Anasayfa » TÜRKİYE; KALKINIYOR MU, SATILIYOR MU?

TÜRKİYE; KALKINIYOR MU, SATILIYOR MU?

Yazar: yonetici
0 Yorum 117 Görüntüleyen

Gece yarısı TBMM’den geçirilen özelleştirme yasası Anayasaya açıkça aykırıydı!

AKP çok kritik bir yasayı Meclis’ten geçiriyordu. Özelleştirme ihaleleri konusunda yargının verdiği kararlar bundan böyle yok sayılıyor, son sözü Bakanlar Kuruluna bırakıyordu. Eski Danıştay Başkanı Nuri Alan bu kararın Anayasaya açıkça aykırı olduğunu söylüyordu.

AKP, “bazı üst kurul başkanlarının görev süreleri ile ilgili torba yasaya” son dakikada bir madde ekleyerek, özelleştirmede mahkeme kararlarını etkisiz hale getiriyordu. TBMM’de AKP oylarıyla kabul edilen yasa ile: “özelleştirme uygulamalarına yönelik açılan davalarda, ihaleyi kazanan yatırımcıya yapılan devrin ardından iptal kararı verilmesi sebebiyle oluşacak fiili imkânsızlık karşısında, geri dönülemeyecek bir yapının ortaya çıkması halinde, Bakanlar Kurulu yetkili kılınıyordu. Bu yasa ile geçmişte satışı yapılan ancak mahkeme kararı ile işlemi durdurulan özelleştirmelerde Bakanlar Kurulu kararıyla yargı kararlarının geçersiz hale getirilmesinin yolu açılıyordu.

Mümtaz Soysal: Yargı kararını uygulamamak suçtur

Prof. Dr. Mümtaz Soysal ise: “yargı kararlarını uygulamamanın cezai sorumluluğu olduğu” uyarısını yapıyordu. Kamu İşletmelerini Geliştirme Merkezi (KİGEM) Yönetim Kurulu adına açıklama yapan Genel Başkan Prof. Dr. Mümtaz Soysal, hukuka aykırı özelleştirmeler hakkında yönetsel yargı tarafından verilen yürütmeyi durdurma ya da iptal kararlarını uygulamamak için hükümete yetki veren bir düzenlemenin TBMM’de kabul edildiğini hatırlatarak, “Yürütme erkini yargı erkinin üstüne çıkaran bu düzenlemenin Anayasa’ya aykırı olduğu açıktır ve iptali kaçınılmazdır. Bir hukuk devletinde bir yargı kararının uygulanmaması için düzenleme yapmanın akıldan geçirilmesi bile olanaksızken, bunun bir yasa hükmü haline getirilmesi Türkiye’de yalnız hukukun değil, aklın ve asıl ahlâkla vicdanın da yok olduğunu göstermektedir” şeklinde konuşuyordu.

Oysa İsrail, önceleri ciddiye alınmayan toprak satışlarıyla kurulmuştu!

SP Genel Başkanı Prof. Dr. Mustafa Kamalak, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e bir mektup göndererek, “yabancılara toprak satışını artıran kanunun tekrar görüşülmek üzere Meclis’e iade edilmesini ya da referanduma götürülmesini talep ediyordu. İslam coğrafyasına hançer gibi saplanan İsrail devletinin de ilk başta ciddiye alınmayan böylesi toprak satışlarıyla kurulduğunu anımsatan Kamalak, ekonomik krizle boğuşan Yunanistan’ın bile tarım arazisini satmadığına dikkat çekiyor ve “Düzenlemenin TBMM’ye iadesi, bu mümkün değilse referanduma götürülerek milletin onayına sunulması tarihi bir görevdir” diyordu.

Bilindiği gibi Tapu Kadastro Kanunu’nda yapılan değişiklikle yabancılara toprak satışının 2.5 hektardan 300 dönüme çıkarılıyor ve ülke güvenliği açısından çok tehlikeli bir adım atılıyordu. Hükümetin, yabancılara toprak satışını artıran kanunu sırf rantiyecilere borç ve faiz ödemek için çıkarttığını herkes biliyor, bu tarihi hatalar suni gündemlerle unutturulmaya çalışılıyordu.

