Gece yarısı TBMMden geçirilen özelleştirme yasası Anayasaya açıkça aykırıydı!
AKP çok kritik bir yasayı Meclisten geçiriyordu. Özelleştirme ihaleleri konusunda yargının verdiği kararlar bundan böyle yok sayılıyor, son sözü Bakanlar Kuruluna bırakıyordu. Eski Danıştay Başkanı Nuri Alan bu kararın Anayasaya açıkça aykırı olduğunu söylüyordu.
AKP, bazı üst kurul başkanlarının görev süreleri ile ilgili torba yasaya son dakikada bir madde ekleyerek, özelleştirmede mahkeme kararlarını etkisiz hale getiriyordu. TBMMde AKP oylarıyla kabul edilen yasa ile: özelleştirme uygulamalarına yönelik açılan davalarda, ihaleyi kazanan yatırımcıya yapılan devrin ardından iptal kararı verilmesi sebebiyle oluşacak fiili imkânsızlık karşısında, geri dönülemeyecek bir yapının ortaya çıkması halinde, Bakanlar Kurulu yetkili kılınıyordu. Bu yasa ile geçmişte satışı yapılan ancak mahkeme kararı ile işlemi durdurulan özelleştirmelerde Bakanlar Kurulu kararıyla yargı kararlarının geçersiz hale getirilmesinin yolu açılıyordu.
Mümtaz Soysal: Yargı kararını uygulamamak suçtur
Prof. Dr. Mümtaz Soysal ise: yargı kararlarını uygulamamanın cezai sorumluluğu olduğu uyarısını yapıyordu. Kamu İşletmelerini Geliştirme Merkezi (KİGEM) Yönetim Kurulu adına açıklama yapan Genel Başkan Prof. Dr. Mümtaz Soysal, hukuka aykırı özelleştirmeler hakkında yönetsel yargı tarafından verilen yürütmeyi durdurma ya da iptal kararlarını uygulamamak için hükümete yetki veren bir düzenlemenin TBMMde kabul edildiğini hatırlatarak, Yürütme erkini yargı erkinin üstüne çıkaran bu düzenlemenin Anayasaya aykırı olduğu açıktır ve iptali kaçınılmazdır. Bir hukuk devletinde bir yargı kararının uygulanmaması için düzenleme yapmanın akıldan geçirilmesi bile olanaksızken, bunun bir yasa hükmü haline getirilmesi Türkiyede yalnız hukukun değil, aklın ve asıl ahlâkla vicdanın da yok olduğunu göstermektedir şeklinde konuşuyordu.
Oysa İsrail, önceleri ciddiye alınmayan toprak satışlarıyla kurulmuştu!
SP Genel Başkanı Prof. Dr. Mustafa Kamalak, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e bir mektup göndererek, yabancılara toprak satışını artıran kanunun tekrar görüşülmek üzere Meclis’e iade edilmesini ya da referanduma götürülmesini talep ediyordu. İslam coğrafyasına hançer gibi saplanan İsrail devletinin de ilk başta ciddiye alınmayan böylesi toprak satışlarıyla kurulduğunu anımsatan Kamalak, ekonomik krizle boğuşan Yunanistan’ın bile tarım arazisini satmadığına dikkat çekiyor ve “Düzenlemenin TBMM’ye iadesi, bu mümkün değilse referanduma götürülerek milletin onayına sunulması tarihi bir görevdir” diyordu.
Bilindiği gibi Tapu Kadastro Kanunu’nda yapılan değişiklikle yabancılara toprak satışının 2.5 hektardan 300 dönüme çıkarılıyor ve ülke güvenliği açısından çok tehlikeli bir adım atılıyordu. Hükümetin, yabancılara toprak satışını artıran kanunu sırf rantiyecilere borç ve faiz ödemek için çıkarttığını herkes biliyor, bu tarihi hatalar suni gündemlerle unutturulmaya çalışılıyordu.
Bu düzenleme Anayasa’ya aykırıdır ve bağımsızlığımızın dolaylı devri anlamındadır!
Yabancılara satılacak her toprak parçası, özel mülkiyet alanına girecek ve uyruğu olduğu ülkenin Türkiye’ye müdahale hakkını ortaya çıkaracaktır. Oysa AKP Hükümeti bu kanunu, ‘Aldıkları toprağı sırtlarına alıp götürecekler mi?’ gibi bir yaklaşımla savunmaya çalışmaktadır. Evet, elbette sırtlarına alıp götürmeyecekler ancak devletimiz de sattığı toprağı geri alamayacaktır. Verimli tarımsal arazilerin önemi her geçen gün artmaktadır. Tarım arazilerini kontrol edenler, dünya ticaretini ve refah düzeyini de kontrolüne almaktadır. Bu çerçevede, muhtemel bir gıda ve su krizinden en fazla etkilenecek ülkelerin başında İsrail’in geldiği açıktır. Bu nedenle İsrail’in Türkiye’de başka isimler altında toprak edindiği kamuoyundan saklanmaktadır. Bu çerçevede değerlendirildiğinde, verimli tarım arazilerinin yabancılara satışı, milletimizin değil, yabancı ülkelerin servet ve refahını artıracaktır.
