Anasayfa » MESAJLAR VE MÜJDELERİ

MESAJLAR VE MÜJDELERİ

Yazar: yonetici
0 Yorum 44 Görüntüleyen

MESAJLAR VE MÜJDELERİ

        

Rüyamda: Gökyüzünde uçan kırlangıç sürüsü görüyorum. Sonra bu kırlangıçlar her biri bir yıldız gibi ışık saçarak bayrağımızdaki ay-yıldız şeklini alıyor. Muhteşem bir manzara oluşuyor, bol bol fotoğraf çekiyorum. Ardından Ramazan Yücel kardeşimi arıyorum. Telefonu duymuyor, ama benim çağrımın Ramazan kardeşimin telefon ekranında kırlangıçların yıldız şeklinde göründüğünü hissediyorum. Sonra Muhterem Ahmet Akgül Hocamı görüyorum ve bu kırlangıçları anlatıyorum. Ramazan Yücel kardeşimi ve Milli Çözüm Ekibinden başka kardeşimi de aradığımı, ama beni duymadıklarını söylüyorum. Muhterem Ahmet Akgül Hocam bana: “Anlaşılan Aziz Erbakan Hocamızın ruhaniyetleri sizleri ve bizleri teftişe ve tebşire (müjdelemeye) çıkmışlar!” buyuruyorlar. O sevinç ve heyecanla uyanıyorum.[1]

Te’vili:

Rüyada Kırlangıç sürüleri görmek, genelde;

• Çok yakında emniyet, selamet ve saadete erişileceğine…

• İnşaallah Mehdiyet medeniyetiyle bereket ve refah döneminin geleceğine, ve

• Özellikle çok sevinçli ve müjdeli haberler verileceğine işaret sayılır.

Ancak bu salih rüyadaki Kırlangıçlar, Kur’an’da Fil Suresi’nde anlatılan EBABİL KUŞLARININ yeni versiyonları olan ve asıl projeleri Erbakan Hocamız tarafından hazırlanan Milli İHA ve SİHA’ların yakında ve Milli Çözüm iktidarında yeni destanlar yazacağına…

Şanlı Türk Bayrağının, kutlu Zafer Bayramı’nda her yerde dalgalanacağına ve yıllardır özlenen ve gözlenen mutlu dönem ve değişimlere çok yakında ulaşılacağına, açık bir müjde olarak yorumlanmalıdır.

Her şeyin en doğrusu Allah katındadır.

          

Aziz Hocamızın, Mânâ Âlemindeki Vecizeleri

* (Anlamaya, uygulamaya ve kendini düzeltip İlahi buyruklarına uyarlamaya niyet ve gayret etmeden) Tefekkürsüz Kur'an-ı Kerim ve Meal-i Kerim okumakta fayda ve hayır yoktur, (artık uyan!)

* (Acizlikle yaptığın) Bin figana (Rahman’dan armağan) bir İnşirah yeter, inan (ve toparlan!)

* Sağına soluna (ibretle ve hikmetle) bir bak, (sonra) gözlerini kapat ve (manevi muştulara) kulak kesil; Fetih geliyor bütün gümbürtüsüyle! (Haydi hazırlan.)

* Dua nedir? Dua, geceye (kötülüklere ve tehlikeye) sürgüdür! Sabaha (hayırlara ve başarılara) ise anahtar!..

* Sen yaptın diye bütün yanlışlar doğru olmaz! (Ölçü zannın değil, Kur’an!..)

* Dünyayı değiştirmeye talipsin, çok güzel; fakat insan önce kendi iç dünyasını değiştirmeden bütün dünyayı değiştiremez! (İşte meydan…)

* Yarına hangi işleri erteleyebilirsiniz biliyor musun? Sadece, öldüğünüz zaman arkanızda yarım kalmasını isteyebileceğiniz işleri… O halde ya hepinizin yarını yaşama garantiniz var, veya yarım bırakıp erteleyip durduğunuz işlerinizi değersiz görüyorsunuz! (Bu koyu gafletten kurtul ve sa’ye dayan…)

* Zafer çığlıkları atmanız yakındır! (Ama o anda ve sonrasında da devam edecek imtihan…)

* Sizler, hepiniz birer kum tanesisiniz ve hepiniz çölün derdini yüklenmişsiniz! (Çölü sahibine, gönlünüzü ise Rabbinize teslim edin ki, zorluklar olsun asan…)

* Neden korkuyorsun? Çoluk çocuğunun geleceğinden… Kula muhtaç olup boyun bükmekten… Elden, ayaktan düşmekten… Geçim sıkıntısı çekmekten… Fethi beklemekten, yorulup tükenmekten… Ondan… Şundan… Bundan!.. Oysa korku, ancak sizin izin verdiğiniz kadar derindir! (Sorunları ve zorlukları Allah’ın izniyle aşacağına inanırsan, başarılı olur insan…)

“İyi ama Hocam; bizim canlarımız çabuk sıkılıyor, ben çok çabuk yoruluyorum beklemekten…” Eh, ne de olsa insansın, abartmamak kaydıyla elbette bu söylediklerini yaşayacaksın. Fakat yorulduğunda başka bir öğrenme ve çalışmayla dinlenmeyi seçmelisin, bırakmayı değil! (Çünkü sebatın ve çabaların kadar yükselir duan ve davan!..)

