Anasayfa » Zeki Müren Muhalefeti ve SEFALET SİYASETİ

Zeki Müren Muhalefeti ve SEFALET SİYASETİ

Yazar: yonetici
0 Yorum 209 Görüntüleyen


ERBAKAN: ”Zeki Müren tarzı muhalefetle itimat ve itibar sağlanmaz iktidarda olunmaz.”

 

Zeki Müren Muhalefeti ve SEFALET SİYASETİ

 

Zeki Müren tarzı muhalefetle halk nezdinde itimat ve itibar sağlanmaz ve iktidar olunmazdı!

Katıldığı bir toplantıda Milli Görüşçülerden ve özellikle parti yetkililerinden daha yoğun ve etkin çalışmalarını isteyen Erbakan Hocamız; “Zeki Müren’in yaptığı gibi el bombasını ‘kahrol düşman’ diye gevşek ve sünepe bir tarzda atarsan, el bombası ayağının dibinde patlar. Bu gidişle Saadet’i iktidara getiremeyiz” diye uyarmıştı.

Rahmetli Necmettin Erbakan, Saadet Partililerin daha çok çalışmasını isterken, çarpıcı bir teşbihle “Zeki Müren” göndermesi yapmıştı. Müren’in bir filmde el bombasını, “Kahrol düşman, al sana bomba” diyerek atmasını örnek gösteren Erbakan, “Herkesin çok çalışması lazım. Zeki Müren’in askerde yaptığı gibi ‘kahrol düşman’ diye atarsan el bombası ayağının dibinde patlar. Bu muhalefet ve siyaset anlayışıyla Saadet’i iktidara getiremeyiz” buyurmuşlardı. Bazı parti yöneticilerinin ve Genel Merkez Yetkililerin de katıldığı toplantıda Erbakan, oyların artırılmasına yönelik talimatlarını sıralamıştı. “Şimdi Ben size ‘filanca mahalle temsilcilerini toplayın’ desem yarısını zor toplarsınız. Toplantılarınızı düzenli yapın. Aidatlarınızı alın. Gazetemiz için (Milli Gazete) abone yapın. En çok neye yüreğim yanıyor biliyor musunuz? Koca profesör, aklı başında adam, inançlı da; ama ‘AKP’ye oy veriyorum’ deyince hayretler içinde kalıyor ve üzülüyorum. O zaman adama kızmıyorum, kendimize kızıyorum.”

Erbakan, partiye oy vermeyenlere de şöyle kızmıştı: “Saadet yoksa kendinizi bulamazsınız. Bana bak yahu, sen Müslüman mısın? Evet, öyle ise nerede arıyorsun saadeti? Deli misin sen be? Akıl sahibi insan Saadet’ten başkasının peşinden gitmez. Önce seni ıslah etmek lazım ey sakallı Hüsnü! Bu sakallı Hüsnü, Halk Partisi gelmesin diye AKP’ye oy verdiğini söylüyor. Hayır, aslında oğluna İstanbul Belediyesi iş verdi onun için yapıyor bunu. Seni dünyacı seni. En çok gücüme giden nedir biliyor musunuz? Türkiye’yi İsrail’e vilayet yapacaklar. Biz bu kadar açık durumu bu millete 40 senedir nasıl anlatamıyoruz? Bir öğrenci hocasının sorularını yapamıyormuş. Sürekli çalışmadığım yerden çıktı diyormuş. Hocanın sözü ise ‘evladım ıspanaktan yağ çıkmaz’ oluyormuş… Ben de size ne diyorum, bu AKP’den yağ çıkmaz!. ‘Hoca iki partiyi birden idare ediyorsun’ diyorlar bana. ‘AKP’yi siz kurdurdunuz. Belli olmaması için bize söylemiyorsunuz’ diyorlar. Beni bunların günahına ve tahribatına ortak etmek istiyorlar!..”[1]

12 Mart 2016 tarihli Elazığ Yeni Ufuk Gazetesi’nin Erbakan Vakfı’nın Programıyla ilgili haberi kimlerin nasırına basmıştı?

