ONÜÇÜNCÜ BÖLÜM: MESİH PLANI`NIN SONU VE `AHİR ZAMAN`
V. KISIM
DÜZEN`İN GELECEĞİ
Onlar hileli bir düzen kurdu. Biz de (onların hilesine karşı) onların farkında olmadığı bir düzen kurduk. Artık sen,
onların kurdukları hileli-düzenin uğradığı sona bir bak…
Neml Suresi, 50,51
O N Ü Ç Ü N C Ü B Ö L Ü M
MESİH PLANI`NIN SONU VE `AHİR ZAMAN`
“… Bu (dini) hareketler, bütün dünyada müminlere
de inançsızlara da sekülerizmin altın çağının
sonunun geldiğini düşündürüyor. Sanki (Din),
modernleşmenin, Aydınlanma`nın belirlediği bir
çağın getirdiği değişimlere karşı hamlede
bulunuyor, intikam alıyor gibi…”
– Gilles Kepel. Tanrının İntikamı: Din Dünyayı
Yeniden Fethediyor.
Mesih Planı, 14 ve 15. yüzyılda, İspanya`da hummalı bir mistik çalışma içine giren yahudi Kabalacıları tarafından tasarlanmıştı. Plan, yahudi egemenliğinde bir dünya anlamına gelen Mesih`in yeryüzüne inişi için, Kutsal Kitap`ta yazılı olan kehanetlerin bizzat yahudilerin eliyle gerçeğe dönüştürülmesini öngörüyordu. İlk kehanet olan yahudilerin dünyanın dört bir yanına dağılması, bizzat Kabalacılar tarafından provoke edilen İspanya sürgünü ile uygulamaya kondu. Sürgünün başladığı sırada bilinmeyen denizlere doğru yelken açan bir başka Kabalacı Kristof Kolomb, öteki Kabalacı dostlarının da desteğiyle, Plan`ın bir başka parçasını yerine getirmeyi hedeflemişti; hem yahudilerin “yayılması” için dünyanın bir başka yanını keşfetmek hem de bu yeni toprakları yahudiler için bir güç merkezi haline sokmak. Yahudilerin dünyanın dört bir yanına dağılmaları ile ilgili kehanet, Menasseh Ben Israel gibi Kabalacıların yerinde müdahaleleri ile 1650`lerde büyük ölçüde tamamlı.
Mesih Planı`nın bu kehanetsel kısmı devam ederken, bir yan da stratejik yönü işliyordu. Bu stratejik yön, temel olarak, yahudilerin önündeki düşman güçlerin tasfiye edilmesine yönelikti. Yahudiler, Kutsal Topraklar`ın kendilerine ait olduğunu reddeden, aksine onlara pek iyi bakmayan güçleri ortadan kaldırmak zorundaydılar. Bunu yapmadan, ikinci büyük kehaneti gerçekleştirmeleri, yani dünyanın dağıldıkları dört bir ucundan Kutsal Topraklar`a dönmeleri de mümkün değildi. Ortadan kaldırmaları gereken güçlerin başında da, Katolik Kilisesi geliyordu. Yahudileri “İsa`nın katilleri” olarak gören, Kutsal Topraklar üzerindeki hak iddialarını ve “Seçilmiş Halk” öğretilerini kesinlikle tanımayan Kilise müstakbel bir yahudi egemenliğinin önündeki en büyük engeldi. Yahudiler ancak Kilise`nin otoritesini yıkarlarsa Avrupa`nın yönetiminde etki sahibi olurlar ve bu durumda da Avrupa`yı kendilerini Kutsal Topraklar`a döndürmek ve bunun için de Kutsal Topraklar`ı İslam egemenliğinden çıkarmak için kullanabilirlerdi.
