Anasayfa » AKP’NİN MANEVİ TAHRİPÇİLİĞİ VE MASONLARLA İLİŞKİLERİ

AKP’NİN MANEVİ TAHRİPÇİLİĞİ VE MASONLARLA İLİŞKİLERİ

Yazar: yonetici
0 Yorum 271 Görüntüleyen

AKP’NİN MANEVİ TAHRİPÇİLİĞİ VE MASONLARLA İLİŞKİLERİ

 

Başbakan Erdoğan’ın 28 Şubatçılara kıyağı..!

Refah Partisi’ni iktidara getiren 24 Aralık 1995 seçimleri öncesinde, grup başkanvekili olan Şevket Kazan’a bir aracı mesaj ulaştırır. Dönemin Kara Kuvvetleri Eğitim (daha sonra EDOK) Komutanı Korgeneral İzzettin İyigün’lerin başı dardadır. İyigün Paşa’nın oğlunun İstanbul’da kurduğu işlerden dolayı oldukça sıkıntılı durumları vardır. Sıkıntılarında çözümü için tek adres o zaman İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olan Tayyip Erdoğan’dır. Şevket Kazan görüşme talebini kabul edip İzzettin İyigün’ün sıkıntılarını dinledikten sonra Tayyip Erdoğan’ı telefonla Ankara’ya çağırır (Tabi bütün bunları yaparken asla Erbakan Hoca’ya danışmamış ve haberdar kılmamıştır. M.Ç.). Ankara’ya gittiğinde, lütfedip Erbakan Hocayı karşılamaya bile tenezzül buyurmayan Recep T. Erdoğan, Şevket Ağabeyini kırmayarak koşup Ankara’ya gelir ve İyigün Paşa ile görüşüp İstanbul’a dönüşünde de söz konusu sıkıntıları çözüverir. Refah Partisi yönetiminde bu diyalog “askere Refah Partisi’ni anlatabilmek” adına aradığı köprü için “iyi fırsat” olarak değerlendirilir (Daha doğrusu Şevket Kazan gizli ve kirli ilişkilerine böyle bir uyduruk yorum getirir).

Derken seçimler yapılır. Refah Partisi, DYP ile Hükümeti kurmayı başarır. 28 Şubat sürecine girildiğinde bir sabah herkes gibi Erbakan ve kurmayları da Sincan’da tankların yürütüldüğünü ve komutu verenin İzzettin İyigün Paşa olduğunu duyunca şaşırır. Ama bu şaşkınlık sade vatandaşın şaşkınlığından farklıdır. Erbakan ve kurmayları önce “tankları yürüten İyigün Paşa mı değil mi” sorusuna cevap aramış ve maalesef haberler doğru çıkmıştır. İzzetin İyigün kendisine ulaşabilen Refahlı Bakanlara tek kelime konuşmamaktadır. Düşünülür taşınılır Tayyip Erdoğan’ın devreye sokulması kararına varılır. Ama Erbakan asıl şoku burada yaşayacaktır. 28 Şubat sürecinde kapalı kapılar ardında hocasına sert eleştiriler yapan Tayyip Erdoğan, İzzetin İyigün ile görüşmeye yanaşmamıştır.[1] Yani Şevket Ağabeyinin çağrısı üzerine koşup Ankara’ya gelen ve İzzettin İyigün Paşa’nın sorununu seve seve halleden Recep Erdoğan, Erbakan Hoca’nın ricasını takmamış ve hatırını kırmıştır. Ve zaten aynı Şevket Kazan, bütün bunlara rağmen, daha sonra emekli olan İzzettin İyigün’ü Erbakan’dan habersiz İzmit’ten, hem de kazanacak yerden FP Milletvekili adayı gösterme sözü verecek, durumun farkeden Hoca, “çok istiyorsa, Kilis’ten aday olmasını önerecek” ama İzzettin iyigün’ün, Kilis’in DP adayı eski GKB Doğan Güreş’in oylarını bölmek istemediği anlaşılınca Erbakan Hoca: “Ya öylemi, anlaşılan Çerkez’ler birbirine zarar vermek istemiyor!” diyerek, Onun da, Şevket Kazanın da asıl mahiyet ve niyetini açığa vurmuşlardır.

Şimdi asıl şu sorulmalıdır:

Şevket Kazan’ın bir telefonuyla koşup Ankara’ya gelen ve İzzettin İyigün’le görüşüp sorunlarını halleden Recep T. Erdoğan, Erbakan Hoca’nın davanın selameti için yaptığı teklife niçin kulak asmamıştır?

Biz Milli Çözüm olarak bunun yanıtını zaten çoktandır biliyoruz. Çünkü Şevket Kazan da, Oğuzhan da, Recep T. Erdoğan da, Erbakan’a karşı aynı saftadır.

Gültekin Avcı’nın samimiyet testi!

Açtığı yaralar hâlâ şifa bulmamış 28 Şubat müdahalesini, sembolik bir soruşturma ve yargılamaya tabi tutmak, demokratik samimiyet ve inandırıcılığı bozar. Ergenekon’a ve cuntacılara moral ve motivasyon sağlar. Antidemokratik protokol kuralları hâlâ işliyor. İl ve ilçelerde garnizon komutanı seçilmiş belediye başkanlarının ve cumhuriyet başsavcılarının önünde yer alıyor. TSK’da eşi başörtülü olanlar, AK Partili yakını olanlar, İslami cemaatlere muhabbeti olduğu saptananlar, AK Partili belediyelerde eşleri çalışanlar halen “sakıncalı personel” olarak görülüyor. Çocukları FEM dershanelerine gidenler takip altında tutuluyor. TSK’da rütbeli personel hâlâ Zaman, Yeni Akit, Taraf gibi gazeteleri okuyamıyor. Ama Cumhuriyet, Sözcü veya Hürriyet okuyorsanız sorun olmuyor. Medyanın tüm renkleri, kışlada eşit fırsata sahip değilse, askeri vesayetin bittiğini kimse iddia edemez. Demokrasinin yerleştiğini de söyleyemez. YAŞ’ta ihraçların önü alınmış olsa da, subayların liyakate göre terfi edemediğini, halen korunan ve kollanan dışlayıcı tekçi bir ideolojik çizginin olduğunu, bu çizgi dışında olduğu değerlendirilenlerin yükselemediğini biliyoruz.

 

..

 

MAKALENİN TAMAMI İÇİN TIKLAYINIZ…

BENZER İÇERİKLER

Size daha iyi hizmet sunabilmek için çerezleri kullanıyoruz. KABUL ET Detaylı Bilgi