Anasayfa » BU DÜNYAYA NİYE GELDİM? (ŞİİR)

BU DÜNYAYA NİYE GELDİM? (ŞİİR)

Yazar: yonetici
0 Yorum 35 Görüntüleyen

BU DÜNYAYA NİYE GELDİM?

     

Rabbimi tanıyıp, iman
etmeye

Huzurunda kıyam, durmaya
geldim…

Rızasın arayıp, sırra
yetmeye

Sanma ki huriye, hurmaya
geldim…

      

Zikrederek bin bir,
Esmasın sayıp

Vahdet deryasında, “Ben”
damlam kayıp

Kur’an mesajını, dünyaya
yayıp

Adil bir Düzeni, kurmaya
geldim…

      

Hakkı yazdıracam, tuşa
kaleme

Hayrı tanıtacam, bütün
âleme

Tevhit sancağını, gönül
kaleme

İslam-Barış mührün,
vurmaya geldim…

      

Her din ve kavimden, bütün
insanlar

Huzura kavuşsun, bitsin
isyanlar

Herkesin hakkıdır, lütfu
ihsanlar

Mazlumun yarasın, sarmaya
geldim…

        

Önünü görmeyen, sezmez
uzağı

Hak-Bâtıl var; sağ-sol,
Şeytan tuzağı

Küheylan sanılan, azgın
buzağı

Deccalin belini, kırmaya
geldim…

      

Karanlık dağıldı, nurlar
saçılır

Bu kutlu davadan, murdar
kaçılır

Hak murad ederse, surlar
açılır

Düşmanın safını, yarmaya
geldim…

      

İslâm potasında, beton
yarılmaz

Türk Kürt Arap kardeş,
mermer ayrılmaz

Adalet divanda, adam
kayrılmaz

Zannetme firmaya, formaya
geldim…

      

Herkesin hayali, amacı
kadar

Gayesi gayreti, inancı
kadar

Dağların zirvesi, yamacı
kadar

Vuslat yollarını, sormaya
geldim…

      

Dünya düşman olsa, ne gam
ne keder

Allah’ım yâr ise, O bana
yeter

Fani zevke dalan, çok
yazık eder

Dost yolunda postu,
yormaya geldim…

        

Milli Çözüm; Milli, Görüş
kolunda

Dolaşmam İblisin, sağı
solunda

Karınca misali, Kâbe
yolunda,

Şehadet ufkuna, varmaya
geldim…


        

FATMA BETÜL ERİŞKİN – KONYA – 17.12.2020

İnanmak, gizemli bir anahtardır!

İnanmak nedir? (Bir şeyi) Doğru ve değerli olarak kabul edip sahip
çıkmak, güvenilir bulmak, güvenip dayanmak, itimat ve itibara layık bulmak
anlamındadır.

İnanç: Bir şeyin var olduğuna inanmak, var olduğuna dair içimizde
güçlü ve köklü bir his taşımaktır. O his insanı insan ve Müslüman yapar.

İman ise: Bir şeyin sadece var olduğuna değil, onun doğruluğuna,
dürüstlüğüne, sadakatine, vefasına, bizi asla yalnız bırakmayacağına, dünya ve
ahirette bizimle olacağına dair inanmaktır. İmanın kaynağı kalp, bilmenin
kaynağı beyin, yani akıldır. Akıl kalpten, kalp ise inançlardan beslenir. Kalp
ya Rahman’a ev sahibidir veya Şeytana oyun odasıdır. Kalbin temizliği çok
önemlidir. Bu da ancak kalbe doldurulan sevgi ve sevgililerle kazanılır veya
kaybedilir. Kalpte oluşturulan temizlik, insanda sağlam bir iman oluşturur. O
iman ise kalbi; her an Rahman’ı misafir edecek temizliğe ve titizliğe ulaştırır
ve o şuur ve huzur halini sürekli korur. İmanlı veya imansız ölmek de yine
kalbe bağlıdır. Tam olarak kalbi ile iman etmemiş insanlar; zamanla ortam, yol,
yoldaş, hatta -Allah muhafaza- bir ömür yaptıkları çalışmaları yok saydıracak
şekilde, Şeytanın ve bâtıl yolunun hizmetkârı olurlar. Oysa inanmak, son nefese
kadar Hakka tabi ve taraf olmaktır.

