Anasayfa » FETİH SURESİ’NİN MÜJDE VE MESAJLARI

FETİH SURESİ’NİN MÜJDE VE MESAJLARI

Yazar: yonetici
0 Yorum 270 Görüntüleyen

Fetih Suresi Hicretin 6. yılında müşriklerle yapılan meşhur Hudeybiye Barışı arkasından Medine’de inmiştir.

Bu mübarek sure:

A) Cenab-ı Allah’ın (CC), Hz. Peygamberin (SAV) şahsında; mü’min ve mücahit kullarına mutlak fetih (galibiyet ve hâkimiyet) vaadini ve bu müjdelere kesin inanmamız gerektiğini ifade ve ikaz buyurmaktadır.

B) Bu sure, sahabenin (RA) ve her asırdaki mü’minlerin cihat, teşkilat ve itaatle ilgili uymaları ve uygulamaları gereken esasları ortaya koymaktadır.

C) Fetih Suresi, hem Asr-ı Saadet’te, hem de ondan sonraki her dönemde; uydurma bahaneler ve yalan mazeretlerle hizmete katılmayanların ve de dışarıdan Müslüman ve müttaki görünüp, aslında İslam’ın zafer bulmasını ve inandığımız değerlerin iktidar olmasını hazmedemeyen haset ve hıyanet ehlinin, acı ve alçaltıcı akıbetlerini anlatmaktadır.

D) Bu sure-i celile, Resulüllah’ın gördüğü ve ashabına haber verdiği halde, bir müddet geciktiği için, bazılarının vesvese ve şüphelerle itiraza yeltendiği, Fetihle ilgili mübarek ve müjdeli rüyalarının gerçekleşeceğini ve bunun gibi her asırdaki sadakat ve istikamet ehli mü’minlerin, zafer ve galibiyetle ilgili manevi işaret ve beşaretler içeren sadık rüyalarının ve cihat davalarının da boşa gitmeyeceğini hatırlatmaktadır.

E) Fetih Suresi, cahili Mekke medeniyetinin ve tüm müşrik düzenlerin sonunda mutlaka yıkılacağını ve İslam dininin ve adalet düzeninin bütün bâtıl sistemlere galip ve hâkim olacağını haber vermekte ve bu İlahi müjde ve mesaja bizzat Cenab-ı Allah’ı (CC) şahit tutmaktadır.

F) Bu mübarek ve müjdeli sure, Asr-ı Saadet’te Efendimize hizmet ve sadakat gösteren Ashab-ı Kiram’ın üstün meziyet ve mükâfatlarını beyan buyurduğu gibi; kıyamete kadar her asırdaki mürşit, müçtehit ve mücahit önderlerin yanında ve cihat yolunda sabır ve sadakat gösteren ehli imanın, yüksek değer ve derecelerine de ima ve işarette bulunmaktadır.

Şimdi Aleyhisselatü Vesselam Efendimizin: “Yemin olsun, bu gece Bana öyle bir sure indirildi ki, o Benim için bütün dünyadan ve içinde bulunanlardan daha sevimli (ve değerli)dir.”[1] buyurmakla yüksek kıymet ve ehemmiyetine dikkatlerimizi çektiği bu mübarek ve müjdeli suredeki ayetlerin, deryalar misali hikmet ve işaretlerinden, aklımızın erdiği ve kalbimize geldiği kadarını arz etmeye çalışalım.

Bu konuya hazırlanırken itimat ve itibar edilen beş büyük tefsirle, beş ayrı Meal-i Kerim’i, sahih hadisleri içeren Kütüb-i Sitte’yi ve önemli siyer ve tarihi eserleri ve pek çok lügat ve ansiklopedileri araştırdım ve yararlandım.[2]

Üstad Bediüzzaman Hazretlerinin de tespit ettikleri gibi; Kur’an ayetlerinin her bir asra bakan ve önemli olaylara işaret buyuran ve açık hükümleri ve hikmeti ile de çatışmayan ayrı ayrı anlamları ve farklı yorumları mutlaka olacaktır ve bu durum “De ki: Rabbimin sözleri için derya (dolusu) mürekkep olsa bir o kadar daha ilave etsek, (yine de) Rabbimin sözleri (ve ayetlerin hikmet ve işaretleri) bitmeden önce denizler tükenecektir.”[3] ayetine de uygun bulunmaktadır.

