Anasayfa » ATATÜRK, ERBAKAN VE FETULLAH GÜLEN

ATATÜRK, ERBAKAN VE FETULLAH GÜLEN

Yazar: yonetici
0 Yorum 210 Görüntüleyen

ATATÜRK, ERBAKAN VE FETULLAH GÜLEN

 

Kur’an’da sıkça vurgulanan, onları tanımamız ve sakınmamız emrolunan MÜNAFIK karakterinin hafife alınması ve derin tahribatlarına karşı tedbirsiz davranılması büyük bir gaflet ve talihsizliktir. Münafık deyince sadece ameli münafıklığı anlatan “konuşunca sözüne yalan katan, verdiği sözde durmayan ve emanete hıyanete kalkışan” sıfatları hatırlanırken, maalesef (Bakara: 8-16 – Nisa: 60-61) ayetlerinde belirtildiği gibi riyakârlık ve sahtekârlık yapıp samimi Müslüman rolü oynamaları, ikide bir inandıklarını ve dine bağlılıklarını açığa vurmalarına rağmen, Kur’an ahkâmına dayalı bir adalet Nizamına şiddetle karşı çıkıp Tağuti-Batıl sistemler içinde İslamcılık oynamayı tercih edip savunmaları, ama gerçek İslami şahsiyet ve hareketlerin içine sızıp onları dejenere etme ve etkisizleştirme çabaları ve tahribatları maalesef pek gündeme getirilmemiştir.

Gerek, Fetullah Gülen’in palazlanıp parlatılması, gerek Recep T. Erdoğan’ın Milli Görüş içerisinde reklamının yapılıp öne çıkarılması girişimlerine ve bunların şüpheli yönlerine 1977 yılından itibaren (tam 38 senedir) nasıl ısrarla dikkat çektiğimize ta o tarihlerde yazdığımız onlarca kitabımız, yüzlerce yazımız ve binlerce arkadaşımız şahittir. Bugün Cemaatin kiralık kalemleri de, AKP iktidarının yalaka taifesi de bu eserlerimizden istifade edip birbirinin üzerine gitmelerine rağmen, bizden ve belgelerimizden hiç bahsedilmemektedir; Çünkü her iki tarafın da dizgininin dış güçlerin elinde olduğu gerçeğinin ortaya çıkmasından elbette ürkülmektedir. (Not: Yıllar önce yazdığımız ve pek büyük tepkilere ve tertiplere maruz kalıp o yüzden tutuklandığımız “Türkiye’de Nifak Hareketleri” ve “Küresel Fesatçılık ve Fetullahçılık” kitaplarımıza müracaat edilebilir.)

Ama “Korkunun ecele faydası olduğu hiç görülmemiştir!” Doğal ve sosyal şartların tıkanması ve zorlamasıyla Bölgesel ve hatta Küresel bir operasyonla, Milli ve tarihi bir restorasyon (asli temeller üzerinde yeniden onarım ve yapılanma) kesindir ve artık gerçekleşmesi pek uzun sürmeyecektir.

Milli Görüş ve Milli Çözüm, yeni bir “Milli Restorasyon” sürecidir; çünkü “Aslına Sadık Kalarak Yeniden Yapılanma” mutlaka gereklidir.

Hak ile Batılın birbirine karşı üstünlük kavgasının süreci, iyilerle kötülerin çekişmesi, Rahmani güçlerle şeytani güçlerin hesaplaşma serüveni ve kısaca farklı medeniyetlerin hâkimiyet mücadelesi insanlık tarihi boyunca devam ede gelmektedir. “İşte Biz, O (galibiyet ve hâkimiyet) günlerini (hayra veya haksızlığa taraf) insanlar arasında (nöbetleşe sıra ile) devrettirip-döndürüp dururuz.” (Al-i İmran: 104) ayeti de bu gerçeği haber vermektedir. Bu sürekli evrim ve değişim; sadece farklı medeniyetler, rakip ve güçlü ülkeler arasında değil, köklü devletlerin bizatihi iç kurum ve oluşumlarında da kendini göstermekte, hükümetler, sistemler ve rejimler değiştiği halde, “milli derin devlet” diyebileceğimiz ve büyük devletlerin “gen”leri olarak tarif edebileceğimiz bir “çekirdek öz”, gelişen ve değişen yeni şartlara ve standartlara uygun, yeni filizler, fikirler ve şekiller üretebilmektedir.

Bu tarihi ve tabii gerçeğe dayanarak diyoruz ki; Atatürk ve Türkiye Cumhuriyeti, Osmanlı Devletinin ve Türk-İslam Medeniyetinin, çağdaş ihtiyaçlara ve şartlara uygun “aşı”larla gelişmiş ve gençleşmiş yeni bir filizi ve meyvesidir!..

Bu tarihi serüven kesintisiz olarak sürmekte ve her yeni durumlar ve kritik sorunlar karşısındaki tıkanma ve bozulmayı yeni bir restorasyon hamlesi izlemektedir. Jeopolitiğin tarihsel gerçeği ve cilvesi olarak, yaşadığımız coğrafya: göçler ve savaşlarla işleyen ve çöken bir düzene sahiptir. Dinler ve kültürler, bu doğal ve sosyal düzenin prizmalarına yansıyan yüzleriyle mayalanıp yerlerini alabilmektedir.

 

..

 

MAKALENİN TAMAMI İÇİN TIKLAYINIZ…

BENZER İÇERİKLER

Size daha iyi hizmet sunabilmek için çerezleri kullanıyoruz. KABUL ET Detaylı Bilgi