz. Peki 24 Şubat’ta, burada (Makam-ı Şerif’te) Ahmet’in duasını ettiği hatimleri bir aya varmadan nasıl okudunuz, nasıl bitirdiniz? Demek ki isteyen okur, isteyen yazar, isteyen çizer, isteyen gelir, isteyen gider, isteyen vakit bulur, isteyen sever, isteyen istediğini yapmaya kuvvet bulur! Asıl mesele istemek veya istememek meselesidir!”

“Bir rüya âleminde, yani birkaç saniye içerisinde; öldüresiye mahzunluğu ve yine tarifsiz bir mutluluğu yaşatan Rahman’a sonsuz teşekkür etmek gerekir. Rahman’a teşekkür de ancak O’na kulluk ederek (yasaklarından çekinip buyruklarını yerine getirerek) yapılır!”

“Bazen yıl ay olur, ay hafta olur, hafta gün olur, gün saat olur, saat dakika, dakika da saniye olur! (Yani zamanı daraltmak ve uzatmak Allah’a kolaydır…)”

“Bir mü’min feraseti ile (yani İlahi basiret gözü ve Tevhid nuru ile) baktığı zaman; dağları yerinden oynatır, okyanuslarda tsunamiler oluşturur!”

“Biz bugüne kadar hiç kimseden zararlı bir şey yapmasını istemedik!”

“Bizler Allah’ın izniyle her zaman sizinle beraberiz ve (Rabbimizin avnü inayetiyle) Hakk kiminle beraber ise ancak onlar galip gelir, kimse onlara galip gelemez, elhamdülillah!”

“Biz gerçeği gösterir, (imtihan gereği herkesi tercihine) bırakırız. Onu anlama ve yaşama isteği karşıdakinindir.”

“Biz (Allah’ın izniyle) her birinizin kalbine uğrayıp, sürekli sizi dinlemeye ve düzeltmeye geliyoruz!”

“Biz (Allah’ın izniyle) sizi Siyonizm’den koruruz, ama sizi kendinizden (yani nefsi dürtülerinizden) koruyamayız kardeş! Başkalarına ibret olmadan evvel, yaşananlardan ibret almaya bakın! (Yani herkesin sizi kınayacağı ve kötü durumunuza düşmekten sakınacağı hatalara bulaşmadan önce kendinizi toparlayınız.)”

“Cehennemi iğne ucu kadar görmüş olsaydınız, alnınızı secdeden kaldırmazdınız…”

“Candan geçmek; canından önce Cananı ve onun canını sevmektir, sevdiğinle bir bütün olmaktır!”

“Dava kardeşini her zaman kendine tercih et. (Ki tercih edilesin!..)”

“Doğrudur, kuluz, eksiğiz, noksanız, hatalıyız… Peki, Müslüman ne yapmalı? Yaptığı her hatada üç şeyi yapması gerektiğini unutmamalı:

1- Hatasını kabul etmeli!

2- Hatasından ders alıp üzülmeli ve pişmanlık göstermeli!

3- Hatasını asla tekrar etmemeli! Bu konuda nefsine taviz vermemeli!”

“Dikkat edin, hazır gıdalar mideyi de, kalbi de bozar. Mide bozulunca dil bozulur. Kalp bozulunca da samimiyet ve niyet bozulur.”

“Dünyadayken (nefsi düşüncelerle) hak arama peşine düşme. Düşme ki, hakkın hem dünyada hem de ahirette önüne serilsin.”

“Dünyanın bütün dertleri seni bulacak olsa bile; yine de Allah’ın sana yardım edeceğinden zerre kadar endişe etme! Sabret ve zafere kilitlen!.. (Devamlı olarak ve kabul edileceğini umarak Rabbinize) Dua edin, sizin duanız onların kurşunlarından güçlüdür. Dua etmek ibadetlerin özü sayılır!.. Dua; kulun benliğinden sıyrılarak, Rabbine içinden geldiği şekilde sığınmasıdır. Dua; Allah ile kul arasındaki en mühim manevi bağdır. Bu bağı koparanlar, Hak katındaki değerlerini yitirmiş olacaklardır!..”

“Edepsiz edepliyi bastırdığında; haksız haklıyı suçlayıp susturduğunda gözle ki; Fetih çok yakındır… (Yani Müslümanlar layık ve müstahak oldukları için değil; işlenen haksızlık ve ahlâksızlıklar Gayretullaha dokunduğu ve mazlumların feryadı arşa çıktığı için, fetih ve zafer kapıları açılacaktır!)”

“Eğer siz birbirinizi unutmazsanız ve kardeşlik kurallarına uyarsanız, Biz de hiçbirinizi unutmayız.”

