Anasayfa » İBRET, HİKMET VE MESULİYET!

İBRET, HİKMET VE MESULİYET!

Yazar: yonetici
0 Yorum 190 Görüntüleyen

İBRET, HİKMET VE MESULİYET!  

ORHAN YILAN’IN RÜYASI (12-07-2012 İSTANBUL) 

Resmi bir daireye benzeyen iki katlı güzel ve tarihi bir binanın bahçesindeyiz. Orada Milli Çözüm ekibi arkadaşlarla sohbet ederken birden, binadan “ Evet Erbakan geliyor!” diye bir ses geldi. Biz hepimiz binanın balkonuna doğru yöneldik, gördüklerimiz karşısında hayret ve sevinç içinde idik. Çünkü lacivert takım elbise ile boynundan aşağı ayaklarına kadar sarkan ay yıldızlı Türk Bayrağı sarılı vaziyette Aziz Hocamız balkonda tarihi bir konuşma yapıyordu.

Hocamızın bu konuşması televizyonlarda da yayınlanıyordu. Hocamızın bu konuşması bittikten sonra kalabalıktan bazı insanlar hocamıza yaklaşmaya çalışıyordu ve izdiham yaşanıyordu. Tesettürlü bir Bayan Hocamıza itirazvari bir şeyler söylemek istiyordu, ancak Hocamız eliyle o konuşan bayanın ağzını kapatarak konuşmasına ve fitne çıkarıp ortamı karıştırmasına fırsat vermiyordu.

    Tevili:

Ülkemizde ve bölgemizde yaşanacak sıkıntılı süreçler ve talihli değişimler sonucu Adil Düzen hâkimiyetinin ve Milli Görüş Hükümetinin ilan edileceği tarihi konuşmayı, Aziz Hocamızın temsilcisi ve takipçisi bir şahsiyet yapacak; ama herkes Erbakan’ı hatırlayıp hayret ve hürmetle anacak.

Bu sevinçli ve şerefli gelişmelerde ve tarihi şölende Milli Çözüm Ekibi inşallah önemli bir rol oynadı ve oynayacak. Türkiye’yi parçalama planları boşa çıkarılacak ve bu hıyanetin solcu-sağcı figüranları gibi İslamcı taşeronları da pişman ve perişan olacak. Şanlı bayrağımız ve bağımsızlığımız kıyamete kadar korunacak..

En doğrusunu Allah C.C. bilir. Bize düşen O’nun vaadine ve Kur’an’ın haberlerine iman ve itimat etmek ve sorumluluklarımızı yüklenmektir.

YAKUP GÖZÜBÜYÜK’ÜN RÜYASI (Temmuz 2012 İSTANBUL) 

Rüyamda; Ahmet Hocam’ı davet edeyim de, şöyle Marmara bölgesinde tebliğ amaçlı gezelim diye düşünürken, birden Ahmet Hocam’ın programı nedeniyle Konya'da oluyorum. O sırada Ahmet Hocam diyor ki: “Elazığ'a gelin!” Ben de o an içimden “iyi, o zaman Elazığ ve civarında gezeriz Malatya’ya falan gideriz” diye geçiriyorum.

Sonra birden ormanlık bir arazide Ahmet Hocam’la birlikte dolaşıyoruz. Ahmet Hocam: “Erbakan Hocamız bizi çağırdı, O çağırdığına göre muhakkak bizzat ve bedenen kendisi bizi karşılayacak!” diyor. Yolumuza devam ediyoruz, yemyeşil ormanın ortasında, çok temiz ve berrak bir çay-nehir var üzerinde de asmalı bir köprü bulunuyor ve Erbakan Hocamız köprünün başlarına yakın bizi bekliyor, ama oldukça heybetli ve ciddi görünüyor. Ahmet Hocam’ın arkasında ben bulunuyorum, arkamda da Veysel’i ve diğer arkadaşları görüyorum. Ahmet Hocam eğilip Erbakan Hocam’ın elini öpüyor, sonra ben eğilirken Erbakan Hocam acele edermişçesine dönüyor ve Ahmet Hocamla asmalı köprünün üstünde ve sanki havada kendiliğinden boşlukta duran küçük ve esrarengiz bir Kulübeye girerken duruyor ve biz de merakla izliyoruz; Erbakan Hocam Ahmet Hocama: ” Ahmet hazır mısın? daha önce hiç bilmediğin şeyleri öğreneceksin!” diyor (yanlış hatırlamıyorsam 2-3 şey hariç her şeyi öğreneceksin diye ekliyor). Sonra kulübeye girip kayboluyorlar.

Bu rüyadan uyanıyorum. Bir yerden telefon geliyor, telefonla konuşup tekrar uyuyakalıyorum. Ve hayret, rüya kaldığı yerden devam ediyor. Ben, Samet, Ahmet ve Vildan abla çayın kenarına inmiş geziniyoruz. Çay çok temiz ve kıyısındaki çakıllar bembeyaz. Vildan ablanın elinde çok orijinal bir tencere var, arada bir kendiliğinden hareket ediyor ama ben ve Vildan abla fark ediyoruz. Vildan abla “bu tencere kendiliğinden Milli Çözüm Ekibine yemek üretiyor” diyor. Ben de: “abla ben gördüm, kendiliğinden hareket edip çalıştı, içinde yemek yaptı ve hepimiz için hazırlandı” diyorum Vildan abla onaylıyor, Ahmet ile Samet de şaşırarak dinliyorlar. O sıra Ahmet Hocam yanımıza çıkageliyor ve diyor ki “Hocamın haber verip müjdelediği her şey muhakkak olacaktır. Belki Hocamızı bedenen göremeyeceğiz, kendileri zahiren aramızda olmayacak, ama hedefledikleri, söylediklerinin hepsi aynen yaşanacak, O da ruhaniyetiyle aramızda bulunacaktı, buna elbette ve sadece iman lazım, artık inanan inansın” diyor. O esnada bir yandan yürüyoruz bir yandan da aramızda ümitsizliğe kapılanların olduğunu fark ediyorum ve o an içimden haykırıyorum: “ben iman ettim, bunların nasıl olacağını zahiren ve fiziken izah ve ispat edemesem de bu vaatlerin kesinlikle gerçekleşeceğine iman ettim” diyorum ve o heyecanla uyanıyorum.

                           

                                       ŞİİR: 

              RAHİMÜ RAHMAN BENİM! 

“Ben gizli bir hazineydim, bilinmek murat ettim

Âlemleri halk eyledim”, Rahimü Rahman Benim!

Hayır ve şer takdirimdir, imtihana karar verdim

Hüküm de, hikmet de emrim; hakimü Şeytan Benim!

 

Hücreden canlı cüsseye, kâinat hayat kimin

Milyon çeşit çiçek böcek, nebat hayvanat kimin

Hayret ve hayranlık veren, tabiat sanat kimin

Hepsin yaratıp yürüten, delilü Bürhan Benim!

 

Ayan oldu sıfatlarım, Zatımı bilmek muhal

İman nurumla çözülür, şifre sır dolu bu hal

Hidayetim yetişince, dalalete kalmaz mahal

Bela da şifa da Benden, her derde derman Benim!

 

Binbir ismim eylemekte, her mahlûkta tecelli

Halis salih kulum bulur, huzurumla teselli

Benlik dava eden gafil, kovulacak temelli

İzzet azamet hakkımdır, Hannanü Mennan Benim!

 

Basiretle bak âleme; ağlayan kim, gülen ne

Gören kimdir, görünen ne; doğan kimdir, ölen ne

İman tevhit, küfür şirktir; birleyen kim, bölen ne

Yüz lisanla kelam eden, sahibü insan Benim!

 

Güzeldeki özellik ne, nedir seni cezb eden

Aşk nedir, vuslat nedir ki; nedir sözü kizb eden

Kim Rahmani, kim şeytani; nedir farklı hizb eden

Celal ve Cemal adımdır, Rıza ve Rıdvan Benim!

 

Ayet kitap, hadis hikmet; emri tut, nehye sabret

Dikkat nazarıyla seyret, gördüğün her şey ibret

Kalbe türlü ilham gelir; hayra uy, şerre diret

Ölçü mizan ben koymuşum; Kur’an’la ferman Benim!

 

“Ehed”im, şerikim olmaz; “Ahmed”im, nezirim yok

Tek ve gerçek Sultanım ki, eşim ve vezirim yok

Her kusurdan münezzehim, misalim benzerim yok

“Her dem ayrı bir “şe’n”deyim”[1]; çün dehrü zaman Benim!

 

Yevm: Her gün, her an, her dem

Şe’n: İlahi icraatlar ve hikmetli işler

             

      ŞİİR:                    

                  YÜCE HAKİKAT 

Tüm mevcudatın madeni, ol kün emrinde saklıdır

Her şeyde aşikâr olan; Batın Sensin, Zahir Sensin

Hayır ve şer takdirindir, “Allah bir” diyen haklıdır

Nezirin yok, vezirin yok; Evvel Sensin, Ahir Sensin!

 

Garip şaşkın âşık ruhum, ilahi vuslatın arar

Tevfikin olmazsa ey Yar, tedbirlerim neye yarar

Vahdet İklimi saadet, ikilik şirk küfür zarar

Hidayet ve inayet kıl, kadirü hem Kahir Sensin!

 

Âlem nuruna pervane, rasat Cemale doğrudur

Kâinat fabrikasında, nizam Kemale doğrudur

Her şey planlı maksatlı, sanma zevale doğrudur

Sen, eya Rabbül-âlemin; her sanatta mahir Sensin!

 

Her şey başka bir harika, hepsi hikmet eseridir

Kudretinin meyvesidir, rahmetinin kevseridir

En mükemmel tecelliyse, gül Muhammet cevheridir

Noksanlıktan münezzehsin, her kusurdan tahir Sensin!

 

Hepsi gerçeğin gölgesi, âlem hayal hakikat Sen

Binler Birin tecellisi, kurda kuşa kol kanat Sen

Hak arayan Müminlere; şeriat Sen, tarikat Sen

Övülen sevilen Rabbim, âlemlerde Fahir Sensin!