Bu düzenleme ile çok vahim bir hata daha yapılarak mütekabiliyet esası kaldırılmaktadır. Bu kıstasın kaldırılması, diğer ülkelerin lehine işlerken, Türkiye’nin aleyhine olacaktır. Gelişmiş ülkeler, toprak satışına ciddi sınırlama ve yasaklamalar koymuşlardır. Örneğin ekonomik krizle boğuşan Yunanistan bile tarım arazisi satmamakta, sadece ‘kullanma hakkı’ tanımaktadır. Bu durum ABD, Avrupa Birliği ülkeleri, İngiltere ve İsrail gibi ülkelerde de aynıdır. Bu nedenle hükümetin mülkiyet devrini getiren düzenlemesi gelişmiş ülkelerdeki uygulamanın da tam tersinedir ve ciddi tehlikeler barındırmaktadır.
Topraklarımız üzerinde hesabı olan İsrail ve Ermeni lobilerinin çalışmaları da gözden uzak tutulmamalıdır. Başta İsrail olmak üzere birçok ülkenin çeşitli yöntemlerle Türkiye’de toprak satın almaya çalıştığı ehlinin malumlarıdır. Üstelik Ermeni diasporasının topraklarımız üzerindeki hak iddiası ülkemizin uzun yıllardır başını ağrıtan bir sorun olarak karşımızda durmaktadır.
Özellikle vurgulayalım ki, bölgemizin çıbanbaşı İsrail devleti de ilk başta ciddiye alınmayan toprak satışıyla kurulup kök salmıştır. O dönemde ciddiye alınmayan toprak satışlarının bugün bütün İslam coğrafyasını etkileyen büyük sıkıntıların başlangıcı olduğu daha iyi anlaşılmaktadır. İşte bu tarihi gerçekler dikkate alındığında, söz konusu kanun, ülkemizin ve milletimizin geleceğini büyük tehlike altına sokmaktadır.
ABD Ankara Büyükelçisi Ricciardone, en büyük arzusunu notlarına yazmıştı!
ABD’nin Ankara Büyükelçisi Francis Ricciardone Afyona yaptığı gezi sırasında bir skandala imza atmıştı. Yapılan kahvaltı sonrası basın mensuplarına açıklamalarda bulunmadan önce ABD Büyükelçi Ricciardone’nin, dağıtılan konuşma metninde: ABDnin Türkiyeye bakış açısı bir kez daha ortaya çıkmıştı.. Basın mensuplarına dağıtılan, ancak Büyükelçinin okumadığı cümlelerde Türkiyenin sömürülen ülke olarak ima edilmesi dikkatlerden kaçmamıştı. Afyonkarahisarı Destekleme Derneği’nin davetlisi olarak gerçekleştirdiği ziyaret sonrası açıklamalarda bulunan Büyükelçi Ricciardone’nin, basına dağıtılan 4 sayfalık açıklamanın ilk sayfasında yer alan metindeTürkiye’nin ABD’nin pazarı olduğu cümleleri yer almıştı. Elçinin söylemeye cesaret edemediği ancak dağıtılan metinde yer alan ‘Türkiye’nin Amerikan mal ve hizmetleri için daha büyük bir pazar haline gelmesini arzuluyoruz’ cümlesi, Milli Çözümün yıllardır yazıp uyardıklarının ispatıydı.
Türkiye parsel parsel satılmaktaydı!
Türkiye Sermaye Piyasası Aracı Kuruluşları Birliği, yabancı yatırımcıların halka açık hisse senetlerinin yüzde 62’sine sahip bulunduğunu, hisse senetlerinin yaklaşık 5’te 1’inin de 10 yabancı şirket ve 10 yabancı fonun elinde bulunduğunu belirterek, yerli bireysel yatırımcıların ise halka açık hisse senetlerinin yüzde 21’ine sahip olduğunu açıklamıştı. Raporda, geçen yıl sonunda toplam hisse senedi yatırımcısı sayısının 1,1 milyona yaklaştığı aktarılarak, şunlar vurgulanmıştı:
Yabancı yatırımcılar, halka açık hisse senetlerinin yüzde 62’sine sahip durumdadır. Hisse senetlerinin yaklaşık 5’te 1’i, 10 yabancı şirketin ve 10 yabancı fonun elinde bulunmaktadır. Yerli bireysel yatırımcılar halka açık hisse senetlerinin sadece yüzde 21’ine sahip durumdadır. Özel sektör borçlanma araçlarında yatırımcı sayısı 24 kat artarak 120 bine yaklaşmıştır.
