Gerçek İnsan Haklarının Sağlayıcısı da
SİGORTASI DA İSLAM’DIR
Bizim inancımızda: İnsan, İslam’dan üstün sayılmıştır. Çünkü İslam, insana huzur sağlamak ve kurtuluşa ulaştırmak üzere yollanmıştır.
İnsana bütün haklarını sağlayan ve en hayırlı yaşam kurallarını koyan İslam’dır. Çünkü onu yaratan ve her türlü ihtiyacını hazırlayan Cenab-ı Hak’tır. Yeni bir elektronik ve teknolojik araç satın alındığında, onunla birlikte bir “Kullanma Kılavuzu” verilmesi doğaldır. Çünkü onu üreten ustaları ve fabrikası; ne maksatla yapıldığını, nasıl verimli çalışacağını, başlıca arızalarını ve giderme yollarını en iyi bilen konumundadır. İşte Kur’an-ı Kerim; bütün insanlığın hidayet rehberi, Hz. Peygamberimiz ise en mükemmel istikamet örneği olmaktadır.
Bizim “en hayırlı ümmet” olma şansımız ise, istisnasız bütün insanların hayrına ve huzuruna yarayacak niyet ve gayret içinde olmamıza bağlıdır.
“Siz (sadece Müslümanlar için değil, bütün) insanlar için çıkarılmış en hayırlı bir ümmet oldunuz. (Çünkü siz, ülkenizde ve yeryüzünde) Ma’rufu (Hakkı ve hayrı) emredip yürütecek, münkeri (zulmü ve kötülükleri) nehyedip önleyecek (bir Adil Düzen kurmaya) çalışırsınız. Ve Allah’a (tam) iman edip (bağlanırsınız). Şayet Kitap Ehli de (böyle) inanmış olsaydı, elbette kendileri için hayırlı olurdu. Onların içinden de (bazı) iman edenler vardır, fakat çoğunluğu fıska sapanlardır.” (Âl-i İmrân: 110) ayeti bu gerçeği hatırlatmaktadır.
Hz. Peygamberimiz şöyle buyurmuşlardır:
“(Ey insanlar) Rabbiniz Allah (aynıdır) birdir, atanız (Adem) de birdir. Arap’ın Arap olmayana, siyahın beyaza -takva (iyilikte yarışma, kötülükten sakınma) dışında- hiçbir üstünlüğü söz konusu değildir…” (Müsned. İbn-i Hanbel, c. 5, 411)
“Hizmetçileriniz (işçi ve ücretlileriniz) sizin kardeşlerinizdir. Onlara yediğinizden yedirin, giydiğinizden giydirin. Ağır görevler yüklemeyin, zor işlerinde yardım edin…”
“Ey insanlar! Hepiniz (aynı) Adem’in neslisiniz. Bir ambar içindeki buğday taneleri gibisiniz!” (İbn-i Kesir, c. 4, no: 218)
“Bütün insanlar (temel hakları ve haysiyetlerinin korunması noktasında) bir tarağın dişleri gibi eşittir.” hadisleri gayet açıktır.
Hz. Peygamberimizin (SAV) yoldaşı, damadı, ilim ve hikmet ülkesinin kutlu kapısı Hz. Ali Efendimiz ise, Resulüllah’tan öğrendiği bu gerçekleri, Mısır’a Vali tayin ettiği Malik bin Haris’e yazdığı emirnamede şöyle özetleyip hatırlatmıştır:
“İnsanlar ya Dinde kardeşiniz veya yaratılışta eşitiniz (denginiz-benzeriniz)dir.”
Evet İSLAM’da; cenneti ve sonsuz-kusursuz saadeti kazanmak için elbette inanmak ve o doğrultuda çalışmak ve kötülüklerden sakınmak lazımdır. Ama, başkalarına zarar vermemek şartıyla; hangi inanış ve yaşayışta… Hangi ırk, renk, dil ve davranışta olursa olsun, Adil bir Düzen içerisinde bütün haklarına ve huzur ortamına sahip ve saygın biçimde yaşamak için, sadece İNSAN olmak yeterli sayılmıştır!