“Eğer siz, kalbi ve ruhi, şifa bulup rahatlamayı ve olgunlaşmayı beklerken; her şeye darılıp kırılıyorsanız, henüz gönül evinizin tuğlaları pekişmemiş demektir. Olur olmaz kızıyorsanız, kendinizle kavga halindesiniz demektir. Karşılıksız sevmiyorsanız, akıl ve mantığınız oturmamış demektir. ‘Ben’ demekten vazgeçemiyorsanız; dizginleriniz hâlâ nefsinizin elindedir ve esarete boyun eğmişsinizdir. Hâlâ şikâyet halindeyseniz, hakikati görmüyorsunuz demektir.”

“Ego (Benlik ve Kibir); aşağılık kompleksinin savunma refleksidir.”

“Etrafa hayat ve huzur veren de, cansızlık ve huzursuzluk veren de kalpteki duygu ve düşüncelerdir. Allah için duyulan sevgi arttıkça mü’min çevresine can verir, huzur verir… Siz gece boyu Bizi anarsanız, Biz sizden gitmeyiz; sevgi seli olur kalplerinize akarız, fikir seli olur beyninize akarız, sağlık seli olur bedeninize akarız, iman seli olur tüm hayatınıza akarız!”

“En uzun, en çaresiz geceni düşün; yine de sabah olmadı mı?”

“Evet, kıyamet anı zor ve korkunçtur, fakaat; dünyada yaptığınız boş-beleş ve yanlış işlerin hesabını vereceğiniz ahiret, vallahi çok daha çetin, daha korkunç ve yüz kızartıcıdır ve yerin dibine sokucu bir hesaptır!..”

“Firavun’a: ‘Ben sizin en büyük tanrınızım!’ dedirten Şeytani dürtü, aslında her insanın içinde saklıdır. Bunu kimi insan dışarı vurur, kimisi ise içinde tutar ve bastırır. Firavun tipiyle uyuşan insanlardaki bu küstah iddia, birçok insanda bulunan hızla ve haksızca yükselme, favori haline gelme, vazgeçilememe saplantıları; ancak Allah’a yönelip bağlanmak, O’nu tanımak, O’nun buyruğuna ve rızasına göre yaşamak, İlahi ve nebevi ahlâk ile bezenip donanmakla aşılabilir!.. Bunun dışındaki ‘bütün benlik ve yetkinlik iddiaları’ tam tersine gerçekte bir sefalettir, düşüştür.”

“Gayen; Allah’ı memnun etmek olsun, zira insanları asla memnun edemezsin…”

“Gayretlerinizi artırın, hizmetlerinizi yoğunlaştırın, kardeşliğinizi pekiştirin. Zira bu günler, fethe giden zorlu yolda yürüdüğünüz son günlerdir. Geçtiğiniz hikmet deresinden ceplerinizi doldurun. Bakalım, sonunda kimin cebinden taş, kimin cebinden çakıl, kimin cebinden kum, kimin cebinden yakut çıkacak?!”

“Gönlü davamıza düşmeyenin yolu Bize çıkmaz!..”

“Gölgelenip dinlenmek ahirette olacak, burada sıcak demeyip, yorgunluk dinlemeyip ekeceksin ki, orada gölgeliklerde meyvelerini toplayabilesin!” 

Üzüldüğünüzde ve usanç geldiğinde bir gün öleceğinizi hatırlayınız… Kızdığınızda da karşındakinin bir gün öleceğini hatırlayınız!.. Elbette yaşantınız inişli çıkışlı olacaktır. Hasbelkader insan bazı yanlışlara dalacaktır. Ne mutlu daldığı hatalardan ders alıp yukarı çıkanlara!.. Üstelik inci-mercan, denizlerin dibinde olur, dibe vurmadan nasıl inci mercan toplayacaksınız? Sürekli olarak ve her halde Allah’tan ellerinizi bırakmamasını isteyin. Ayaklarınızı dininde ve davasında sabit tutması için Rabbinizden yardım dileyin… Ahirete doğru hızla giderken, sizi Allah’a, sizi cennete sürükleyecek dostlarınızın, kardeşlerinizin ellerini sımsıkı tutun ve bırakmayın. Birbirinizle konuşmalarınıza dikkat edin. Zira yanlış üslup, doğru sözün celladıdır!”

“Hakkı yaşa, Hak’la olursun! Davana sarıl, Kur’anî gerçeklerin farkında ol, kurtulursun. Bu kadar basit!” 

“Ahirete doğru hızla giderken, sizi Allah’a, sizi cennete sürükleyecek dostlarınızın, kardeşlerinizin ellerini sımsıkı tutun ve bırakmayın. Birbirinizle ve muhatap olduğunuz kimselerle konuşmalarınıza dikkat edin. Zira yanlış üslup, doğru sözün celladıdır! Allah’ı unutmanın alâmeti, insanlardan utanmamaktır!”

“Haramda mutluluk ararsan, mutluluk sana haram olur! Hep yanlışlarda dolaşırsan, doğrular seni nasıl bulur?”

