A- Soru: 1450 senedir, yeni bir peygamber ihtiyacı İslam’da ne ile karşılanmıştır?
1- İçtihad 2- Cihad kurumlarıyla sorunlar aşılacaktır.
Artık bu boşluğu yani yeni bir peygamber ihtiyacını bilim ve içtihad dolduracaktır.
Allahu Teâlâ, Hz. Peygamber Aleyhisselam’la ve İslam’la artık insanlığı akil-baliğ çağa ulaşmış sayarak; Ayet ve Hadislerdeki örnek esaslara bağlı; akıl, ilim, vicdan ve çağdaş ihtiyaçlar dayanaklı yeni kurum ve kurallarla ve içtihad ehli vasıtasıyla, orijinal sistemler kurma yolunu açmıştır.
Efendimiz, Yemen’e Vali olarak tayin ettiği Muaz bin Cebel’e: “Herhangi dava ve niza getirildiği takdirde nasıl ve neye göre hüküm vereceksin?” diye sorunca;
“Kur’an’da ve Hadislerde bulamadığım durumda, (bunlara uygun ve uygulanabilir olmak şartıyla) kendi görüşüm ve kanaatimle karar veririm” şeklinde yanıtladı.
“Resulallah’ın elçisini, Resulallah’ın memnun kalacağı şekle (akli ve vicdani erişkinliğe) muvaffak kılan Allah’a hamdolsun…” buyurdular. (Müsned 5. Cilt Sh: 230)
Yüksek teknoloji harikalarıyla süper zalim güçler hizaya sokulduktan sonra, İSLAM BİRLİĞİ; bilimsel programlar ve stratejik akılla gerçekleşmiş olacaktır!
İnsanlık tarihi boyunca bütün büyük değişim ve devrimler; ya Peygamberler, ya da seçkin özel şahsiyetler önderliğinde yaşanmıştır. Bu devrimlerin oturması ve halkların bunlara sahip çıkması ise ORTA çaplı liderlere kalmıştır. Hatta, bâtıl, bozuk ve barbar zihniyet ve hükümetler elinde yozlaşan halkların, kurtuluşa ulaşmak üzere, kendi aralarında bir lider seçip ona tâbi olduklarına bile şahit olunmamıştır; tam aksine şuurlu organizeleri tertipleyen ve tetikleyenler de hep seçkin liderler olmuşlardır.
Bizim; sağlam bilgilere ve Kur’ani hikmetlere dayanarak vardığımız kanaate göre, ülkemizde ve yeryüzünde ADİL DÜZEN Devrimi ve MİLLİ ÇÖZÜM dönemi, şu aşamalarla gerçekleşmiş olacaktır. (“4 H” Basamağı)
a- Hayret ve hayranlık uyandıran stratejik manevralarla, milli zihniyetli ekibin Türkiye’de iktidara taşınma aşaması…
b- Harika savunma teknolojileriyle süper güç sanılan odakların hizaya sokulması ve teslime mecbur bırakılması… Ama bu İran’ın yaptığı gibi göstermelik olmayacaktı… Neymiş; bir hafta öncesinden Ürdün dahil bölge ülkelerine, İsrail’e füze ve dron saldırısı yapılacağı bilgisi ulaştırılmış… ABD, AB ülkeleri ve Ürdün, füzeleri etkisiz kılmak için tedbirler almış… Ve hiçbir Siyonist’in burnu kanamamış, zalim İsrail’e arka çıktıkları için kendi yönetimlerini protesto eden ABD ve AB halklarına karşı işbirlikçi yönetimler İran tehditi bahanesiyle haklılık kazanmış… İsrail’e nasıl saldırılır ve ortadan kaldırılırmış, tüm dünya görüp anlayacaktı!.. Hatırlayınız; Erbakan Hocamızın Refah-Yol iktidarı süresince, İsrail bir tek kurşun sıkamamış, tek bir Filistinlinin burnunu kanatamamıştır…
c- Halklara hizmet ve Dünyaya hâkimiyet projeleri olan:
1- İslam Birleşmiş Milletler Teşkilatı ve tüm barışçı devletler ittifakı,
2- İslam Ortak Pazarı ve küresel kalkınma ve refah dayanışması,
3- Müşterek İslam Dinarı,
4- İslam Savunma Paktı ve Dünya Saldırmazlık Antlaşması,
5- İslam ve İnsanlık İlim ve Kültür Vakfı’nın kurulup yürütülmeye başlanması.