İslam’ın 14 asır önce bu yüksek ve örnek bakış açısının farkına, Çağdaş Batı Medeniyeti ancak 200 sene önce varmış, bu güya “insan hakları” slogan ve programlarını da yeni zulüm ve sömürü çarklarına kılıf olarak kullanmışlardır. İşte neredeyse 2 yıldır, sapkın ve azgın Batı’nın şımarık çocuğu Kuduz İsrail’in Filistin’deki barbar soykırımı karşısında, Batılı kapitalist ülke ve toplumların da, Doğulu sosyalist halkların da… Yani Amerika’sından Avrupa’sına, Çin’inden Rusya’sına… Hepsinin gözlerini yumması, kulaklarını tıkaması… Aynı canavarlık tavrının 30 sene önce BOSNA’dan hatırlanması, bunların insan hakları konusundaki çirkef sahtekârlığının ve çifte standartlarının en açık kanıtlarıdır! Hz. Peygamberimizin “İnsanların en hayırlısı, (başka) insanlara yararı dokunandır!” hadisinin ufkuna, bunlar asla varamayacaklardır.
Yeryüzünde “Kast Sistemi” ve İnsan Hakları Evrensel Yalanı
Kast; içine kapanmış ve dışlanmış toplum kesimlerinin mecburen sadece kendi aralarındaki evliliklerle (endogami ile) oluşan sosyal tabakalaşmanın bir çeşididir. UNICEF ve İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün verilerine göre dünya çapında yüz milyonlarca (aslında milyarlarca) insan kast ayrımcılığından etkilenmektedir. “Kast” terimi, Portekizce ve İspanyolcada “casta”; ırk, soy; Latincede ise “castus”; saf soy anlamına gelmektedir. Hindistan’ın ve Afrika’nın bazı bölgelerinde günümüzde de hâlâ resmen uygulanan bir sistemdir. Sınıf ayrılıklarına dayanan, insan haklarına aykırı bir düşünce ve sistemdir. Günümüzde Çin’de uygulanan “Hukou Sistemi” de kast sistemi olarak kabul edilmektedir. Kast sistemindeki sınıflandırma öncelikle evlilik ve iş bölümüyle ilgilidir. Bu terim, aynı zamanda argo dilinde geçmekte ve sosyolojik bir terim olarak da ifade edilmektedir. Hatta modern toplumlarda resmen ve ismen olmasa da, fikren ve fiilen yer alan bir terimdir.
Hindistan’da Kast Sisteminin Vicdansızlığı
Kast düzeni, Hindistan’da uzun süredir hüküm sürmektedir. Maalesef hayatlarının her alanında bu düzenin etkisi hâkimdir.
Eş ve İş Seçimi: Kast sisteminde grup içinde evlenmeler (endogami=akraba evliliği) bir mecburiyettir. Kimin hangi mesleği yapacağını kast sistemi belirlemiştir. Aynı kast içindekiler ancak birbirleriyle evlenebilirler.
Birlikte Yeme-İçme Yasağı: Hindistan’da önceden insanların hep birlikte yemek yemeleri yasaktı; çünkü üst kastlar bunu hoş karşılamıyorlardı. Kendilerini onlarla kirletme korkuları vardı. Bugün bu ayrım kısmen kaldırılsa da kırsal kesimlerde hâlâ eski kurallar uygulanmaktadır. Kast sisteminde sınıflandırma, zenginlik ya da fakirlik durumuna göre yapılmaz. Ritüel saflık ve meslek durumları ölçü alınır. Sınıflandırma, Hinduizm inançlarından kaynaklanmaktadır.
Kast Sisteminde Üst Tabaka, Alt Tabaka Şu Şekilde Oluşmaktadır:
1- Belli başlı dört ana tabaka (Varna) vardır.
2- Bu tabakalar da kendi aralarında alt tabakalara (Jatiler) ayrılır.
“Varna” Sanskritçe bir kelimedir. “Sınıf, statü, renk” anlamlarını taşımaktadır.
Bunlara Göre Dört Çeşit Varna (İnsan Tabakası) Vardır:
1- Brahmanlar (Entelektüel bir tabakadır. Kutsal yazıları (Veda) yorumlayan seçkin şahıslardır. Bilginler ve rahipler bu tabakada yer alır.)
2- Kshatriyalar (Kşatriyalar) (Askerlerin, prenslerin ve üst düzey bürokrasinin oluşturduğu bir tabakadır.)
3- Vaişyalar (Tüccarlar, büyük toprak baronları ve patronlardır.)
4- Şudralar (İşçiler, hizmetçiler, köylüler ve köleler tabakasıdır.)
Bunların dışında bir de kast sistemine dâhil edilmeyenler (dokunulması insanı kirletenler) vardır. Bunlar Paryalar olarak bilinir. (İnsanlığın en aşağı tabakasında yer alırlar ve hiçbir hakları bulunmamaktadır. Bunların toplam sayıları başta Hindistan ve Çin olmak üzere yüz milyonlara ulaşmaktadır. Birleşmiş Milletler’in ve sözde insan hakları örgütlerinin bu açık ve yaygın zulmü önleme, hatta gündeme getirme konusunda ciddi, gerçekçi ve netice verici hiçbir girişimlerine de maalesef rastlanmamıştır.)
Varna terimiyle ten rengi kastedilmektedir. Bu sistemde bir kişi ne kadar açık renkliyse o kadar üst tabakada yer alır. Ten rengi aynı zamanda göçmenlerin hangi ırktan olduklarının da kanıtıdır.
Varna sistemi, kast sisteminin entelektüel ve ideolojik düzeyi olarak tanımlanabilir; çünkü bu sistem toplumsal hiyerarşiyi sağlamaktadır. Kast düzeninin oluşması asırlar öncesine dayanır. Bununla ilgili ne bir kurum ne de bir belge vardır.
Kast sisteminin kuralları ilk olarak Manu Smriti’de (MÖ 200 ve MS 200 yılları arasında) yazılmıştır. Diğer tüm Hindu yazılarında kast sistemi, amaç edinmeye değer gerçekler olarak aktarılmıştır. Hinduizm’e göre; kozmik ve sosyal görevlerle (Dharma öğretisi) kast sistemine aitlik arasında bir bağlantı vardır. Bir Kshatriya’nın görevi topluma önderlik etmek, onu korumaktır. Brahmanların görevi ise; kutsal yazıları öğrenmek, öğretmek ve uygulamaktır.
Kshatriya (Kşatriyalar)
Kshatriya, Sanskritçede asker ve asil anlamını taşır. Hint kast sisteminde ikinci sınıfta yer alanlar (Varnalar) için kullanılan bir kavramdır. Askerler, soylular ve krallardan (Raja) oluşmaktadır. En önemli görevleri ülkeyi savunmaktır. Bu nedenle girişimci ruhları ve azimleri onların temel özellikleri sayılır. Kshatriyalar; sistemi, yasaları korumak, refah ve mutluluğu sağlamak için vardır. Ayrıca savunmasız ya da sıkıntı içinde olanlara yardım etmek, başlıca görevleri arasında yer almaktadır. Kshatriyalar eskiden çok önemli konumdaydı, ancak günümüzde artık eskisi kadar önemli sayılmamaktadır. Kshatriyaların asıl meslekleri politikadır. Bugün siyasette çıkarcılar çoğunluktadır.
“Jatiler”in Farklı Sınıfları:
Varnalar (Hindistan halk tabakaları), yüzlerce Jati’lere ayrılır. Jati kavramı “jan” sözcüğünden çıkarılmıştır. “Doğuş” anlamını taşımaktadır. Bu, Jati kavramının ne kadar zalim olduğunun kanıtıdır. Yani insanlar doğuştan aşağı ve suçlu sayılmaktadır. Jati’ler, kast sisteminin sosyal ve aile boyutlarıdır.
Birey, kast içindeki statüsüne doğuştan sahip olmaktadır. Bu statüyü değiştirmesi imkânsızdır. Jati’ler, hem profesyonel hem de etnik, sosyoekonomik ve kültürel farklılaşma için çalışıp durmaktadır.
…
MAKALENİN TAMAMI İÇİN TIKLAYINIZ..