(Sağlığında Hoca’ya hıyanet edip ayrılarak HAS Partiye katılan ardından hiç utanmadan en ağır ithamlarla saldırdıkları AKP’ye kiralanan) Sn. Mücahit Yanılmaz da Erbakan’ı anlamış!

Erbakan Vakfı tarafından düzenlenen Erbakan’ı Anma ve Anlama etkinliğine Erbakan’ı gerçek anlamda anlayanlar, onun davasına sahip çıkanlar katılmazken; Onu sağlığında arkadan bıçaklayanların ve yarı yolda bırakanların katılması dikkat çekmişti. Katılmakla da yetinmemişler, yarı yolda koydukları Zata methiyeler dizmişlerdi… Etkinliğin ardından Milli Görüşçüler, başta Belediye Başkanı olmak üzere Milli Görüş davasına ihanet edenlere; “Jeton yeni mi düştü, Erbakan’ı yeni mi anlıyorsunuz?” diyerek tepki göstermişlerdi. Elazığ Kültürparkta gerçekleştirilen etkinliğe Erbakan Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi Mehmet Altınöz, Erbakan Vakfı Elazığ Şube Başkanı Haluk Arslan, Elazığ Belediye Başkanı Mücahit Yanılmaz, AKP Milletvekili Ömer Serdar ve Erbakan gönüllüleri iştirak etmişlerdi… Elazığ Belediye Başkanı Mücahit Yanılmaz konuşmasında kendisini Erbakan’a benzeterek, kendisinin de Makine Mühendisi olduğunu ifade etmişti. Yanılmaz konuşmasını Erbakan’ın “Hayat iman ve cihattır; imansız cihat, cihatsız iman olmaz” sözleriyle bitirirken salonda Milli Görüşçülerin bıyık altından gülmeleri dikkat çekmişti. Sağlığında Erbakan’ın yolunu kesenlerin Erbakan’ı Anma ve Anlama etkinliğinde Milli Görüşçülerden daha çok Milli Görüşçü gibi davranmaları pişkinliğin bu kadarına da pes dedirtmişti.”

Değerli ve dengeli gazeteci Nafiz Koca kardeşimizin bu ferasetli tespitlerini, bu cesaretli ve isabetli tenkitlerini içeren Yeni Ufuk Gazetesindeki habere Facebook’tan yazdıklarıyla karşı çıkan Erbakan Vakfı Gençlik Kollarından iki kardeş AKP’lilere şu övgüleri yağdırmışlardı:

“Ve ben buradan tekrar çekemeyenlere inat, bizimle birlikte hareket edip bu programı tertipleyen bizden desteğini esirgemeyen liderimizi en iyi şekilde karşılayıp misafirperverliğini gösteren Elazığ Belediye Başkanı Sn. Mücahit Yanılmaz Beye… Davetimizi kırmayıp gelen Erbakan Hocayı dinlemek bizim için şereftir ve oğlu Fatih Bey de başımızın tacıdır ve emanettir diyerek oraya teşrif eden 40 kişilik ekibiyle fotosunu bile şerefle sayfasında paylaşan Ak Ocaklar Elazığ Teşkilatına ve Başkanı Zülfü Kartakgül Başkanı’ma… “Erbakan bizim yolumuzun ışık kaynağıdır, memleketimiz ve İslam âlemi için yaptıkları ne kadar anlamlı ve manidardır” diyerek muhakkak icabet edeceğini bildiren ve gelişiyle güç bulduğumuz Hüdapar İl Başkanı Yavuz Yüksel Beyefendi ve yönetimine… “Erbakan aşktır, diriliştir, davası Milli Görüş bize de ilham kaynağıdır” diyerek bu kaynaktan nasiplenmek adına oraya teşrif eden AKP İl ve İlçe Gençlik Kolları Teşkilatına saygı hürmet ve şükranlarımı sunuyorum…”