“Hastalık ve bunalımlarınızı, hatta işiniz gücünüzdeki sıkıntılarınızı; okuyup dua ederek, Allah’ın izniyle geçirip düzeltiriz; fakat evinizin içini ve aile ilişkilerinizi siz isteyip uğraşmadıkça düzeltemeyiz!”

“Hayat; silgi kullanmadan resim yapmak gibi bir şeydir. (Çünkü güzel-çirkin ne çizdiysen artık silinmeyecektir!)”

“Hayat, insanın yansımasıdır. Uyurken, uyanıkken ne görmek, neyle karşılaşmak istersen onu ara, onu konuş, onu düşün, onu hisset!.. Unutma, sen neyi ararsan ona erişirsin… Neyle ve kiminle meşgul olursan onu yaşar, onu ahlâk edinirsin… Neyi ve kimi yaşarsan onunla ölür, onunla dirilirsin…” 

“Hayatını anlamlı yaşamayan, Allah ve Resulüne uygun yaşamayan kişi ölür, yok olur gider. Hayatını anlamlı yaşayıp, Allah ve Resulünü hayatına rehber tutan kişi ise, acısız, sızısız, öldüğünün farkına bile varmadan sonsuzluğa geçer, boyut değiştirir. Sevdikleri ile, en önemlisi de, hayatına mihenk taşı ettiği önderleri ile huzur, mutluluk ve refah içinde yaşamaya devam eder!..” 

“(Allah’ın iznü inayetiyle ve feraset-inayet dürbünüyle) Hepiniz Bize avuç içimiz gibisiniz. Hanginiz, neyi, niye, nasıl ve ne kadar istiyor, fark edip biliriz. Bazılarınız için, ‘İsteklerini ver Ya Rabbi’ demek beddua olur. (Çünkü istedikleri haklarında hayırlı değildir.) Kalplerinizi ve istediklerinizi temizleyin, netleştirin. Hakk için, Hakkı isteyin ki, Biz de size gönülden âmin diyelim!”

“Her halimizin karşılığı Rahman’dadır. Zira her halimizi an be an, taze taze yeniden yaratan bizzat Rahman’dır!”

“Her zaman eşinin, dostunun, dava kardeşinin seni dinlemesini, anlamasını beklersin. Anlamadığını düşünür, görür, üzülürsün. Hatta bazen karalar bağlarsın. O an kendine şunu sor: ‘Ben yanlış anlaşıldığım bu konuyu kendime izah edebiliyor muyum? Bu konuda ben kendimi anlayabiliyor muyum?’ Siz bile kendinizi anlayamamışken, bir başkasına kendinizi anlatabilmeniz mümkün müdür? Oysa kendinizi anlamayı; önce kendinizi, sonra etrafınızı dinleyerek başarırsınız. Zira her zaman konuşursanız hiçbir şey duyamazsınız!”

“Her insan sevilmeden önce anlaşılmak ister! Biz de öyle; sevilmeden önce anlaşılmak isteriz. Bizi doğru anlayın. Ne demek istediğimizi, sizden ne istediğimizi, ne için istediğimizi anlayın. Kendinizi kurtarın; kendinizi cehennem yangınından uzaklaştırın… Zira yangın çıktıktan sonra küllerine bakıp üzülmek boşunadır! (Kabil gibi) Öldürdükten sonra gömmek istemek ise şuursuz bir çabadır!..”

“Herkes kendi imtihanını yalnız vermek durumundadır! Herkesin gayesi ve gayreti ayarı ve amacı kadardır. Herkesin ayarı nisbetince de şeytan ve avanesi onlarla uğraşır, darlandırılır. Eğer işinde, gücünde, hizmet ve hedefinde, Allah’ı son çare görürsen kaybedersin. ‘Nasıl yani Hocam?’ dersen; Her halde ve her yerde Allah’ı ilk ve tek çare göreceksin! Ancak o şekilde kazanabilirsin. Sakın ‘Biz güçsüzüz, zayıfız, sayımız az, arkamızda kimse yok’ diye ümitsizliğe düşme. Unutma, görünüşte arkası ve taraftarı çok olanlar, büyük ve güçlü sanılanlar değil; her zaman Allah’ın onun yanında olduğu doğru ve cesur kişiler kazanmıştır ve hep kazanmaya devam edeceklerdir!”

“Her şeyi Liderden beklemek olmaz, her şeye Lider yorulmaz… Kendi sorumluluklarından kaçmak ve her şeyi Lidere sorup durmak yakışmaz… Bunu bilin ve gereğini yapın istedik…”

“Umarım ki; hiçbir Milli Çözümcü Kardeşim (inşaallah) Adil Düzen Devrimini görmeden vefat etmez! Tüm insanlığa huzur ve onur sağlayacak gayretlerin sevabını anlatmaya rakamlar yetmez!.. Akıllı kimse, ebedi hayat için hazırlık görendir. Hiç kimse, geçmişini ve ahiretini satın alabilecek kadar zengin değildir!”

