ONUNCU BÖLÜM: İSKİGATE DOSYASI: BİZİM DE BİR P2`MİZ VAR MI?
“Visita, Interiora Terrace, Rectificoque Invenies Occultum
Lapidem(Yerin İçine gir, araştırarak gizli taşı bulacaksın)”
Masonik ritlerde sıkça kullanılan bir
Gül-Haç deyişi
Önceki bölümde Türkiye`nin daha çok dış politika seçeneklerinden söz ettik ve Düzen`in Türkiye için ne tür bir stratejik çevre oluşturduğuna bakmaya çalıştık. Ancak bunun yanısıra bir de Düzen`in Türkiye`nin “içine” ne kadar sızdığı, Türkiye`nin içinde neler yaptığı sorusu kuşkusuz önem taşımaktadır. Bu bölümde bu soruya ışık tutabilecek bir hikayeye göz atacağız.
Hatırlarsınız, 1993 yazında patlak veren bir yolsuzluk skalı bir a tüm Türkiye`yi ayağa kaldırmıştı. Ergun Göknel`in yönetimindeki İSKİ kurumunun eşine az rastlanır bir “arpalık” haline geldiği, halka ait yüz milyarlarca liranın Ergun Göknel ve onun ilişki içine girdiği çevreler tarafından haksız kazanca dönüştürüldüğü ortaya çıkmıştı. Ülke haftalarca en çok bu skalı konuştu, medya en çok bu konuya önem verdi. Hatta Amerikan geleneğinden esinlenerek olaya “İSKİ-gate” adı bile verildi.
Ancak kısa bir süre sonra gündem değişti ve İSKİ skalı cazibesini yitirdi. Bu arada medya ilginç bir manevra yapıverdi: İlk günlerde çok büyük siyasi boyutları olduğu ortaya çıkmaya başlayan skal, birdenbire Ergun Göknel`in ikinci hanımıyla yaşadığı aşk ilişkisinin dramatik bir öyküsüne dönüşüverdi. İlk günlerde adı geçen bazı ilginç kişiler ve örgütler kısa sürede olayın dışına çıkarıldılar. Geriye bir tek Ergun Göknel`in mahkeme sahneleri kaldı.
Oysa dediğimiz gibi ilk günlerde ortaya çıkan bazı bilgiler, İSKİ skalının gerçekte “buzdağının su üstündeki kısmı” olduğu izlenimini vermişti. Ayrıca işin oldukça “kirli” boyutlarını gösteren işaretler de vardı. Örneğin Ergun Göknel`in özel kaleminde çalışan Duygu Uskan, skalın patlak verdiği sıralarda şöyle demişti:
Konuşamam, beni öldürecekler. Benim evim birinci katta, iki molotof kokteyli atsalar çocuklarım ne olacak? Ergun Bey`in metotları çok acımasız, Mafya babası olsa korkmam, fakat bunlar çok tehli. Ellerinde her türlü imkan var. Bütün bakanlara ulaşma şansına, polisi durdurma ve yöneltme şansına sahipler.1
Kuşkusuz bir “su müdürü” üstte sayılan işleri yapabilecek bir güce sahip olamazdı. Dolayısıyla insanın aklına olayın boyutunun Göknel`i çok aştığı düşüncesi geliyordu. Nitekim Ergun Göknel`in öylesine şaşırtıcı bağlantıları vardı ki, doğal olarak bu “su müdürü”nün yalnızca vitrindeki adam olduğu izlenimi doğuyordu. Göknel`in bağlantıları Amerika`daki yahudi lobisinden Türk Yahudi cemaatinin seçkin isimlerine, yahudi dönmelerinden masonlara kadar uzanıyordu çünkü.
Bu nedenle de ister istemez şu soru akıllara takıldı: Acaba bizim de bir P2`miz var mı?… Bizim P2`mizin var olup olmadığını incelemeden önce, “orijinal” P2`ye, yani 1981 yılında İtalya`da patlak veren ve yalnız İtalya`yı değil tüm dünyayı sarsan ünlü P2 mason locası skalına bir değinmekte yarar var.
