Anasayfa » ALEVİLİK VE BEKTAŞİLİK ÜZERİNE

ALEVİLİK VE BEKTAŞİLİK ÜZERİNE

Yazar: yonetici
0 Yorum 53 Görüntüleyen

ALEVİLİK
VE BEKTAŞİLİK ÜZERİNE

   Alevilik ve Bektaşilik: İnancı; Kur’an, amacı;
Hazreti Rahman, esası; Ehl-i Beyt-i Resul-i Zişan, ahlakı; İslam olan Müslüman
bir mezhep ve meşrep’tir.

Zaman içinde: Taliban tipi kaba ve barbar bir
anlayışla veya “Dinler arası diyalog ve Ilımlı İslam” safsatasıyla nasıl
‘Sünni’lik saptırılmış, dış güçlerin Siyonist ve emperyalist çevrelerin
güdümüne sokulmaya gayret edilmişse;

Maalesef; Alevilik, Bektaşilik ve Mevlevilik gibi
meşrep ve mezheplerde, masonların kılıfı ve din düşmanlarının karargâhı
yapılmaya alet edilmiştir.

Halbuki; Alevilik ve Bektaşilik aslında:

·   Görünüşe ve yüze değil, “Öz”e
önem veren.

·   Acıtıcı ve azdırıcı değil, yapıcı
ve gönül alıcı ibretli söz söyleyen.

·   İlahi aşk ve hakikati; bazen
boğazın tabii ses telleriyle, bazen de, “saz”ın dertli nameleriyle dile
getiren.

·   Riyakarlık, sahtekarlık ve
münafıklıktan çekinen mümin ve Müslüman kardeşlerimizdir.

Alevilik ve Bektaşiliğin üç önemli prensibi:

1- “Kalender”lik: Dünyaya ve menfaate önem vermeyip,
her şeyi ve herkesi hoş görmek; geniş yürekli hikmet sahibi, barış ve bereket
ehli olabilmek demektir.

2- “Garip-perver”lik: Kimsesiz, sahipsiz, fakir,
düşkün ve garibanları sahiplenme, onları koruyup gözetme gayretidir…

3- “Hak-sever”lik: Allah’ı Kur’anı, Peygamberi
zişanı, İslam’ı, Ehli Beyti Resulüllah’ı, vatanı, bayrağı canından aziz bilmek…
Her halde ve her yerde adalet ve hakkaniyete uygun hareket etmek… Zulümden ve
zalimden nefret etmek halidir.

Biz Alevilik ve Bektaşiliği böyle biliriz… Onlarla
ilgili uydurma iftira ve safsatalara asla rağbet etmeyiz… Masonların, din
istismarcılarının, devrim simsarlarının oyuncağı olan; dünyalık makam menfaat
için mukaddeslerini satan, Kur’anın çizgisinden, Resulullah’ın, Ehli Beyt
Hazeratının ve sadık Ashabın izinden sapanlar “Sünni” de bilinse, “Alevi” de
görünse, bu tiplere ilgi göstermeyiz. Dinini ve manevi değerlerini inkar eden,
devletine isyan eden hainleri sevmeyiz…

Allah için buğz etmek (yani zalim ve saldırgan kâfir
ve hainlere kin ve kızgınlık beslemek), ve yine Allah için sevmek (İslam’a ve
insanlığa hayırlı ve yararlı kişileri ve işleri benimseyip sahiplenmek), imanın
temelidir.

Ancak; dünyevi hesaplar için yapılan düşmanlıklar…
Nefsi amaçlarla girişilen kıskançlıklar… Kavmiyetçilik ve mezhepçilik damarıyla
duyulan kırgınlık ve kızgınlıklar, tamamen şeytani dürtülerdir.

Maddeye ve menfaate esir olanın, mana iklimine ve
hikmete erişememenin alametleridir.

Çünkü aslında: Tek mevcut, Hak Mabud yalnız ve ancak
Rabbimizdir. O’nun dışında her şey ve herkes sadece O’nun farklı tezahür ve
tecellisi olan gölge ve görüntülerden ibarettir.

İnsanı, diğer varlıklardan farklı ve faziletli kılan
da, onun bedeni veya beyni değil: RUHİ VE MANEVİ özelliğidir.

İnsanda; gören, işiten, hisseden, rüya gören, hayal
eden zannedildiği gibi, bizim gözümüz, kulağımız veya beyin ve omurilik
soğanımız değil, sadece ve ancak Ruhumuz ve kalbimizdir.

Göz sadece bir mercek araç, kulak sadece bir mikrofon
alıcısı yerindedir. Aşırı görme bozukluğu olan birisinin çok kalın mercekli bir
gözlük kullandığında ve ağır işitenlerin özel bir kulaklık taktığında gören ve
işiten bu cam mercek ve şu alıcı alettir demek ne kadar yanlış ve yersizdir.