Şimdi sormak lazımdı: Kutlu davamıza ve Erbakan Hocamıza hıyanet karşılığı iktidara taşınan, Onun bütün proje ve programlarını askıya alan, Faiz, Fuhuş ve Kumar düzenini ibadet aşkıyla(!) uygulayan, Libya ve Suriye’de Barbar Batılılarla birlikte 700 bin masum Müslümanın katline ortak olan, Haçlı AB’ye kuyruk olma hatırına milli haysiyet ve hassasiyetlerimizi rüşvet sunan şu AKP’ye halâ bu kadar hürmet ve muhabbet duyduğunuza göre, Aziz Erbakan Hocamızın tabiriyle “Böyle Zeki Müren Muhalefeti”[2] ve “Müzebzebine beyne zalik” (Nisa: 143) (iki taraf arasında yalpalama) siyaseti güdeceğinize, gidip resmen ve alenen AKP’ye katılmanız daha mertçe bir tavır olmaz mıydı?

Güya, Hocamızın ilmi ve insani programlarını topluma tanıtmak ve Onun Aziz hatırasına sahip çıkmak amacıyla kurulan bu VAKIF, •İsmailağa Cemaatinin FM TV.sinde “Şii İran’ı D-8’e kattı” diye, hiç sarıklarından ve sakallarından da utanmadan Erbakan’a hakaretler yağdırırken… •Mustafa Özcan denen nankör Cübbeli Ahmet’in Vahdet Gazetesinde Erbakan Hocaya edepsizce saldırırken… •Cübbeli Ahmet denen şarlatan, Ocak 2016’da Mimar Sinan Camii sohbetinde Erbakan Hocamıza iftiralar atıp korkaklıkla suçlarken ve bütün bunlar AKP desteğine güvenilerek yapılırken… •CHP’nin Halk TV.sinde Hakan Aygün arsız ve ayarsız adam her fırsatta Hocamıza sataşırken, bu vakıfçılar acaba hangi kumlara kafalarını sokmaktaydı? Bütün bu hakaretlere sus-pus olanlar AKP’ye çatılınca nasıl da kahraman kesilip yiğitlik taslamaktaydı?

Daha da acısı, İstanbul’daki bir toplantıda duyarlı bir kardeşimiz Milli Gazete yöneticilerine (isimleri bizde saklı): “Erbakan Hocamıza yönelik bu iftira ve saldırılara niçin yanıt vermiyorsunuz?” diye sorunca “Biz kurumsal bir yapıyız, bu yüzden onlara cevap veremiyoruz, hem onları büyültmek de istemiyoruz…” şeklinde kaçamak ve kaypak bir karşılık alınca şaşırmıştı… Acaba kurumsallaştığınız için mi, yoksa bu haksızlıklar karşısında susmaya bahane uydurmanız yüzünden vicdanlarınız kararıp kurum bağladığı için mi böyle ilgisiz ve gayretsiz davranmaktasınız? Üstelik Milli Gazete yetkilisi zatın: “Hem zaten Milli Çözüm Dergisi ve Ahmet Akgül Hocamız, bunlara gerekli cevapları veriyor!” itirafları ise, artık herkesin her şeyin farkında olduğunu ortaya koymaktaydı.

SP Yöneticilerinin Sefalet Siyaseti Mide Bulandırmaktaydı

Cenabı Hakkın çok özel bir inayet ve himayesi sayesinde Saadet Partisi genel hatları ile Milli Görüş çizgisinde ve Aziz Erbakan Hocamızın izinde bulunmaktadır. Çok sinsi fırsatçılıklara ve şeytani fesatlıklara rağmen; Allah’ın muhafaza etmesi nedeniyle ve üst kademedeki bazı hain ve gafillere rağmen yüzbinlerce sadık Milli Görüşçünün samimiyeti hürmetine; hem Saadet Partisi hem Milli Gazete Milli Görüş prensip ve projelerine bağlı kalmaktadır.

