Hatırlayınız; İngiltere'nin önde gelen gazetelerinden Financial Times, Türkiye'de Anayasa Mahkemesi'nin Twitter'a erişim engelinin kaldırılmasına yönelik kararıyla hükümete darbe yapıldığını ve Recep Erdoğanın hesaba katılmadığını yazıyordu. (05 Nisan 2014) Mahkemenin kararı Financial Times'ın ilk baskısına yetişmediğinden, bu gelişme, gazetenin internet sitesinde duyuruluyordu. Financial Times bu haberi: “Türkiye'nin en yüksek mahkemesi Twitter yasağını bozdu” şeklinde veriyor, gazetenin İstanbul'daki Türkiye muhabiri Daniel Dombey, Anayasa Mahkemesi'nin Twitter'a erişim engelini ifade özgürlüğünün ihlali olarak değerlendirdiğini belirtiyordu.
Demokrasi raconu:
Ve artık, matematiksel rakamlarla Tayyip Erdoğanın demokratik bir garantisi de bulunmuyordu. Çünkü: Tayyip Erdoğan (AKP), 2011de 21 milyon oy almış, 30 Mart 2014te 19,5 milyonda kalmıştı. Cumhurbaşkanı seçilebilmesi için -ilk turda- 22 milyon 323 bin oy gerekiyordu, bu 2 milyon 900 bin (yaklaşık 3 milyon) oya ihtiyacı olduğunu gösteriyordu. MHP, 2011de 5 milyon 575 bin iken, 30 Martta 7 milyon 875 bin yani 2 milyon 300 bin net artış elde ediyordu. BDP-HDP toplamı ise 2011 ve 30 Martta oran olarak aynı kalıyor ve 30 Martta 2 milyon 952 bin çıkıyordu. (Aşağı yukarı 3 milyon) Tayyip Erdoğanın Cumhurbaşkanlığı hesaplarında Saadet Partisinin 1 milyon 248 bin ve BDPnin de 713 bin kadar oylarını da elbette hesaba katmak gerekiyordu. Bu net ve aritmetik tabloya bakarak, 30 Martın Tayyip Erdoğanın Cumhurbaşkanlığının kesin olduğunu söylemek mümkün olmuyordu.
Ekonomi Balonu:
AKP sayesinde ülkemizdeki bütün bankaların ve başta otomotiv, büyük fabrika ve yatırımların %70i yabancıların eline geçiyordu. 30 Mart seçimlerinin hemen ardından açıklanan Türkiyenin 2013 yılı dış borç verileri de ekonomide tehlike sinyalleri veriyordu. AKP 2002de iktidara geldiğinde, Türkiyenin dış borcu 129 milyar dolardı. Ama 2014te, Türkiyenin dış borcu 600 milyar doları aşmış bulunuyordu. Türkiyenin dış borcu AKP döneminde tam 470 milyar dolar artıyordu. AKP döneminde 12 yılda Türkiyenin dış borcu yüzde 500 katlanıyordu. Yani IMFden kurtulduk! edebiyatı ile halkımız aldatılıyordu. 15 Şubat 2022de ise dış borç toplamı 1,5 trilyon doları buluyordu.
O süreçte Zaman yazarı Yahudi asıllı Hristiyan Joost Lagendijk Atatürkün 'Yurtta sulh cihanda sulh' sözüne benzeterek Todays Zamandaki yazısına: 'Yurtta kutuplaşma, cihanda tecrit' başlığını atıyordu. Joost Lagendijk, yıllarca Türkiye-AB Karma Parlamento Komisyonu Eşbaşkanlığı yapıyor, Türkiyeye AB yolunun açılması için yaptığı mücadeleyle tanınıyordu. Avrupa Parlamentosundaki görevini bıraktıktan sonra Türkiyede evleniyor ve ülkemizde yaşamaya başlıyordu ve işte o yazısının sonu, şu satırlarla noktalanıyordu: (Başbakanın tavrı yüzünden) Türkiyenin uğradığı “… O siyasi tecrit yakında ekonomiye de yansıyacak. Toplumdaki istikrarsızlığın ve hukukun üstünlüğüne saygısızlığın sonucu olarak sadece yabancı yatırımlar azalmakla kalmayacak, Türkiye orta gelir tuzağında kalmış olacak. Çünkü, enformasyon ve iletişim teknolojisine, eğitime, insan sermayesi ve güçlü kurumlara yatırım yapmak yerine, mevcut liderlik sosyal medya ile savaş yürütüyor, en iyi dershaneleri kapatıyor ve bağımsız mali denetçileri zayıflatıyor. Bütün siyasi ve ekonomik fırsatların, bunları artık umursamayan bir politikacı tarafından heba edildiğini ve ismini ebedileştirmek için giriştiği kişisel çabanın ülkesini bir çıkmaz sokağa götürdüğünü, görmek hazin.
…
MAKALENİN TAMAMI İÇİN TIKLAYINIZ..