Yazar: yonetici
0 Yorum 26 Görüntüleyen

Erdoğan İktidarının ve Cumhur İttifakı’nın
EKONOMİK İFLASI VE SOSYOLOJİK İMHASI
VE KIBRIS TUZAĞI

2025 yılının ilk dokuz ayında;

-Saniyede 328 bin 716 lira

-Dakikada 19 milyon 723 bin lira

-Saatte 1 milyar 183 milyon lira

-Günde 28 milyar 401 milyon lira

-Ve toplamda 2025 yılının ilk dokuz ayında 7 trilyon 753 milyar 506 milyon lira vergi ödedik. Ama yine yetmedi, ülkeyi yönetenler yeteneksiz oldukları için… Faizli borç esirleri oldukları için… Siyonist ve emperyalist merkezlerin işbirlikçileri oldukları için, bütün bu vergilere rağmen 1 trilyon 217 milyar lira bütçe açığı verildi.”

2026 bütçesi de açıklandı: Enflasyon, işsizlik ve büyüme tahminleri hepsi palavra idi.

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, 2026 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Bağlama Töreni’nde yaptığı konuşmada, 2025’te ekonominin yüzde 3,3, 2026’da ise yüzde 3,8 oranında büyümesinin beklendiğini söyledi. 2026 yılı enflasyon hedefinin yüzde 16 olduğunu belirten Yılmaz, aynı yıl için bütçe giderlerinin 18 trilyon 929 milyar lira, bütçe gelirlerinin ise 16 trilyon 216 milyar lira olarak öngörüldüğünü ifade etti.[1] 

2026 için 19 trilyon gider, 16 trilyon gelir tahmini beklenmektedir. 3 trilyon eksi ile “bütçe” açığı peşinen kesinleşti. Ya ilave vergi zulmü arttırılarak ya Siyonist tefeciden ilave faizle borçlanarak 2026 yılı geçirilecekti. Her zaman olduğu gibi bütçe açığı yüksek, faiz dışı açık verdik, faiz dışı açık demek; yani anapara değil faiz tarafını bile ödemek için borçlandık ve borçlanacağız demekti… Anaparayı zaten borç alıyorduk, şimdi dönemsel faizini bile ödeyemiyoruz, faiz tarafını ödemek için bile borçlanıyoruz. Erbakan Hoca bunların ayarını ve amacını belirlemişti: Bunlar Haim Nahum planının uygulayıcıları idi…

Siyonist ve hain Haham, Haim Nahum’un Müslüman Türkleri içten çürütmek ve çökertmek için, Haçlı Batılılara öğütlediği 7 basamaklı plan:

1- Bunları sanayi ve tarımdan koparıp aç ve perişan bırakacaksınız…

2- Bunları işsiz ve muhtaç konuma taşıyacaksınız…

3- Faizli borçlarla dışarıya bağımlı kılacaksınız…

4- Bunları iman esaslarından ve İslam ahlâkından uzaklaştıracaksınız…

5- Bunları sağcı-solcu, ilerici-gerici, Türk-Kürt diye düşman kamplara ayıracaksınız…

6- Bu parçaları çarpıştırıp, Milli birlik ve dirliği bozacaksınız…

7- Böylece küçük ve yumuşak lokma haline getirip kolaylıkla yutacaksınız!..

Tespit ve Teşhis Vardı, ama Tedavi Sunulmamıştı!..

AKP İktidarı ve Cumhur İttifakı bütün suni gündemlerle asıl gündemimiz olan hayat pahalılığını ve yoksulluğu perdelemeye çalışmaktadır ama vatandaşın en önemli gündemi ekonomik sorunlar ve hayat pahalılığıdır.

• Emekliler açlık sınırının yarısı kadar bir maaşla sürünerek hayatta kalmaya çalışmaktadır. Açlık sınırı 28 bin liraya dayanmıştır. Emekli maaşı 14 bin 469 liradır. Bununla beraber milyonlarca asgari ücretli sadece 22 bin lira almaktadır, yoksulluk sınırı 90 bin liraya dayanmış durumdadır. Yani yoksulluk sınırı asgari ücretin dört katıdır.

• Bir haneye iki asgari ücret girse bile o hane yoksulluk sınırının yarısı kadar bir gelire sahip olamayacaktır. Türkiye’nin acı gerçekleri bunlardır. Asgari ücret; aylık dört gram civarında altın kadardır. Yeni altın fiyatlarıyla asgari ücretli bir kimse bir hafta sabahtan akşama kadar çalışsa, mesai yapsa, karşılığında ancak bir gram altın almaktadır. İşte Türkiye’nin içinde bulunduğu durum bu kadar acıdır.

• Tek başına yaşayan bekar bir çalışanın yaşama maliyeti dahi 40 bin liranın üzerine çıkmış durumdadır. Bırakın dört kişilik ailenin geçinmesini, tek başına yaşayan bir bekar insan bile kimseye muhtaç olmadan yaşayabilmek için 40 bin liranın üzerinde, yani iki asgari ücretlik bir gelire ihtiyaç duymaktadır.

• Matematik olarak Türkiye’de halkın yüzde 45’i açtır. Çünkü gelir seviyesi açlık sınırı altındadır. Peki neden acından ölmüyor? Çünkü inancımız gereği zekât var, sadaka var, sosyal yardımlar var, yardımlaşma var ve bunların sayesinde ayakta kalınmaktadır. Yoksa matematik olarak baktığınızda halkın yüzde 45’i açlık sınırının altındadır. Halkın yüzde 80’i yoksulluk sınırının altındadır. Böyle bir tabloyla karşı karşıyayız.