“İnsanlara faydalı ol, kardeşlerinin ihtiyaçlarını gidermekten rahatsız olma. Biri gelip senden bir yardım istediğinde bu sana ağır gelmesin. Şöyle düşün; karşındaki kişi önce Allah’tan istemiş, Allah da ona senin adresini vermiş! Geri çevirme sakın ki, Allah da senin isteklerini geri çevirmesin…”

“İnsan kendi savaşını, kendi içinde ve nefsiyle çarpışıp kazanamazsa; dışında ve dışarıda düşmanla da kazanamaz. Sadık ümmet bu savaşı kazanırken, siz mazeretlere boğulup savaşınızı kaybedenlerden olmayın!..”

“İnsan, aldığı her bir nefeste bin kez imtihan verir, dikkat et. Sen her sabah uyanıp güne başladığında hem de her akşam yastığına başını koyduğunda ilk söz olarak şunu söyle: ‘İlahi ente maksudiy ve rızake matlubiy! Ya Rabbi, benim maksadım Sensin, aradığım da Senin rızandır!..’ Ve sakın unutma, kim neyi ararsa onu bulur! Unutma, sen neyi ararsan ona erişirsin… Neyle ve kiminle meşgul olursan onu yaşar, onu ahlâk edinirsin… Neyi ve kimi yaşarsan onunla ölür, onunla dirilirsin…”

“İnsan kendi yükünü kendisi taşır!”

“(İlgisiz ve isteksiz kişilerle konuşurken) Sanki körler mahallesinde, ayna satıyor gibiyim…”

“(Maalesef) İnsanlar (hatta güya savunanlar bile) Bizi Siyonist ve ırkçı emperyalist Yahudi’nin tanıtmak istediği gibi anlıyorlar! Milli Çözümcüler ise, Bizim gerçeğimizi örten kirleri gidermek için çırpınıyorlar!”

“Kalpleriniz Allah’ın evidir, yuvalarınızda Allah adı geçiyorsa, yuvalarınız da Allah’ın evidir. Ve eğer tam ve sağlam iman ederseniz, Allah her zaman ve her şartta evini koruyacaktır, koruyor da.”

“Kadını/erkeği ile aynı evdeki kutlu birlikteliği geçimsiz yapan, huzurlu yuvaları yıkan sevgisizliktir. Herkesin sevgisini yok eden ise ilgisizliktir…”

“Kardeşlerinize tam niyetle ve samimiyetle dualar edin. Onlar da tabii ki size dualar etsinler. Birbirinizle sevgi ve muhabbetle vakit geçirin, ikramlarda bulunun. Yalnız yaptığınız bir ibadete, bir ziyarete, bir verilirse; kardeşlerinizle yaptığınıza on yazılır. Şimdi gidin ve gerçek kardeşler olun!”

“Kendine hak olarak gördüğün hiçbir şeyi, dava kardeşine çok görme!.. Kendine, ailene ve yakın çevrene reva görmediklerini, başka kimselere reva görme!”

“Kendinle barışık ve mutlu ol, kendiyle mutlu olan kişinin hiç kimseyle derdi olmaz!..”

“Kendini güvenden ve Allah’ın himayesinden uzak hisseden kalpler; imanı yetersiz ve karaktersiz insanların eseridir!” 

“Kendini ve etrafındakileri tanımaya ve anlamaya çalış: Karşındaki her şeye gülüyorsa; yalnızlık hissi yaşıyor demektir. Çok uyuyorsa; fazlasıyla üzgün demektir. Çok az ve hızlı konuşuyorsa; konuştuğu konuda bir sırrı var demektir. Başına ne geliyorsa gelsin asla ağlayamıyorsa; kendini yalnız ve güçsüz hissediyor demektir. Anormal derecede yemek yiyorsa; çok gergin demektir. Ağlamaması gerektiği yerde bile ağlıyorsa; masum, yumuşak kalpli demektir. Saçma ve basit şeylere dahi kızıyorsa; sevgiye ve ilgiye ihtiyaç duyuyor demektir. Anlamaya çalışın ve yara olarak değil, yâr olarak yaklaşın. Zira sizi Yaratan size hep yâr olarak yaklaşmıştır. Kısacık kulluklarınıza bâki cennet va’ad etmiş! Ya Rabbi, bu nasıl rahmet!”

“Kim Bizi dilerse onunla oluruz, kim Bizi geçiştirirse Biz de onu geçiştiririz!”

“Kimin imanı artar veya azalırsa, belası da artar veya azalır. O halde insanın başına gelen belalar; her zaman Allah’ın imanını artırması ve sevap kazanması için olmayabilir. Belki de imanı azaldığı, imanı yara aldığı için başına gelenler bir manevi uyarı cinsindendir!” 

“Kişiye hayatındakilerin kimi cezadır, kimi beladır, kimi imtihandır, ama kimi de armağandır.”

