Sn. Erdoğanın icraatları, ağırlıklı olarak Milletin mi, yoksa Siyonizmin mi işine yaramaktadır?
Mavi Marmara katliamına rağmen İsraille normalleşmeyi başlatan ilk ülke AKP Türkiyesi olurken, Türkiye ile İsrail 17 Ağustos 2022de, diplomatik ilişkilerin yeniden en üst düzeye çıkarılması ve karşılıklı büyükelçi atanması kararı almıştı. 19 Eylül 2022de Siyonist İsrail, Ankaraya yeniden büyükelçi atarken, Cumhurbaşkanı Erdoğanın ABDdeki temasları da dikkatlerden saklanmıştı. Her ABD seyahatinde gelenek olduğu üzere Siyonistlerle görüşen Erdoğan, bu ziyaretinde de geleneği bozmamıştı! Cumhurbaşkanı Erdoğan, BM 77. Genel Kuruluna katılmak üzere bulunduğu New Yorkta Dünya Yahudi Kongresi Başkanı Ronald Lauderle de bir görüşme yapmıştı. Bu görüşme, basına kapalıydı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan, Amerikan Yahudi Toplumu Çatı Kuruluşları temsilcileriyle de buluşmuşlardı.
Tüm Siyonist Baronların Hepsi Oradaydı!
Basına kapalı gerçekleştirilen toplantıda, Amerikan Yahudi Kuruluşları Başkanları Konferansı Başkan Yardımcısı Malcolm Hoenlein, New York Yahudi Toplum İlişkileri Konseyi Başkanı Gideon Taylor, Etnik Anlayış Vakfı Başkanı Haham Marc Schneier, Amerikan Yahudi Kongresi Başkanı Jack Rosen, İnkârla Mücadele Ligi Onursal Direktörü Abraham Foxman, Amerikan Yahudi Kuruluşları İcra Kurulu Başkanları Başkanı William Daroff, Türk Yahudi Toplumu Eşbaşkanları İshak İbrahimzadeh ile Erol Kohenin de aralarında bulunduğu çok sayıda çatı kuruluş temsilcisi yer almıştı.
Şimdi şunları sormak ve doğru-doyurucu yanıtlarını almak, Millet olarak hakkımızdı:
1- Sn. Erdoğanın, güya BM oturumlarına katılmak üzere ABDye giderken, bu Siyonist Yahudi Teşkilatlarıyla görüşmeler yapacağı niye toplumdan özellikle saklanmıştı?
2- Yandaş medyada ve TV programlarında, Sn. Erdoğanın Siyonist Yahudi kuruluşlarıyla yaptığı görüşmelerle ilgili, neden hiçbir yorum yer almamıştı?
3- Aslında sadece ABD ve ABnin değil, tüm dünya ülkelerinin yönetimleri ve ekonomileri üzerinde büyük bir etkinliği olan bu Yahudi Kuruluşlarındaki gizli buluşmalarda, hangi konular tartışılmış, hangi kararlar alınmış ve Sn. Erdoğan hangi sorulara muhatap kalmıştı?
4- İmaen de olsa, Selahattin Demirtaşın gündeme taşıdığı Erdoğanın üniversite diploması konusu da, bu buluşmalarda hiç hatırlatılmış mıydı?
Çünkü Siyonist odaklar ve özellikle Türkiye gibi stratejik önem taşıyan ülkelerde, iktidara taşıdıkları ve hele İslamcı bir gelenekten devşirip ayarladıkları insanları, sürekli avuçlarında tutmak ve mutlak kontrollerini sağlamak üzere emniyet garantisi cinsinden bazı kozlarını ceplerinde bulundururlardı!?.. Örneğin Selahattin Demirtaş, (Diploması var mı, yok mu?) Gerçeğini, seçimden sonra öğreneceğiz! derken, kimlerin adına bu şantajı yapmaktaydı? Çünkü PKKnın ve lider kadrolarının Siyonist odakların maşaları olduğunu bilmeyen kalmamıştı?
Peki, diplomanın sahte olduğu ortaya çıkarsa devlette neler yaşanacaktı?
– Atadığı tüm Bakanlar yetkisiz olacakları için o Bakanların yaptıkları tüm işlemler de geçersiz sayılacaktı.
– Atadığı tüm Elçilerin görevi düşecek ve boşta kalacaktı.
– Atadığı Anayasa Mahkemesi, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu üyelerinin görevleri otomatikman düşmüş sayılacaktı.
– Atadığı tüm Valilerin, Kaymakamların, Rektörlerin görevleri sonlanmış olacaktı.
– Atadığı tüm Genel Müdürlerin, Bakan Yardımcılarının görevleri askıya alınacaktı. Yani geriye doğru olarak tüm atama kararnameleri geçersiz konuma taşınacaktı. Devlet bürokrasisi bir dakika içinde çökmüş olacaktı. Ülkenin tüm elçilikleri, dış temsilcilikleri yetkisiz hale gelecek, onayladığı bütün uluslararası sözleşmeler geçersiz sayılacaktı.
– Meclisin çıkardığı ve Cumhurbaşkanının onayıyla yürürlüğe giren bütün kanunlar geçersiz olacaktı.
– Cumhurbaşkanına hakaret davalarının hepsi düşecek, verilmiş cezalar kadük hale gelecek, ceza verilen kişiler tazminat hakkı kazanacaktı
– Beşli çeteye verilen tüm ihaleler de geçersiz sayılacaktı.
Peki Cumhurbaşkanı nasıl bir durumla karşı karşıya kalacaktı?
Cumhurbaşkanlığı dokunulmazlığı da ortadan kalkacağına göre kendisi, Yüce Divan sıfatı taşıyacak Anayasa Mahkemesinde değil, normal Ağır Ceza Mahkemesinde yargılanacaktı. Yargılama için en az 400 milletvekilinin onaylaması gereken Meclis kararına da gerek kalmayacaktı.
Görevi süresince kendisine ödenen maaş, ek ödenek, Sarayın yeme, içme, ısıtma, soğutma, iletişim, gibi giderleri ile bindiği uçakların yakıtlarından uçuş ekibinin maaşlarına kadar Ve koruma ordusunun maaşlarından, gizli ödenekten harcadığı her kuruşa kadar tümü kendisinden geri alınacaktı…
Sarayda muhtarlara verdiği yemeklerden, Suudi Prens için getirtilen çalgı çenginin parasına kadar, Cumhurbaşkanı sıfatıyla yaptığı tüm harcamaları ödemek zorunda bırakılacaktı.
Diploma sahteyse buna sessiz kalan, sahteliğin üstünü örten üniversite yönetimleri ile Yüksek Seçim Kurulu üyeleri de çok ağır cezai yaptırımlarla karşı karşıya kalacaktı.
Şimdi Sn. Erdoğana değil, Madagaskar Cumhurbaşkanına birkaç soru sorarak bitirmek istiyorum. Haydi diyelim ki bir diploma vardı…
…
makalenin tamamı için tıklayınız..