Anasayfa » Suriye Kürdistanı’na Karşı Çıkıp, Irak Barzani Kürdistanı’na Destek Olmak; GAFLET TAVRI MI, YOKSA HIYANET KASITLI MI?

Suriye Kürdistanı’na Karşı Çıkıp, Irak Barzani Kürdistanı’na Destek Olmak; GAFLET TAVRI MI, YOKSA HIYANET KASITLI MI?

Yazar: yonetici
0 Yorum 65 Görüntüleyen

Türkiye haklı olarak, İsrail’in teşviki ve ABD’nin desteği ile, Suriye’de oluşturulmaya çalışılan Kürt Devletçiğine karşı çıkmaktadır. Ancak AKP ve Erdoğan iktidarının, şu çelişkisi sırıtmaktadır: Kuzey Irak’ta yapılandırılan Barzani Özerk Bölgesi de, aynı İsrail ve ABD’nin yıllar süren yoğun çabaları ve Siyonist amaçları sonucu bu noktaya taşınmıştır. Suriye Kürdistanı’na karşı çıkıp, ama ondan daha tehlikeli olan Barzani Kürdistanı’na her türlü imkânı sağlamak, nasıl bir marazlı mantıktır?

“Yaptıklarımız suç ise; peki Erdoğan neden sanık sandalyesinde oturmamaktadır?” diye soran Selahattin Demirtaş önemli ve gizemli bir çelişkiye projektör tutmaktadır. Çünkü kendisi de aynı şeytani odakların figüranıdır!..

Kobane davasında konuşan eski HDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın: “Eğer yaptıklarımız suç ise suç ortağımız AKP’dir, Erdoğan neden sanık sandalyesinde yok? İmralı’da Öcalan’la anlaşma yapan ben değilim!” sözleri önemliydi ve dikkat çekiciydi.

Kobane’ye destek için 6-8 Ekim 2014’te gerçekleşen protesto eylemleri ile ilgili olarak HDP’nin eski Eş Genel Başkanları ve Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyelerinin de aralarında bulunduğu 21’i tutuklu 108 ismin yargılandığı Kobane Davası’nın 15’inci duruşmasına Sincan Cezaevi Kampüsü’nde devam edilmişti. Ankara 22’nci Ağır Ceza Mahkemesi tarafından görülen davanın duruşmasına çok sayıda avukat, HDP milletvekilleri, Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) ve çok sayıda izleyici iştirak etmişti. Mezopotamya Ajansı’nın 4 Ağustos 2022 tarihli haberine göre, Sincan Cezaevi’nde tutulan siyasetçiler duruşma salonunda hazır bulunurken, farklı cezaevlerinde bulunan siyasiler ise Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla duruşmaya bağlanıvermişlerdi.

SEGBİS ile Edirne F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nden duruşmaya bağlanan eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş söz alıp şunları söylemişti: “Hiçbir mütalaada ve iddianamede çözüm sürecinden (özellikle) bahsedilmiyor. Mütalaa, çözüm süreci yokmuş gibi davranılıyor; çünkü o atmosferde kurulan bir sözün anlamı çok daha farklıdır. İddia makamına göre çözüm süreci yok!?.. Demokratik Toplum Kongresi’nin Cemil Çiçek imzasıyla Meclis’e davet edildiğini görmüyor, ama Yargıtay’ın DTK’ya ilişkin kararını görüyor. DTK’nın hâlâ yasal çalışma yürüttüğünü görmüyor. AKP’nin o dönemdeki politikaları yokmuş gibi davranıyor. O dönemin Başbakanı Erdoğan’ın ‘MİT Müsteşarı gidip İmralı’ya görüşecek’ dediğini görmüyor. O dönemin Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç, ‘Bizim dönemimizde PKK bayrağını açmak suç olmaktan çıktı’ diyor. O dönem herhangi bir savcı çıkıp ‘bunlar suç’ diyebilir miydi? Sırrı Süreyya Önder devlet görevlisinin yanında konuşuyor, ama ne devlet görevlisi ne Erdoğan bunları inkâr etmiyor. Belgelerde, Erdoğan ‘Ben Apo’yla anlaştım’ diyor ama savcı bunu görmüyor. Hangi konuda anlaştınız diye sormuyor. Hangi konuda anlaştıklarını bilmiyoruz. Başbakan, İmralı’da Öcalan’la anlaştığı halde, ben ve arkadaşlarım ‘Sayın Öcalan’ dediğimiz için yargılanıyoruz. Savcılık, o süreci unutturmaya çalışıyor!? O DÖNEM BAKANLIK ‘PYD TERÖR ÖRGÜTÜ DEĞİL’ DEDİ. Savcı, A Haber Genel Yayın Yönetmeni olsa anlarım ama kendisi bir hukukçu. AKP’li Adalet Bakanlığı, o dönemde ’PYD terör örgütü değildir’ dedi ama savcılık mütalaasında PYD için terör örgütü diyor. Dosyada belge var, savcının haberi yok mu? Dosyada, Bircan Yorulmaz, ‘PYD’den mail geldi’ diye tutuklanıyor ama o dönem PYD eş başkanları Türkiye’ye geliyor. Dönemin başbakan yardımcısıyla görüşüyor, suç olmuyor. Neymiş bize mail gelmiş suç oluyor, oysa AKP iktidarına bizzat PYD kendisi geliyor. Eğer yaptıklarımız suç ise ortağımız AKP’dir. Erdoğan neden sanık sandalyesinde yok? Biz yargılanıyorsak; AKP’liler de yargılanmalı. İmralı’da Öcalan’la anlaşma yapan ben değilim. Mütalaa çarpıtmadan ibarettir, savcı süreç görülmesin istiyor. Dışişleri Bakanlığına yazı yazılarak 2012’den bugüne kadar PYD yetkilileriyle kaç kere görüşmüşler, ne konuşmuşlar sorulsun istiyorum. 2007’deki İmralı’daki avukat görüşmelerinin tam kaydını istiyorum. Adalet Bakanlığı’ndan belgeler istenilsin. Dönemin MİT Müsteşarı Emre Taner, dönemin İçişleri Bakanı Efkan Ala ve MİT Müsteşarı Hakan Fidan, Ahmet Davutoğlu, dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın tanık olarak dinlenilmesini talep ediyorum.”