Şimdi size tonlarca istediğiniz cinsten atom ve
molekül verilse; siz bunlardan: GÖREN, İŞİTEN, HİSSEDEN, ÜZÜLEN, SEVİNEN,
DÜŞÜNEN, DEĞERLENDİREN, HAYAL EDEN, RİYA GÖREN bir varlık yapabilir misiniz?
Hayır, ve asla…

Öyle ise, İnsan bedeni de atom ve moleküllerden
meydana getirilmiş, bütün organları ve beyni maddi parçalardan birleştirilmiş
olduğuna göre; bu maddi ve zahiri vücudun ve organların; Hissetmesi, sevmesi,
acı çekmesi, şefkat etmesi nasıl mümkün olabilir?.. Demek ki duyan, acıyan,
inanan, insandaki ruhi yeteneklerdir.

Birisini sevdiğimizi ve önemsediğimizi göstermek
için, güzel ve iltifat edici sözler, şiirler söyleriz. Harflerden oluşan
kelimeler ve cümlelerle övgüler dizeriz…

Veya bir hediye, bir çiçek takdim ederiz.

Aslında bu güzel sözler, bu çiçekler, hediyeler,
kendileri sevgiden, samimiyetten, şefkat ve merhamet ve hürmetten habersizdir.
Bunlar sadece karşı tarafa, ruhumuzdaki muhabbet ve hürmetin iletilmesinde
birer vesiledir.

Kalpten kalbe, mana iletişimini ve ruhani ilişki ve
işbirliğini sağladığımızdan, bu yola tevessül edilmektedir.

Ama ruhen ve kalben görüşebilecek “safiyet” ve
“hassasiyet” kazananlar, manevi alıcı-vericilerini devreye sokmayı başaranların
karşılıklı iletişim kurmak için böyle maddi ve zahiri sebeplere ihtiyaçları
ortadan kalkabilir… Hatta geçmiş ve gelecek zaman boyutundaki ve farklı
frekanslardaki ruhanilerle münasebet kurabilir..

İşte bugün inananlar arasındaki kopukluğun, insanlar
arasındaki muhabbet ve hürmet yokluğunun, kavmiyet ve mezhep taassubunun ve
bütünüyle ahlaki kokuşmuşluğun gerçek sebebi: Ruhi ve manevi duygu ve
değerlerimizin aç bırakılması, yeteri ve gereği kadar doyrulmaması, günah ve
kötülüklerimizle ve dünyalık heves ve hayallerle kalbimizin köreltilmesidir..

KUR’ANLA, Hazreti Peygamberi Zişan Aleyhissalatü
Vesselamla, mübarek ve muhterem Ehli Beyti Resulullahla, sadık ve samimi
Sahabe-i Kiramla ve bütün diğer ulema ve hazeratıyla manevi münasebet
kurabilenlerin, her türlü sorun ve sıkıntılarını aştığı ve Mevlasına ve ebedi
mutluluğa ulaştığı bir gerçektir ve asıl gayemizdir.

Tarihte kalmış ve hesabı mahşere bırakılmış
konularla kafalarımızı fazla karıştırmayalım.

Ancak; Kaderi İlahi, neden Hz. Ali’nin halife olarak
en sona kalmasını murad etmişti? Sorusuna bir cevap arayalım.

Çünkü Hz. Peygamber Efendimizden hemen sonra
yozlaştırılmaya ve hak yolundan uzaklaştırılmaya çalışılan… Fikir ayrılıkları
ve makam menfaat kaygılarıyla, münafıklar eliyle birbirine düşürülmeye
uğraşılan ve ilk üç muhterem halifeden sonra iyice azgınlaşan o fitne ve fesat
kumkumasıyla: Hz. Ali Efendiniz gibi, örnek ve yüksek bir ferasat, dirayed
cesaret ve istikamet sahibi gerçek bir kahraman dışında hiç kimse başa
çıkamazdı ve “İslam’ın” gelecek nesillere aynen aktarılmasını sağlayamazdı.

Bu kanaati üstat Bediüzzaman da paylaşmaktadır.

Büyük Müctehit ve Mürşit olan İmamı Şafii Hz.leri:

Eğer Alevilik, Allah’ın Arslanı ve Hz. Resulüllahın
sıradışı, ilim ve hikmet sultanı Hz. Ali Efendimizi ve mübarek ve muhterem Ehli
Beyti sevmek ve sahiplenmek ise: alem şahit olsun ki, Ben en birinci Aleviyim
ve Allah Şahit olsun ki, Ben, Hz. Ali ve Ehli Beyt düşmanlarından beriyim
buyurmaktadır.

İki Şeytani Tuzak ve Teh:

Hz. Peygamber Efendimizin sünnetine ve onun hayat
sistemine ve insanlık felsefesine uyanlar anlamında Aleviler de “Sünni” dir.

Ve yine Hz. Ali Efendimizi, Ehli Beyt sülalesini,
sevip sahip çıkanlar anlamında, sünniler de, “Alevi” dir.

Ancak, Maalesef Günümüzde;

1. Sünniler, “Layt”laştırılıp, Amerikan
emperyalizmine ve İsrail siyonizmine “uyumlu ve ılımlı” hale getirilmekle
yozlaştırılıp, bir nevi Hz Hüseyin Efendimizi ve O’nun masum ve mazlum ehli
Beytini Kerbela’da; şeytanları bile utandıran bir vahşetle katleden “Yezid”
lere taraftar olan gayretsiz ve karaktersiz insanlar gibi yamuklaştırılmaya
çalışılmaktadır.

2. Alevi ve Bektaşi kardeşlerimizi de Haşa
İslamdan ve Kur’an’dan kopuk, sadece bir takım uydurma gelenek ve göreneklere
dayalı bir “Kültür” toplumu gibi göstermeye, Müslümanlıktan çok masonluğa,
maneviyattan ziyade maddeciliğe ve Karunluğa yatkın; bozuk ve batıl bir görüş
haline getirmeye uğraşılmaktadır.

Bunlar, dinimize de, Alevi kardeşlerimize de
iftiradır.

İslamın iman esaslarına ve ahlak düştularına bağlı
olmakla beraber, bazı şahsi ibadet görevlerinde ihmalkâr davranılmasını bahane
ederek “aleviler ve Bektaşiler, Kur’an’ın açık hüküm ve hikmetlerini inkar
ediyorlar” diyenler veya böyle zannedenler, ya yalancıdır veya yanılmaktadır.

Özetle:

Bindiğimiz gemimiz delinmekte, yani cennet ülkemiz
dinamitlenmekte ve batırılmaya hazırlanmaktadır. Böyle bir sırada; kim geminin
hangi katında yerleşecek? Kim hangi mutfakta yiyecek? Kim Kaptan, kim tayfa
seçilecek? gibi şeylerle uğraşmak:

Alevi-sünni, Türk-Kürt, solcu-sağcı, dinci-devrimci,
velhasıl hepimizin batıp boğulmasına yol açacaktır. Ve bu gemi batarsa, hiç
birimiz kurtulamayacak ve karlı çıkmayacaktır. Kuvayi Milliye sancağı altında
toplanma zamanıdır.

Bugün “Yezid”lerin yerini Barbar Amerikan askerleri
ve onların sözde müslüman destekçileri almış, mazlum ve savunmasız Iraklı
Müslümanları ve ehli Beytin Mensuplarını, vahşice katledip doğramaktadır

Barbar Amerika’dan, ahlaksız Avrupa’dan ve Siyonist
İsrail canavarından yana olan ve bu zalimleri alkışlayan, Alevi de olsa, Sünni
de olsa, samimiyetsiz, seviyesiz ve satılık bir sahtekârdır.

Yeri gelmişken hatırlatalım ki, iki türlü Müslüman
vardır:

1- Hakiki Müslüman: İman ve ahlak
esaslarına ve insan haklarına önem verir. İhlâs ve istikamet sahibidir.

2- Hukuki Müslüman: Şekle ve dünyalık
menfaatlere önem verir. Dini gayret ve cesaret sahibi değildir.

Bunun gibi Sahabe de iki kısımdır:

1- Resmi Sahabe: Resulullahla görüşüp iman
eden ve zahiren Müslüman olarak ahirete göç eden herkes sahabe bilinir ve
hürmet edilir.

2- Samimi Sahabe: Kur’an’ın ahkâmını,
Resulullah’ın ahlakını, Allah ve Resulü’nün rızasını, Ehli Beyt-in ve kutsal
emanetin hatırını, şahsi makam ve menfaatin üstünde gören seçkin
şahsiyetlerdir. Bu iki sınıfın arası ahirette ayırt edilir.

Münafıkların gizli listesi Resulullah’ça kendisine
verilen Hz. Huzeyfe’nin (ra), cenaze namazına katılmadığı, ama zahiren çok
muhterem ve mübarek sanıldığı böyle kimselerin farkına varan Hz. Ömer’in büyük
bir hayret ve endişeye kapılması ve “Ya Huzeyfe Allah aşkına söyle, ben de
münafıklar listesinde var mıyım? diye sorması, haşa riyakarlık değildir. Ve bu
telaş ve tedirginliğe boşuna düşmemiştir…

Unutmayın, “Ahiret âlemi, hayret âlemidir.” Çünkü
nice mümin ve muttaki sayılanların münafık olduğu, nice hesaba katılmayan ve
kıymete alınmayan şahsiyetlerin ne derece Allah’a yakın ve O’nun rızasına
muvafık bulunduğu, kıyamet gününde ortaya çıkınca, herkes şaşkınlık
geçirecektir…

 

                    
HEPİMİZ, BİRİZ

 

Ülkemde yetmiş milyon Kürt, yetmiş milyon Türk
vardır.

Alem şahit olsun bizler; hem Alevi-sünniyiz

Ayrı gayrı görenlerin; yüzüne tükrük vardır

Alem şahit olsun bizler; hep Sünni-Aleviyiz

 

Bektaşi meşrep inançlı; Müslümandır Atatürk

Hilal için Haç’a karşı, savaşandır Atatürk

Masonluğa kilit vuran, bir insandır Atatürk

Alem şahit olsun bizler; hem Alevi-sünniyiz

 

Türk, Kürt; her mezhep buradayız; bizi duysun
dinsizler

Oyunları bozacağız; ayık olsun densizler

Seyitler, Pirler, Şehitler; ruhları bedensizler

Şu an hepsi bizimledir; hep Sünni-Aleviyiz

 

Hem solcuyuz, hem sağcıyız; hem Milli görüşçüyüz

Hem dindar hem demokratız; hem de Atatürkçüyüz

İlahimiz, türkümüz var; ilkeli ülkücüyüz

Alem şahit olsun buna; hem Alevi-Sünniyiz

 

Nerde bir Müslüman görse; saldırıyor Siyonist

Gavura zaharlık yapar; maalesef yerli yezit

Kur’andan gıcık alıyor, soysuzlaşmış kuduz it

Alem şahit olsun bizler; Müslüman bir Milletiz

 

Ali’siz bir Alevilik; uyduruyor gafiller

Gayretsiz, layt bir Sünnilik, istiyorlar kâfirler

İslam Dini, gericilik; sanıyorlar cahiller

Ahlak ve insan hakları; Batıdan ilerdeyiz

 

Zülme karşı direnişin; simgesidir Hüseyin

Bütün mazlum müminlerin; gür sesidir Hüseyin

Hak yolunda şehitlerin, rütbesidir Hüseyin

Alem şahit olsun bizler; hep Sünni-Aleviyiz

 

Şahı şahit hatırına, çok muhteremdir bugün

Bilsen ne sırlar saklıdır, çünkü mahremdir bugün

Bütün Irak Kerbeladır, hep Muharremdir bugün

Amerika yezit olmuş, Kerkük yaremdir bugün

İşbirlikçiler utansın, biz Sünni Aleviyiz

 

 

 

                                             

BATININ BARBARLIK DÜZENİ

 

 

 

Hele Bak şu düzene

Hepsi tuzak, düzene

Bu düzeni düzene

İnsanlık lanet okur

Ah, bu çağın düzeni

En alçağın düzeni..

 

Laiklik laçkalaştı

Kemalizm başkalaştı

Siyonizme yaklaştı

Bize tehdit savurur

Ah, bu çağın düzeni

En alçağın düzeni..

 

NATO- Mason kafadar

Atatürk`e laf atar

Kerkük Kıbrıs`ı satar

Loca emir buyurur

Ah, bu çağın düzeni

En alçağın düzeni

 

Kahpeliktir sıfatı

Bozuk, barbar fıtratı

Hain bulmuş fırsatı,

Zalim, vurur da vurur

Ah, bu çağın düzeni

En alçağın düzeni..

 

Saldırıyor kuduz it,

Kalleş haçlı Siyonist,

Durup seyreder, Yezit

Sanki gavurdur, gavur

Ah, bu çağın düzeni

En alçağın düzeni..

 

BM`si ve NATO`su

AB Şeytan şatosu

ABD`nin vetosu

Mazlumları kavurur

Ah, bu çağın düzeni

En alçağın düzeni..

 

Soysuz zalime, “gülüm”

Garip mazluma, ölüm

Azmış küfür ve zulüm

Her an daha kudurur..

Ah, bu çağın düzeni

En alçağın düzeni..

 

İsrail Şeytan Firavun

ABD Şeddat, Karun

Yoldadır Musa, Harun

Çıkıp zulmü durdurur,.

 

Mazlumun ezenidir,    

Bu Deccal düzenidir

İslam panzehirdir

İnsanlık selam durur

 

Yıkılır Zalim Düzen

Yakındır Adil Düzen

Hakkıdır Milli düzen

 

 

 

 

 

BENZER İÇERİKLER

Size daha iyi hizmet sunabilmek için çerezleri kullanıyoruz. KABUL ET Detaylı Bilgi