Böylece, “5 P” formülüyle kansız ve kavgasız İslam Barış ve Bereket Medeniyetinin oluşması kolaylaşacaktır.
1- Pasaport ortak,
2- Pazar ortak,
3- Para ortak,
4- Pakt ortak,
5- Plan ve Program ortak olunca, zaten İslam Ülkeleri Birliği ve Mazlum Milletler Dirliği kendiliğinden oluşacaktır.
d- Hakka ve hayra dayalı, temel insan haklarına odaklı tek ve gerçek bilimsel sistem olan ADİL DÜZEN’in, bütün kurum ve kurallarıyla uygulamaya koyulması başlayacak ve başarılacaktır.
B- İlim, iki yolla elde edilen bir hayır ve hikmet kaynağıdır.
1- Kesbi: Okullarda, medreselerde, hocalar gözetiminde çalışıp çabalayarak kazanılır.
2- Vehbi: Yine özel ve genel dersler almakla beraber, İlahi bir inayet ve yüksek bir zekavetle; kısa zamanda, ilim ve irfan yolunda büyük mesafeler alan nasipli insanlara da rastlanır.
Âl-i İmrân 7. ayetindeki RASİHUN kavramı kesbi ilme ve yine Âl-i İmrân 146. ayetindeki RİBBİYYUN kavramı vehbi ilme işaret sayılmıştır.
C- İslam: 1- Hem “Din”dir, 2- Hem İlimdir, 3- Hem de Düzen içerir.
• Dinde; tebliğ ve telkin var; tartışma ve zorlama yoktur.
• İlimde; tebliğ ve telkin var; tartışma ve delillerle karşı çıkma da var, ama zorlama yoktur.
• Düzende ise; zorlama ve yaptırım vardır.
“(İnsanları İslam’a sokmak için de, ibadetleri yaptırmak için de) Dinde zorlama (ve baskı) yoktur. Şüphesiz, doğruluk (rüşd) sapkınlık ve azgınlıktan apaçık ayrılmıştır. Artık kim tağutu (İslam dışı sistemleri ve zalim kişileri terk ve inkâr ederek onları) tanımayıp Allah’a inanırsa (İslam nizamına tâbi olursa); artık o, şüphesiz sapasağlam bir kulpa yapışmıştır ki; bunun kopması yoktur (Kur’an’a tutunanların mahrum ve mahcup olma endişesi kalmamıştır). Allah, İşitendir, Bilendir.” (Bakara Suresi: 256)
Ç- Dine sokmak için zorlama yoktur. Dinin içinde de zorlama yoktur.
“Fiy” Harf-i Ceri:
a- İçin, dolayı, yüzünden.
b- İçinde, içerisinde, bünyesinde manaları için kullanılır.
(Zarf edatı olduğunda – mekân ve zaman zarfı)
D- Kanun ve kural koyarken önce “Kaide-i Külliye” = genel kaidelerin belirlenmesi lazımdır. İşte bu nedenle, ilk defa Milli Çözüm olarak çıkardığımız orijinal genel prensipler şunlardır:
a) Ya dünyanın tamamına hâkim olacaksınız(fiilen değil; ekonomik, teknolojik ve stratejik olarak) veya bir köyde bile Adil Düzen’i uygulayamazsınız! Enfâl: 39 ayeti bu gerçeği vurgulamaktadır.