P2`YE KISA BİR BAKIŞ
1981 yılının Mart ayında, iki Milan savcısı, 1979 yılında sahte bir kaçırılma olayıyla ortadan kaybolan Sicilya doğumlu uluslararası banker Michele Sindona`nın durumunu araştırıyorlardı. Vatikan`ın mali danışmanı olan Sindona`nın aynı zama mafya ile de yakın bağlantıları olduğunu düşünüyorlardı. Araştırmaları sırasında ilginç bir şey buldular: Sindona polisten kaçarak Palermo`da saklığı sırada tam 600 mil kuzeydeki Arezzo kentine gitmiş ve orada Licio Gelli adlı bir tekstil üreticisi ile görüşmüştü. Sindona gibi bir kişinin, “yeraltında” olduğu bir sırada, kendisiyle görüşmek için 600 mil yol teptiği bu Licio Gelli, kuşkusuz önemli birisi olmalıydı.
Bu nedenle savcılar Gelli`nin araştırılması emrini verdiler. 17 Mart günü polisler bu ilginç sanayicinin ofisinde gizli bir liste buldular. Listede tam 962 isim vardı. Ve bu liste sıradan bir liste değildi; Propaga 2, ya da kısaca P2 adındaki bir mason locasının üyelerinin listesiydi. Gelli ise bu locanın Büyük Üstadıydı.
Listeyi bulanları şaşkına çeviren şey ise, locanın üyelerinin İtalya`nın en önemli kişileri olmasıydı. P2 üyeleri arasında; 3 bakan, 43 Parlamento üyesi, 43 general, 8 amiral, gizli servis şefleri, yüzlerce üst düzey bürokrat ve diplomat, İtalya`nın dört büyük şehrinin polis şefleri, sanayici ve finansörler, ünlü Corriere Della Sera gazetesinin editör ve yayıncısı da dahil olmak üzere 24 gazeteci ve ayrıca bazı ünlü televizyon yıldızları yer alıyordu. Michele Sindona da locanın üyesiydi. Bir başka loca üyesi banker ise, daha sonra Londra`daki Blackfriars köprüsünde ki bu köprü Ortaçağ`da Tapınakçılar`a ait olan bir kilisenin yalnızca bir kaç yüz metre uzağındaki anlamlı bir köprüydü masonik ritüellere göre asılarak “infaz” edilecek olan Roberto Calvi idi.
Kısacası P2 locası ülkenin üst düzey isimlerinin büyük bir bölümünü içinde barındırıyordu. Kuşkusuz bu gerçeğin ortaya çıkması tüm İtalya`yı şoka soktu. Araştırmalar locanın devlet yönetiminde büyük rol oynadığını, ayrıca İtalya`nın bitmek-tükenmek bilmeyen yolsuzluk olaylarında da büyük etkisi olduğunu ortaya çıkardı. Mason kardinaller sayesinde Vatikan`ı da “para aklama merkezi” haline getiren loca, efsanevi İtalyan mafyasının en güçlü koluydu. P2, suikast, bombalama gibi pek çok terör eyleminin de arkasındaydı ve ünlü kontrgerilla örgütü Gladio ile de yakın bağlantıları bulunuyordu.2
Kitabın önceki bölümlerinde masonlar ve yahudiler arasındaki geleneksel ilişkiyi ayrıntılı olarak incelemiştik. Skalla birlikte bu ilişkinin bugün için de geçerli olduğu bir kez daha ortaya çıktı. Çünkü P2`nin önemli bir “yahudi bağlantısı” vardı. The Middle East International dergisi, Temmuz 1981 sayısında locanın İsrail`le ve özellikle de Mossad`la çok yakın ilişkileri olduğunu ortaya koymuş, P2`nin bu “İsrail bağlantısı”nda İtalya içindeki yahudi cemaatinin de önemli bir rolü olduğunu bildirmişti. İtalya`nın ikinci büyük zengini olan yahudi cemaatinden Carlo de Beneditti`nin de P2`yle yakın ilişki içinde olduğu sonraki yıllarda ortaya çıkmıştı. Ayrıca locanın ABD ve Avrupa`daki yahudi çevreleri ile de çok yakın ilişkileri vardı. Henry Kissinger, Edmond de Rothschild ve David Rockefeller P2`ye son derece yakın olan isimlerin başında geliyordu. Öyle ki Baron Ellie de Rothschild`ın, P2`ye ihanet etmeye kalkan Roberto Calvi`nin az önce sözünü ettiğimiz “masonik” asılışı için gereken parayı temin ettiği bile, İtalyan Panorama dergisinde yayınlanmıştı.3 Henry Kissinger ise doğrudan P2`nin üst düzey kadrosundaydı: Uğur Mumcu, Papa Mafya Ağca adlı kitabında “P2`nin 33. dereceye yükselmiş masonlardan oluşan üst konseyi Monte Carlo Komitesi adı ile tanınmaktadır. Monte Carlo locasına Henry Kissinger da üye” diyordu.4
