Anasayfa » RAHMETLİ ERBAKAN VE TÜRKEŞ’LE İLGİLİ İBRETLİK RÜYALAR

RAHMETLİ ERBAKAN VE TÜRKEŞ’LE İLGİLİ İBRETLİK RÜYALAR

Yazar: yonetici
0 Yorum 128 Görüntüleyen
 
 
 
 
 

Nevzat TEMELTAŞ / Eskişehir / 27.07.2015

Rüyamda:

Aziz Erbakan Hocam ve Alparslan Türkeş, Nil Nehrinin kenarında abdest alıp namaz kılıyorlar ve her ikisi de çok neşeli bir halde görünüyorlar. Ben yanlarına yaklaşıp kendilerine selam veriyorum. Rahmetli Alparslan Türkeş: “Bu nehrin kaynağı cennettir!” diyor. Erbakan Hocam da mübarek başlarıyla Alparslan Türkeş’in dediğini tasdik ediyorlar. Ben“Muhterem Hocam, resminizi çekip altına da ‘O, karanlığı delen yıldızdır!’ (Tarık Süresi: 3) ayetini yazdırıp tablo haline getirsem ve Ahmet AKGÜL Hocama göndersem müsaade eder misiniz?” diye soruyorum. Erbakan Hocam: “Öyle bir şey yapmanıza gerek yok, ben peygamber değil, bir kulum. Öyle yaparsanız şirk olabilir. Ayrıca namaz kılınan hiç bir yere resim asmayın kardeşim. Bizimle şu anda görüştüklerinin hepsi gerçektir. Alparslan’la biz Elhamdülillah çok rahatız. İkimiz de nakşi idik. Ahmet Akgül kardeşime de benden çok selam söyle!” deyince Alparslan Türkeş: “Maşallah, Ahmet Akgül çok iyi cihat ediyor fakat önünde bir merhale daha var Hocam, onu da aşacak ve Allah’ın izniyle zafere ulaşılacak, öyle değil mi?” diye sorunca Erbakan Hocam da: “Evet, o merhaleyi de aşar aşmaz zafer onundur Allah’ın izniyle, kalemi keskin olsun inşallah!” deyip dua ediyorlar ve “Biz burada rahatız, hizmetçilerimiz falan var. Elhamdülillah biz ümmetin ve ülkemizin vebalini almadık ve ne yaptıysak Allah rızası için yaptık!” buyuruyorlar. O arada uyandım.

Te’vili:

Erbakan Hocamızla Rahmetli Türkeş’in Nil Nehrinde abdest almaları; hem onların ahiretteki huzurlarına, hem de “Nil’den Fırat’a, büyük İsrail’i Kurma” hayalini taşıyan Siyonist odakların bu şeytani amaçlarına ulaşamayacaklarına ve onların planlarını bozacak büyük bir değişimin çok yakında yaşanacağına; Mümin ve metin Milli Görüşçü – Milli Çözümcülerle, Mümin ve çetin ülkücülerin gayret ve desteği ile Kutlu devrim ve değişimin yaklaştığına işarettir.

Erbakan Hocamız, Mehdiyet inkılâbının mimarı, Hakikat davasının devamı, Hz. Peygamber Efendimizin varisi makamında seçkin bir şahsiyettir, ama elbette “kulluk” mertebesindedir. Aleyhisselatü Vesselam Efendimiz son peygamberdir. Ulûhiyetten uzaklık noktasında bir peygamberle bir çekirge eşittir. Ama tecelli ve tezahür dereceleri elbette çeşitlidir. Herhangi bir alüminyum atomuyla bir fantom uçağı herhalde bir değildir. Yarattıkları arasındaki değer ve derece farkını belirleyen Yüce Rabbimizdir. İşte Hazreti Peygamber Efendimiz, İlahi tecelli ve tezahürün en son timsali ve zirvesidir. (SAV.) Velhasıl böylesi muhterem ve müstesna şahsiyetleri sevmek ve sahiplenmek, imanın ve vicdanlı insan olmanın gereği ve göstergesidir. Ama dikkat! Bu muhabbet asla ubudiyyet’e dönüşmemelidir, çünkü bu şirktir.