 

Her kürre ayrı bir devran, her hücre başka bir âlem

Her insan farklı bir dünya, ayrı lezzet ayrı elem

Hak-Batıl ayrı kutuplar, hep aynı kudretten kalem

İlmü hikmetin sonsuzdur, hiç tükenmez bahir Sensin!

 

Gönlüm dünyaya bağlanmaz, bu handa misafir diye

Sahte boncuk satsa idim, alırlardı safir diye

Aşikâr etsem aşkımı, damgalarlar kâfir diye

Dostlar bile hücum eder; “Numaracı sahir Sensin”!

 

Hâşâ yanlışın olur mu, her hükmün hak, hepsi güzel

Hem Adilsin hem Kerimsin, her takdirin en mükemmel

Ey Can, Hâkimi mutlaksın; tek Sultansın, Ebed Ezel

Pür nihan içre ayansın, hep dillerde şahir Sensin!

 

Cismim karıncadan zelil, ruhum kâinattan aziz

Hayalim cennetten yüce, halim kelebekten aciz

Ahmak insan dünya için, hak davadan verir taviz

Zi şuur neye yalvarsa; içyüzünde zamir Sensin!

 

Hikmet ile hoş görsem de, şeraitle boş veremem

Zalimlere buğz etmesem, Hak rızasına eremem

Mihnetle tohum ekmeden, nimet güllerin deremem

Ey Sahibü Kevnü zaman; Kuvvet Senin, Kadir Sensin!

 

Zerrelerde kürrelerde; hem hücrede hem Herkül’de

Atomlarda kuantumda; elementte molekülde

Göz kulak, dil ve beyinde; gonca gülde yanan külde

Celal Cemal sıfatınla, ayan olan Ğafir Sensin!

 

“Kelime-i tevhit” demek; “hakikatte birlik” demek

Rab: Batın, Muhammed: Zahir; bunu bilmek bütün emek

Cümle felek, insü melek; havada kuş, suda semek

Muhammed’in hizmetinde; Kur’an hükmün, amir Sensin!

 

Dikkat kesil Ahmet Hoca, her zuhurda ayrı mana

Binbir yüzle tecellide, herkesi salmış gümana

Bir yüz ile görünseydin, kâfir de gelir imana

Âlem teşhir sahnesinde, Malikü Musavvir Sensin!

 

*Sahir: Sihir yapan, göz boyayan

*Fahir: İzzet ve şeref sahibi, övülüp yüceltilen

*Şahir: Şan ve şöhret bulan, meşhur olan

*Bahir: Büyük Okyanus, Derya, Deniz

*Safir: Çok kıymetli bir mücevher taş

*Tahir: Tertemiz, saf ve yüce

*Zamir: Her şeyin iç yüzü, özü, sırrı gizli benliği

*Tevhit: Birleştirme, farklı görünenleri bir etme, her şeyi bir görme

*Vahdet: Teklik, birlik, benlikten geçip Allah’a erişmelik

*Musavvir: Tasvir eden, suret ve biçim veren, kâinattaki tüm varlıkların dengeli ve sistemli projelerini üreten

*Teşhir: Sergi, gösterim merkezi, yüksek sanat eserlerinin galerisi

*Semek: Balık çeşitleri, deniz ürünleri

*Kevn: Yaratılan bütün varlıklar, kâinat

*Güman: Kesin-yakin kazanmamış tahmini umutlar ve bakış açıları

 

Bize sitem eden Değerli Kardeşim’e 

Kapısında Kıtmir olduğumuz tek Zat Hazreti Resulüllahtır (SAV) ve asrımızda Hak davasının komutanı ve Kur’an’ın tercümanı olan Aziz Hocamızdır. Bizler sadece İslam’ın hizmetkârı ve davamızın bağlıları olarak imanımızı kurtarmanın ve imtihanımızı kazanmanın telaşındayız.

Sizler bizim dualarımıza ortak ve sadık kardeşlerimiz ve nasipli yoldaşlarımızsınız.

Seviyeli, dikkatli ve disiplinli davranmamız konusundaki tavsiyelerimizi, kovulmak şeklinde anlamak yanlıştır ve duygusallıktan kaynaklanan bir alınganlıktır. Hâşâ, hiç kimseyi kovmak ve dışlamak ne haddimizdir, ne de hakkımızdır. Kardeşlik münasebetlerimizde ve Milli Görüş’e, Milli Çözüm istikametinde hizmetlerde; mutlaka İslami ölçülere dikkat ve riayet etmek, nefislerimizin ve şerli kimselerin fesatlığına fırsat vermemek lazımdır.

Bizler sizlere Allah için duacıyız, sizlerin de duasına muhtacız. Rabbimiz Taala, her hususta yardımcımız olsun, bizleri gerçek şuura ve yüksek huzura kavuştursun! Âmin. Selam ve saygılarımızla…

 


 

[1] Rahman Suresi. 29. ayeti kerimesi

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

BENZER İÇERİKLER

Size daha iyi hizmet sunabilmek için çerezleri kullanıyoruz. KABUL ET Detaylı Bilgi