Evet, Suriye Kürdistanı’na karşı çıkıp, Kuzey Irak Barzani Kürdistanı’na destek olmak… Ve hele Suriye, Irak ve Türkiye’nin parçalanması için asıl çırpınan Siyonist İsrail’le normalleşme anlaşmaları yapmak ahmaklık mıydı, yoksa hıyanet kasıtlı mıydı?

İsrail’in “Çevre Stratejisi”nin Irak Uyarlaması

1961 yılı, Kuzey Irak'taki Kürtler adına önemli bir yıldı. Bağdat reji­minin Arap milliyetçiliğine dayalı sert ve asimilasyonist politikasından rahat­sız olan Kürtler, o yıl, ünlü Barzani aşiretinin liderliği altında silahlı bir is­­yan başlatmışlardı. Çeşitli iniş çıkışlara rağmen 1975 yılına dek sürecek olan bu ilk isyan, doğal olarak çeşitli “dış güçler”in de ilgisini çekmiş olmaktaydı. Tahmin edilebileceği gibi, bu dış güçlerin başında İsrail vardı. İler­leyen dönemde İran ve ABD de Kürt isyanının destekçiliğine soyunacak, “Kürt kartı”nı kurcalayacaklardı. Hatta çoğu insan “Kürt kartı”nın asıl sahiplerinin bu iki ülke olduğunu sanacaklardı. Oysa Kürt isyanına hem ilk el a­tan, hem de bu kartı çok daha uzun vadeli ve stratejik bir bakış açısıyla değerlendiren ülke, İsrail'di.

1961'de patlak veren isyan, kısa süre içinde İsraillilerin ilgi alanına gir­di ve Kürtlerle temas kurdular. İlk önemli temas ise, 1964 yılında yapıldı. O zamanlar Savunma Ba­­kan Yardımcısı olan Şimon Peres, Kürt hareketi içinde önemli bir yere sahip olan ve uzun yıllar Kürtlerin Avrupa temsilcisi sıfatını taşıyan Dr. Kumran Ali Bedir-Han ile gizlice buluşmuşlardı. Bedir-Han, 1940'lı ve 50'li yıl­lar­da İsrail adına ajanlık yapmıştı ve dolayısıyla diyaloğun yeniden baş­latıl­ması için en uygun aracıydı.[1] Hatta İsrail'in Ortadoğu ülkelerindeki azın­lık­lara destek vererek düşmanlarını zayıflatabileceği, bunun için en uygun a­zın­lıkların başında da Kürtlerin geldiği tezi, 1948'de Bedir-Han'ın kendisi tarafından açıklanmıştı.[2]





MAKALEYİ OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ..





BENZER İÇERİKLER

Size daha iyi hizmet sunabilmek için çerezleri kullanıyoruz. KABUL ET Detaylı Bilgi