İSRAİL’İ DURDURMAK İÇİN;
ÖNCE İŞBİRLİKÇİLERDEN KURTULMAK LAZIMDI!
İsrail Türkiye’ye Saldıracak mıydı?
İsrail’in 9 Eylül 2025 tarihinde Katar’daki Hamas hedeflerini vurması, Ortadoğu’da dengeleri yeniden sarsmıştı. Bu gelişmenin ardından, Ankara’nın Hamas’a destek verdiği bahanesi ve İsrail’e karşı sert eleştirileri, “Sırada Türkiye olabilir mi?” sorusu, hem Türk basınında hem de uluslararası basında tartışılmaya başlanmıştı. Michael Rubin’in 9 Eylül’de Middle East Forum’da çıkan yorumları ve liberal İsrail basınının önde gelen gazetesi Haaretz’de ABD merkezli Demokrasileri Savunma Vakfı Kıdemli Araştırmacı Sinan Ciddi’nin kaleme aldığı yazı, bu tartışmaları daha da kızıştırdı. Her iki yazıda da Katar operasyonunun ardından Türkiye’nin risk altında olduğu vurgulanmıştı.
Michael Rubin, İsrail’in Katar’da Hamas’a yönelik saldırısını değerlendirirken “sıradaki adresin Türkiye olabileceğini” yazmıştı. Rubin, “Eğer Türkiye teröristlerin vekiliyle hareket ederse -ki Hamas fiilen teröristtir- o zaman Türkiye esasen ilk kurşunu kendisi sıkmış sayılır ve İsrail karşılık vermekte haklıdır” ifadelerini kullanmıştı. İsrail’in Katar’daki saldırısının Beyaz Saray’la koordinasyon içinde yapıldığını söyleyen Rubin, bununla İsrail’in “HAMAS’ı nerede olursa olsun hedef alabileceğini” gösterdiğini hatırlatmıştı. Rubin ayrıca; bir saldırı durumunda NATO üyeliğinin Türkiye’ye bir güvence veremeyeceğini hatırlatıp: “NATO fikir birliğine dayalı bir örgüttür ve nadiren ‘kesin’ kararlar alınır. İsveç ve Finlandiya, Türkiye’nin şantajlarına kızgın. Bu nedenle Stockholm ya da Helsinki’de veto makul seçenek olacaktır!” demekten sakınmamıştır.
Siyonist Haaretz Gazetesi: Küresel güç dengeleri sarsılır!
Türkiye’yi “terör destekçisi” olmakla suçlayan yazılarıyla tanınan Rubin’in tehditkâr ifadelerinin aksine İsrail merkezli liberal Haaretz gazetesinde Türkiye’ye herhangi bir saldırının Tel Aviv için ağır sonuçları olacağı hatırlatılmıştı. Washington merkezli Demokrasileri Savunma Vakfı Kıdemli Araştırmacısı Sinan Ciddi, gazetedeki analizinde, İsrail-Türkiye geriliminin büyümesi hâlinde ortaya çıkacak tablonun sıradan bir kriz olmayacağını vurgulamıştı.
İsrail’in Dürzi ayaklanmasına verdiği destek üzerinden SGD’yi Mazlum Abdi ve geçici Cumhurbaşkanı Ahmed Şara ile imzaladığı 10 Mart anlaşmasından caydırdığı, ABD’nin de Ortadoğu önceliğinin İsrail olduğu biliniyordu. İsrail, Suriye’nin istikrara kavuşmasını en çok, “Türkiye’nin etkisi artabilir” gerekçesiyle istemiyordu.
İsrail’in bu tutumu, Ankara’nın “Terörsüz Türkiye” başlığı altında PKK’nın silahsızlandırılması bahanesiyle ve Kürt sorununa siyasi çözüm bulma gerekçesiyle, aslında şimdilik resmen ve ismen olmasa da fiilen ve fikren Türkiye Kürdistanı’nı kurma aşamasındaki Cumhur İttifakı’na dolaylı destek çıkma amaçlı olmasındı?