Her iki şahsiyet tarafından, Milli Çözümün hizmet görevlisine, tebrik, selam ve müjde gönderilmesi, haklı ve hayırlı çizgimizdeki gayretlere bir teşvik ve manevi takviyedir. Böbürlenip havalara girmek ve kendinde bir şeyler vehmedip kibirlenmek yerine, Rabbimize şükretmek ve ayağımızı kaydırmayıp hidayet ve istikamet buyurması için devamlı duaya yönelmek gerekir.

Bu rüya aynı zamanda Milli duyarlılıkları yüksek, cesur ve onurlu ülkücülerle, sağlam, şuurlu ve huzurlu Milli Görüşçülerin ve Milli Çözüm ekibinin biri birlerini daha iyi anlama, ortak Milli ve Manevi değerler etrafında fikren ve kalben halkalanma, iman ve vatan düşmanlarına karşı birlikte akılcı ve caydırıcı tavır alma noktasında sorumlu ve uyumlu hareket etmelerini de ikaz ve işaret etmektedir.

En doğrusunu Allah bilir.

 

 

Nevzat GÜNDÜZ / Gebze / 21.07.2015

Rüyamda:

Bir toplantı çıkışında Sn. Devlet BAHÇELİ ile karşılaşıyoruz. Kendimizi tanıtmak için söze başlayınca o bizleri tanıdığını ve Milli Çözüm yazarı olduğumuzu söylüyor. Ve Ahmet Akgül Hocamızı soruyor. “Uzun zamandır kendisinin hal ve hatırını soramadım, herhangi bir ihtiyacı var mı? Yardımcı olmaktan şeref duyarız!” deyince ben: “Hayır, Hocamız çok iyiler, teşekkür ederiz!” diyorum. Kendisi: “Bir ara müsait olurlarsa Ahmet Hocamızla görüşelim!”diyorlar ve beraberce bir ofise çıkıyoruz. Sn. Devlet BAHÇELİ bir koltuğa oturuyor, eline bir kitap alıp onun içinden önemli gördüğü yerleri kısa kısa özet halinde okumaya başlıyor. O sırada yanımda A.Ç. kardeşimiz ve M.T.’nin ortağı H.K. oturuyor. Devlet Bahçeli’yi dikkatli dinlememiz gerektiği için, saygıda kusur etmememiz lazım diye içimden geçiriyorum fakat A.Ç. kardeşimiz:“Devlet Bey’in elindeki kitabın yazarının Adil Düzeni çok iyi anladığını ve MHP Teşkilatlarının başına eğitimci yapılsa çok iyi olacağını” fısıldıyor. Ben sessiz olsunlar diye uğraşıyorum, biraz sonra A.Ç. kardeşimiz elinde tuttuğu Adil Düzen kitabını “Bunu hemen Devlet Bey’e verelim!” deyince ben A.Ç. kardeşime: “Devlet Bey’de o kitaptan var. Zaten konuşması da henüz bitmedi, bekle sözünü bitirsin takdim ederiz. Böyle aceleci ve müdahaleci davranırsan, seni bir daha böyle görüşmelere getirmem!” diye susması için ikaz ediyorum. H.K.’nin ayak ayaküstüne atmış olduğunu görünce: “Ayıptır, indir ayağını, edepli otur!” diye uyarıyorum. Bu arada Devlet Bey’in elindeki kitabın arka sayfasında kitabı yazan şahsın fotoğrafını görüyorum, ama ismini çıkaramıyorum. Birden aynı rüyadaki sahne değişiyor.