P2`nin İsrail ve özellikle de Mossad`la olan “ittifakı”, eski Mossad ajanı Victor Ostrovsky`nin çok yankı uyıran By Way of Deception`dan sonra 1994`te yayınladığı The Other Side of Deception adlı kitabında da bildirildi. Ostrovsky, bir Mossad-P2-Gladio bağlantısından söz ediyordu. Eski ajanın yazdığına göre, Licio Gelli, yani P2 mason locasının ünlü üstadı, “Mossad`ın İtalya`daki müttefiki”ydi ve Gelli`nin yönettiği P2 ile, yine Gelli`yle yakın ilişkisi olan kontrgerilla örgütü Gladio da Mossad`la ittifak içindeydi. Mossad, Gelli-P2-Gladio bağlantılarını kullanarak 80`li yıllarda İtalya üzerinden silah ticareti yapmıştı.5
Kuşkusuz P2 skalı İtalya için olduğu kadar başka ülkeler için de eğitici olmalıydı. Skalla birlikte masonluğun bir ülke içinde “görünmeyen hükümet” haline gelebildiği ve bir mafya örgütü gibi devleti soyabileceği ortaya çıkmıştı. Elbette hem İtalya`daki hem de başka ülkelerdeki masonlar açıklamalar yaparak P2`nin “istisnai” bir durum olduğunu, gerçek bir mason locası olmadığı, diğer localardan kopmuş ve kendi içinde ayrı bir yapı geliştirmiş olan bir örgüt olduğunu söylediler. Oysa bu bir aldatmacaydı. İngiliz gazeteci-yazar Martin Short, P2`nin masonik kurallara göre kurulan ve işleyen “gerçek ve düzgün” bir mason locası olduğunu, İngiltere Büyük Locası ile yakın ilişki içinde bulunduğunu delilleriyle anlatır. Short`un yazdığına göre bu locanın diğer localardan tek farkı, “gizli” tutulması için alınmış olan karardır. İtalya Büyük Locası Büyük Üstadı Lino Salvini, 1977 yılında Gelli`ye P2`nin çalışmalarının sürdürülmesini emretmiş, ancak P2`nin diğer İtalyan localarından izole edilmesi ve gizli tutulması yoluna gidilmiştir.6
Nitekim P2`nin ortaya çıkmasının ardından masonluğun mafya ile ilişkilerinin sürmesi, “Baba” lakaplı reotti gibi efsanevi bir politikacının mason olduğunun ortaya çıkması ya da Sosyal Demokrat Başbakan Bettino Craxi`nin masonlarla olan ilişkisinin su yüzüne çıkması da, P2`nin istisnai bir durum olmadığını göstermekteydi. Zaten bu nedenle İtalyan basınında bir ara bir “P3″ün var olup olmadığı konuşuldu. 1993`ün son günlerinde İtalyan polisince yakalanan ve mafyada “babaların babası” olarak tanınan Salvatore Riina`nın da mason olduğu ortaya çıktı. Riina, La Stampa gazetesinde yayınlanan ifadesinde, diğer pek çok mafya babasının da mason olduğunu ve bir çok yargıcın da mason olmaları nedeniyle mafya babalarına yardımcı olduklarını söylemişti. Hatta bu nedenle daha sonra İtalyan Yüksek Hakimler Kurulu bir açıklama yaparak yargıç ve savcıların mason olmasının yasaklığını bildirmişti.
İtalya`da masonluğa bulanmış tüm bu yolsuzluk skallarının ardından gelen “Temiz Eller” adlı tasviye hareketi de gerçekte bir şeye yaramadı: “Temiz Eller”in ardından kurduğu Forza Italia adlı partisiyle başbakan olan medya kralı Silvio Berlusconi de bir P2 üyesiydi. Bunun yanısıra, İsrail`le son derece ilginç bazı ilişkilere sahipti.7
Kısacası P2, masonların skalı ört-bas edebilmek için söyledikleri gibi bir “istisna”, bir “kaza” değildi. Aksine, masonluğun bir ülkedeki üst düzey kadroları içinde barındırabilmesi için P2 tarzı “gizli ve izole” locaları tercih ettiği anlaşılmaktadır. “İstisna” ya da “kaza” olan bir şey varsa, bu da P2`nin ortaya çıkmış olmasıdır.