Sadece Devlet değil, fertler de faizli borçla ayakta kalma çabasındadır!

• Kredi kartı borçları ve bireysel kredi borçları alarm vermeye başlamıştır. Bireysel kredi ve kredi kartı borçları, vatandaşın bankaya olan borçları 2025 eylül ayı itibarıyla 5 trilyon 173 milyar liraya ulaşmıştır.

• AKP iktidara geldiğinde bu bakiye 6,6 milyar liraydı. Bu işbirlikçilerin beceriksiz ve bereketsiz yönetimleri yüzünden 6,6 milyar liradan 5 trilyon 173 milyar liraya çıkmıştır. Yani AKP iktidarı döneminde milletin bankalara olan borçları 900 misline yakın oranda artmıştır. Bu rakamı verdikten sonra uzun uzun ekonomiden, vatandaşın durumundan bahsetmeye çok da gerek kalmamıştır.

• Şayet vatandaşın gelir seviyesi yeterli olsaydı, ekonomi yönetimi başarılı olsaydı, iyi olsaydı, ekonomik şartlar uygun olsaydı, kimse gidip de bankalara olan borcunu 900 misli artırıp kredi kartıyla ya da bireysel kredi alarak hayatta kalmaya çalışmayacaktı. Peki bu borçlar yapılıyor fakat ödenebiliyor mu? Hayır. İcra dosyaları 25 milyona dayanmıştır.

• Yani neredeyse üç kişiye bir tane icra dosyası düşecek bir noktaya taşınmıştır. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı sosyal yardım yapılan hane sayısını: ‘Dört milyon 262 bin haneye sosyal yardım yapıyoruz’ diye açıklamıştır. Bu, 20 milyon insan yapar. Bu da açlık sınırının altında gelire sahip olanların sosyal yardımlarla geçindiğinin kanıtıdır. Böylece geri bırakılmış bir Afrika ülkesini andıran istatistikler karşımıza çıkmaktadır.

• 20 milyon insanın sosyal yardım alıyor olması Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın övünüp hava atacağı bir şey değil, aslına bakarsanız utanacağı bir durum sayılmalıdır. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın Alo 144 sosyal yardım hattına yapılan başvurularda rekor kırılmaktadır. Bakanlık kaynaklarına ve kayıtlarına göre Alo 144 sosyal yardım hattına günde 17 bin telefon, aylıksa 400 bin telefon başvurusu yapılmaktadır.

• Türkiye ve 85 milyon millet artık SOS veriyor. Türkiye yanıyor, Milli Görüş’ü arıyor. OECD raporuna göre Türkiye’de altı milyon çocuk yoksuldur. Türkiye Ekonomi Politikaları Vakfı bir araştırma yapmış; Türkiye’de 0-17 yaş grubunda, yani 18 yaşın altında yedi milyon çocuğumuz yoksul durumdadır. Bu rakamlar, Türkiye’deki yoksulluğun boyutunu, artık çocuk yoksulluğu haline gelen yoksulluğun boyutunu açık bir şekilde ortaya koymaktadır.

• Evet, Başkanlık Sistemi’nin özeti: Fakirlik artmış, borçlar artmıştır… Geçim sıkıntısında bıçak kemiği de geçip iliğimize dayanmıştır!

• Bütün bu gerçekleri gördüğümüz zaman Sayın Cumhurbaşkanı’nın bundan yedi sene evvel başkanlık sistemine geçileceği zaman yaptığı konuşmaları hatırlayınız. Ne diyordu Sayın Cumhurbaşkanı? ‘Bu kardeşinize bu yetkiyi verin; faizle, enflasyonla, hayat pahalılığıyla, döviz kurlarıyla nasıl mücadele ediliyor o zaman görün.’ Bu millet bu yetkiyi de Sayın Cumhurbaşkanı’na verdi.

• 2018’den bugüne kadar gelinen sürede, aradan geçen yıllarda açlık sınırı on dört kat arttı, yoksulluk sınırı on beş kat arttı, dolar kuru yedi buçuk kat, enflasyon iki buçuk kat, faiz oranları tam yedi kat arttı.

• Yardıma muhtaç hane sayısı yüzde 50 arttı. Kredi ve kredi kartı borcu vatandaşın başkanlık sistemi boyunca beş misli arttı; bir trilyon seviyesinden beş trilyon seviyesine dayandı. Yasal takibe düşen bireysel borçlular dört misli arttı. İşte size başkanlık sisteminin özeti: Fakirlik artmış, borçlar artmış, yoksulluk artmış, açlık artmış, perişanlık artmıştır!..

• Hiçbir şey Sayın Cumhurbaşkanı’nın dediği gibi olmamıştır. Bu yetkiler verildi diye hiçbir şey çözüme ulaşmamıştır. Biz o zaman da söyledik; sistemler bir araçtır. Bu aracı hangi zihniyetin ne amaçla kullanacağına bağlı olarak bu aracın iyi mi kötü mü olduğu belli olacaktır. Yoksa sadece sistem değişikliğiyle her şey güllük gülistanlık olmamaktadır.

 

 

MAKALENİN TAMAMI İÇİN TIKLAYINIZ..

 

 

Yorum Yap

BENZER İÇERİKLER

Size daha iyi hizmet sunabilmek için çerezleri kullanıyoruz. KABUL ET Detaylı Bilgi