Bankacılıkta yabancı payı yüzde 43 oranını aşmıştır
2004 yılında Türk bankacılık sisteminde küresel, yabancı sermaye payı sadece yüzde 3 düzeyindeyken, 2010’da yüzde 25 seviyesine dayanmış, Eylül 2011’de yayınlanan Merkez Bankası Finansal İstikrar Raporu’na göre ise, Türkiye bankacılık sektöründe yabancı payı yüzde 43’e ulaşmıştır.
İşte AKPnin aynası:
Ekonomi tükenip tıkanmıştır: Sosyal G. Bak. Faruk Çelik, hiçbir sosyal güvencesi bulunmayan 8 milyon 472 bin vatandaşımız olduğunu açıklamıştır. Bunların eşi ve 2 çocuğu olduğu hesaba katılsa 36 milyon insanımız asgari ücretin yarısıyla sefalet içinde çırpınmaktadır. 5 milyon 855 bin kişi ise 295 liranın altında can çekişiyor durumdadır. Tarım bitmiş, hayvancılık tükenmiş, fabrikalar peşkeş çekilmiş ve kapatılmıştır. AKPnin 10 yıllık iktidarında duble yollar ve sadaka dağıtımları dahil tüm yatırımlara sadece 47 milyar dolar, ama aynı süreçte faize ve dış borçlara 400 milyar dolar harcanmıştır. Erdoğan iktidarı geçim sıkıntısı içinde kıvranan memurlara % 3 zam teklif etmekten sıkılmamış, memurlar ise hararetle alkışlayıp oy attıkları AKPnin bu hakaretine müstahak olmuşlardır.
Eğitimci İbrahim Betilin çeşitli uluslararası kaynaklardan derlediği sayıları ve yüzdeleri AKPnin başarı ayarını ortaya koymaktadır
Daha sonra, Menderes, Demirel, Ecevit, Özal ve şimdi Erdoğan Hükümetleri Milli Eğitim ve öğretimin ve Milli bilincin kökünü kurutacak adımlar atmışlardır.
İşte bu gerçekleri haykırdığımız ve uyardığımız için bizi pusturmak ve Milli Çözüm Dergimizi susturmak üzere: Başbakana BOPun eşbaşkanı deyip hakaret etti gerekçesiyle onlarca mahkeme açtırılmış, birinde çok değerli ve milli gayretli Togan Yayıneviyle birlikte 20 bin TL, diğerinde bu hakaretler Ak Partiyi de hedef alıyor diye 12 bin TL cezaya çarptırmışlardır. Oysa Ahmet Hocamızın 64 yıllık ömrünün sonunda, bir çatı katı evinden ve 5-6 bin ciltlik kütüphanesinden başka hiçbir malvarlığı bulunmamaktadır. Şimdi 1200 Lira emekli maaşından başka neyini alacaksınız?
Ey Zavallılar! Mal, makam ve şatafat içinde zelil ve rezil dolaşmaktansa; izzet ve haysiyetimizle kıt kanaat yaşamayı şeref sayanlardanız!
Zalim ve kâfir odaklara uşaklık pahasına tapındığınız şu fani dünyadan imanla, ihlâsla ve ihsanla göçüp Rabbimize ulaşmaya can atanlardanız! Yani siz, ölüm korkusunu öldürenlerle, eceli Şeb-i Arus düğün ve vuslat vesilesi bilenlerle, kabri ebedi saadet kapısı görenlerle başa çıkamazsınız!
Belgeselde izlediği; aç kaplan bir ceylan kuzusunu parçalamış diye günlerce uykusuz kalıp, güya gözyaşı akıtan; ama himmet ve himayesine sığındığı, vahşi Amerikanın, hem de dindar kuklalarının desteği ile Irakta ve Libyada katlettiği yüz binlerce Müslüman masumun feryadına kulak tıkayan riyakâr Hocalarınız fetva verse de, Allahın kahrından kurtulamayacaksınız!
ŞİİR:
Eşkıyaya sayın, saygı; özgürlük
BOP hostuna hain demek, suç olmuş!
Sadakat horlanır, rağbet nankörlük
Oysa Haktan dönen işi, güç olmuş!
http://www.millicozum.com/mc/temmuz-2012/turkiye-kalkiniyor-mu-s