Sonrasında Ahmet Akgül Hocamızla birlikte Gebze’de bir toplantıya katılmak için giderken Sn. Devlet Bahçeli ile yaptığımız görüşmeyi kendilerine anlatıyorum ve “Devlet Bey sizinle görüşmek istiyor” diyorum. Ahmet Hocamız da: “Görüşürüz inşallah!” yanıtını veriyor. Çok geçmeden telefonum çalıyor, açınca Sn. Devlet Bahçeli olduğunu fark ediyorum. Bana: “Eğer Hocamız da müsaitlerse Gebze’de ‘Kebap Diyarı’ lokantasında görüşelim!” diyor. Ben iseAhmet Hocamızla görüşüp kendisine döneceğimi söylüyorum ve Ahmet Hocamıza durumu iletiyorum. Hocamız bana: “Elbette, hemen gidelim!” buyuruyor. Derken münasip ve müsait bir lokantada Ahmet Akgül Hocamızla Sn. Devlet Bahçeli karşılıklı oturdular. Konuşmaya Sn. Devlet Bahçeli başladılar ve Ahmet Hocamıza: “Zati âliniz Aytunç Altındal ile konferanslara gidiyorsunuz ama o şahıs bizden değil, ancak onunla birlikte ölen biri vardı ya işte o iyi bir Müslümandı!” deyince Ahmet Hocamız: “Ben Aytunç Bey’i tanıyorum, o bizim oradaki Elaziz ekibinden” diyor. Çok daha önemli bilgileri Ahmet Hocamız kendilerine anlatınca Devlet Bahçeli hayretle ve hürmetle dinliyor. Yine Sn. Bahçeli sözü TSK’ya getirip: “Bizim dönemimizde ordu daha iyi idi. (Kendisi de önceleri orduda generalmiş) Şimdi bazı sıkıntılar var.” deyinceAhmet Hocamız ordunun özel durumunu, stratejik konumunu, ürkek ve gevşek değil ama sabırlı ve akılcı tutumunu bir iki cümle ile anlatınca Devlet Bey dikkatlice dinliyor ve seviniyor. O esnada ben de: “Seçimden önce Ahmet Hocamızla özel bir konu görüşülmüş idi” diye düşünüyorum ve “o mevzudan Devlet Bey’in haberi varmış” diye içimden geçiriyorum. Bu arada Devlet Bahçeli Bey’e bir telefon gelince görüşmek için dışarı çıkıyorlar ve böylece uyanıyorum.

Bu arada Sn. Bahçeli iki kişiden bahsediyor. “Biri ne ise de diğerine güvenilmez” diye uyarıyor.

Te’vili:

a) Sayın Devlet Bahçeli’nin, Milli Çizgide ve yüksek bir duyarlılık halinde olduğuna, ayrıca Milli Çözüm önerilerine yatkınlığına…

b) Ülkenin birliği ve Milletin dirliği hatırına, sorunlarımızın ortak sorumluluk bilinciyle aşılması lüzumuna işarettir.

c) Böylesi önemli şahsiyetlerin yanında edep ve hürmet ölçülerine dikkatli davranma gereği öğretilmektedir.

d) Milli Çözüm Dergisindeki yazılarımızı ve başta “Adil Düzen” olmak üzere diğer Kitaplarımızın çok hayırlı, yararlı ve yaklaştırıcı bir rol oynadığına dikkat çeken bir müjdedir.

e) Sağlam Ülkücülerle, sadık Milli Görüşçülerin ortak fikri gayretleriyle önemli mesafeler alınıp bu zor merhalenin aşılacağına da bir alamettir.

En doğrusun Allah bilir.

 

 

Tuba TAŞKIN / Elazığ / 23.07.2015

Rüyamda:

Yokuş bir yoldan, aşağıya doğru kalabalık bir toplulukla yürüyorum. Yürüyen insanlar içinde çoğunluk uzun boylu, cübbeli, sarıklı insanlar var ve duruşları beni çok ürkütüyor. Yürüdüğümüz yolun sonunda Mekke şehri karşımıza çıkıyor. Mekke sular altında kalmış oluyor ama biz yürüdükçe sular çekiliyor ve şehir açığa çıkıyor. Su altından çıkan insanların bir kısmı koyun, deve, sığır gibi hayvanları kurban ediyorlar. Bir kısmı da insanları kurban etmeye hazırlanıyorlar. Kurban edilecek insanlar da kurban edilmeyi hevesle bekliyorlar, bıçaktan ve kesilmekten hiç korkmuyorlar. Bir tarafta da babamı (Ahmet Akgül Hocamızı) yanında bir koyun ile hazır beklerken görüyorum. Babama: “Baba, acaba bu koyun kurban olacağını bilse senin yanında durur muydu?” diye soruyorum. Babam da: “Eğer durmazsa ben de kendimi kurban ederim” deyip keskin bıçağı boynuna dayıyor. Ben de çok üzülüp ağlamaya başlıyorum. Babam da bana: “Kızım üzülme, sevin; çünkü Allah yoluna kurban olmak can acıtmaz!” deyip beni teselli ediyor ve uyanıyorum.