Ancak Saadet Partisini meskenet ve menfaat tarikatine çeviren ve tam anlamıyla Erbakan Hocamızın tarif buyurdukları “Zeki Müren muhalefeti” yürüten, kimi kasıtlı kimi çapsız yöneticiler elinde, bu kutlu hareket güdük kalmaktadır. Şahısların hatırını davanın hatırından üstün tutan yanlış ve asılsız bir teşkilat ve itaat bahanesiyle bu gidişe seyirci kalan Milli Görüşçüler de büyük bir vebal altındadır. AKP’nin perde arkasının anlaşılmaya ve yeni bir sığınak parti araştırmaya başlanan bugünlerde Saadet Partisi bu kafa ve kadrolarla, maalesef halkımıza umut aşılamaktan çok uzaktır ve bu tavır kasıtlıdır.

AKP’nin arzusuyla İlçe Başkanını harcayan, dava sadıklarına bile güven sunmayan bu SP yönetimine, halk nasıl itibar ve itimat duyacaktır?

Çayırova SP ilçe başkanı İlhami Bayrakmeclis üyesi ve ilçe başkanı iken Belediyedeki konulara çok vakıf birisi idi. Belediyeye ihale ile alınan ve belediyeyi zarara uğratan bazı usulsüzlükleri tespit edip belgelemiş ve bölge idare mahkemelerinde davalarının açılmasına öncülük etmişti. Ayrıca belediyeye ait arazi satışlarında da usulsüzlük yapıldığını tespit ettiğinden belediye yönetimi mahkemeye verilmişti. Bu iddialardan vazgeçmesiyle ilgili daha önce tehditler aldığını, aracının üzerine mermi bırakıldığını, camlarının taşlandığını söylemiş, daha başka sindirme amaçlı girişimlere muhatap olmuş birisidir.

İlhami Bayrak’ın işyeri de Gebze belediye hudutları içinde idi. Ruhsat bahanesi ile iş yeri kısa süreli mühürlenmişti -o zaman yanılmıyorsam meclis üyesi idi- AKP yönetimindeki yetkililer SP ilçe teşkilatına gelmişler, davalarını geri çekmesini istemişler, uzlaşalım-anlaşalım demişler, hatta büyük rüşvetler teklif etmişlerdi. Fakat ilçe başkanı; davalardan asla vazgeçmeyeceğini, mahalle halkına ve çocuklara ayrılmış park alanının Meşhur Dumankaya İnşaat Firmasına ait 3500 konutluk sitenin özel kullanımına katılması gibi o arazilerde bütün Çayırova halkının hakkı olduğunu belirtmiş ve boşuna uğraşmayın demişti. AKP İlçe Başkanı ile beraber gelenler de son olarak “Eğer vazgeçmezseniz biz de başka yollardan -yukarıdan- (yani SP Genel Merkezindeki dostlarımızdan) bu işi kökünden hallederiz” diyerek ayrıldıklarını söylemiştir. Aradan çok geçmeden, Nisan sonlarında kongre yapılacağı halde SP il yönetiminin acele bir istişare ile ilçenin de çok büyük bir kesiminin kanaatine ters bir şekilde karar verilerek kendisinin görevden alındığı bildirildi. Oysa AKP ile mahkemeleri devam etmekteydi ve AKP yöneticilerinin Adalet Bakanı ile görüştüklerini, Onun dahi bu süreçte “İddialar çok ciddi ve belgeli hazırlandığından, artık kendisinin dahi hiçbir şey yapamayacağını, daha ileri gitmeden bu davalarda uzlaşıp geri çekilmeleri gerektiğini, yoksa durumun vahim olacağını” söylemişti.

