ERDOĞAN İKTİDARININ;
ZARARI MI ÇOKTU, YARARI MI?
PKK-KCK’nın Avrupa’daki elebaşlarından Zübeyir Aydar, “Ortadoğu’da değişen dengelerle birlikte Lozan Antlaşması’nın artık anlamını yitirdiğini” ileri sürerek, “Yeni bir anlaşma, yeni bir sözleşme istiyoruz” küstahlığına kalkışmıştı. 26 Temmuz’da Lozan’da düzenleyecekleri yürüyüş ve mitinge çağrı yapan Aydar, gelinen süreçle beraber bu yıl dönümünün diğerlerinden farklı bir nitelik taşıdığını belirterek, “Muhtemelen haritalar değişebilir, Ortadoğu’da sistem ve statüler dönüşebilir” ifadelerini kullanmıştı. Uluslararası güçlerin de tâbi olduğu bir anlaşmaya olumlu yaklaşan Aydar, “Kürtlerin de içinde yer aldığı yeni bir statüko istiyoruz ve Lozan’ın kapandığını ilan ediyoruz!” diyerek Sevr hazırlığına ve Türkiye’de özerk Kürdistan kurulmasına başlamışlardı.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Ulusal Kurtuluş Savaşı’ndan sonra “varoluş” belgesi olan Lozan Antlaşması; 102 yıl önce, 24 Temmuz 1923’te İsviçre’nin Lozan kentinde imzalanmıştı. Şimdi sözde Terörsüz Türkiye kılıfıyla, terör örgütü PKK ile yeni açılım süreci sürerken, örgüt Lozan Antlaşmasının yıl dönümü nedeniyle Lozan’da bir yürüyüş ve miting yapma hazırlığındaydı.
ANF’ye konuşan KCK Yürütme Konseyi Üyesi Zübeyir Aydar, Türkiye’nin Tapusu sayılan Lozan için “Bu anlaşma bizim için büyük bir travmadır. Bugün hâlâ bu anlaşmanın yarattığı sonuçların acılarını yaşıyoruz. Bizim açımızdan bu anlaşma bir soykırımın başlangıcıdır, Kürtlerin yok edilme sürecidir; bir katliamlar zinciridir” gibi safsatalar sıralamıştı.
DSG’nin: “Silahlarımızı Teslim Etmeyi Reddediyoruz!” Açıklaması
Demokratik Suriye Güçleri (DSG), silah bırakacaklarına dair çıkan haberleri yalanladı. Sözcü Ebcer Davud, Suriye ordusuna katılmaları için 30 günlük bir takvim belirlendiği ve silahlarını teslim edecekleri yönündeki iddiaları reddedip yalanlamıştı. DSG Sözcüsü Ebcer Davud, Şarku’l Avsat gazetesine yaptığı açıklamada, bölgede artan şiddet ve IŞİD tehdidi nedeniyle silahlarını teslim etmenin şu aşamada mümkün olmadığını hatırlatmıştı.
Ebcer Davud, DSG’nin Suriye Savunma Bakanlığı bünyesine katılması için bir süre belirlendiği yönündeki iddiaları reddederek, şunları aktarmıştı:
“Suriye’de güneyde yaşanan şiddet olayları, IŞİD’in artan tehditleri ve genel güvenlik durumu göz önüne alındığında, silahlarımızı teslim etmemiz söz konusu olmayacaktır!”
DSG olarak; Suriye devlet kurumlarına katılmaya hazır olduklarını belirten Davud, bunun “ancak istedikleri bir anayasal çerçeve içinde, güçlerinin özel statüsünün tanınmasıyla mümkün olacağını” vurgulamış yani özerklik amaçlarını hatırlatmıştı.[1]
Barrack’ın: “Güçlü Ulus Devletler, İsrail’e Tehdittir” Küstahlığı!
ABD Ankara Büyükelçisi ve Suriye Temsilcisi Barrack, “Güçlü ulus devletler İsrail için tehdittir. Özellikle Arap devletleri, İsrail’e bir tehdit olarak görülür” diyerek İsrail’in parçalanmış bir Suriye’yi tercih edeceğini vurgulamıştı. Tom Barrack, Lübnan’ın başkenti Beyrut’ta ABD merkezli Associated Press (AP) haber ajansına verdiği özel mülakatta, Suriye’deki çatışmalar ve İsrail’in saldırılarına dair açıklamalar yapmıştı.