Siyonist uşağı Aliyev’in arabuluculuğuyla Suriye’de Türkiye ve İsrail arasında çizilen “çatışmasızlık hattının” Trump desteğini arkasında sayan Netanyahu için fazla bir anlamı kalmayacaktı; çünkü ABD sayesinde ne yapsa yanına kâr kalan bir İsrail vardı.
Katar saldırısı bunun son kanıtıydı. Katar’ın; Hamas ve Müslüman Kardeşler’e ev sahipliği yapıp, Mısır’ın düşman sayması da diğer arabulucu Mısır için bir güvenlik garantisi sayılmamalıydı.
Artık İsrail, saldırı eylemlerini gerekçelendirmek gereği bile duymamaktaydı.
Bütün bu gelişmelerden sonra İsrail’in, Türkiye’nin güvenlik tehdidi algılamasında ön sıralara çıkması doğaldı. Ama İsrail, Türkiye’ye doğrudan saldırmak yerine, işbirlikçi iktidarlar eliyle fiilen Güneydoğu Kürdistanı’nı kurdurup, ülkemizi parçalamak hesabındaydı!..
Yandaş yorumculardan Coşkun Başbuğ, Kuduz İsrail’in vahşet ve cinayetleriyle ve HAMAS karşısındaki hezimetiyle ilgili doğru ve duyarlı bir tavır takınırken, maalesef Sn. Erdoğan iktidarının sorumluluklarıyla ilgili konuları sürekli çarpıtmaktaydı. Örneğin, Siyonist İsrail’in Gazze’ye kara harekâtı başlatıp soykırımı pervasızlaştırdığı aynı günde, Katar’da toplanan İslam ülkeleri yöneticileri için: “Biz onlardan ‘Ey İsrail, bu soysuz saldırılarını sonlandırmazsan, bizler topyekûn müdahale kararı almaya hazırız!’ çıkışı beklerken, maalesef umduğumuz bu cesur ve onurlu duruşu ortaya koyamadılar!” serzenişinde bulunmuşlardı. Oysa bu girişime herkesten önce dindar ve kahraman Erdoğan’ın öncülük etmesi ve bu yönde karar alınmasına yönelik önergeler vermesi gerekirken bunu yapmaması kınanmalıydı. Coşkun Başbuğ’un aynı gün bir TV programında “Gazzelilerin çoğu Zengîler döneminde oraya yerleştirilen Türklerden oluşmaktadır. Bu direniş kahramanlığının altında bu gerçek yatmaktadır!” anlamında ırkçılık kokan, bu şanlı direnişin İman ve Cihad şuuruna dayandığını geri plana atan yaklaşımları da temelden sakattı…
NATO, Türkiye’yi atar, İsrail’i tutardı!
İsrail 9 Eylül’de Katar’ın başkenti Doha’daki bir binaya savaş uçaklarıyla saldırmıştı. Gerekçesi üst düzey Hamas kadrolarını ortadan kaldırmaktı. Hamas, saldırıda Siyasi Büro Üyesi Halil el Hayye ve Doha’daki büro şefi ve Katarlı güvenlik yetkilisi dahil 6 kişinin öldürüldüğünü doğrulamıştı. Vurulan bina, Türkiye ve Fransa Büyükelçiliklerine yakındı. ABD’nin Ortadoğu’daki en büyük askeri üssü, Merkez Komutanlık (CENTCOM) bölge karargâhı El Ubeyd, Doha yakınlarındaydı. Katar’da Türkiye’nin de bir askeri üssü vardı. El Rayyan üssündeki Tarık bin Ziyad Kışlasıydı. Dahası; Katar, Mısır ile birlikte İsrail ve Hamas ile yürütülen ateşkes görüşmelerinde arabuluculuk yapmaktaydı. Nitekim bina vurulduğu sırada Katar’ın Hamas’ı ateşkese ikna görüşmeleri yaptığı bilgisi vardı. Katar, saldırı ardından İsrail’le arabuluculuktan çekildiğini açıklamıştı.
…
MAKALENİN TAMAMI İÇİN TIKLAYINIZ..
