TRUMP VE ABD’YE MİLYAR DOLARLAR;
FİLİSTİN VE GAZZE’YE LAF VE DUALAR!
2025 yılı Eylül sonlarında; yandaşları ve yalaka takımınca “Amerika’nın fethi ve İsrail’in hizaya getirilmesi!” şeklinde sunulan ve haftalar boyu TV’lerde konuşulan Sn. Erdoğan’ın ABD ziyareti ve Trump’la görüşmesi; aslında ABD’ye rüşvet olarak aktarılan dört temel anlaşmaya odaklıydı. Türkiye-ABD arasında:
1- ABD’den, hem de normal fiyatının üzerinde, sıvılaştırılmış doğalgaz alımı…
2- 300 kadar Boeing yolcu uçağı pazarlığı (300 kadar da Avrupa’dan Airbus alınacaktı)…
3- Nükleer Enerji İşbirliği Anlaşması…
4- Sonunda HAMAS’ın tasfiyesi ve Gazze’nin teslim edilmesi adına; güya Kuduz İsrail’e Trump’ın; “Artık saldırıları durdurma” ricası temel konulardı…
Bakan Bayraktar’ın açıkladığı iki farklı anlaşma ile, Türkiye’nin 2045 yılına kadar ABD’den LNG ithalatı yapacağı anlaşılmıştı. Sıvılaştırılmış doğalgaz alımının ve ta Amerika’dan Türkiye’ye taşınmasının toplam maliyeti 50 milyar dolardan fazlaydı.
Sn. Cumhurbaşkanı; ABD Başkanı Trump ile yapacağı görüşme öncesinde ABD cephesinden yapılan destek açıklamaları ve Erdoğan’ı övücü palavraları; Türkiye’de toplum desteğini kaybeden iktidarın emperyalistler karşısında nasıl bir acziyet ve eziklik içinde bulunduğunu ve ayakta kalabilmek için her türlü tavizi vermeye hazır olduğunu açığa vurmaktaydı.
ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio’nun, Erdoğan’ı hedef alarak “Trump ile görüşebilmek için sıraya girip adeta yalvarıyorlar” açıklaması ile ABD Ankara Büyükelçisi Tom Barrack’ın, Trump’ın “Erdoğan’a ihtiyacı olanı verelim(…) Mesele sınırlar, S-400 ya da F-16’lar değil, asıl mesele meşruiyet desteğidir.” Yani,“Erdoğan’ı biraz pohpohlayıp istediğimizi ona yaptıralım”anlamında küstahça sözler söylediğini aktardığı açıklaması, bu ziyaretin “Ekonomik ve stratejik rüşvetler karşılığı, siyasi reklâm desteği sağlamak amaçlı” yapıldığını ortaya koymaktaydı. Bu açıklamalar; iktidar medyasının, Erdoğan’ın “büyük bir lider” olduğunun kanıtı gibi göstermeye çalıştığı, Trump’ın Erdoğan’a yönelik övgülerinin arkasındaki gerçeği de görünür kılmıştı. Saray rejimi Trump’ın övgülerinden meşruiyet devşirmeye çalışırken, Trump da övgülerin ve verdiği desteğin karşılığında Erdoğan’ın önüne yeni ev ödevleri ve tavizler koymuşlardı: Bir yanda ticari ilişkileri geliştirme adına ülkenin yer altı ve yer üstü bütün kaynakları emperyalist yağmaya sonuna kadar açılırken, dışarıda da başta Rus petrolü yerine daha önce doğalgaz anlaşması imzalanan ExxonMobil gibi ABD’nin enerji tekellerine bağımlı olmak üzere Ortadoğu’dan Kafkasya ve Doğu Akdeniz’e kadar bölgede ABD-NATO’ya daha fazla hizmet ve teslimiyet dayatılmıştı.