“(İslam’ın, davanın ve vicdanın emrindeki) Lidere ‘Ne, neden, nasıl, ne zaman?’ diye sorulmaz! Lidere; ‘fakat-ama’ diyenler iflah olmaz!”

“Mü’min odur ki, asla (ilmine ve ameline güvenip) kendinden ve geleceğinden emin olmaz, hep korku ve ümit arasında yaşar. Evet bundan (yani yanlışa kayıp, Allah’ın kahrına uğramaktan) aslaa emin olunmaz!”

“Mü’min, imanını muhafaza ettiği sürece her halükârda kazançlıdır. Mutlu, huzurlu, sağlıklı ise; şükrederek kazanır. Mutsuz, huzursuz, sağlıksız ise; sabrederek kazanır. Üzerindeki olumsuzlukları gidermeye uğraşır. Tüm bunları yaparken diline pelesenk olacak, kalbine vuracak, beynine çakılacak da bir duamız vardı. Neydi bu dua? “HASBİYALLAH TEVEKKELTÜ ALALLAH!” Bitti! İman et, tevekkül et, dosdoğru yolda, dosdoğru insanlarla, dosdoğru ol ve kurtul!..”

“(Bir insanda) Niyetle hareket eşit olmazsa, dil boşa döner. (Çünkü kuru lafa değil, davası ve sevdası uğrundaki fedakârlığa bakılacaktır!) Muhafaza edilmeyen ve sürekli takviye edilip beslenmeyen iman ışığı tez söner! Niyetini istikametini Allah’a bağlayanın maddi manevi yolları açılır! Önce Hakkı öğren, sonra hakikati, daha sonra haklıyı tanı ve yalnız bırakma… Haklı çıkmaktan ziyade, Hak’la olmaya gayret et. Senin hakkın da ancak o zaman verilecektir, unutma… Ekibine ve sevdiklerine yük olma, aksine sen sevdiklerinin yükünü al. Allah’ın davasını kendine yük bilme, Allah’ın davasını yüklen ve bunun sıkıntı ve zorluklarını bir şeref bil!.. Din ve dava uğrunda başına gelebilecek dert ve sıkıntıları gözünde büyütme. Sen faniyken dertlerin bâki mi sanırsın? Unutma; hüzünsüz neşe, darlıksız bolluk, hüzünsüz saadet olmayacaktır!”

“Salih ve halis bir rüyanın gereğini yapmak sünnettir, ve bu bir itikat ve itimat meselesidir.”

“Seni hizmete ve hürmete götürmeyen sevgi, cennete nasıl götürecektir? Görüp tanıdığın ve birlikte yaşadığın kullarına şefkat ve merhamet etmezken, görmediğin Allah’ı sevmek iddian ne kadar geçerlidir?! Sıkıntı ve sarsıntılardan uzaklaşmak kolay olanıdır, zor ve güzel olan, bulunduğun yerde kalıp orayı düzeltmeye ve güzelleştirmeye çalışmaktır, öyle değil mi? “Sınanmadığın bir acı üzerine konuşma! Çünkü tatmayanın anlaması imkânsızdır… Karşındaki kişi seni, ancak canı aynı yerden yanınca anlayacaktır.”

“Saygı ve hürmet; söylenen şeyleri emir telakki edip hemen, sorgusuz sualsiz, geciktirmeden ve baştan savmadan yapmaktır.”

“Size öğreteceğimi en az yüz kere (ve anlamını düşünerek) söylerseniz günahlarınız denizlerin köpükleri kadar bile olsa; vallahi af olunur, SÜBHANALLAHİ VE Bİ HAMDİHİ… (Yani Yüce Allah her türlü kusurdan münezzehtir ve bana düşen her an O’na muhtaç bir kul olarak daima O’na şükredip övmektir.)”

“Sevdiğiniz kişilerin, sevdiğiniz şeylerin ve sevdiğiniz davanızın (haklı hareket ve hizmetin) değerini bilin. Neyin değerini bilmezseniz, onun yokluğu ile sınanırsınız! Sağlığının değerini bilmeyen, hastalıkla terbiye edilir. Sevilmenin değerini bilmeyen, yalnızlıkla terbiye edilir. Hayatını anlamlı yaşamayan, ölümle terbiye edilir.”

“Sizin yaptığınız, yediğiniz, içtiğiniz, konuştuğunuz, yapmamanız gerekirken yaptığınız veya yapmanız gerekirken yapmadığınız her şey, direkt Bizi rahatsız edip yaralıyor. Bizim yara alıp acı çekmememiz ise yine sizin elinizdedir.”