‘İsrail’in saldırısında ABD’nin sorumluluğu yok’ iddiası
İsrail’in Suriye’ye yönelik saldırılarına ABD’nin müdahil olmadığını savunan Barrack, “ABD’ye sorulmadı, o kararda ABD’nin katılımı yok, İsrail’in kendi meşru müdafaası için olduğunu düşündüğü meselelerde ABD’nin sorumluluğu yok” diyerek ABD münafıklığını ortaya koymuşlardı.
Oysa bölgedeki tek ulus devlet Türkiye olmaktaydı. Yani Barrack “İsrail için asıl tehdit Türkiye’dir!” demeye çalışmıştı.
İsrail’in Necis Meclisi’nde Batı Şeria’nın İlhakı Onaylanmıştı!
İsrail meclisi, Batı Şeria’nın ilhakını öngören tasarıyı oylamış; 71 milletvekili ‘evet’, 13 milletvekili ise ‘hayır’ oyu kullanmıştı. Filistin yetkilileri ise, oylamanın ülkenin geleceği için tehdit olduğunu hatırlatmıştı.
İsrail meclisinde Batı Şeria’nın ilhakını öngören tasarının oylandığı oturumda; 120 milletvekilinden 71’i “evet” derken, 13’ü “hayır” oyu kullanmıştı. 37 Milletvekili ise çekimser kalmıştı. Yani Siyonist İsrail Meclisi’nin (daha doğrusu Terör Şebekesinin) sadece %10’u bu vahşet ve dehşete karşı çıkarken %90’ı Kuduz Netanyahu’nun çılgınlık ve barbarlıklarına destek oluyorlardı!..
Türkiye Dahil 10 Ülke, İsrail’i Kınamıştı
Aralarında Türkiye Cumhuriyeti’nin de bulunduğu 10 ülke ile Arap Birliği ve İslam İşbirliği Teşkilatı, işgal altındaki Batı Şeria üzerinde sözde ‘İsrail egemenliğini’ dayatan bildirinin İsrail Meclisi tarafından onaylanmasını güya şiddetle kınamışlardı.
Zaten bunların kınamaktan ve sızlanmaktan başka hiçbir şey yapamayacaklarını bildikleri için, Siyonist İsrail bu denli şımarmıştı.
İsrail’in Gözü 4 Trilyon Dolarlık Gazze Gazındaydı
Gazze Denizi’nin 30 trilyon metreküp doğal gaz barındırdığı ve getirisinin 4 trilyon dolar olacağı tahminleri konuşulmaktaydı. Filistin halkının kendi hakları olan Gazze Denizi sahasını kullanabilmesi, Filistinlileri dış yardıma bağımlı olmaktan kurtaracaktı. Uzmanlara göre İsrail’in burada hiçbir yasal hakkı bulunmamaktaydı.
Projede yer alan bir uzman ve Filistin’in kullanılmayan gaz rezervleri üzerine yeni bir kitabın yazarı olan Michael Barron‘a göre, Filistin’in egemen bir devlet olarak uluslararası alanda tanınması, Gazze Denizi doğal gaz sahasını geliştirme hakkını çevreleyen yasal belirsizlikleri de çözmüş olacaktı. İngiliz The Guardian gazetesine konuşan Barron, bölgenin yaklaşık 30 trilyon metreküp doğal gaz barındırdığını ve bunun getirisinin 4 trilyon dolar olacağını vurgulamıştı.
Irak Petrol Boru Hattı Anlaşması İptal Edildi: Türkiye’ye 1 Milyar Dolarlık Fatura Çıkarıldı!
Türkiye ile Irak arasındaki 50 yıllık petrol boru hattı anlaşması Cumhurbaşkanlığı kararıyla sona erdirilip askıya alınmıştı. Zonguldak Milletvekili Deniz Yavuzyılmaz, bu kararın ardında yatan milyar dolarlık ceza krizine ilişkin, “1 milyar dolarlık cezayı, cezaya sebep olan AKP’li beceriksiz yöneticiler ödesin” ifadelerini kullanmıştı.
Deniz Yavuzyılmaz, AKP’nin; 1973 yılında Irak ile yapılan 50 yıllık ham petrol boru hattı anlaşmasından çekilme kararına karşı çıkarak, Uluslararası Tahkim Mahkemesi’nin Türkiye’ye verdiği 1 milyar dolarlık cezanın siyasi sorumluluğunun AKP yönetiminde olduğunu vurgulamıştı.
…
MAKALENİN TAMAMI İÇİN TIKLAYINIZ..