Bunlara ek olarak: Cumhurbaşkanı kararıyla ABD menşeli bazı ürünlerde 2018’den bu yana uygulanan ek vergiler kaldırılmıştı. Otomotiv, kozmetik, kişisel bakım, yaprak tütün ve bazı içeceklerin de yer aldığı bu kararın sonuçları uzmanlara göre bir yıkım olacaktı. Bazı uzmanlara göre:
A) Maliyet-fiyat ekseni: 2018’de ABD menşeli bazı ürünlere getirilen ek vergiler kaldırılmıştı. Bu adım, otomobil, kozmetik, plastik-ambalaj ve bazı gazlı içeceklerde maliyetleri düşürerek fiyatlara doğrudan ve dolaylı olarak yansıyacaktı.
B) Jeoekonomik-sinyal ekseni: Vergi kaldırılması, ABD ile ticari ilişkilerde normalleşme mesajıydı. Bu durum, doğrudan yatırım iştahını artıracak ve tedarik zinciri ile sertifikasyon süreçlerinde görünmez engelleri azaltacaktı. Rantiyeci iş dünyası, bu tür sinyalleri orta vadeli yatırım kararlarında avantaj olarak değerlendiriyorlardı. Ama aslında Türkiye sömürge ülkesi yapılacaktı.
C) Makro ölçek ekseni: ABD’nin Türkiye ithalatındaki payı sınırlı olduğundan manşet büyüme, cari denge veya enflasyon üzerinde tek hamlede büyük yıkımlar belki olmayacaktı. Ancak ara malı ve nihai mal geçişlerinde maliyet optimizasyonu sağlansa da sonunda yerli ve milli girişimciler iflasa mecbur bırakılacaktı.
Tom Barrack’ın İtirafı: “Yüzlerce Yolcu Uçağı İçin Anlaşma Sağlandı!”
“Erdoğan’ın ABD ziyareti öncesinde Trump’ın oğlu ile görüşerek, ABD Başkanı Trump ile randevu ayarlaması halinde Boeing’den uçak siparişi sözü vereceği” şeklinde iddialar gündeme taşınmış, ama saray ve yalakaları bunları yalanlamıştı. Oysa sonunda bunun doğru olduğu Tom Barrack tarafından açıklanmıştı. ABD’nin Ankara Büyükelçisi Tom Barrack, yaptığı açıklama ile “Erdoğan-Trump görüşmesi sonrası Türkiye’nin 200’den fazla yolcu uçağı için Boeing ile anlaşma sağladığını” vurgulamıştı.
Bu iddialara ilişkin, “Görüşme tek kelimeyle destansıydı, bence tarihiydi. Buradaki tüm katılımcılarla, her iki tarafla da gurur duyuyorum.” ifadelerini kullanan Barrack, F-35, terör örgütü PKK’nın Suriye uzantısı YPG ve Boeing uçaklarına ilişkin açıklamalar yapmıştı. Erdoğan ile Trump’ın görüşmesinden sonra Türkiye’nin 200’den fazla (257) yolcu uçağı için Boeing ile anlaşma sağladığını aktarmıştı.
Erdoğan’ın ‘Uyduruyorlar!’ Dediğini THY Doğrulamıştı
Cumhurbaşkanı T. Erdoğan’ın ABD Başkanı Donald Trump görüşmesi öncesi verdiği tavizlere dair tartışmalar sürerken THY, uçak alım iddiasını doğrulamıştı. Ekonomi’nin haberine göre, ABD ziyaretinde bulunan THY Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Bolat konuyla ilgili “Boeing’den uçak alımı konusunda zaten görüşmelerimiz hep söz konusuydu. Dünyanın iki önde gelen yolcu uçağı üreticisi Boeing ve Airbus, siparişlere yetişmekte zorlanıyordu. Boeing’le bu seyahatte 250 uçaklık bir imza atabileceğimiz doğrudur” açıklamasını yapmıştı.
Tarihte Türkiye adına böylesine edilgen bir zırvalığa, pardon zirve’ye herhâlde devlet arşivlerinde rastlamak zordur. Mecburiyetlerle ön koşulsuz bir peşin teslimiyeti kabul etmiş Türkiye(den) bir heyet ABD Başkanı Trump’ın maskarası olmuştu. Trump, Erdoğan için: “O sert bir adam. Fikirleri net olan biri. Genelde fikirlerini açıkça söyleyen insanlardan hoşlanmam. Ama onu her zaman sevmişimdir!?..” sözüyle; “O bizim verdiğimiz rolünü iyi oynamaktadır. Konuşmalarında ve hava atmalarında bir sakınca yoktur!” demeye getiriyordu.