İşte AKP yetkililerinin SP Genel Merkezini devreye sokmaları sonucu bu başarılı ve saygın Çayırova SP İlçe Başkanı İlhami Bayrak, maalesef Şubat 2016’da görevinden alınıvermişti. Halbuki ilçe Başkanı İlhami Bayrak neden göreve devam etmesi gerektiğinin sebeplerini Genel Başkana anlattığında: “Allah Allah benim bunlardan haberim yoktu” demiş ve ilgileneceğini belirtmişti ama netice hiç değişmemişti.

Özel bir Bankanın Şube Müdürü arkadaşımız aktarmıştı.

Faizsiz Finans Kurumlarından birinin Genel Müdürü Yardımcısı (isimleri bizde saklı) müdür adaylarına deneyim paylaşımında bulunmaktaydı. Toplantıya katılanlara; Bir müşteri ile çalışırken toplumsal kimliğine bakmadan bağımsız bir şekilde değerlendirip araştırın; kişinin din adamı, saygın bir işadamı, saygın bir siyasetçi olması, hatta dindar görünümlü bir siyasetçi olarak tanınması, sakın sizi aldatmasın. Kişilerin mali gücünden ve şöhretinden önce, kişiliği sizlerin önceliği olmalıdır. Tüm değerlerden önce dürüstlüğünü irdelemeye çalışın. Mesela bir örnek verelim. Kendisi çok dindar geçinen hatta İslami çizgideki bir partide, en etkili ve yetkili bir makamda bulunan bir adam vardır, tanırsınız. Vaktiyle Albaraka Türk’ten kredi kullanmıştır. Ardından borcunu ödemeyip teminat gösterdiği otobüsleri hukuki soruşturmadan kaçırmak için plakasını değiştirip boyatmıştır. Bunun gibi birçok olumsuz vaka yaşanmıştır. Dikkat edin. Gözünüzü dört açın diye tavsiyelerde bulunmuşlardır.[3] Şimdi tahmin edin bu muhterem ve muttaki zat hangi şahıstır?

Saadet Partisi Genel Merkezinin 27 Şubat 2016’da Ankara MEB Şura salonunda düzenlediği; “İlim, Fikir, Siyaset, Devlet ve Dava Adamı Prof. Dr. Necmettin Erbakan Vefatının 5’inci Sene-i Devriyesi” adlı programa katılan: Afganistan Ankara Büyükelçisi; Amonollah Jayhoon, Pakistan Ankara Büyükelçisi; Sohil Mahmood, Memur Sen Başkanı; Ali Yalçın, Hak İş Başkanı; Mahmut Aslan’ın konuşmalarının ardından konuşmak üzere kürsüye davet edilen Oğuzhan Asiltürk; elindeki konuşma dosyasını ayakta bekleyen bir gence uzatarak kürsüye yavaş adımlarla geliyor ve mikrofondan aşağıda bekleyen gence “Dosyayı getirsene, sana onu saklayasın diye vermedim!” diye sinirli bir eda ile çıkışıyordu. Dosyayı uzatan gence son olarak; “Neyse, hadi git!” diye kovar gibi gönderiyordu. Hani bu zat yıllardır “İnsanlara tatlı dille yaklaşın, onları horlayıp uzaklaştırmayın…” diye nasihatler veriyordu?

Selamlama yaptıktan sonra ise;