“(Ülkenizde ve yeryüzünde) Fitne kalmayıncaya, (temel insan haklarına aykırı tüm fesat odakları kurutuluncaya ve böylece) Dinin (adalet düzeninin) hepsi Allah’ın (rızasına ve temel insan haklarına uygun) oluncaya kadar (zalim ve kâfirlerle) çarpışın (ve mücadeleyi bırakmayın). Şayet (zulüm ve fitneden) vazgeçecek olurlarsa, şüphesiz Allah, yaptıklarını Görendir (siz de onları kendi hallerine bırakın).” (Enfâl Suresi: 39)
b) Takibi ve tespiti mümkün ve münasip olmayan suçlara ceza tatbik edilemez! (Namaz kılmıyor, oruç tutmuyor diye fiili ceza uygulanamaz… Sadece; telkin, tavsiye, talim ve terbiye, tergip ve terhip yapılır. Hz. Peygamberimiz ve Hulefa-i Raşidin döneminde namaz kılmayana, oruç tutmayana ceza uygulandığına rastlanmamıştır.)
c) İslam’ın Adil Düzeni tüm insanlık için gerekli ve geçerli sayılır.
Ahireti ve cenneti isteyen, inanıp hazırlık yapacaktır. Ama bu dünyada temel insan haklarına bağlı ve saygın yaşamak ve İslam’ın Adil Düzeninden yararlanmak için İNSAN olmak kafidir.
d) “Doğru”ları ve “yanlış”ları tespit için 6 ölçü kullanılmalıdır:
1- Aklıselim 2- Müspet ilim 3- Tarihi tecrübe ve birikim 4- Vicdani kanaat ve tatmin 5- Evrensel ortak hukuk ve ahlâk kaideleri 6- İlahi dinin kutsal metinleri (Müslümanlar için Kur’an-ı Kerim ve Hadis-i Şerifler, Hristiyanlar ve Yahudiler için Kitab-ı Mukaddes, Çin ve Hint halkı için Budist ve Konfüçyüs Metinleri) Bu 6 ölçünün ittifakla; güzel, gerekli ve yararlı buldukları DOĞRU… Ve yine bu 6 ölçünün ittifakla; çirkin, kötü ve zararlı buldukları ise YANLIŞ sayılır.
e) Bir Müslüman toplumun DİN’i ile DÜZEN’i uyuşmazsa, orada inanan insanlar:
1- Ya Dinin gereklerine uyacak, ama sistemle çatışacak ve birçok devlet imkânlarından mahrum kalacaktır. Örneğin; faizli kredi ile ev ve araba sahibi olamayacak, mevcut banka ve kefalet kurumu nedeniyle ticaret ve şirket kuramayacaktır.
2- Veya Düzen’e uyum sağlayacak, Dini duyarlılıkları ve vicdani ayarları laçkalaşıp bozulacak ve giderek yozlaşacaktır.
3- Ya da; bazen Dinine, bazen Düzenine uyacak, uydurma fetvalarla haramlara bulaşacak, her iki tarafı da idare ettiğini sanacak ve giderek münafıklaşacaktır.
E- Bu barış ve hayırda yarış hareketinin başarısı için ilk defa Milli Çözüm’ün Hazırladığı Kitap ve Projeler şunlardır:
1- Tarihte ilk defa Cihad İlmihalini yazdık. (Cihadın anlamı, amacı… Farzları, vacipleri, sünnetleri, müfsitleri, mekruhları…) Böylece CİHAD’ın istismar aracı yapılmasının, hatta anarşiye bulaştırılmasının önünü aldık. Türkiye’de ancak fikri ve siyasi cihat yapılacağını açıkladık…
2- Adil Anayasanın temel kurallarını saptadık. Evrensel doğrulara, toplum ihtiyacımıza, inanç ve ahlâk esaslarımıza uygun bir Anayasa taslağı hazırlayıp yayımladık ve devlet kurumlarına yolladık.
3- Kur’an ve Sünnetten çıkarılan yeni Genel Prensipler (Kaide-i Külliye) çıkardık.
4- Orijinal ve çağdaş (Asrın idrakine uygun) Meal-i Kerim hazırladık. Elli yılık gözlemlerimize göre, Dine uzak duranların çoğu, İslam’dan ve Kur’an’dan değil, Din istismarından, katı ve kötü İslam anlayışından kaçıyorlardı. Bu nedenle Kur’an’ın doğru ve doyurucu mealine ihtiyaç vardı.
