Anasayfa » ÜMİT; İMANIN CANIDIR VE BAŞARININ SIRRIDIR!

ÜMİT; İMANIN CANIDIR VE BAŞARININ SIRRIDIR!

Yazar: yonetici
0 Yorum 157 Görüntüleyen

Gelecekle ilgili; olumlu, onurlu ve kutlu bir gayesi… Ve bu yönde bir gayreti… Ve erişeceği o kutlu dönemle ilgili projeleri olmayan kişiler “Meyyit-i müteharrike = Yürüyen cenaze”dir. Uğruna yaşayacağı ve savaşacağı… O yolda sıkıntı ve sarsıntılara katlanacağı bir gelecek umudu taşımayanlar, ölü değil de nedir?

Mutlu ve umutlu bir gelecek inşa etmekle ilgili:

a- Hazırlık ve hizmet süreçlerini,

b- Gerçekçi ve bilimsel çözüm önerilerini,

c- Geçiş sürecindeki engelleri aşma ve dayanışma çarelerini ortaya koyamayan bütün girişimler, partiler ve hükümetler, başarı şanslarını peşinen yitirmişlerdir.

Aslında bütün huzursuzlukların, depresyonların, bunalımların, hatta intiharların altında “Gelecek ümidini ve yaşama gayesini yitirmek” olduğu tespit edilmiştir. İnsanı pasifleştiren, hayata küstüren ve ruhsuz bir robot haline getiren; işte bu “Kutlu gayelerini ve gelecek projelerini” kaybetmeleridir.

Milli Çözüm ise; hem Adil Bir Düzen devrimini ve yeni bir dünya medeniyetini… Hem de sonsuz ve kusursuz bir cennet özlemini sürekli diri tutarak, gerçek mutluluk anahtarlarını… Onurlu ve huzurlu yaşama sırlarını ruhlara şırınga etmektedir.

Gelecek ümidi ve yaşama direnci tükenen kesimler; farklı Din ve Mezheplerden olsalar da, mevcut CAHİLİYE KÜLTÜRÜ gereği: Bu boşluklarını; bir üniversite bitirme, garantili bir işe girme, evlenme, ev ve araba edinme… Bazıları da; faizci ve rantiyeci yöntemlerle ve devlet ihaleleriyle haksız servete veya siyasi etiket ve şöhrete erişme gibi fani ve basit girişimlerle… Ve yine; içki, kumar, müzik, eğlence ve turistik gezilerle giderme… Yani koyu bir gaflet içerisinde, gelecek kaygılarını unutuverme gayretine yönelmektedir.

Evet, ümit imanın canı; ihlas ise imanın esası (özü) yerindedir. İslam tarihi boyunca nice yiğitleri; “Bir gül bahçesine girercesine – Alnından vurulup tam ercesine” şehadete koşturan; dünyada izzet ve devlete, ahirette ise cennete ve rü’yete kavuşma ümitleri ve Allah’ın rızasına ulaşma hedefleridir. Zahiren tüm kapıların kapandığı, bütün Haçlı ve emperyalist odakların üzerimize çullandığı ve ülkemizin tamamına yakınının işgale uğradığı, karamsar ve karanlık bir ortamda dahi; bize şanlı Kurtuluş Savaşı’nı kazandıran… 1974 Kıbrıs Harekâtı’nda Kahraman Ordumuza destanlar yazdıran… PKK kılıflı ABD-İsrail ve AB tezgâhını bozguna uğratan… Ve Erbakan Liderliğindeki Milli Görüş Hükümetleriyle efsane hizmetlere fırsatlar doğuran, hep bu iman ve ümit değerleridir… Bütün bunlar, Yüce Allah’a, Kur’an’a ve Resulüllah’a duyulan güvenin eserleridir.

Aşağıdaki Ayet-i Kerimeler Dikkatle Okunmalı ve Ona Göre Davranmalıdır!

“(Sonra evlatlarına dönüp:) ‘Ey oğullarım, haydi gidiniz de (hayırlı bir haber getirmek için) Yusuf’u ve kardeşini (dikkatle ve titizlikle) araştırıveriniz… (Ey Müslümanlar! Siz de nice yıllardır kaybettiğiniz izzet ve hâkimiyetinizi yeniden bulmaya gayret ediniz…) Sakın Allah’ın rahmet ve inayetinden umut kesenlerden olmayın. Zira kâfir olanlardan başkası Allah’ın nusret ve merhametinden ümit kesmez (kesmemelidir).’” (Yusuf: 87)

“Dediler ki: ‘Seni (Rabbinden ikram edilen bir) gerçekle müjdeledik; sakın umut kesenlerden olmayasın.”’