* Zaman yaratılmış bir şeydir ve her an da yaratılmaya devam ediyor. “Okumaya zaman bulamıyorum, yorum yazmaya zaman bulamıyorum, hele öğrendiklerimi uygulayıp yaşamaya hiç zaman bulamıyorum” diyemezsin. Her an yaratılmaya devam eden “zamanı bulamıyorum” demek, aslında “İstemiyorum” demenin sencesidir!.. (Öyle ise; iste, diren ve kazan!..)

* Bak, öyle bir yanlışın içindedir ki insan; bir salise sonra ne olacağını bilemezken, yıllar sonrasının hayalini kurar! (İşte bu uzun emelleridir, insanı asıl hizmet ve ibadetlerden geri bırakan…)

* Allah'ın kutlu davasına nefer olmuşsan eğer; koşamadığın anlarda yürü, yürüyemediğin anlarda sürün, ama muhakkak ilerle, çalışmaya gayret et! (Tembellik ve yaptığını yeter görmekliktir, seni kutlu hedefinden ve hizmet şevkinden alıkoyan…)

* “Boş boş durup vakit öldürüyorum!” diyen insana sormak lazım: Sen mi vakti öldürüyorsun, vakit mi seni? (Haydi, diril ve doğrul. Pişmanlığın işe yaramadığı, nakitlerle vakitlerin alınamadığı gün gelip çatmadan!..)

* Davan yüreğinde ne kadar yer tutuyorsa, işte o kadar umurunda olur! (Yani derdin ve sa’yin kadar sevdan…)

* Otur, bir dakika düşün ve bana bir cevap ver bakalım; sen dünyada ne arıyorsun? Dengini mi, kendini mi? İnsan bir ömür dengini arar durur, sanki kendini bulmuş gibi! (Önce Rabbini bil, haddini bil, sonra kendini bul ve kulluğa yaslan…)

* Ayarı bozuk ve beş para etmez insana, siz tutup altın muamelesi yaparsanız, siz de onun kadar kaybedersiniz! (Bu değersiz tipler için bozulur dünyan…)

* Sana verilen her görevde vicdanını tart. Eğer baştan savmışsan görevi, vicdanın seni yoracaktır. Çünkü vicdan, insanın pusulasıdır. En mükemmel adalet, insanın vicdanıdır! (Günahların ve ihmalkârlığın artık seni rahatsız etmiyorsa, o takdirde ise hidayet kararmıştır ve bozulmuştur vicdan!..)

* Koca koca ülkeleri fetheder, bir damla kan dökmeden kurtarırsın da, bir aptalı itaat ettiği zincirinden (nefsani, Şeytani ve şehvani dürtülerinden) kurtaramazsın! (Ne zalim insandır, kendine kıyan…)[2]

      

ÇATLARIM ARTIK!
      
“Yaban asker gelsin…”, çıktı tezkere
Bu nasıl tuzaktır, çatlarım artık…
Freni patlamış, gider rast gele
Zerre aklım varsa, atlarım artık…
        
Öyle bir başkan ki, ufku enginmiş
İç-dış politika, dahi denginmiş
“Kapıcı araba, almış” zenginmiş
Hâlâ oy vereni, kutlarım (!) artık…
        
Vatandaşı enflas-yona ezdirir
İşsizlik fakirlik, candan bezdirir
Özel uçaklarla, yandaş gezdirir
Yine alkışlanır, patlarım artık…
        
Dostlar zengin olmuş, Sabancı Koç’tan
Dosyalar kabarmış, yüz çeşit suçtan
Vatandaş sızlanır, bunalmış borçtan
“Kırk yıl ödeyemem, kartlarım artık…”
          
Allah Adil; kul hak-kından geçer mi
Ettiğin bulmayan, burdan göçer mi
İnsan baş belasın, başkan seçer mi
İnşallah bu sefer, şutlarım artık…
          
Yetimin hakkını, savup saçsanız
Ahlar sizi tutar, nerye kaçsanız
Her ay on mahkeme, bile açsanız
Sanmayın ağzımı, bantlarım artık…
        
Aile çözüldü, ahlâk yozlaştı
Vicdanlar çürüdü, beyin buzlaştı
Et sebze hormondur, şeker tuzlaştı
Bozuldu damağım, tatlarım artık…
        
İktidar şımardı, bu halk uydukca
Korkağı kahraman, yere koydukca
Ülkemde bölgemde, zulüm duydukca
Her geçen gün kahrım, katlarım artık…
        
Hakkı haykırmaya, ben yemin içtim
Bir ömür hep kahır, kabında piştim
Bunca rezillik var, vallahi şiştim
Dökülsün içimden, kurtlarım artık…
        
Dış güçler taşıdı, bunları başa
İslam’a sataşır, soysuzlar, -hâşâ-
Adil Düzen yazsam, dağlara taşa

Gayrı Kur’an koyar, şartlarım artık…

        

 

 


[1] İlker Darıcı – Edirne – 03.11.2021

[2] Fatma Betül Erişkin – Konya – 02.11.2021




























BENZER İÇERİKLER

Size daha iyi hizmet sunabilmek için çerezleri kullanıyoruz. KABUL ET Detaylı Bilgi