“Bir şeye dikkat edilmediğini görüyorum. Bu konuşmalarda bizim bütün davranışlarımız inançlarımıza uygun olsun diye hatırlatıyorum. Zaman zaman bunun misalini de veriyorum. Biz konuşmalarda hoşumuza giden, gönlümüze hoş gelen bir şey duyduğumuz zaman (söylememiz gereken) birkaç tane kelimemiz vardır. Bunlardan bir tanesi Allahu ekber! diğeri Elhamdülillah, diğeri Sübhanallah. Niye bunu söylüyorum. Çünkü Kur’an’ı Kerim’de Mekke’de müşriklerin Beytullah’ı tavaf ederken el çırparak Kâbe’yi döndüklerini söylüyor. Yani alkışlarlarmış. Bununla takdir ifadesi yaparlarmış. Buna benzer şeyler batılıları örnek ala ala bizler tarafımızdan da, yapılmaya başlanmış… Tabii onlara uymak için değil; ancak batılıların yaptığı şey bize etki ettiği için, hoşumuza gelen bir şey söylendiği zaman onu alkışlıyoruz. Yani elimizi çırptığımız zaman o bir takdir ifadesi olur diye düşünüyoruz. Ama öyle güzel ifadeler var ki, Allahu Ekber, Elhamdülillah, Sübhanallah gibi… Niye bunları konuşuyorum, biz yeryüzünde hak ve adaletin hâkim olması için mücadele eden Milli Görüş topluluğuyuz. Öyleyse her şeyimiz hak ve adalete uygun olmalı, onun için bunları tekrar ediyorum”[4] diyerek genel kutlama konuşması yapıyordu.

Oğuzhan Asiltürk’ün, bütün bunları Erbakan gıcıklığından ve Onun birçok şeyi güya yanlış yaptığı kanaatini aşılama çabasından yaptığını anlamamak için ahmak olmak lazımdır. Acaba:

1- Bu misafir zevatın anlattıkları Erbakan hatıraları ve hayranlıkları mı kendisine batmıştı?

2- Yoksa Erbakan Hoca’nın heyecanlı alkışlanması mı gıcığını arttırmıştı?

3- Ya da, Erbakan’dan daha takva olduğunu ispata mı çalışmıştı?

4- Çünkü Erbakan Hoca hak namına ve davaya duyulan iştiyak hatırına yapılan bu tür alkışlara asla karşı çıkmazdı.

5- Bu kişinin, şimdi mü’minlerin heyecan duygularını yansıtan alkışlarla, müşriklerin Kâbe tavafındaki alkışlarını aynı tutması da, cahil fetvasıydı ve fasit bir kıyastı. Çünkü müşrikler tavafta güya ibadet kastıyla ve ritimli müzik temposuyla alkış tutarlardı. Ne “niyet” ne “mahiyet” ne de “marifet” yönünden şimdiki alkışla hiçbir alakası bulunmamaktaydı.

6- Ve hele bugünkü sosyal, siyasal ve hukuksal ortamda sık sık ve topluca tekbir, tesbih ve tahmid getirilmesi pek çok sıkıntılara, istismar ve riyakârlığa kapı açardı. Üstelik önemli toplum kesimlerini de ürkütüp kaçırırdı.

Cübbeli Ahmet’in ve İsmailağa Tarikatının “dualı ve Cehennem ateşinden saklayıcı” malzeme satışı ve din istismarı!