Trump, “Onları herkesten daha iyi tanıyorum. Çok zekiler. Keşke bu kadar zeki olmasalardı!” diyerek Türkiye(den) gidenlerle açıkça eğleniyordu. Onları senaryosu yazılmış, rolleri daha önceden ayarlanmış figüranlara benzetiyordu. Yandaş ve kiralık medya bu algıdaki aşağılamayı da görüyordu fakat görmezden geliyordu.
Suriye’deki duruma ilişkin soruyu yanıtlayan Trump, (Erdoğan için) “Bence çok büyük başarı. 2000 yıldır yapılmaya çalışılan bir şey yaptı. Dedim ki ‘Sen bu başarıyı üstlen’. O da dediğimi yaptı ve Suriye’deki sorunu çözdü. Yaptırımlar güçlüydü, kaldırdık. Bugün önemli bir duyuru yapalım; Türkiye için Suriye zaferdi ve bu başarıyı üstlenmeliydi! Binlerce yıldır süregelen çatışma sona erdi. Bence Erdoğan bunda başroldeki kişiydi. Aynı zamanda Suudi Arabistan ve Katar’dan da istek geldi. Yaptırımları kaldırın lütfen dediler. Ben de şans vermek adına yaptırımları kaldırdım.” buyurmuştu. Yani gâvur projesini Erdoğan eliyle Türkiye’nin lehineymiş gibi, “Kahraman Erdoğan!” jelatiniyle yutturmuştu.
Erdoğan’ın: “(Erbakan Hocamızın tabiriyle ‘Ajan yuvası’) olan Ruhban Okuluyla ilgili üzerimize düşeni yapmaya hazırız!” mesajı!?
“Bu ziyaretimizi BM Genel Kuruluyla iç içe bir dönemde gerçekleştirdiğimiz için çok çok mutluyuz. Gerek sayın Trump’ın birinci döneminde gerekse ikinci dönemde Türkiye-ABD ilişkilerinde farklı durumu yaşıyoruz. Gerek F-35 gerek F-16 gerek Halk Bankası’yla ilgili aramızdaki ilişkiler konusunu etraflıca görüşme fırsatı bulacağımıza inanıyorum. Ve tabi Heybeliada okuluyla ilgili üzerimize ne düşerse onu yapmaya hazırız. Dönünce de sayın Bartholomeos’la konuyu görüşme fırsatı bulacağım.” sözlerini Erdoğan’ın Bartholomeos’la görüşme yapılarak fiilen ekümen yapıyı tanıdıklarının ilanı ve itirafı olarak okumak gerekiyordu.
Yoksa, Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) Eş Başkanına yakışacak tarihi görevin icrasının emir tekrarı mı yapılıyordu?..
F-35 meselesinin bile ortaklık kılıflı ABD’ye aktarılan paraların usulünce nasıl kaptırıldığının ve ABD’nin bunun üzerine anlaşmalı olarak yattığının göstergesi oluyordu. Zaten Halk Bankası meselesi AKP iktidarı dönemindeki ABD’nin elindeki “yolsuzluk dosyası sopası” ya da anahtarı olduğu biliniyordu. Bu sopayla AKP ve güya milliyetçi ortağından dövemeyeceği adam, bu anahtarla açamayacağı kapı da neredeyse kalmıyordu!..
Trump’ın, Rusya’yla ikili ilişkilerimize açıkça müdahale ederek, yani dış politikamız hakkında karar verip, (Türkiye’nin) “Açıkçası Rusya’dan petrol almasını kesmesini istiyorum. Biz Erdoğan’la çok harika ticaret anlaşmaları yapacağız. Türkiye’nin çok güzel ürünleri var. Harika üreticiler. Çok fazla satın aldığımız ürünler var…” sözü “Dış ticaretinizi biz belirleriz, bizden izinsiz hiçbir şey yapmayın!” talimatı gibi sırıtıyordu.
…
MAKALENİN TAMAMI İÇİN TIKLAYINIZ..