5- Milli birlik ve dirlik amaçlı, Bizim Atatürk kitabını kaleme aldık.
6- İlkokul 4’ten Üniversite son sınıfına kadar, Bilimsel Din Dersleri hazırladık.
7- Bir hizmet ve gayretin ibadet sayılması için beş şey gerektiğini vurguladık:
1- Emredildiği için yani Allah’ın rızası ve insanların yararı için yapılacak
2- Emredildiği ve Hz. Peygamberin öğrettiği şekilde yapılacak.
3- Emredildiği kadar yapılacak, miktar ve orana uyulacak.
4- Emredilen zaman ve mekânda yapılacak.
5- Önem ve öncelik sırasına göre yapılacak. (Farz, vacip, sünnet) (Bak: Nahl: 50. ayet)
8- İçtihada kıyasla içtihad yapılamayacağını; Kıyasın: Sarih ayetlere ve sahih hadislere bakılarak yapılacağını açıkladık.
9- Kur’ani kıssalardan da hükümler çıkarılacağını hatırlattık. (İşçi-işveren hukuku, Kasas: 23-28 ayetleri)
“Nihayet Medyen suyuna (kuyusuna) vardığı zaman, su almakta olan bir insan topluluğu bulup (garip bir olaya rastlamıştı.) Onların gerisinde de (hayvanları su başına) götürmekten çekinen iki kadın bulunmaktaydı. ‘Bu durumunuz (ve sorununuz) nedir, (niye bekleyip duruyorsunuz)?’ diye (sorunca) kadınlar: ‘Çobanlar sürülerini sulamadıkça, biz sürülerimizi sulayamayız; (bize saygı duyup sıraya almazlar, çünkü) babamız, yaşı ilerlemiş bir ihtiyardır’ demişlerdi.”
“Bunun üzerine (Musa) hemen (müdahale edip) onların sürülerini suladı, sonra yine gölgeye çekilerek: ‘Rabbim, doğrusu bana indireceğin-göndereceğin her hayra muhtacım, (burada garip ve sahipsiz durumdayım)’ diye (dua etti.)”
“Ardından çok geçmeden, o iki (kadın)dan biri, hayâlı bir tavırla (ve utangaç bir tarzda) yürüyerek ona geldi. (Hz. Musa’ya:) ‘Babam, bizim için (sürüleri) sulamana karşılık, sana ücret vermek üzere seni davet etmektedir’ dedi. Vaktâki (Hz. Musa) ona (Hz. Şuayb’ın yanına) gelip de olup bitenleri anlatınca o (Hz. Şuayb, Musa’ya dönüp: ‘Artık) korkma, (Mısır’daki) zalimler topluluğundan kurtulmuş vaziyettesin’ dedi.”
“(Kızlarından) İkisinden biri: ‘Babacığım onu ücretli olarak tut. Çünkü gerçekten ücretle tutulacakların en iyisi ise, elbette böyle güçlü kuvvetli ve güvenilir (olan) kişidir’ diye (hatırlatıverdi).”
“(Hz. Şuayb, Hz. Musa’ya) Dedi ki: ‘Doğrusu ben, sekiz yıl bana ücretli işçilik yapıp hizmet etmene karşılık olmak üzere, şu iki kızımdan birini sana nikâhlamak istiyorum; şayet on (yıl)a tamamlayacak olursan, artık o da senden (bir ikram olacaktır. Ama iyi düşün.) Ben sana zorluk çıkarmak (ve kızımı almana mecbur bırakmak) istemem; beni de inşaallah salih olanlardan (ve sözünü tutanlardan) bulacaksın.”
“(Hz. Musa) Dedi ki: ‘(Kabul ediyorum.) Bu, benimle senin aranda olan (bir antlaşma)dır. Bu durumda iki süreden hangisini yerine getirirsem, artık bana karşı (inşaallah) bir haksızlık söz konusu olamayacaktır. Allah söylediklerimize Vekîl’dir (süremiz başlamıştır).” (Kasas Suresi: 23-28)
10- Hz. Peygamber Efendimizin mübarek sözlerinden ve işlerinden, günümüzün sorunlarıyla ilgili hükümler çıkarılabilmesi için, yeni ve orijinal bir tespit olarak, sünnetin üçe ayrıldığını vurguladık:
1- Şahsi=Hususi Sünnet:
Sadece Hz. Peygamberimizin Kendisine mahsus sayılan, onlarla ümmeti yükümlü ve sorumlu tutulmayan sünnet dalıdır. Örneğin; gece-teheccüd namazının Efendimize farz olması, aynı anda nikâhında dörtten fazla kadın bulundurması ve muhtereme eşlerinin Efendimizden sonra evlenmelerinin haram kılınması ve ümmetin anneleri sayılması bu kapsamdadır!
2- Örfi ve Tabii Sünnet:
Yaşadığı asrın gelenek ve göreneklerine, doğal iklim ve coğrafi gereklerine uygun olanı, genel kültür ve medeniyet seviyesini yansıtan, çağlara ve şartlara göre değişme özelliği taşıyan; kılık kıyafet şekilleri, ev ve ziraat aletleri, yöntemleri ve âdetleri bu çeşit sünnete dahildir. Bunların aynen taklidi ve tatbiki, ibadet ve dini mecburiyet kapsamının dışındadır.
3- Daimi (Her Zaman Gerekli ve Geçerli) Sünnet:
a) İbadetlerin nasıl yapılacağını ve genel ahlâki prensiplerin nasıl uygulanacağını gösteren sünnet kısımlarıdır. Bunlara aynen uyulması şarttır, çünkü bunlar “üsvetün hasene = en güzel ve mükemmel örnek” kapsamındadır.
b) Kur’an ayetlerine ek olarak haram kılınan ve mekruh sayılan çeşitli yiyecek ve içeceklerle ilgili Hz. Peygamberin sünneti = sözleri ve işleri de kıyamete kadar bağlayıcıdır.
c) Savaş ve barış hukukuyla ilgili öğütleri ve öğretileri, siyaset ve strateji prensipleri, ticaret meşguliyetleri ve şirket mesuliyetleri, eşleri, ailesi, yakın çevresiyle ve toplumsal ilişkilerindeki hassasiyetleri gibi konularda ise; Hz. Peygamberimizin “gayesini, hedefini ve niyetini” anlamaya çalışarak, Onun varmak istediği kutlu neticeleri elde edecek şekilde SÜNNET kurumundan yararlanılması lazımdır.
F- “Kur’an-ı Kerim, hayat ve huzur Kitabıdır!” sözünüzü açar mısınız?
• Kur’an, iman ve ahlâk esaslarını, ibadet, dua ve salih amel düsturlarını anlatır; ama O bir ilmihal kitabı değildir.
• Kur’an, her devirde geçerli ve gerekli hakkaniyet ve adalet prensiplerini aktarır; ama O bir hukuk ve Anayasa kitabı değildir.
• Kur’an’da, ibretli ve hikmetli kıssalar yer alır; ama Kur’an bir tarih ve felsefe kitabı değildir.
• Kur’an, bilimsel gerçeklere ve gelişmelere işaret buyurmaktadır; ama O bir teknoloji kitabı değildir.
• Kur’an’da, sosyal adaleti ve toplumsal dengeyi kuran ve koruyan ayetler vardır; ama O bir sosyoloji kitabı değildir.
• Ancak Kur’an; insan ve toplum hayatının tamamını kapsayan, her konuda yeterli ve sürekli (değişmez) prensipler buyuran… Değişen ve gelişen her çağın özel şartlarına ve ihtiyaçlarına uygun yeni kurum ve kurallar oluşturmaya müsait GENEL ve TEMEL kaideler koyan Allah’ın kelâmı ve mesajıdır… Hayat ve huzur kaynağıdır… Yapılacak en uygun ve en uygar kanunların ve Anayasaların kutsal dayanağıdır. İslam=Barış ve bereket medeniyetlerinin en sağlam sigortasıdır.