“Sizden birinizin bir dava kardeşini hiçbir beklentisi olmadan ziyaret etmesi, onu memnun etmesi, aynen Bizi ziyaret edip Bizi memnun edip; kalbimizi, yüzümüzü güldürmesi gibidir. Sizden biriniz hiçbir menfaati olmadığı halde bir kardeşini, yalnızca kardeşi bildiği, Allah için sevdiği için ziyaret ederse, ziyaret kararı aldığı andan ziyaretini yapıp evine dönene kadar cennet bahçelerindedir. O cennetin kokusunu alan (ve hayatı boyunca bunun gereğini yapan) kimse de cehennem kokusunu asla almayacaktır!

“Siz (tembel ve gafil davranıp) sadece canınız istediğinde gayret ve dua edip isterseniz, Allah da canı istediğinde size döner ve istediği kadarını verir! Yok eğer; siz her an dirayetle rahmet kapılarını vurur O’ndan isterseniz, Allah da her an o kapıyı açar ve istediğinizi, istediğiniz kadar verir!”

“Şimdi her zamankinden daha çok (Meal-i Kerim ve Milli Çözüm) okuyup düşünmek, daha çok öğrenmek, daha çok dua etmek zamanıdır. Çünkü bugün kazandığınız 10 kıymetinde ise, yarın fetihten sonra kazanacağınız sadece 1 değerinde olacak. Haydi, çalışıp ceplerinizi doldurun!”

“Tahiyyat duasını da (şuurla ve huzurla) oku ki, istediklerin kabul edilsin ve bereket verilsin!”

“Unutma ki herkesin imtihanı kendine ağırdır! Herkes, kusurlarıyla, hatalarıyla kendi imtihanını vermeye devam ediyor. Ama ders çıkararak, ama her hatasında öğrenip olgunlaşarak… Siz eşiniz, çocuklarınız ve dava kardeşlerinizle iyi geçinmeye çalışın. İyi geçinmek, kişilerin kusursuz olmasıyla değil, birbirlerinin kusurlarını hoş görmesiyle olur!.. Kardeşliğinizi bozarak, nefsi heves ve hedeflere kapılarak imtihanınızı kaybetmeyin, davadaki şerefli ve değerli yerinizi yitirmeyin. Unutmayın, yerini yitiren yeniden yerleşemez!.. Çünkü ayağı yükseklerden uçurumlara kayan, bir daha zirveye yürüyemez!..”

“(Gaflet uykusuna dalanlar değil, Milli Çözüm sayesinde) Uyanık olanlar sorumludur!”

“Unutma, insan kendi tercihleri ile kaderini imzalar, hür iradesiyle karar verip mühürler! Öyle ise sen kaderini değil, kendini ve gayretini suçlayıver!.. Bu yıkıcı ve can yakıcı deprem sonrası, yetkililerin yaptığı gibi; Yanlış kararlarınızın ve tedbirsiz davranışlarınızın sonucunu ve suçunu kadere yüklemeyin! Tedbirle kadere, kaderle tevekküle sarılıp sahiplenin!”

“Ya Rabbi; ince ince işlenen kaderimi hayra eriştir… Çünkü her şey Senin elindedir… Ya Rabbi; ben yanlış isem gönlüme doğruyu düşür… Kardeşlerim yanlışta iseler, onların gönlüne doğruyu düşür… Ama ne olursun, bizi birbirimize düşürme!.. Ya Rabbi; hiçbir gönlün kırılma sebebi etme beni!.. “Ya Rabbi; ben ne aradıysam Sende buldum. Sen de (bir kulunda) ne ararsan onları bende bulundur… Ya Rabbi; varlıklarına ve yakınlıklarına alıştırdığın, kalplerini birbirine ısındırdığın insanların yokluğunu birbirlerine gösterme!..” (Âmin)”

“Yolda durup size her havlayan köpeğe taş atarsanız, hedefinize çok zor ulaşırsınız…”

“Sen ‘Yapabilirim Allah’ın izniyle’ dediğin ve azimle gayene kilitlendiğin an, yüz milyarlarca sinir hücren senin için hedefe odaklanmaya başlayacaktır. Hedefin Allah’ın rızasına ulaşmak olursa, Allah senin kayığını rızasına doğru sürükleyecek rüzgârlar yaratacaktır.”

“Kendisi cehennem ateşine ve cehennem ateşinin de kendisine haram olan kişi kimdir biliyor musun? Tüm canlılara karşı, cana yakın olandır! Tüm yaratılmışlara karşı yumuşak huylu davranandır! Elinin uzandığı, uzanmadığı tüm kardeşlerinin işlerini kolaylaştıran ve dertlerine ortak olan insandır! Tüm bunları yaparken yorulacaksın, yıpranacaksın elbette. Eğer Allah rızası için yorulmamışsan, kazandıkların toz bulutundan daha değersiz olur!.. Arada bir insanın kendine sorması gerekir; benim kalbim yorgun, beynim yorgun, doğru; peki kalp ve beynim hangi yolda yoruluyor diye?”