Ancak Kilise`ye karşı tek başlarına mücadeleye başlamadılar. Bazı hıristiyanları da yanlarına çekmişlerdi. Aslında bunlara hıristiyan demek de doğru değildi. Haçlı seferleri sonucunda gittikleri Kudüs`te Kabala`nın büyüsüne kapılarak hıristiyanlıktan uzaklaşan bu şövalyeler, yani Tapınakçılar, bir süre sonra “kafir”likleri nedeniyle Kilise tarafından hedef alındılar. Papa tarafından yasadışı ilan edilmelerinin ardından da, yahudilerle tarihi bir İttifak kurarak Kilise`ye karşı asırlar sürecek bir mücadele başlattılar. Bu mücadele, aslında Mesih Planı`nın İspanya`daki Kabalacılar tarafından tasarlığı 1400`lü yıllardan da önce başlamıştı ama kısa süre sonra Mesih Planı`na eklendi ve Plan`ın bir parçası oldu.
Tapınakçılar ve yahudiler arasındaki İttifak, Kilise`yi yıkabilmek için önce bazı Papa düşmanı dini akımlar oluşturdu; John Wycliffe ve John Huss`unkiler gibi. Bu denemelerin ardından daha köklü bir değişim olan Hümanizm geldi. Kilise doktrinine ters bir dünya görüşü üreten büyük Hümanistlerin hepsi, Kabala`ya karşı olağanüstü bir ilgi duyan ve Tapınakçı geleneğe bağlı kişilerdi. Hümanizmi Rönesans ve daha da önemlisi Reform izledi. Doğrudan İttifak tarafından üretilmiş olan Reform hareketinin en önemli hedefi, Katolik Kilisesi`nin siyasi gücünü yok etmekti. Bu arada etkili bir “Tevrat`a dönüş” hareketi başlatarak hıristiyanları M. Tevrat hükümlerini ki bunların arasında yahudilerin “Seçilmiş Halk” ve Kutsal Topraklar`ın sahibi olduğu inançları da vardı sorgusuz sualsiz kabul etmeye mecbur bıraktı. Bu “Tevrat`a dönüş” hareketinin en radikal temsilcisi olan Püritenler, Anglo-Sakson kültürü üzerindeki etkileriyle, Mesih Planı`nın Tapınakçılar kadar önemli destekçileri olacaklardı.
Reform`u izleyen Aydınlanma çağı ve Kilise`ye karşı girişilen siyasi saldırılar Fransız Devrimi, İtalyan ulus-devletinin kuruluşu gibi Papanın siyasi gücünü neredeyse tümüyle yok etti. Bu uzun mücadele sonucunda, Batı`da Kilise`nin otoritesi altında işleyen Katolik Düzen tamamen yıkılmış ve onun yerine Yeni Seküler Düzen (Novus Ordo Seclorum) kurulmuştu. Bu, Batı`nın artık Mesih Planı için kullanılabilir hale geldiğini gösteriyordu. Nitekim Kabalacılar bunun üzerine ikinci büyük kehaneti, yani yahudilerin Kutsal Topraklar`a dönüşünü, öteki adıyla “Sürgünlerin Toplanması”nı başlattılar. Kabalacılar tarafından formüle edilen Siyasi Siyonizm hareketi, 19. yüzyılın sonunda, Kabalacılar`ın yolunu izleyen ırk bilinci yüksek laik yahudiler tarafından uygulamaya kondu. Bu, aynı zama, yahudi toplumu içindeki dindar olmayan elementlerin de, yeterli bir ırk bilincine sahip oldukları takdirde, Mesih Planı`na destek olabileceklerini gösteriyordu.
Ancak Kutsal Topraklar`a dönülebilmesi için, oradaki Osmanlı egemenliğine son verilmesi gerekiyordu. Siyonistler ilk önce Osmanlı`yla anlaşmayı denediler ama Halife Abdülhamid`in sert tepkisi onları daha kesin çözümler aramaya itti. Halife`yi düşürebilmek için ona karşı gelişen seküler ve ulusçu muhalefeti, İmparatorluk sınırları içinde özellikle de Selanik`te yaşayan yahudiler ve de mason locaları yoluyla örgütleyip desteklediler. Halife`nin tahtından indirilmesinin ardından da olaylar çorap söküğü benzeri birbirini izledi. Askeri darbeyle iktidarı ele almış ve gözünü bürüyen hırstan dolayı savaşmak için bahane arayan paşaları kullanarak, İmparatorluğu I. Dünya Savaşı`na sokmak ve İngiltere`yle savaştırarak Kutsal Topraklar`ı İngiliz egemenliğine sokmak zor olmadı.
|