İşte ÂLİM, Kur’an’a böyle inanıp anlayan ve asrın sorunlarına ilmi, insani ve İslami çözüm yolları üretmeyi başaran kimselerin sıfatıdır!
G- BİZİM ATATÜRK Kitabını niye hazırladınız?
Türkiye’de bir kesim, maalesef Atatürk’ü dinsizlikle ve Dini tahrip etmekle suçlayıp saldırmakta ve tağutlaştırmaktadır. Bir kesim ise, Mustafa Kemal’i, bir nevi ilahlaştırıp tabulaştırmaktadır. Bu iki kesim azgın bir nehrin iki tarafında bulunan düşman kabileler gibi, birbirine yaklaşık 90 yıldır laf ve taş atıp durmaktadır. Bu kıyıdakiler diğerlerine “gerici, yobaz, çağdışı” diye hakaretler yağdırmakta, bu taraftakiler onlara “Din karşıtı, millet düşmanı” diye sataşmaktadır. İşte MİLLİ ÇÖZÜM, ilk defa bu nehrin üzerine bir köprü kurmaya ve her iki tarafın birbirine yaklaşıp tanımasını sağlamaya başlamıştır.
1- Toplumun her kesiminin ortak paydalar ve milli duyarlılıklar etrafında birbirlerine yaklaştırılması amaçlanmıştır.
2- Yakın tarihimizin kasıtlı olarak saptırılan bazı konularının gerçeğine ulaşılması amaçlanmıştır.
3- Atatürk hayranı kesimlerin; ülke çıkarlarını savunan ve Büyük Türkiye sevdasını taşıyan Erbakan’a ve Milli Görüş davasına saygı duyması ve sahip çıkması gerekirken, maalesef; genellikle önyargılı tavırlar takınılması bahtsızlığının aşılması ve asgari müştereklerde uzlaşılması hedef alınmış ve çok hayırlı sonuçlara varılmıştır.
4- Necip Fazıl gibi zatların 1938 – 17 Kasım’ında Cumhuriyet Gazetesindeki Atatürk yaklaşımları örnek alınmıştır. Necip Fazıl bu tarihi tespitlerini, Seyyid Abdülhakim Arvasi’ye talebe oluşundan 5 (beş) yıl sonra yapmış, ömrü boyunca, bu düşüncelerinden caydığını ve yanıldığını gösteren bir tavrına rastlanmamıştır.
5- Erbakan Hocamızın Atatürk’le ilgili tavırlarının doğrultusunda adım atılmıştır.
6- Gelecek nesillere kin ve düşmanlık yerine milli birlik ve dirlik şuuru bırakılması amaçlanmıştır.
7- Şeyh Said kıyamı, Musul ve Kerkük’ü elimizden almak üzere Türkiye’nin başına bela açmak isteyen yabancı güçlerin kışkırtmaları ve sonuçları üzerinde durulması… PKK ile aynı safta olmaktan sakınılması lazımdır.
8- Bilim adamı ve araştırmacı şahsiyetlerin; partisinin, tarikatının, cemaatinin ve halk kesimlerinin ne diyeceğine değil; tarihi gerçeklere ve milli gereksinimlere göre davranması şarttır.
9- Bizim Atatürk Kitabımızdaki orijinal bilgi ve belgelerin hiçbirisinin ve hiçbir kesim tarafından yalanlanmamış olması haklılığımızın kanıtıdır.
10- Milli Çözüm Ekibi; toplumdaki karşıt kesimler arasında BARIŞ KÖPRÜSÜ rolü oynamaktadır.
11- Bazı zatların; namaz kılmadığı için Atatürk’e merdud diye karşı çıkması, ama Menderes’e İslam kahramanı diye sahip çıkması bir tezattır. Oysa Mustafa Kemal’in hem Balıkesir Hutbesi hem Hacı Bayram’da Meclis açılış fotoğrafları ortadadır.