İNSAN PARADİGMALARI
Paradigma: İnsanın hayal ve arzularından, ahlâkî ve manevî ayarından, inanç
ve ideal durumundan oluşan İÇ DÜNYASI’nı ve karakter yapısını anlatmak için
kullanılan, çağdaş bir kavramdır.
Çocukların okula ve sosyal çevreye intibaklarıyla ilgili sorunları izleyen
veya insanların his, heyecan, düşünme ve değerlendirme gibi özelliklerini
inceleyen, kısaca insanın ruhsal ve sinirsel gelişimi ve değişimini irdeleyen
“PSİKOLOJİ” ile “paradigma” arasında da, tabii bir irtibat
bulunmaktadır.
Yakın ve uzak çevresiyle olan ilişkilerinde olsun, sosyal veya ekonomik
amaçlı girişimlerinde olsun, insanların üç tip “PARADİGMA”
sergiledikleri ortaya çıkmaktadır.
1- Kendisini herkesten ve her şeyden müstağni[1] sayan, hiçbir konuda başkasına ihtiyaç duymayan ve kendilerini bir
nevi firavunlaştıran gururlu tiplerin sergilediği, “BEN” paradigması.
2- Kendi başına asla bağımsız hareket edemeyen, devamlı birileri tarafından
yönlendirilmeyi bekleyen uşak ruhlu tiplerin sergilediği, “SEN”
paradigması.
3- Olgun ve dolgun bir kişilik kazanmalarına, bağımsız karar alma ve
uygulama yeteneğine sahip olmalarına rağmen, her türlü işlerinde ve
girişimlerinde karşılıklı anlaşma ve dayanışma esaslarını gözeten kimselerin
sergilediği, “BİZ” paradigması.
Şimdi bunları biraz daha açmaya çalışalım:
1- BEN PARADİGMASI:
Bunlar “her şeyi ben bilirim” havasında
ve “en iyisini ben beceririm” kafasında olan,
kendini beğenmiş, kibirli kimselerdir. Böyle düşündükleri için de hiç bir
konuda başkalarına danışmaya ve dayanışmaya gerek görmeyen tiplerdir… Bunlar
bir nevi kendi heva ve heveslerini ilahlaştırmış[2] ve
firavun gibi enaniyetini putlaştırmış demektir.
Gurur ve kibirlerinden dolayı başkalarına danışmadıkları gibi, dayanışmaya
ve ortak çalışmaya da yanaşmadıkları için, girişimlerinin çoğu pişmanlık ve
perişanlıkla bitecektir.
Tarih, sadece kendi aklını beğenenlerin acı akıbetlerini sergilemektedir.
“BEN” paradigmasına sahip insanların, bazı küçük ve geçici başarılar
elde etseler bile, büyük ve kalıcı zaferlere eriştikleri görülmemiştir…
Bunlar kendi enaniyetlerinin esiri, putlaştırdıkları “nefsü
hevalarının” kulu ve kölesidirler…
Bunlar kendini beğenen, böbürlenen, başkasını küçük gören, “sevmeyen
ve sevilmeyen”[3] çoğu
beyinsiz ve bereketsiz kimselerdir.
2- “SEN” PARADİGMASI:
Bunlar da, birinci gruptakilerin tam aksine, hep başkaları tarafından
güdülmeyi ve yönlendirilmeyi bekleyen, asla bağımsız karar veremeyen köle ruhlu
kimselerdir. Bu tiplerin kişilikleri gelişmemiştir. Genellikle basit ve düşük
seviyelidir. Bunların bir kısmı da verecekleri kararların sorumluluğunu
taşımamak için devamlı “emir eri” olmayı yeğlemektedir…
“Tevazu ve teslimiyet” perdesi altında, her türlü riskten ve
olumsuz tepki ve tehditlerden uzak kalmayı düşünmektedir.
Bu gibiler ya arkadaşına, ya ustasına, ya amirine, ya başkanlarına veya
komutanına devamlı: “Ne emredersiniz?”, “Siz
bilirsiniz!, “İsabet buyurdunuz” diyerek asla düşünüp
değerlendirmeden, şahsi kanaat ve kararını belirtmeden, yanlış ve yersiz bile
görse, her türlü emri ve öneriyi tasdik etmek niyetindedir… Bu tavır ve
teslimiyetleri de samimi değil, sahtedir…
“SEN” paradigmasına sahip olan başkasına bağımlı ve bayağı
tipler:
– Önemliyi önemsizden ayırt edemezler.
– İşleri ve fikirleri önem sırasına göre dizemezler.
– Önceliklere göre bağımsız bir organizeye girişemezler.
– Kolay kolay bağımsız karar veremezler.
– Verdikleri kararları kendi iradesiyle tatbik edemezler.
– Planladığı ve kararlaştırdığı bir işi, sonuna kadar ciddiyet ve cesaretle
takip edemezler.
– Dış tehdit ve tepkilere açık olduklarından, sık sık karar ve program
değiştirirler.
– Ve tabi hiçbir zaman becerikli ve bereketli değildirler.
– Bu yüzden çevrelerinde asla itibar edilmezler
3- BİZ PARADİGMASI:
Bunlar; “ben”likten, “bencil”likten ve “beleşçi”likten
kurtulmuş ve kişilikleri olgunlaşmış ve oturmuş kimselerdir.
Ekonomik, sosyal, siyasal ve hatta manevi/ruhsal yönden başarı ve
bereketin, ancak karşılıklı danışma ve dayanışma ile mümkün olacağının
bilincindedirler.
Sorumluluk ve yükümlülükleri de, başarı ve nimetleri de paylaşmak ve
herkesle barışık yaşamak düşüncesindedirler.
