ERDOĞAN’IN YERİNDE ERBAKAN OLSAYDI;
İSRAİL’E KARŞI NE YAPARDI?
Bazı AKP’lilerle, Erdoğan İktidarının ve Cumhur İttifakı’nın, İsrail’in Filistin katliamları karşısındaki tutarsızlıklarını konuştuğumuzda… Hatta bu konuda bazı Batılı ülkelerin bile çok gerisinde kaldığını hatırlattığımızda bize: “E ne yapsın canım, bütün dünyayı karşısına mı alsın, ABD ve AB’ye savaş mı açsın?.. İsrail’le çatışıp ülkemizin başına bela mı sarsındı?.. Hem Rahmetli Erbakan olsaydı, bunlardan fazla ne yapacaktı?” gibi bir sürü temelsiz endişeler ve geçersiz mazeretler sıralamaktalardı…
Önce “Erbakan olsaydı ne yapacaktı?” sorusunun yanıtıyla başlayalım.
Evet, Rahmetli Erbakan Hocamız olsaydı, 1974 Şanlı Barış Harekâtı’yla Kıbrıs’ta ne yaptıysa, bu konuda da aynısını yapardı. Unutanlara hatırlatalım, CHP İktidarında Kıbrıs’ta katliamlar yaşanmış, İnönü bazı havalar atmış, ama ABD Başkanı Johnson’ın uyarı mektubunu alınca, tırsıp kalmıştı… Aynı zulüm ve vahşetler daha sonra Adalet Partisi İktidarında tekrarlanmış, Süleyman Demirel, Kıbrıs’a çıkarma gemilerini yola çıkarmış, ama ABD ve AB baskısıyla maalesef geri adım atmış ve yarı yoldan geri çağırmıştı. Ama aynı saldırılar Erbakan’ın Ecevit’le Koalisyon ortaklığında yeniden başlayınca, Ecevit’i güya görüşmeler yapmak üzere, yanına Oğuzhan Asiltürk’ü de katarak -yani iki engelden birlikte kurtularak- İngiltere’ye yollamış ve derhal ilgili ve yetkili komutanlarla toplanıp, Kıbrıs’a çıkarma kararını ve talimatını açıklamıştı. Ve tüm dünyaya ve Kıbrıs üzerindeki İsrail ve Siyonist Yahudi Lobilerinin planlarına rağmen, Kahraman Ordumuz; hem de çok kısıtlı silah ve imkânlara rağmen, Erbakan’ın kararlılığıyla 1974 Barış Harekâtını, üstün bir başarıyla sonuçlandırmıştı. Tabii ABD ve Haçlı AB’nin hiçbir baskısı ciddiye alınmamış ve geri adım atılmamıştı. Bugün KKTC’de insanımız huzur ve emniyet içinde yaşıyorsa, bunu Erbakan’ın yüksek cesaret ve dirayetine borçlulardır.
Ne var ki ABD ve AB ülkeleri, bunun ardından Türkiye’ye ambargo kararları almışlardı. Ama Hükümetin ortağı Erbakan’dı ve Ecevit’i de ikna (mecbur) edip ülkemizdeki, İncirlik dahil tüm ABD Üslerini kapatma kararı çıkartmıştı. Bu cesur ve onurlu tavırlar karşısında ABD ve AB geri adım atmak ve ambargoları kaldırmak zorunda kalmışlardı.
Peki ABD ve AB Kıbrıs’a niçin bu kadar sahip çıkmışlardı?
Çünkü Kıbrıs Adası, İsrail’in arka bahçesi ve güvenlik kalesi sayılmaktaydı ve kendi güdümlerinde olacak bir Rum işgaliyle tüm Türklerin buradan sürülmesi amaçlanmıştı. Yani ABD ve AB, İsrail’in sinsi ve Siyonist amaçları uğruna, Türkiye’nin Kıbrıs’a müdahalesine karşı çıkmışlardı… Yani Türkiye’yi engelleme girişimleri, Rumları korumaktan ziyade, İsrail’in amaçlarına hizmetkârlıktan kaynaklıydı…
ABD, NATO ve AB ülkelerinin ambargo kararından sonra, Erbakan Hoca başta ASELSAN, ROKETSAN olmak üzere onlarca, savunma sanayimizin temel şirketlerini kurmuşlardı. Sn. Erdoğan ve yandaş takımı bütün bu kutlu çabalarından dolayı, Erbakan Hoca’yı minnet ve şükranla anmaktan bile, özellikle sakınırlardı. Çünkü “Şeytana sövmek onu şişmanlatırmış, Rahman’ı övmek ise, onu çatlatırmış!..” Yani yine onların müsaadesi ile; İsrail’e atıp tutmak, halkı avutmak ve Siyonizm’e zaman kazandırmaktır. Ama Erbakan ve programlarına sahip çıkmak, İsrail’in altına dinamit koymaktır.
