Deizm; Her şeyi ve bütün âlemleri yaratan bir Allah vardır, ancak bir peygambere ve kutsal metinlere ihtiyaç bulunmamaktadır. şeklindeki sapkın ve bâtıl bir düşünce akımıdır. Aslında bu akılsız ve dayanaksız yaklaşım, inkârcılığa ve başıboş = kuralsız ve yasaksız yaşamaya geçirilen sahte bir inanç kılıfıdır. Bazı Müslüman gruplar ve maalesef İmam Hatip okullarında da rastlanan: Allah vardır ve birdir, Kuran da Haktır ve yeterlidir. Bu nedenle Peygamber ve Sünnet gereksizdir. safsataları da DEİZMin yerli versiyonlarıdır. Daha da açıkçası DEİZM; her insanın kendi kendisinin Tanrısı olması ve aklın putlaştırılmasıdır. Bu şaşkın ve sapkın kimselere göre, Allah kâinatı ve insanı yaratmış ve onları kendi haline bırakmıştır, artık herkes yolunu akılla bulmalıdır. Ayrıca peygamber gibi bir aracıya ve İlahi buyrukları barındıran kitaplara ihtiyaç kalmamıştır! Oysa tarih boyunca insanlara Allahı tanıtan ve Onun marziyatını=razı olduğu buyruklarını aktaran hep peygamberler olmuşlardır. Peygambersiz ve vahiysiz, sadece kendi akılları ve araştırmalarıyla Yüce Yaratıcıyı=Allahı bulan, ahlâki ve kurallı bir hayat yaşayan bir topluma hiç rastlanmamıştır. İslamın Amentüsündeki iman esaslarından:
Allaha inanmak; Onun Meleklerine, Onun Kitaplarına, Onun Resullerine, Ahiret ve Hesap gününe, Kadere=Hayır ve Şerrin Allahtan geldiğine ve öldükten sonra dirilip hesap vermeye, sonra layık olduğu Cennet veya Cehenneme girmeye inanmak şartlarının hepsi Allaha imanın vazgeçilmez gerekleri ve şubeleri konumundadır. Bu esaslardan birinin inkârı Allahı inkârdır. Oysa bu dünya bir imtihan meydanıdır, bu imtihanın programı Kurandır, rehber hocası Hz. Peygamber Aleyhisselamdır.
Bakınız: (http://www.deism.com/deismturkish.htm) sitesinde, bizzat kendileri şu çağrıyı yapmaktadır.
Deizm'in sana ve topluma sunacağı pek çok şey vardır. Deizm doğadaki tasarımlar-kanunlar ışığında akla ve mantığa dayalı bir Tanrı inancıdır. Her tasarımın bir tasarımcısı vardır. Bu sebeple Deizm doğal bir inançtır, sözde gökten inen inançlardan uzaktır. Deizmin doğasında ve felsefesinde, sözde gökten indiğine inanılan İslam, Hristiyanlık ve Musevilik gibi dinlerin temsil ettiği korkutma ve hurafeler bulunmamaktadır. (Bu dinlere sözde gökten inme dinler deniliyor, çünkü onlar Tanrıdan bir vahiy alındığını iddia ediyor ve bu dinler çeşitli ve karışık kutsal kitaplara dayandırılıyor.) Yeterli sayıda insan Deist olduğu zaman akıl ve mantık, korkuyu ve hurafeleri ortadan kaldıracak ve onun olumlu etkisi tamamıyla toplumların bir parçası olacaktır. İşte o zaman, sözde gökten inen dinlerin saçma sapan şiddet yanlısı olan hurafelerine inanan milyarlarca insan; sahip oldukları akılla, sonsuz kişisel ve toplumsal gelişme sağlayacak, Tanrı vergisi akıllarının etrafında birleşip huzura kavuşacaklardır. İşte bu safsatalar DEİZMin inkârcılığının ve özellikle İslam düşmanlığının açık bir itirafıdır. Bunlar Siyonizmin bir tahribat programıdır.
Deizm tartışmaları ülkemizde güncelliğini koruyadursun, dünyada çok daha eskilere giden sapık bir inanç biçimi olmaktaydı. Türkiyede deizmi gündeme taşıyan ve sinsice aşılamaya çalışan din adamlarının başında Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk vardı. Öztürk, 2015 yılında yayımlanan, 'Tanrı, Akıl ve Ahlâktan Başka Kutsal Tanımayan İnanç DEİZM' isimli kitabında deizme ilişkin akıldaki sorulara yanıt veriyor görüntüsüyle, bu safsataları bilimsel bir gerçek gibi sunmaya uğraşmıştı. Öztürk, aynı dönemde Aydınlık'ta yayımlanan yazılarıyla da deizmi savunmaktaydı. Deizmin Kuran'da geçtiğini savunan Öztürk, “Deizm, ateizme ve en tehlikeli dinsizlik türü olan dinci dinsizliğe karşı çıkanların yoludur” demekten sakınmayan bir sahtekârdı.