“Unutma, seni ne veya neresi dünyaya çekiyorsa, sana Allah’ı unutturuyorsa, orası senin için bir tuzaktır! Allah’a ve Allah’ın rızasına koşarken secdesiz kalma! Ah bilseniz; bir secdede sayılamaz derecede, kaç bin reçete, kaç yüz terapi vardır. O zaman, maddi-manevi rahatsızlıklarınızın sebebi secdesizliktir veya secde ettiğiniz makamı tanımamaktır!”

“Sen, ölüm ensesinde olan bir insansın. Keşfetmen gereken nice sırlar var. Bu sırları anlaman, idrak etmen için de yüzyıllar gerekir hatta… Ama bak, duymuş, anlamış, idrak etmeye koşmuşsun yanıma!”

“Herkes ahirete, dünyada sevdiği insanlarla uyanacaklardır. Herkes dünyada uyurken ve uyanıkken beraber olmak istediği kişi ile ahirette sonsuzluğa ulaşacaklardır. Bak, hayatınızın her aşamasında Bizimle olmak istediniz, bir kelimemiz, dünya ile ilgili görüş ve kararınızı değiştirdi. Demek ki bir kelime kararınızı, bir duygu hayatınızı, bir insan sizi olumlu veya olumsuz anlamda değiştirebilir. O halde, fikirlerini önemsediğiniz insanlara dikkat edin.”

“Yatağına girdiğinde şöyle dua et; ‘Ya Rabbi, Senin isminle yatağıma uzandım, yine Senin isminle yatağımdan kalkmayı umuyorum. Eğer uykumda canımı alacaksan, bana merhamet edip beni bağışla! Şayet hayatta bırakacaksan, beni salih kulların arasına kat, onları koruduğun şeylerle beni de fenalıklardan koru.’ Sonra uyuyuncaya kadar dua etmeye devam et: ‘Ya Rabbi, benim için yazılmamış nefsi ve dünyevi şeyleri düşlemekten beni koru!’ Her an dilinde Allah’ı anacak bir kelimen, bir sebebin olsun.”

“İbrahim’i ateşin ortasından kurtaran, Yusuf’u kuyudan alıp Mısır’a sultan yapan, İsmail’e bıçağı haram kılan, Bilal’in göğsünden taşı alan bir Rabbin var senin!.. Asla korkma, ümitsiz olma! Allah sana yâr ise, sana dünyayı kim dar edebilir?”

“Bunca emeğe ve duaya rağmen gitmişse giden, dine de, davana da sana da yüktür, kayıp değil!.. At gitsin! Ne demeye çalışıyorum? Sana bile bile arkasını dönenin ve davana nankörlük edenin yüzüne bakmaya çalışma!”

“Önce kendinin, sonra etrafındakilerin hislerinin ve duygularının gerçek olmasına dikkat et. Hislerin, duyguların gerçek değilse bahaneler üretir durursun. Ve cihat ibadeti bahane kaldırmaz. Allah bahane gösterip duran insanı sevmez ve sahip çıkmaz! Sende, karşındaki, etrafındaki herkeste gördüğüm bu telaş… Koşa koşa yaşadığınız bu telaş nedir? Bu telaş, bir faninin ölümü unutmasının hikâyesidir! ‘Her şeye sahip olayım’ diye koşturup duruyorsunuz! Oysa yapmanız gereken; bir şeye sahip olmak için değil, layık olmak için uğraşmaktır!”

“Ya Rabbi, zorlu kapılar da Senin, kalbim de Senindir. Bana bu kapıları kolay açılan kapılar kıl, açıldığında da karşıma çıkacak olan şeylerin imtihanımı zorlaştırmayacak şeyler olmasını sağla!”

“Olumlu insanlar sizin ömrünüzü uzatır, ömrünüze keyif verir. Olumsuz insanlar bir fare gibi umudunu ve hayatını kemirir! Onların her çözüm için bir sorunları ve her sorumlulukları için bir bahane uydurmaları vardır. Maalesef bazılarınız doğru zamanda gelen yanlış kişilere o kadar çok çaba sarf ediyorsunuz ki, yanlış zamanda gelen doğru kişilere verecek vaktiniz ve sabrınız kalmıyor! Böyle olunca dünyada da, ahirette de üzülen siz oluyorsunuz!.. Önce yanlış kişilere, sonra şeytana nefesinizi harcayıp duruyorsunuz!”

“Şeytanı madara etmek, ağzının payını vermek elinizdedir. Bunun için Meal-i Kerim’i okumak, anlamak ve yaşamak çok önemlidir. Hangi ayeti nerede, nasıl uygulayacağınızı iyi bilmeniz gerekir.”

“Unutmayın, paranız varsa pazardan, imanınız varsa da mezardan korkmanız yersizdir! İman da ancak öğrenmekle perçinleşir. Ammaa bazılarınız öylesine pazara dalmış ki, mezar umurunda değil. Böyle olan bazı kardeşlerinize bakınca şöyle dua ediyorum: ‘Ya Rabbi, bunlara o kadar çok para ver ki, sonunda asıl ihtiyaçlarının o olmadığını anlayabilsinler!’ Korkuyorum; bir gün uyanacaksınız, yapmanız gerekirken yapmadığınız şeyler için artık zamanınızın kalmadığını fark edip pişmanlık duyacaksınız!”