İnanmak; hissetmektir. İnsan hissettiği nispette yaşar. İnancını
yitiren bir yürek, canını yitirmiş bir beden, anlamını kaybetmiş bir sözcük
gibidir. İnanmak; Kutlu ve cesur bir değişimdir. Hakkın tüm kanun ve
kurallarına göre önce kendini, sonra tüm çevresini, hatta dünya düzenini ve
insanlık âlemini değiştirmek gayretidir. Bunun yolu ise ruhunu Hak davaya
adamak, Hakkı tutup kaldırmak, tüm insanlığın kurtuluşu için canla başla
mücadele edip zorluklara katlanmaktır.

İnanmak beklemektir, beklemek ise umut…

İnsan bedeninin içerisinde ve etrafında bulunan bir ışık akışımı
vardır. Bu akışım, çakra denilen enerji kanalları yoluyla soyut ve somut tüm
beden katmanlarının birbiriyle etkileşimini ve dengelenmesini sağlar. Asıl
kritik olan ise; aslında insan, evrende yaşayan dev bir organizma ve hücreden
ibarettir. Ve onun da içinde işleyen benzer bir mekanizma vardır. İnanmak,
insanın içinden evrenin derinliklerine kadar uzanan bu saklı yolun kapısını
açan gizemli bir anahtarın ta kendisidir. O halde; her an dua etmeli, kalp
frekanslarımızı dolayısı ile iman ayarımızı sürekli kontrol etmeli, kendi
kıyametimiz olan son nefesimize kadar, Hak davada bir zerre olmaya gayret
göstermeliyiz.

Ya Rabbi; imanımız olgunlaşmadan canlarımızı alma!

Ya Rabbi; Fethi Mübin gerçekleşmeden ve bu uğurda gayret sarf etmeden
canlarımızı alma!

Ve Ya Rabbi; Kardeşliğimizi pekiştirip, “beni” unutup “biz” olmayı
öğrenmeden canlarımızı alma! (Âmin!)

          

FATMA BETÜL ERİŞKİN'İN RÜYASI – KONYA – 12.12.2020

Rüyamda: Aziz Erbakan Hocamız ve Muhterem Ahmet Akgül Hocamız bizim
evin salonunda sohbet ediyorlardı. Rüyayı ve sohbet konularını tam
hatırlamıyorum, ama salona kahve ikram etmek için girdiğimde Ahmet Hocamız yere
uzanmışlar, Erbakan Hocamız da mübarek ellerini masaj yapar gibi, ama
dokunmadan Ahmet Hocamızın mübarek bacaklarında ve sırtlarında gezdiriyorlardı.
Erbakan Hocamız: 
“Ahmet, cam bir bardağa veya şişeye su doldur, niyetine
korunmayı al, en azından bir Fatiha Suresi oku ve o suyu iç. Bir kovaya birkaç
damla bu sudan, birkaç damla da sirke koy, duş aldıktan sonra üzerine dökün.
Tek engel Sen olduğun için, Seninle çok uğraşıyorlar. O da kırgınlık,
yorgunluk, halsizlik ve irili ufaklı hastalık yapıyor Sende. Biz okuyalım, Sen
de oku ki rahatlayasın inşallah!”
 buyurdular. O esnada
uyandım.

Te’vili: Duanın ruh ve beden sağlığımıza şifa sağladığına,
Fatiha’nın en büyük dua olduğuna… Erbakan Hocamız gibi büyük Zat’ların manevi
tasarrufuna işaret ve beşarettir.

En doğrusunu Allah bilir.

 
































BENZER İÇERİKLER

Size daha iyi hizmet sunabilmek için çerezleri kullanıyoruz. KABUL ET Detaylı Bilgi