Bismillahirrahmanirrahim

1. Ayet: “Doğrusu Biz Sana (zafer yollarını) açtık; apaçık bir fetih ihsan ettik.”

Bu ayetle, Mekke Fethi’ne zemin hazırlayan ve Efendimizin siyasi ve diplomatik bir başarısı sayılan ve ilk başta hikmeti anlaşılamadığından birçok tartışmalara ve itirazlara yol açan ve pek çok tavizler verilerek sağlanan Hudeybiye Anlaşması’na işaret buyrulduğu gibi[4] mutlak gerçekleşeceğini kesinlikle belirtmek üzere geçmiş zaman kipi kullanılarak, Mekke Fethi’nin yakında geleceği ve müşrik hâkimiyetinin biteceği de ifade olunmaktadır.[5]

Bu ayet, Resulüllah’ın şahsına hitaben “Biz Sana feth-i mübini verdik” buyurmakla;

a- “Allah’ın yardımı ve zaferi gelip de…”[6] ayetinin de bildirdiği gibi zafer ve galibiyetin Allah’ın elinde ve takdirinde olduğuna,

b- “Cihat eden ancak kendisi için cihat etmiş olur. Şüphesiz Allah (CC) âlemlerden müstağnidir”[7] ayetinin ifade ettiği gibi insanların Hak yolundaki cehdü gayretlerinin sadece kendi nefsi kazançları sayılacağına ve Allah’ın rahmet ve inayetine müstahak kılınacağına,

c- Ayette “siz” yerine “sen” zamiri kullanılarak, zaferin Efendimizin şahsına has kılınması, Cenab-ı Hakkın her asırda özel olarak seçip, feragat ve fedakârlık ehli bir cemaatin şahs-ı manevisi haline getirdiği zatların eliyle zafere ulaştırdığına (Bak: Talut-Calut olayında zaferin Hz. Davut eliyle verilmesi)[8] işaret buyurulmaktadır.

Bediüzzaman Hz.leri de: “Zulüm ve delalet ehlinin birleşip Siyonizm’in güdümünde bir “şahs-ı manevi” çıkararak İslam’a hücumları hengâmesinde, hakikat ve cihat ehlinin de kendi içlerinden bir “şahs-ı manevi” etrafında kenetlenmeleri ve İslam’ı ona muhafaza ve müdafaa ettirmeleri gerektiğini” ikaz ve ifade eden tavsiyeleri oldukça önemlidir ve dikkate alınmalıdır.[9]

2. Ayet: “(Bu zaferi verdik ki) Allah (CC) Senin geçmiş ve gelecek günahlarını bağışlasın ve Sana olan nimetini tamamlasın ve Seni sırat-ı müstakime hidayet buyursun.”

Bu ayet Hz. Peygamberimizin (SAV) birtakım sıkıntı ve tasalarını gidermek ve Onu teselli etmek için gönderildiği söylense de, aslında her türlü günahtan masum kılınan ve korunan, zaten Peygamber olarak bizzat hidayet rehberi yapılan Efendimizden ziyade, İbnü’l Arabî gibi zatlar bu müjdenin Ashab-ı Kiram’a ve her asırdaki ümmetinden biat, itaat ve sadakat erbabı olan ehl-i imana işaret ettiği kanaatini taşımaktadır.[10]







MAKALENİN TAMAMI İÇİN TIKLAYINIZ..

BENZER İÇERİKLER

Size daha iyi hizmet sunabilmek için çerezleri kullanıyoruz. KABUL ET Detaylı Bilgi