İşte Yaşar Nuri Öztürk'ün 13 Nisan 2016'da Aydınlık'ta yayımlanan “Deizm niçin ve nasıl doğdu?” başlıklı yazısı:
Kilisenin egemen olduğu Batıda, Allaha imanını korumak ama dinciliğin insan haysiyetiyle bağdaşmayan dayatmalarını yaşamak istemeyen insanlar, Yaratıcıya imanlarını tehlikeye atmamak için bir çıkış yolu aramışlar ve deizmi bulmuşlardır. Daha doğrusu, 313/925te ölen Müslüman düşünür Ebu Bekr er-Râzînin keşfettiği bu yolu, öncüsünün adını vermeden yeniden sahneye koymuşlardır. Deizm, Allaha imanda samimi olan, bu samimiyetin bir icabı olarak engizisyon zihniyetine savaş açan insanların yolu olmaktadır. Deizm, dinci riyakârlığa karşı bir sığınak gibi ortaya çıkmıştır. Eğer Allaha imanda samimiyete bir anlam veriyorsak, gelecek zamanların başvurulan çıkış yolunun da deizm olacağı açıktır Kilise ve papaz dayatmalarından bunalanlar tarafından ilk olarak 16. yüzyılda İngilterede kullanılan deizm tabir ve kavramı, meşhur olan tanımıyla, Allaha iman eden ama dinlere inanmayan bir felsefî mezhep konumundadır. Cenab-ı Hakkın vücut ve vahdaniyetine iman itikadı olarak da tanımlanır. Deist felsefenin temsilcileri içinde, Allah ile birlikte peygamberlere inananlar da vardır. Ve bu ikinciler deizm tarihinin en büyük ve anıt isimleri sayılmaktadır. Felsefe tarihinin dev ismi Immanuel Kant bunlardandır, Gazi Mustafa Kemal Atatürk bunlardandır. Oysa bu iddialar tamamen yanlıştır, safsatadır. Ve Atatürkü bile Deist gösterme sahtekârlığıdır.
Belki de en zalim ve en eski Deist, Ebu Cehil ve onun yandaşlarıdır. En eski deist derneği veya partisinin toplantı yeri, Mekke müşriklerinin kurduğu Darun-Nedve denilen mekândır. Evet, Mekke müşrikleri; Yahudiliğe, Hristiyanlığa, Peygambere, Kitaba, inanmayan insanlardı. Ama Allaha inanırlardı, yani, DEİSTlerin atası sayılırlardı
En eski deist derken yazılı metin olarak söylüyorum, yoksa Mekke deistlerinden önce de mutlaka deist vardır. Evet, sevgili Peygamberimizin on üç yıllık Mekke döneminde ona karşı direnen Mekke müşriklerinin de bir Allah inancı vardı. Onlar da, Allah vardır, evreni yaratmıştır, işi bitmiştir, geri kalanı bize bırakmıştır iddiasındalardı. Mekke müşriklerinin Allah inancına sahip birer DEİST olduklarını anlatan ayetleri istediğiniz mealde bulacaksınız:
Andolsun onlara (müşrik takımına): Gökleri ve yeri kim yarattı, Güneşi ve Ayı kim musahhar (emre âmade ve hizmetkâr) kıldı? diye soracak olursan kesinlikle Allah diyeceklerdir. O halde ne diye (Hakktan) çevrilip yan çiziyorlardı? (Ankebut: 61)
Gerçekten eğer onlara; Gökyüzünden yağmuru indirip onunla öldükten sonra yeryüzünü dirilten kimdir? diye sorsan, elbette Allah diyeceklerdir. De ki: Elhamdülillah! Doğrusu onların çoğu aklını kullanmamaktadır. (Ankebut: 63)
Yemin olsun ki onlara, Gökleri ve yeri kimin yarattığını sorsan, şüphesiz; Allah derler. Sen de; Elhamdülillâh (Hamd, elbette Allah'a mahsustur) de. (Ama) Onların çoğu (gerçeği) bilmez (cahillerdir). (Lokman: 25)
Andolsun onlara: Gökleri ve yeri kim yarattı? diye soracak olsan, elbette Allah diyecekler. De ki: Gördünüz mü -haber verin; Allah'tan başka taptıklarınız (Onu bırakıp da yalvardıklarınız); eğer Allah Bana bir zarar dileyecek olsa, O'nun zararını kaldırabilirler mi? Ya da (Rabbim) Bana bir rahmet vermeyi istese, O'nun rahmetini tutup- önleyebilecekler mi? De ki: Allah Bana yeter. (Zaten) Tevekkül edenler, ancak O'na dayanıp güvenirler. (Zümer: 38)
Yemin olsun ki, onlara: Gökleri ve yeri kim yarattı? diye sorsan, kesinlikle: Onları Aziz ve Âlim olan (Allah) yarattı diyeceklerdir. (Yani; her asırdaki müşrikler, Allahın varlığını ve yaratıcılığını kabul etmekte, ama Onun hükümlerini gereksiz ve geçersiz görerek inkâra düşülmektedir.) (Zuhruf: 9)
Batıda tahrif edilmiş Tevrat ve İncilin akıl almaz hurafelerine isyan eden insanların geliştirdiği inkâr mikrobunu Müslümanlara aşılamak isteyenler başarısız kalacaktır. Bizim insanımızın en serserisi, en fazla suç işleyeni, en fazla Batılı heveslisi, bir zamanlar en fazla komünist geçineni, en fazla Batı değerlerini içselleştirmiş gibi görüneni bile, Kurana ve Resulüllaha dil uzatanların karşısına dikilip İslamı savunmuşlardır ve asla DEİSTliğe ve dinsizliğe razı olmamışlardır. diyen değerli Mahmut Topbaş Hocamız, gerçeklere tercümanlık yapmıştır.
…
MAKALEYİ OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ..