Ahmet Akgül’ün Son Elli Yıldaki
ÇARPICI SAPTAMALARI VE ACI SONUÇLARI
Bizim bildiğimiz ve takip edip öğrendiğimiz kadarıyla, tam 60 yıldır; imani ve Kur’ani çizgisinden, İslami istikametinden… Muhterem Hacı Haydar Efendi’nin tasavvufi disiplininden… Aziz Erbakan Hocamızın izinden ve partilerinden… İnsani hedeflerinden ve vicdani kanaatinden… Manevi cesaret ve ciddiyetinden; Allah’ın hidayet ve inayetiyle asla şaşmamış, Hak’tan caymamış, kutlu gayesinden ve gayretinden asla yılmamış… Teklif edilen çok cazip siyasi makamlara ve dünyevi imkânlara asla kulak asmamış, sade ve vakur yaşamını hiç elden bırakmamış, hatta farklı ve aykırı partililer ve kesimler arasında ve ortak değerler etrafında Milli birlik ve dirlik eksenli bir Milli Mutabakat arayışından hiç yorulmamış, bilgin ve mücahit bir insan tanıyoruz; Üstad Ahmet Akgül…
Yahu!.. Yarım asrı aşkındır, bütün bu saptama ve uyarılarında hep haklı çıkan… Şayet camiamız ve teşkilatlarımızca, iz’an ve insaf ehli insanlarımızca, dinlenip değerlendirilseydi, hem Milli Görüş hareketimize ve hizmetlerimize, hem tüm ülkemize ve milletimize yönelik bunca talan ve tahribatların yaşanmayacağı ve en az zararla atlatılacağı kesin olan bir Zata karşı: “Onlarca kişi ve girişimle ilgili bütün tespit ve tahlilleri aynen çıkan bu bilge şahsiyetin, şu an aklımıza yatmayan diğer uyarılarının da doğru çıkma ihtimalini hesaba katarak, dikkate alalım ve ona göre tedbirli davranalım” demeleri gerekirken, bu hırçın ve hırpalayıcı yaklaşımları yüzünden yakında çok mahcup ve mahrum olacaklarını hiç düşünmüyorlar mı?
Efendim, Ahmet Hoca çok sertmiş!.. Tabi bu sertlik, netliğinden ve mertliğinden kaynaklıdır. Hatta kimsenin akıbeti ve ahireti mahvolmasın diye yüksek bir merhametten dolayı bazen sert davranmaktadır. Erbakan Hocamızın tabiriyle “Böylesine çelikleşmemiş olsaydı…” 60 yıldır, tüm zulüm, nifak ve hıyanet cephesine karşı, bunca dışlanmaya, düşmanlığa, hakaret ve haksızlığa rağmen hâlâ dimdik durabilir miydi? 100’den fazla orijinal eseri yazabilir miydi?
NECİP FAZIL’IN KISKANÇLIĞI
Milli Nizam Partisi’nin kuruluş bildirgesini yazan Rahmetli Necip Fazıl; 1975’lerden sonra kıskançlık damarı kabarmaya, Erbakan’ı rakip gibi görmeye başlamıştı. Konferans ve yazılarında kafaları karıştıran, Erbakan Hocamız hakkında suizan oluşturan ima ve ithamlara yoğunlaşınca, Üstad Ahmet Akgül Hocamız hem şahsını hem dava mensuplarımızı uyarmak, üzücü ve küçük düşürücü sonuçlara karşı tedbirli davranmak gereğini yazıp anlatmaya mecbur kalmışlardı… Maalesef “Sen kim oluyorsun? Her konuya burnunu sokuyorsun!” diyerek kendisine bir linç kampanyası başlatmışlardı. Ve sonunda “Rapor-1, Rapor-2” gibi baştan sona iftira, uydurma ve hakaretlerle dolu hezeyanlar sıralayan Necip Fazıl, bizden resmen ve fiilen kopmuşlardı.
Aziz Erbakan Hocamız ne müstesna ve muhterem bir Zattı ki, bu tür haksız ithamlara kalkışan şahısların hiçbirisine, karşılık vermeye veya sitem etmeye bile kalkışmamışlardı. Ama Milletvekili yaptıklarından, Belediye Başkanlarından, Milli Gazete ve Yeni Devir’deki yazar-çizer takımından da bu iftiralara karşı hiç kimseden tıs çıkmamıştı… Dava hatırına ve susan dilsiz şeytan olmamak adına, bunların hepsine ve aynı süreçte en okkalı ve oturaklı yanıtları yazıp konuşan ve Hak için elini ateşe sokan tek kişi, yine Ahmet Akgül Hocamızdı…
KORKUT ÖZAL’IN FIRSATÇILIĞI
1977 MSP Genel Kongresi öncesi, MSP Erzurum eski Milletvekili ve Tarım Bakanı Korkut Özal, Erbakan Hoca’yı ismen değil ama fiilen devre dışı bırakacak yeni bir ekip oluşturmuşlardı. Bu şahsın ve ona kanan insanların gerçek amacını ve ayarını en net ve sert şekilde yazan ve camiamızı uyaran mert ve metin insan yine Ahmet Akgül Üstadımızdı. Hatta iman ve ihlasından kaynaklı ve ilm-ü irfan dayanaklı etkin konuşma ve uyarıları delegeler üzerinde etkinlik sağlamış ve Korkut Özal ekibi hezimete uğramışlardı. Ama Üstadımıza tebrik ve teşekkür eden bile çıkmamıştı.
ESAT COŞAN’IN FESATLIKLARI
13 Kasım 1980’de (Erbakan Hocamız henüz Mamak Cezaevi’nde iken), Âlim ve Fazıl insan, Mürşit ve Müderris Mehmet Zahit Kotku Efendi Hazretleri vefat buyurmuşlardı. Kendi postuna damadı olan Esat Coşan taşınmıştı. Siyasi cihadla, tarikat hizmetlerini karıştıran ve “Erbakan dahil herkesin kendisine biat etmesi gerektiği” iddiasına kalkışan bu şahıs, Milli Görüş ve Erbakan sayesinde kendi tarikat saflarına katılan on binlerce insanımızı ve Avrupa Milli Görüş Teşkilatlarımızı kandırıp kendisine bağlamış, milyonlarca Mark’lık paraları toplamış, bunlarla ta Avustralyalarda çiftlikler-villalar satın alınmış, ama üstelik “Erbakan Avrupa’dan gelen bavul dolusu paraları nerelere harcadı?” diye suizan oluşturmaktan sakınmamışlardı!
Bütün bu talihsiz süreçleri çok öncesinden konuşup yazan, hatta “Esatlık fesatlığa dönüşürse bu nifak sayılır, tahribatı ve günahı çok ağır olacaktır!” uyarısı yapan Ahmet Akgül’e karşı linç kampanyaları başlatılmıştı. Hatta kendisini susturmak ve satın almak üzere, Esat Coşan’ın Elâzığ temsilcilerinden rahmetli Efraim Yıldırım bizzat evine gelip Ahmet Hocamıza: “Efendi Hazretleri ve Muhterem istişare heyeti, sizin; Tarikatımızın Doğu ve Güneydoğu temsilcimiz olmanızı istiyorlar, bu yönde manevi işaretler aldıklarını söylüyorlar!” deyince Ahmet Akgül Üstadımız “Benim manevi terbiye rehberim Hacı Haydar Baba’dır… Siyasi cihad mektebim ve liderim ise Muhterem Erbakan Hocamızdır. Bizim dünyalık makam ve imkânlarda gözümüz yoktur!” diyerek bu teklife tenezzül buyurmamışlardı.
CEMALETTİN KAPLAN’IN AYRILIĞI
1981 yılında, Erbakan Hoca’dan izin alarak Avrupa’ya yollanan ve “Milli Görüş İrşat ve Fetva Komisyonu Başkanı” yapılan Eski Adana Müftüsü Cemalettin Kaplan Hoca, maalesef gördüğü ilgi ve iltifatlar ve aklına giren şeytani unsurlar üzerine; nefsi kabarmaya ve Milli Görüş’ü parçalama provalarına başlayınca, o sırada bütün Avrupa’yı sıkça dolaşan ve kendisine saygı ve itimat duyulan Ahmet Akgül Hocamız, cemaatimizi ve önemli şahsiyetleri uyarmış, “Vaktinde gerekli ve yeterli önlemler alınmazsa, teşkilatımız parçalanır ve çok büyük sıkıntılar yaşanır!..” şeklinde hatırlatmalarda bulunmuşlardı. Ama maalesef bu uyarılar dikkate alınmadığından on yılların emeği ve meyvesi olan Avrupa Milli Görüş Teşkilatları ikiye parçalanmış ve birbiriyle boğuşmak durumunda kalmışlardı. Almanya Berlin Teşkilatından insaf ehli bir zat, daha sonra Üstadımıza “Hocam, vaktinde sana kulak asıp uyarını ciddiye alsaydık, bu belaları yaşamazdık! Ama Genel Merkez’den hiç kimse bizi böyle uyarmadı!” itirafında bulunmuşlardı.
…
MAKALENİN TAMAMI İÇİN TIKLAYINIZ..