Bu düzenleme Anayasa’ya aykırıdır ve bağımsızlığımızın dolaylı devri anlamındadır!

Yabancılara satılacak her toprak parçası, özel mülkiyet alanına girecek ve uyruğu olduğu ülkenin Türkiye’ye müdahale hakkını ortaya çıkaracaktır. Oysa AKP Hükümeti bu kanunu, ‘Aldıkları toprağı sırtlarına alıp götürecekler mi?’ gibi bir yaklaşımla savunmaya çalışmaktadır. Evet, elbette sırtlarına alıp götürmeyecekler ancak devletimiz de sattığı toprağı geri alamayacaktır. Verimli tarımsal arazilerin önemi her geçen gün artmaktadır. Tarım arazilerini kontrol edenler, dünya ticaretini ve refah düzeyini de kontrolüne almaktadır. Bu çerçevede, muhtemel bir gıda ve su krizinden en fazla etkilenecek ülkelerin başında İsrail’in geldiği açıktır. Bu nedenle İsrail’in Türkiye’de başka isimler altında toprak edindiği kamuoyundan saklanmaktadır. Bu çerçevede değerlendirildiğinde, verimli tarım arazilerinin yabancılara satışı, milletimizin değil, yabancı ülkelerin servet ve refahını artıracaktır.

Bu düzenleme ile çok vahim bir hata daha yapılarak mütekabiliyet esası kaldırılmaktadır. Bu kıstasın kaldırılması, diğer ülkelerin lehine işlerken, Türkiye’nin aleyhine olacaktır. Gelişmiş ülkeler, toprak satışına ciddi sınırlama ve yasaklamalar koymuşlardır. Örneğin ekonomik krizle boğuşan Yunanistan bile tarım arazisi satmamakta, sadece ‘kullanma hakkı’ tanımaktadır. Bu durum ABD, Avrupa Birliği ülkeleri, İngiltere ve İsrail gibi ülkelerde de aynıdır. Bu nedenle hükümetin mülkiyet devrini getiren düzenlemesi gelişmiş ülkelerdeki uygulamanın da tam tersinedir ve ciddi tehlikeler barındırmaktadır.

Topraklarımız üzerinde hesabı olan İsrail ve Ermeni lobilerinin çalışmaları da gözden uzak tutulmamalıdır. Başta İsrail olmak üzere birçok ülkenin çeşitli yöntemlerle Türkiye’de toprak satın almaya çalıştığı ehlinin malumlarıdır. Üstelik Ermeni diasporasının topraklarımız üzerindeki hak iddiası ülkemizin uzun yıllardır başını ağrıtan bir sorun olarak karşımızda durmaktadır.

Özellikle vurgulayalım ki, bölgemizin çıbanbaşı İsrail devleti de ilk başta ciddiye alınmayan toprak satışıyla kurulup kök salmıştır. O dönemde ciddiye alınmayan toprak satışlarının bugün bütün İslam coğrafyasını etkileyen büyük sıkıntıların başlangıcı olduğu daha iyi anlaşılmaktadır. İşte bu tarihi gerçekler dikkate alındığında, söz konusu kanun, ülkemizin ve milletimizin geleceğini büyük tehlike altına sokmaktadır.

ABD Ankara Büyükelçisi Ricciardone, ‘en büyük arzusunu’ notlarına yazmıştı!

ABD’nin Ankara Büyükelçisi Francis Ricciardone Afyon’a yaptığı gezi sırasında bir skandala imza atmıştı. Yapılan kahvaltı sonrası basın mensuplarına açıklamalarda bulunmadan önce ABD Büyükelçi Ricciardone’nin, dağıtılan konuşma metninde: “ABD’nin Türkiye’ye bakış açısı” bir kez daha ortaya çıkmıştı.. Basın mensuplarına dağıtılan, ancak Büyükelçinin okumadığı cümlelerde “Türkiye’nin sömürülen ülke” olarak ima edilmesi dikkatlerden kaçmamıştı. Afyonkarahisar’ı Destekleme Derneği’nin davetlisi olarak gerçekleştirdiği ziyaret sonrası açıklamalarda bulunan Büyükelçi Ricciardone’nin, basına dağıtılan 4 sayfalık açıklamanın ilk sayfasında yer alan metinde“Türkiye’nin ABD’nin pazarı olduğu” cümleleri yer almıştı. Elçinin söylemeye cesaret edemediği ancak dağıtılan metinde yer alan ‘Türkiye’nin Amerikan mal ve hizmetleri için daha büyük bir pazar haline gelmesini arzuluyoruz’ cümlesi, Milli Çözüm’ün yıllardır yazıp uyardıklarının ispatıydı.

Türkiye parsel parsel satılmaktaydı!

Türkiye Sermaye Piyasası Aracı Kuruluşları Birliği, yabancı yatırımcıların halka açık hisse senetlerinin yüzde 62’sine sahip bulunduğunu, hisse senetlerinin yaklaşık 5’te 1’inin de 10 yabancı şirket ve 10 yabancı fonun elinde bulunduğunu belirterek, yerli bireysel yatırımcıların ise halka açık hisse senetlerinin yüzde 21’ine sahip olduğunu açıklamıştı. Raporda, geçen yıl sonunda toplam hisse senedi yatırımcısı sayısının 1,1 milyona yaklaştığı aktarılarak, şunlar vurgulanmıştı:

Yabancı yatırımcılar, halka açık hisse senetlerinin yüzde 62’sine sahip durumdadır. Hisse senetlerinin yaklaşık 5’te 1’i, 10 yabancı şirketin ve 10 yabancı fonun elinde bulunmaktadır. Yerli bireysel yatırımcılar halka açık hisse senetlerinin sadece yüzde 21’ine sahip durumdadır. Özel sektör borçlanma araçlarında yatırımcı sayısı 24 kat artarak 120 bine yaklaşmıştır.

Bankacılıkta yabancı payı yüzde 43 oranını aşmıştır

2004 yılında Türk bankacılık sisteminde küresel, yabancı sermaye payı sadece yüzde 3 düzeyindeyken, 2010’da yüzde 25 seviyesine dayanmış, Eylül 2011’de yayınlanan Merkez Bankası Finansal İstikrar Raporu’na göre ise, Türkiye bankacılık sektöründe yabancı payı yüzde 43’e ulaşmıştır.

İşte AKP’nin aynası:

Ekonomi tükenip tıkanmıştır: Sosyal G. Bak. Faruk Çelik, hiçbir sosyal güvencesi bulunmayan 8 milyon 472 bin vatandaşımız olduğunu açıklamıştır. Bunların eşi ve 2 çocuğu olduğu hesaba katılsa 36 milyon insanımız asgari ücretin yarısıyla sefalet içinde çırpınmaktadır. 5 milyon 855 bin kişi ise 295 liranın altında can çekişiyor durumdadır. Tarım bitmiş, hayvancılık tükenmiş, fabrikalar peşkeş çekilmiş ve kapatılmıştır. AKP’nin 10 yıllık iktidarında duble yollar ve sadaka dağıtımları dahil tüm yatırımlara sadece 47 milyar dolar, ama aynı süreçte faize ve dış borçlara 400 milyar dolar harcanmıştır. Erdoğan iktidarı geçim sıkıntısı içinde kıvranan memurlara % 3 zam teklif etmekten sıkılmamış, memurlar ise hararetle alkışlayıp oy attıkları AKP’nin bu hakaretine müstahak olmuşlardır.

Eğitim sistemi yozlaşmış ve koflaşmıştır: 
. YGS imtihanlarında 51 bin lise mezunu sıfır almıştır. 1 milyon 800 bin öğrencinin tam 700 bini matematikten sıfır almıştır. Fen bilimlerinde 1 milyon 262 bin öğrenci sadece 2 soruyu doğru yanıtlamıştır. 40 sorunun tamamına, Türkçede sadece 920 kişi, Sosyal bilimlerde 56 kişi, Fen bilimlerinde 437 kişi doğru yanıt vermeyi başarmıştır. Bunlarda paralı özel kurslardan çıkmadır. 
. Aile yapısı zayıflamış, ahlaki değerler yozlaşmış, şehvet budalası, uyuşturucu ve porno müptelası bir nesil çoğalmıştır. Ve hepsinden beteri: 
. Ülkesinin parçalanmasına, Güneydoğumuzda Kürdistan kurulmasına bile tepkisiz kalacak kadar toplum milli duyarlılıklardan uzaklaştırılmış durumdadır. 
. Akit ve Zaman’ın ve yandaş medyanın kiralık yalakaları BOP’un eş kâhyasına övgüler yağdırmakta, hıyanetlerine nice kerametler uydurmaktadır. 
. Bir zamanlar ucuz kahramanlık hatırına ve ajan provokatör tavrıyla Erbakan’ın başını belaya sokacak söz ve davranışlar sergileyen Şevki Yılmaz gibi şarlatanlar, şimdi Haçlı AB aşığı ve zalim ABD madalyalı Tayip Erdoğan’ı göklere çıkarmaktadır. 
. Dünya sağlık örgütü, yaptığı araştırma sonucu 80 ülke arasında Türk öğrencilerin en mutsuz ve umutsuz olduklarını ve 74. sırada yer aldıklarını açıklamıştır. Genel yaşam standartlarında Türk gençleri 70. sıradadır. 
. 3–5 yandaşa vurgun kazandırmak için yapılan süt dağıtımının tahribatları ortadadır. 
. Zaman yazarı ve iktidar yalakası Ali Bulaç bile: “Suriye müdahalesi ile tam 4 ülke ile savaşa girmek zorunda kalabiliriz” diye uyarmaktadır. 
. Ama daha önce “Yenilikçi Hareket” kitabını yazıp AKP-Yahudi Lobileri ilişkilerini belgeleyen Star yazarı ve kiralık kafalı Nasuhi Güngör: “biran evvel Suriye’ye girip Suriye Kürtlerine özerklik kazandıralım” (7.5.2012) diye çırpınmaktadır. 
. Ve kahraman AKP Kadın Kolları Anayasa Çalıştayı raporunda: “polislik, öğretmenlik, hâkimlik, avukatlık gibi mesleklerdeki bayanların başörtülü çalışmalarının sakıncalı olduğunu” açıklamaktadır.

Eğitimci İbrahim Betil’in çeşitli uluslararası kaynaklardan derlediği sayıları ve yüzdeleri AKP’nin başarı ayarını ortaya koymaktadır

. 171 ülke içinde ulusal gelir bakımından eğitim harcamalarına ayrılan paya göre sıralama: Danimarka (13), Tunus (17), İran (76), Uganda (129), Türkiye (132. sıradadır).
. Yetişkin okur-yazarlık oranı (Türkiye’ye göre ekonomik olarak daha az gelişmiş 194 ülkeyle karşılaştırma): Kazakistan (38), Uruguay (58), Türkiye (95. sıradadır).
. Toplam nüfus içinde ortaokullaşma oranı: 194 ülke içinde Türkiye 113. sıradadır. Toplam nüfus içinde okullaşma oranlarında sıralamada 183 ülke arasında Türkiye 107. sıradadır.
. Toplam nüfus içinde lise diploması olanlar (yüzde): Çek Cumhuriyeti (91), ABD (88), Kanada (87), İsrail (80) Kore (78), İzlanda (65), Şili (50), Meksika (33), Türkiye (29. sıradadır).
. Türkiye’de ortalama okullaşma süresi 6,5 yıl. Bu, Türkiye’yi dünya sıralamasında 92. sırada yer almaktadır.
. 173 ülkede okula gitme yılına göre sıralama: Malta (47), Namibya (97), İran (103), Kenya. (108), Türkiye (115. sıradadır).
. Dünyanın eğitim alanında gelişmiş ülkelerinde, yıl olarak, zorunlu eğitim süreleri: Finlandiya (9), İsveç (9), Çin ( 9), Almanya (11–12), Avustralya (11–12), Yeni Zelanda (9–10) yıldır.
. İlköğretimde kız-erkek oranı (Türkiye’ye göre ekonomik olarak daha az gelişmiş 185 ülkeyle sıralama karşılaştırması): Gambiya (4), Ürdün( 22), Katar (69), Tunus (105), Türkiye (107. sıradadır).
. 185 ülke arasında orta öğretimde kız-erkek oranı sıralaması: Türkiye (139), Sudan (140) sıradadır.
. Türkiye’de orta öğrenim diploması olan: Erkek (% 46), kadın (% 27) oranındadır.
. 15–24 yaş grubu nüfusun okuryazarlığı (2003–2007) dünya sıralamasında, Türkiye: Kızlarda 89, erkeklerde 60. sıradadır.
. Kadın nüfusun okur-yazarlığı: % 79,6 ile Türkiye 140. sıradadır.
. 150 ülke içinde eğitimde eşitsizlik sıralaması: Türkiye (94. sırada), Namibya (95), Mozambik (96) sıradadır.
. 2003–2008 yıllarında, 6–14 yaş arası kızların yüzde (%) olarak okula devam oranı (Türkiye’ye göre ekonomik olarak daha az gelişmiş ülkelerle karşılaştırma): Özbekistan (100), Ürdün (99), Ermenistan (98), Lübnan (97), Meksika (97), Suriye (96) Mısır (94), Tunus (93), Filipinler (89), Türkiye (87. sıradadır).
. 152 ülke içinde, lise öğrenimi yapan nüfus içinde kadınların erkeklere oranı bakımından sıralama şöyle: Tanzanya (123), Zambia (124) Türkiye (125. sıradadır).
. ABD’nin kılavuzluğunda, İnönü’den itibaren ülkemizin eğitim-öğretim düzeniyle neredeyse her yıl oyun oynamıştır. Hatta o çok sahip çıkılan, Köy Enstitülerinin kapatılması kararı bile CHP döneminde (1946–1947) alınmıştır. Ve Yüksek Köy Enstitüleri’nin 1947–1948 ders yılında kapatılmıştır.