“Zeki ve yüksek gayeli bir insan olmanın sıkıntılı tarafı; salak ve asalak insanlar tarafından deli sanılmaktır! Oysa dâhiler, her zaman deli damgası yemiş insanlardır! Dâhiler sadece düşünmez, düşünmek üzerine de düşünürler! Düşünen, irdeleyen, hayal eden, çaba sarf eden insanlara, tüm dünyanın gidişatını değiştirebilecek fırsatlar doğacaktır. Hayallerinizin büyüklüğünü görünce size ‘deli’ gözüyle bakacaklardır. Ama sakın size ‘deli’ diyenlere aldırmayın, Einstein’a da ‘deli’ demişlerdi, adam atomu parçalayıp ellerine verdi! Kaldı ki Biz sizden atomu parçalayacak küçük başarılar istemiyoruz, ya ne istiyoruz? Biz sizden yaşanabilir, yepyeni bir dünyayı kurma hayalini ve bu hayali gerçekleştirme gayretini istiyoruz, bu kadar basit!”

“Nasip, ihtimallerin en büyüğü ve en sağlamıdır! Aman ha, ‘nasip’ derken sesin; sanki inanmaz bir şekilde, bezgin ve cılız çıkmasın. Kardeş, bilirsin ki, her gözünü kapatan uyur sayılmaz, her ölen, her veda eden de gitmiş, kaybolmuş sayılmaz. Geciken her hadise Allah katında güzelleşiyordur, buna inan. Yarın çok güzel olacak, inan! Nasıl olacak deme! Gör bak nasıl olacak? Bekle bak neler olacak! Ya Rabbi, bizler mükerrem ve muhterem olmaya müsait yaratılmış Beni Âdemiz… Her Âdem de kendi içinde bir âlemdir. Ve Sen âlemlerin Rabbisin! Âlemlerin Rabbine sonsuz şükran, Habibine ise selam olsun!”

“Siz, kim olursa olsun, el âlemin görüşünü almaya ve gönlünü kazanmaya niye uğraşıyorsunuz? (Yani; Siz Kur’anî ölçülerle, Rabbın rızasını aramakla meşgul olunuz! “Eleysellahü bi kâfin abdehû – Allah kuluna kâfi değil midir? (Zavallılar) Sizi O’ndan başkasıyla korkutuyorlar!” (Zümer: 36) Mevla’nıza güvenip dik durunuz!..) Emin ve müsterih olun ki; bugün karşı gelseler de, Biz herkese finali hazmettireceğiz (teslime ve itaate hazır hale getireceğiz), Allah’ın izniyle!”

Allah’ın Mektubu: Kur’an-ı Kerim ve Meal-i Kerim’dir.

“Şöyle düşünün, çok sevdiğiniz çocuğunuzu alıp kaçırmışlar. Sana geliyorlar, diyorlar ki: ‘Al sana bir mektup. Bu mektupta çocuğunu bizim kaçırdığımız ve onu falanca yerde tuttuğumuz yazılı. İşte bu adres ise hapis tuttuğumuz adrestir. Bu da navigasyondaki yol tarifidir. Ayrıca; orada müdahale etmen gereken kaç kişi var? Hangi silahlara sahipler? Sen hangi yollarla onlara üstün gelirsin? Evladını nasıl kurtarabilirsin? Hepsi burada yazılıdır. Fakat bir sorun var, mektup farklı bir dilde yazılı!’ dese ne yaparsın? ‘Evladımı kurtarmak isterim, fakat bu mektup farklı bir dilde yazılmış. Ne yapayım, acımı içime gömer, bu mektubu da en güzel çerçevelerle süsleyip evimin bir köşesine koyar saklarım’ mı dersin? Veya ‘Anlamasam da bu mektubu defaatle okur okur ağlarım, bari acım hafifler’ mi dersin? Yoksa aklı başında ve vicdan sahibi her insan gibi, o mektubu kendi diline çevirtir, sonra okur ve o adrese gider çocuğunu kurtarır mısın? İşte bunun gibi o kutlu ve kurtarıcı İlahi mektup Kur’an-ı Kerim ve Meal-i Şerif’tir. Kendini ve en sevdiklerini kurtarma çaresi ve sonsuz huzur reçetesi olarak devamlı ve dikkatle okuman gerekir!”

https://www.millicozum.com/mc/kasim-2021/aziz-erbakan-hocamizin-mana-alemindeki-veciz-ogutleri

BENZER İÇERİKLER

Size daha iyi hizmet sunabilmek için çerezleri kullanıyoruz. KABUL ET Detaylı Bilgi