Tarihi tespitimizi tekrar hatırlatalım: Başbakan ve Başkan olmak kolaydır. Zor olan, onurlu olan; Erbakan olmaktır!
Elbette anladınız, ama hâlâ anlamaya yanaşmayan yandaş yalakalara bir kez daha hatırlatalım: Eğer İktidarda Erbakan olsaydı, Kıbrıs’ta ve tüm dünyaya karşı ne yaptıysa, şimdi Kuduz İsrail’e de aynısını yapardı!..
Bu tarihi gerçekleri, Meclis’teki Gazze Oturumunda, SP Başkanından ve Selçuk Özdağ’dan da duymayı umardık… Ama hiç şaşırmadık ve bu gerçeklerle ilgili tek kelime duymadık. Her şeye rağmen Selçuk Bey’in konuşması anlamlıydı ve çarpıcı tespitler yapmıştı.
TBMM Gazze Oturumunda, Selçuk Özdağ’ın Konuşması Üzerinde Dikkatle Durulmalı, İktidar ve Yandaşlarının Ayarını ve Amacını Anlamaya Çalışmalıdır.
İsrail’in son zamanlarda iyice şirazeden çıkarak Gazze’deki tüm Filistinlileri öldürme ve öldüremediklerini de sürgüne gönderme planını devreye soktuğunu görüyoruz. Ülke olarak tüm dünyaya bu masum insanların sesini duyurabilmek, soykırımcı İsrail yönetimine dur demek adına tüm partilerin ortak kararıyla, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin bu konuda inisiyatif alması gerektiğini defalarca hatırlattık. Şimdi yine muhalefet partilerinin çağrısı ile Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni olağanüstü toplantıya çağırdık. Bundan 3 hafta önce 6 Ağustos 2025 tarihinde İktidarın (ve Sn. Erdoğan’ın) nedense pek bir sevdiği ve saygı gösterdiği, tırnak içinde “Dostum Trump!” İsrail’in tüm Gazze’yi işgal etme planını, “Bu büyük ölçüde İsrail’e bağlı” diyerek onaylamış, ardından İsrail tüm Gazze’yi işgal planını uygulamaya başlamıştır. Bu soykırım kendilerini tatmin etmemiş olacak ki, hayatta kalmaya çalışan Filistinlileri de aç bırakarak öldürmeye çalışmaktadır. Gazze’deki dramı dünyaya duyurmak isteyen onlarca gazeteciyi dahi, bile isteye katletmekten sakınmamaktadır. Suriye’de ve Lübnan’da büyük ölçüde istediğini alan İsrail yönetimi, Gazze’yi tamamen kendi topraklarına katmak, burada yaşayan Filistinlileri de katletmek, kalanları da sürgüne göndermek istediğini hiç utanmadan ve kimseyi umursamadan açıklamışlardır. Buradan iktidara ve Sayın Cumhurbaşkanına soruyorum: “Tüm bu katliamların destekçisi ve yol vereni Trump, gerçekten nasıl sizin dostunuz olmaktadır?”“Dostumun dostu, dostumdur.” darbımeselinden yola çıkarsak, Trump’ın dostu olan Netanyahu sizin neyiniz olmaktadır ve ne zamana kadar bu Trump’a dost kalınacaktır? Gazze’de tek bir Filistinli kalmayıncaya kadar mı? İktidar ortaklarının sıklıkla dile getirdiği “İsrail’in nihai hedefi Türkiye’dir” söylemleri eğer gerçekse ve İsrail’e başta ABD tarafından köpeksiz köyün değneksiz gezen kovboyu misyonu verilmişse, bu tehlikeli gidişata ve saldırganlığa karşı her şeyden önce iktidarın nasıl bir önlem aldığını bilmek hakkımızdır. Önlem almak yerine halkın gazını alanlara… Eş, dost, akraba mitingleri tertip ederek İsrail yönetimine tek bir geri adım dahi attıramayanlara bu soruyu bir kez de bu kürsüden sormak istiyorum. Evet. Gerçek manada nasıl bir tedbir aldığınızı açıklayın. Çünkü oynanan bu tiyatronun son bulmasını ve gerçekten bir şeyler yapılmasını isteyen milyonlar bugün buradan çıkacak kararı dört gözle bekliyorlar.