Te’vili: Sular altında kalan Mekke’nin sel baskınından kurtulması, Siyonist sistemin yıkılışına ve Adil Düzenin ortaya çıkışına alamettir. Allah için kurban olmayı istemek ise, inşallah sonunda şehit edileceğine işarettir. En doğrusunu Allah bilir.

 

Tuba TAŞKIN / Elazığ / 07.07.2015

Rüyamda:

Kâbe’de oluyoruz. Yanımda eşim ve çocuklarımla tavaf yapıyoruz. Tavaf yaparken “Ya Rabbim, Sen yine mi nasip ettin” diyerek ağlıyorum. Tavaf ederken tanıdık simalar görüyorum (Hafız Cuma’nın kızları). Daha sonra yengem Vildan yanıma geliyor ve bana: “Benim fotoğrafımı çeker misin? İlk geldiğimde çok mutlu olamadım, ama şimdi çok mutluyum” diyor. Kâbe’nin bir tarafında babamı arkasında kalabalık olmayan bir cemaate namaz kıldırırken görüyorum.

Tavaf ederken yanıma (Genelev kılıklı kızlarla cıvıklaşan ve Siyonist İsrail’i aklamaya çalışan) A.O. geliyor. Bana kötü bir niyetle yaklaşıp: “Yüzün dikkatimi çekti, demek sen Ahmet Hocanın kızısın” diyor. Tedirgin halde babamın yanına gidip bu olayı anlatıyorum. Babam çok sinirleniyor. O sırada A.O. Kâbe’nin tam karşısında yüksek bir taht üzerinde gururla oturuyor ve kendisini Beytullah’tan üstün zannediyor. Babam hemen oraya çıkıp A.O.’yu dövmeye başlıyor. O’nun boyu çok uzun görünüyor. Bu sırada Kâbe’de olan her ülkeden insanlar babam için: “Bu adamın yaptığı, Peygamber’in cahiliye devrinde Kâbe’deki putları kırması gibidir!” diyerek A.O.’yu pataklayıp, linç ediyorlar. Bu sırada ben içimden: “Ahir zamanda sahte Mehdileri öldürecek kişi babammış” diye seviniyorum. Daha sonra, bayram namazındaki gibi tekbirler getiriliyor. Bayram Namazına niyet edip namaz kılıyoruz ve o heyecanla uyanıyorum.

Te’vili: Kâbe’de Bayram namazını kıldırmak ve hutbe okutmak devlet başkanlığına ve büyük bir devrim hazırlığına işarettir. Bu rüya çok önemli ve bütün ümmeti ilgilendiren büyük devlet görevlerine getirilmeye de alamettir. (A.O. gibi) fasık, münafık ve bidatçı şahısların İslam Süfyanının yardımcıları olduklarına ve kendilerini Beytullah’ın şahsı manevisinden bile üstün tutacak kadar sapıttıklarına dikkat çekilmekte, bu tür tahripçilerin Milli Çözüm eliyle hadlerinin bildirildiği ve bildirileceği de müjdelenmektedir. Zaten haccetmek izzet, devlet ve kudrete erişileceğine işarettir. Asıl önemli olan yüksek devlet görevlerine gelmek değil, Kur’ani gerçekleri tebliğ etmek ve ilmi–siyasi cihadımızı sürdürmek suretiyle, bu kutlu neticeler hâsıl olmuş gibi sevap elde etmek ve Rabbimizin rızasına erişmektir. En doğrusunu elbette Allah bilir.

 

KAYNAK:

http://www.millicozum.com/mc/eylul-2015/rahmetli-erbakan-ve-turk

BENZER İÇERİKLER

Size daha iyi hizmet sunabilmek için çerezleri kullanıyoruz. KABUL ET Detaylı Bilgi