Akıllı ve hayırlı insan; düşüncesinde, hedeflerinde ve heveslerinde, nelere önem ve öncelik vermesi gerektiğini bilen ve hayatına ona göre yön veren insandır. Böyle olmak için de Kuranın öğütlerine ve Resulüllahın öğretilerine kesin ihtiyaç vardır; yani olumlu ve onurlu insan olmak, şuurlu ve sorumlu Müslüman olmaya bağlıdır. Bütün gayesi ve gayreti şu kısacık dünya hayatıyla sınırlı olan; Yüce Yaratıcıya, dünyaya gönderiliş amacını ve ahiret hayatını ve hazırlığını inkâra kalkışan insanlardan, vicdani hassasiyet ve adalet beklemek boşunadır, onların şahsi çıkarları ve ideolojik saplantıları her şeyin başındadır. Bu nedenle tekrar belirtelim ki, akıllı ve yararlı insan Allahını ve ahiret hayatını unutmayan insandır.
Bu yazının amacı, size dünya üzerindeki varlığınızın amacını hatırlatmaktır; çünkü insan unutkandır. Kendini yaşadığı olaylara kaptırıp, iradesini kullanmazsa asıl dikkatini vermesi gereken konulardan uzaklaşır. Allah'ın her yönden kendisini sarıp kuşattığını, her an izlediğini, dinlediğini ve hayatını filme aldığını, yaptığı her şeyin hesabının mutlaka sorulacağını, ölümü, mezarı, cennetin ve cehennemin varlığını, kaderin dışında hiçbir olayın yaşanmayacağını, karşılaştığı her şeyde bir hayır olduğunu unutmaktadır. Çünkü insan gaflete düşmeye de müsait bir varlıktır. Gaflete düşerek, yaşamının amacını, o an göstermesi gereken doğru tavırları unutup, günaha dalmaktadır. Fakat samimi insanlarda bu unutmalar anlık olmakta ve hatırladıkları anda hemen tevbe ederek tekrar Allah'a yönelip, O'nun emirleri doğrultusunda davranmaya başlamaktadır. Müminlerin, Allah'a olan duaları Kuran'da şöyle anlatılır: … Rabbimiz, unuttuklarımızdan veya (bu Kuran'a, akla ve vicdana dayanarak vardığımız kararlarda ve içtihatlarımızda hataen) yanıldıklarımızdan dolayı bizi sorumlu tutma…[1] Elbette burada kastedilen unutma, günlük hayatta başınıza gelebilen sıradan bir unutma değildir. Her insan yapısı gereği bazı şeyleri unutabilir veya yanılabilir. Ancak ayette kastedilen unutma, insanın birtakım gerçekleri akledebilecek kapasiteye sahip olmasına rağmen, yaratılış gayesini ve kulluk görevlerini düşünmemesi, dikkatini vermemesi ve göz ardı etmesi ile ortaya çıkan gaflettir.
Peki insan, neleri göz ardı ederek unutmaktadır?