Aziz milletim, Filistinlilerin gasp edilmiş hakları için mücadele eden HAMAS’ın birkaç hafta sonra ikinci senesi dolacak olan 7 Ekim 2023 tarihindeki saldırısını bahane ederek Netanyahu yönetimi o günden itibaren, haklı davasından başka hiçbir gücü ve desteği bulunmayan mazlum Filistin halkını kadın, çocuk, yaşlı, hasta, bebek demeden katletmeye devam ediyorlar. 7 Ekim 2023 tarihinden bu yana kadar, savaşta ölenlerin sayısı birilerine göre 64.000, birilerine göre 75.000, birilerine göre 100.000 civarındadır. (ABD Üniversitelerinin araştırmalarına göre ise 450 bin kişi kayıptır.) Şimdi, 100 bine yakın insanı öldürdüler ve acımasızca katlettiler. 2,3 milyonluk Gazze nüfusunun her 10 kişisinden birisini kaybettiler. Değerli Milletvekilleri, devletlerarası mücadelelerin tarihte hiç olmadığı kadar zayıfların aleyhine ve güç dengelerinin de hiçbir dönemde olmadığı kadar büyük devletlerin ve himaye ettiklerinin lehine olduğu böylesi bir dönem yaşanmamıştır. Tüm bu hengamede en baştan itibaren haklı davasından başka hiçbir gücü ve desteği bulunmayan mazlum Filistin halkının yanında olduk. İkiyüzlü ve samimi olmayan gizli açık her beyanı ve uygulamayı deşifre ettik ve her fırsatta bunları milletimizle paylaştık. Gerçekleri dile getirdik. Maalesef dünya hiç de adil bir yer değil. Özellikle de güçsüz ve sahipsizler için bu böyledir. Güçlünün güçsüzü ezdiği, hak ve hukukun çiğnendiği, güçlülerin yine güçlülerle iş birliğine giriştiği, haklı olanların ve mazlumların, güya hakkını savunanların ise satın alınarak devşirildiği, suret-i Hak’tan görünenlerle iş tutup, kendi halklarına ihanet ettirildiği ve esasen at izinin it izine karıştığı bir dönemdeyiz. Yahudi halkının 2. Dünya Savaşı sırasında Hitler tarafından maruz kaldığı işkence ve soykırım bugün İsrail yönetiminin, Filistin halkına karşı uyguladığı soykırım ve zulüm, özü itibarıyla aynıdır ve Kuduz İsrail Hitler’in bin beterini yapmaktadır. Ama tek bir farkla; Almanya’da Yahudilere uygulanan soykırım ve işkenceler, herkesten saklanıyor, hiçbir şekilde dışarıya sızdırılmıyordu. Yani komşuları dahil Yahudilerin katledildiğini kimse bilmiyordu. Herkes bunu savaştan sonra öğreniyor, abartılı bilgiler paylaşılıyordu. Peki bugün… Bugün yaşanılan insanlık dramı ve soykırım tüm dünyanın gözü önünde canlı bir şekilde icra ediliyordu. Hatta mazlum Filistin halkına yönelik bu vahşet ve dehşet sahnelerinin bile isteye tüm dünya tarafından görünmesi isteniliyordu. Dünyanın tepkisi umursanmıyor, istihza ediliyor ve “Bekleyin, daha da kötüsünü yapacağız!” deniliyordu. Vicdanlı milyonlar ve insaflı bazı yorumcular dışında neredeyse tüm dünya bu olup biteni izliyor ve çoğu, zalim yerine mazlumu suçluyordu. Evet, herkesin sustuğu, mazlumun sahipsiz kaldığı, Kuduz İsrail’in sırtlan gibi saldırmaya devam ettiği bir yerde biz Türk Milleti olarak buradayız. Biz buradayız ve yapılanları kaydediyoruz. Ama bugün ama yarın, bu hesabın bir gün görüleceğini haykırıyoruz.
…
MAKALENİN TAMAMI İÇİN TIKLAYINIZ..