Hayatın güçlüklerini birlikte göğüslemek, güzelliklerini de yine birlikte
bölüşmek arzusu içindedirler…
“BİZ” paradigması taşıyanlar, hem insanlığın onuruna hem de
İslâmın ruhuna uygun hareket etmektedirler…
Cenabı Hak Kur’anı Kerimde pek çok ayette “Ben” yerine
“biz” zamirini kullanarak bizlere bir edep ve insanlık dersi
vermektedir. Müslüman yalnız bile namaz kılsa, Fatihada “Ben” yerine
“Ya Rabbi “biz” ancak sana kulluk etmekte ve yalnız senden
yardım istemekteyiz demekte ve bütün Müslümanlar adına Allah’a
yönelmektedir… Zira “Müslümanlar bir vücudun azaları gibidirler”[4] gerek ticarî, gerek siyasî, gerekse ahlâkî ve insanî amaçlı olsun,
bütün hizmet ve hareketlerin:
a) İyi niyet ve istikamet (Dürüstlük ve doğruluk)
b) İş bölümü ve mesuliyet (gayret ve sorumluluk)
c) İntizam ve irtibat (organize ve koordine)
d) İstişare ve muavenet (danışma ve dayanışma)
e) İnsaf ve adalet (Başarı ve bölüşümde hakkaniyet) gibi esasları
gözetmeden, hayırlı ve yararlı neticelere ulaşması beklenmemelidir.
Başkalarının emeğini ve alın terini sömürmek isteyenler…
Onun bunun gayret ve marifetini kendisine mal etmeği düşünenler…
Zahmet ve külfeti başkalarına yüklemeği, nimet ve ganimeti ise kendi
hesabına geçirmeği “gözü açıklık” zannedenler, eninde sonunda fark
edilip terk edilecektir.
“Rabbena hep bana” “az olsun benim olsun” düşünceleri
yerine “çok olsun, hepimizin olsun” demek daha güzel ve daha
gereklidir…
Unutulmasın ki aç ve muhtaç insanların arasında ve hele sorunlu ve
sıkıntılı dost ve tanıdıkların ortasında, huzurlu ve onurlu yaşamak imkânsız
gibidir.
“Başkaları çalışsın ki ben yiyeyim.” “Diğerleri
ezilsin ben yükseleyim, onlar sürünsün ki ben sivrileyim”düşünceleri
şeytanî ve gayri insanî bir düşüncedir.
Ne ezen, ne de ezilen olmamalı, başkalarını üzmekten de, bazı olumsuz
tavırlara aşırı üzülmekten de uzak durmalıdır.
Almaktan çok vermekten hoşlanan… En azından herkesin hakkını almasından
yana olan… Bu dünyayı ve imkânlarını herkesle paylaşmaya hazır olan, her
dinden her görüşten ve her kavimden bütün insanlarla birlikte barış içinde
yaşamaya razı olan insanlar, olgun ve onurlu insanlardır…
Hz. Ebubekir’in (ra) söylediği “Ya Rab! Vücudumu öylesine
büyüt ki cehennemi sadece ben doldurayım. Başka insanlara yer kalmasın” düşüncesinde
anlamını bulan İslâmın merhamet ve müsamahası nerede!?
“Filistin’de, Suriyede, Keşmir’de, Körfez’de, Cezayir’de, Somali’de
velhasıl dünyanın her yerinde Müslüman kanı dökülsün mazlum ve masum insanlar
devamlı ezilsin ve sömürülsün, Afrika’da, Asya’da milyonlarca insan açlıktan ve
hastalıktan ölsün ki, yani bu dünyanın bir kısmı cehenneme dönsün ki, biz
Avrupa ve Amerikada şeytanca eğlenelim ve saltanatımızı sürdürelim düşüncesini taşıyan “BATI”nın barbarlığı ve bayağılığı
nerede?
Batılı insan tipi gibi, Batılı rejimler de “BEN”
paradigmalıdır… Yozlaşmış Yahudi ve Hıristiyan düşüncesinin ortak doğumu ve
gayri meşru çocuğu olan BATI medeniyeti “En iyisini biz
biliriz, başkaları köle biz efendiyiz, bize hizmet ettiği kadar başkalarına
hayat hakkı veririz” saplantılıdır…
Geri kalmış milletlerin ve aşağılık duygularıyla batıya bağımlı İslâm
ülkesi yöneticilerinin ve kökünden kopmuş taklitçilerin ise “SEN”
paradigmalı olduğunu görüyoruz…
Bunlar, Amerikalı ve Avrupalı Efendileri ne emrederse, Mason Locaları ne
talimat verirse onu yerine getirmeyi şeref sayan seviyesiz ve şahsiyetsiz bir
kişilik yapısına sahiptirler. Kendi halkını ezer, Batılıları memnun ederler.
İslâm âlemini ve geri kalmış ülkeleri sömürmek ve ezmek hususunda kendi
aralarında ortak girişimleri ve sistemleri ve bunların neticesi oluşturulan
Birleşmiş Milletler, NATO ve Ortak Pazar gibi iş birliktelikleri ise,
Batılıların sadece ortak çıkarları ve korkuları karşısında “BİZ” paradigmasına
uygun davrandıklarını, ama diğer bütün insanlığa ve özellikle Müslümanlara
karşı ise daima “BEN” paradigmalı olduklarını göstermektedir.
Yeryüzünde, asırlardır özlenen ve hasretle gözlenen “Adil bir
düzen” kurmak ise “BİZ” paradigmasına sahip Müslümanların görevi
ve şerefidir.
[1] Leyl: 8
[2] Casiye: 23
[3] Hadis
[4] Hadis
http://www.millicozum.com/mc/aralik-2013/insan-paradigmalari