Kuşkusuz insanın unutabildiği en hayati konu; her şeyin ve her hadisenin, bizzat Allah tarafından ve her an yaratılmakta olduğudur. İstisnasız her insan, Yaratıcımız olan Allah'a karşı sorumludur. Ama maalesef insan ise gaflet sonucu olarak hesap vereceğini ve cennet ya da cehennem içinde geçireceği sonsuz bir yaşantının kendisini beklediğini unutur. Cehennem ateşinin ya da cennet nimetlerinin varlığı yaşadığımız şu an kadar gerçek bir olgudur. Ne var ki insanların çoğu bu gerçeklerden haberdar olmalarına rağmen, bunları kendilerini pek de ilgilendirmeyen önemsiz konular olarak görür ve düşünmeyerek gerçeklerden kaçabileceklerini zannedip avunur. Oysa unutmak, insanı sorumluluktan uzaklaştırmayacaktır. İnsan kendisini ve bütün nimet ve lezzetlerini yaratan Allah'a karşı sorumludur; er veya geç ölümü tadacak, yapayalnız Rabbimizin huzuruna çıkarak hesap verecek ve bunun sonucunda sonsuza kadar cennet veya cehennemde yaşayacaktır. “ Biz, gökleri ve yeri ve bunlar arasında bulunan şeyleri, oyun ve eğlence için (boş yere) yaratmadık”[2] ayetiyle haber verildiği üzere, insan da dahil olmak üzere var olan her şey bir amaç üzerine yaratılmıştır. Dolayısıyla insan başıboş bir varlık değildir; ancak “Allah'a kulluk etmek”[3] için bu dünyadadır. Ama kişi günlük işlerin koşuşturmasına kapılıp, aklını kullanmazsa bu büyük gerçeği unutmakta ve gaflete dalmaktadır. Sadece çevrelerindeki olaylar, varlıklar ve Kurani uyarılar üzerinde derin derin düşünenler bu önemli sonuca ve kulluk şuuruna ulaşmaktadır.
İnsan sadece kendi yaratılışını düşünse dahi, Allah'ın ona bağışladığı nimetlerin farkına varacak ve buna karşılık, Rabbimize olan bağlılığını göstermek için çaba harcaması gerektiğinin bilincine varacaktır. Öyle ki, insan henüz hiçbir şey değilken, gözle bile görülemeyecek kadar küçük tek bir hücre olarak hayata başlamış, ardından bu hücrenin bölüne bölüne milyarlarca kere çoğalması sonucu, tüm organlarıyla mükemmel bir insan olup çıkmıştır. Fakat en önemlisi, bu varlık, bir can yani ruh kazanmıştır. Bir damla su ve et parçası iken, ardından düşünebilen, konuşabilen bir varlık halini almıştır, yani Allah insanı yoktan inşa edip hazırlamıştır. Fakat böyleyken insanlardan kimileri kendi yaratılışlarını unutarak Allah'a karşı çarpık misaller getirmeye, Rabbimizi inkâr etmeye kalkışır. Allah ayetlerinde bu durumu şöyle hatırlatır:
(Üstelik) Kendi yaratılışını unutarak Bize misal vermeye kalkıştı ve şu çürümüş kemikleri kim diriltecekmiş? diye (delil göstermeye yeltendi). De ki: Onları, ilk defa yaratıp-inşa eden (Allah tekrar) diriltecektir. O, her yaratmayı Bilendir.[4] Eğer siz de bu duruma düşmek, Rabbimize karşı nankörlük etmek istemiyorsanız, o zaman kendinizi günlük hayatın akışına kaptırarak “gaflete” dalmayın. Çünkü insan ancak düşünürse Allah'ı hatırlar, O'na karşı sorumlu olduğunun bilincine varır; ancak düşünürse bu dünyanın kendisi için çok kısa süreli bir konaklama yeri olduğunu, burada yaptığı her şeyin hesabını vereceğini düşünerek davranır. Ve ancak düşünürse unutmayacaktır. Bir noktayı belirtmekte fayda vardır: Bu yazıda size hatırlatacaklarımızın hiçbiri, “unutmasam daha iyi olur” deyip geçebileceğiniz şeyler sanılmamalıdır. Bunların tek bir tanesini bile aklımızdan çıkarmamamız lazımdır. Çünkü ancak bunları hatırladığımız sürece Allah'a gereği gibi kulluk yapılacak, O'nun rızası kazanılacaktır. Ve unutmayın ki ancak bu şekilde dünyada ve ahirette kurtuluşa ulaşılacaktır. Allah bizi, karşımıza iki yol çıkararak imtihana tâbi tutmaktadır; bunlardan birini seçmekte özgürüz, ama unutmayın ki bu yollardan birisi sonsuz azaba, diğeri ise sonsuz mutluluğa yol açacaktır.
…
MAKALENİN TAMAMI İÇİN TIKLAYINIZ