“Bizim piyasaya çıkardığımız ve satışa hazırladığımız: Nalin-i Şerif (Terlik-Takunya) alanlar, kullananlar; İnsanların teveccühüne mazhar olurlar. Resulullah’ı (SAV) ziyaret etmekle müşerref olurlar. Resulullah’ı (SAV) rüyasında görmekle mesut olurlar. Resulullah’ı (SAV) ilgili birçok üstat, Ahmet el Makari, bu (elinde bulunan terliği kastederek) Nalin-i Şerif hakkında kitap yazmışlar. Birçok âlim kitap yazmış. Bu faziletlerden tek tek saymışlar. Ben de size kutusunu yaptırıyorum, bu faziletleri yazacağım. Bereketlenmek niyetiyle resmini yanında bulundurursan, azgınların saldırısından, düşmanların galibiyetinden, şeytanların şerrinden, kıskançların nazarından, efendim sihir ve büyülerin bulaşmasından emin olurlar. Ondan sonra efendim emin olun, Kabri Şerifte Resulullah’ı ziyaret etmekle mesrur olurlar, rüyasında görür, taşıyan ordu bozguna uğramaz, taşıyan kafile yağmalanmaz, bulunduğu gemi batmaz, bulunduğu ev yanmaz, içinde bulunduğu eşya çalınmaz, sahibi hürmetine (SAV). Ne isterse yapılan dua ret olunmaz, hangi darlıkta tevessül edilse sıkıntı ortadan kalkar. Hangi hastalıklara medet istense bunlara şifa gelir, bütün mesele nedir? Bütün mesele nedir? Tam bir itikat ve inanmak. Bunları kim yazıyor biliyor musunuz? Dolayısıyla bu resim hakkında İbn-i Mesut diyor, kendisine Nalin-i’ni taşımakla mesut oldum, ben de resmine hizmetle mesut olacağım, ben de size inşallah tıpkı ölçüleriyle basmakla hizmet etmiş olacağım inşallah. Bunun içün, eee yalnız tabi hakiki deri köselesi ona göre, kutusu; faziletleri yazılacak. Bundan dolayı size dedik ki, biz sipariş vereceğiz, mevlid ayına yetişecek inşallah. Ve lakin, mutlaka sayı almak lazım. Radyomuz telefonları 444 34 68. Radyonun telefonu da olur. Çarşamba’daki şubemizde de olur, ona göre bir şey de verirseniz, ön ödeme, hani maliyet içün, çünkü maliyeti yüksek, yani 130 lira gibi bir şey çıkacak, oradan birkaç kuruş edilen kâr da hizmete gidecek inşallah. Ee dolayısıyla hem hayır olacak hem evinize, ocağınıza bereket olacak inşallah. Böylece bir kampanya yapalım inşallah. Ee diyorsunuz işte biz şu hizmeti yapıyım bu hizmeti yapıyım, biz de size yol gösteriyoruz. Bunlar yoldur, yol gidenler içindir. Allahu Teala hayırda tamamına erdirsin inşallah”[5] diyerek açıkça din istismarı ve maneviyat tüccarlığı yapan ve toplumu Allah’la aldatan, Münker Nekirin sorgu için yaklaşamayacağı, Cehennemin asla yakmayacağı okunmuş su ile yıkanmış pahalı kefenler satacak kadar sahtekârlaşan, Cübbeli Ahmet gibiler gazete ve televizyonlarında Erbakan’a hakaretler yağdırırken halâ her İstanbul’a gidişte koşup bunların elini öpen Parti ve Vakıf yetkilileriyle nereye varılacağı sanılmaktadır?!

 

               ŞİİR

 

Kahramanlık rolüyle, kancıklık yapar

Münafık tavrıyla, gıcıklık yapar

Mertlik değil kaypaklık, cacıklık yapar

Bunlar hakikate, erer mi sandın?

 

Marazlılar Mevla’ya, umut bağlamaz

Riyakâr Hak davaya, yarar sağlamaz

Dünyayla ferahlanır, gönül dağlamaz

Kahpe; zorluğa göğüs, gerer mi sandın?

 

Dava hainlerine, hürmet ederler

Baba katillerine, minnet ederler

Din diyerek dinara, hizmet ederler

Hak uğruna canı yere, serer mi sandın?

 


[1] (Bak: Abdullah Karakuş http://www.milliyet.com.tr/Siyaset/HaberDetay.aspx?ArticleID=1179434& Date=29.12.2009&KategoriID=4&aType= HaberDetay&b=Zeki Muren gibi muhalefetle)

[2] Bak: 15 Haziran 2010 ESAM D-8 Toplantısı.

[3] Samet Çağıl – Şubat 2016

[4]https://www.youtube.com/watch?v=mmyIJ2nYiIQ / 47:37 dakikalık videonun 22 ile 26’ncı dakikaları arası

[5] https://www.youtube.com/watch?v=SWD9nb2uBQU

 

 

 

 

 

 

 

 

 

BENZER İÇERİKLER

Size daha iyi hizmet sunabilmek için çerezleri kullanıyoruz. KABUL ET Detaylı Bilgi

acilis-duyuru-son