Daha sonra, Menderes, Demirel, Ecevit, Özal ve şimdi Erdoğan Hükümetleri Milli Eğitim ve öğretimin ve Milli bilincin kökünü kurutacak adımlar atmışlardır.

İşte bu gerçekleri haykırdığımız ve uyardığımız için bizi pusturmak ve Milli Çözüm Dergimizi susturmak üzere: “Başbakan’a BOP’un eşbaşkanı deyip hakaret etti” gerekçesiyle onlarca mahkeme açtırılmış, birinde çok değerli ve milli gayretli Togan Yayıneviyle birlikte 20 bin TL, diğerinde “bu hakaretler Ak Partiyi de hedef alıyor” diye 12 bin TL cezaya çarptırmışlardır. Oysa Ahmet Hocamızın 64 yıllık ömrünün sonunda, bir çatı katı evinden ve 5-6 bin ciltlik kütüphanesinden başka hiçbir malvarlığı bulunmamaktadır. Şimdi 1200 Lira emekli maaşından başka neyini alacaksınız?

Ey Zavallılar! Mal, makam ve şatafat içinde zelil ve rezil dolaşmaktansa; izzet ve haysiyetimizle kıt kanaat yaşamayı şeref sayanlardanız!

Zalim ve kâfir odaklara uşaklık pahasına tapındığınız şu fani dünyadan imanla, ihlâsla ve ihsanla göçüp Rabbimize ulaşmaya can atanlardanız! Yani siz, ölüm korkusunu öldürenlerle, eceli “Şeb-i Arus” düğün ve vuslat vesilesi bilenlerle, kabri ebedi saadet kapısı görenlerle başa çıkamazsınız!

Belgeselde izlediği; aç kaplan bir ceylan kuzusunu parçalamış diye günlerce uykusuz kalıp, güya gözyaşı akıtan; ama himmet ve himayesine sığındığı, vahşi Amerika’nın, hem de dindar kuklalarının desteği ile Irak’ta ve Libya’da katlettiği yüz binlerce Müslüman masumun feryadına kulak tıkayan riyakâr Hocalarınız fetva verse de, Allah’ın kahrından kurtulamayacaksınız!

 

ŞİİR:

Eşkıyaya “sayın”, saygı; özgürlük

BOP hostuna “hain” demek, suç olmuş!

Sadakat horlanır, rağbet nankörlük

Oysa Haktan dönen işi, güç olmuş!

 

 

KAYNAK:

http://www.millicozum.com/mc/temmuz-2012/turkiye-kalkiniyor-mu-s

BENZER İÇERİKLER

Size daha iyi hizmet sunabilmek için çerezleri kullanıyoruz. KABUL ET Detaylı Bilgi