“Dedi ki: ‘Zaten dalâlete kayan (sapkınlardan) başka kim Rabbinin rahmetinden umut kesip (kuşkuya kapılır)?’” (Hicr: 55-56)

“(Tarafımdan onlara) De ki: ‘Ey kendi aleyhlerinde olmak üzere nefislerini israfa uğratan (günahlara dalan, yararsız ve ucuz kahramanlıklara kalkışan ve ölçüyü taşıran) kullarım. (Siz yine de) Allah’ın rahmetinden umut kesmeyin. Şüphesiz Allah, (dilerse ve layık görürse) bütün günahları (ve suçları) Yarlığayıcıdır. Çünkü O, Bağışlayandır, Esirgeyip Acıyandır.’” (Zümer: 53)

Ümit etmek; henüz doğmamış bir gerçekliğe inanmak ve onun gelişimine katkıda bulunmaya hazır olmaktır. Ayrıca bu olay, kişinin yaşadığı süre içerisinde meydana gelmese bile, onun gerçekleşeceğinden asla kuşku duymamak da, ümit etme kavramının içerisinde yer alır. Ümit, insanın kendi doğasında var olan bir olgu ve algıdır. İnsanın inanç temelleri ve birikimleri, bu olguyu güçlü ya da zayıf bir şekilde yaşatır. İnsan ümide ihtiyaç duyduğunda onu içinde bulacaktır. Ümitle birlikte yola çıkmak, beraberinde sevinç ve sevgi dolu bir yaşam heyecanı kazanmaktır.

İnsanın maddi varlıklara ve imkânlara sonsuza kadar güvenmesi ve ümit bağlaması imkânsızdır. İnsan, sınırsız beklentilerini karşılayacak fizik ötesi mutlak bir güce, yani âlemlerin Rabbine ihtiyaç duymaktadır. Ayrıca insan, ümitlerini ölümle sona eren dünya hayatının dışına taşımak arzusunda ve fıtratındadır. Mutlak manada insanın ümitlerini gerçekleştirecek, ölüm sonrası hayatta onu umutlu kılabilecek tek varlık Yüce Allah’tır. Bu gerçeklik, ümit olgusunu Allah-insan ilişkisinin temel unsurları arasına sokmaktadır. Yine bundan dolayıdır ki; Kur’an, ümit olgusunu hep Allah-insan ilişkisi bağlamında ele almıştır.

“Ümidin” insan doğasındaki varlığı elbette “korkudan” bağımsız değildir. Bu yüzden Kur’an, Allah-insan ilişkisinde ümidin yerini ele alırken, onu korkuyla birlikte değerlendirmiştir. İnanç açısından ideal bir mü’min kişiliği hedefleyen tasavvuf disiplini de Kur’an’ın önerdiği korku-ümit dengesine büyük önem vermiştir. Kur’an, bazı ayetlerde korku-ümit ilişkisinin insan tabiatında ortaya çıkışını tasvir eden açıklamalar yapmış, bazı ayetlerde de Allah’a dua ederken bu iki duygunun nasıl hareket etmesi gerektiğini öğretmiştir. Kur’an’a göre, mü’minin Allah’tan ümitli olması, bir hayal ya da sadece bir ihtimal olarak düşünülmemelidir. Mü’minin Allah’a ümidi, güçlü bir iman ile desteklenmiştir. Kur’an, mü’minlerin Allah’tan ümitli olmalarının temelinde, sağlam bir imanı ve bu imanın gereği olan ahlâklı ve kutsal amaçlı bir yaşantıyı gösterir. İslam; inanç ve İlahi değerler doğrultusunda yaşamayı, ümidin şartı kabul etmiştir. Bu gerçeğin birçok ayette tekrarlanması bu nedenledir. Ölüm ve ölüm sonrası hayat, insanın ümide en çok ihtiyaç duyduğu gerçeklerdir. Kur’an, mü’minlerin dünyadaki umutlarını ölüm sonrası hayata taşıyabilme inancına sahip olduklarını belirtmiştir. Yine insanın, kendini Allah karşısında hiçbir zaman kusursuz ve günahsız saymaması gerekir. Kur’an, mü’minlerin günahlarının Allah tarafından bağışlanacağı umuduyla yaşadıklarını dile getirir.

 

 

MAKALENİN TAMAMI İÇİN TIKLAYINIZ..

 

 

BENZER İÇERİKLER

Size daha iyi hizmet sunabilmek için çerezleri kullanıyoruz. KABUL ET Detaylı Bilgi