Bu yargıyı güçlendiren bir başka ilginç haber de 1995 yılı başında İngiltere`den geldi. İngiliz siyasetindeki yolsuzlukları araştırmak için Lord Nolan başkanlığında kurulan ve “İngiliz Temiz Elleri” adı verilen komisyon, olayın içinde masonların büyük bir rolü olduğunu farketmiş ve araştırmasını bu örgüt üzerinde yoğunlaştırmaya karar vermişti. 21 Ocak tarihli The Independent`ın manşetten verdiği habere göre, İngiltere tarihinde ilk kez masonlar hakkında böyle bir araştırma yapılıyordu. Haberde, 300 bin üyesi olan mason localarının; emniyet, hükümet, yargı, bankacılık, siyaset ve “sistemin diğer tüm alanlarında” üst düzey konumda oldukları belirtilmiş, masonların etkisinin Kraliyet ailesine, Lordlar Kamarası`na, Yüksek Mahkeme`ye (bizdeki Anayasa Mahkemesi) ve ülkenin en büyük şirketlerinin yönetim kurulu odalarına uzığı vurgulanmıştı. Haberde ayrıca masonların örgütlenme şekliyle ilgili önemli bir bilgi daha verilmişti: İngiltere`de, aynı İtalya`daki P2 örneğinde olduğu gibi normal localardan daha kıdemli ve daha gizli “özel localar” vardı. Örneğin bu özel localardan biri, üyelerini yalnızca Savunma Bakanlığı`ndan, üst düzey subaylardan ve silah şirketleri yöneticilerinden seçiyordu.
İtalya`da yaşanan P2 örneğinin bir rastlantı olmayışı, aksine masonların İngiltere gibi başka ülkelerde de Fransa`da da 1992 yılında “Büyük Doğu Locası skalı” patlak vermişti benzer yöntemler kullanması, kuşkusuz üzerinde durulması gereken bir noktadır. Ve bu durumda, doğal olarak, başka ülkelerde de başka “P2″lerin var olabileceği ihtimali akla gelmektedir.
Peki acaba bizim de bir “P2″miz var mıdır?…
TÜRK MASONLUĞUNA KISA BİR BAKIŞ
Türkiye`ye masonluğun henüz 1700`lü yıllarda girdiği bilinir. Masonluğun siyasi güce ulaşması ise 19. yüzyılda önce İngiliz localarına bağlı Mustafa Reşit Paşa`nın eseri olan Tanzimat fermanının ardından gelen dönem, sonra da Jön Türk ve İttihat ve Terakki hareketleri ile olmuştur. Cumhuriyet dönemi boyunca da masonluğun etkisi sürmüş, örgüt pek çok siyasetçi, bürokrat, işadamı ve entellektüeli saflarına katmıştır.
Bunlar genelde bilinen gerçeklerdir. Ancak masonluğun bugünkü konumu daha az bilinmektedir ve kuşkusuz daha da önemlidir.
Bugün Türkiye`deki mason sayısının onbinin üzerinde olduğu biliniyor. Locaların neredeyse tümü üç büyük şehirdedir. Bu locaların üye listelerini içeren gizli kitapçıklar vardır. Önceki çalışmalarımızda bu kitapçıların bir kısmı yayınlı. Ancak Türkiye`deki mason localarına baktığımızda ilginç bir tablo ile karşılaşırız. Locaların büyük bir kısmı, profesör, avukat, doktor gibi “orta sınıf”ın biraz üstündeki mesleklere sahip kişilerle doludur. Bu localarda daha “yukarı”lardan isimlere (örneğin ünlü siyasetçilere ya da büyük işadamlarına) rastlayamazsınız.
Bu durumun nedeni, daha “yukarı”dan kişilerin daha “özel” localara üye olmalarıdır. Bu “özel” localar, çoğu zaman diğer masonlarca da bilinmez. Bu locaların üye listesine ulaşmak da, diğer normal localara göre biraz daha zordur. Çünkü “özel” locaların çoğu kez matbaada basılmış bir üye kitapçığı yoktur. (P2 locasının da matbaada basılmış bir üye listesi yoktu, tek liste, Üstad Licio Gelli`nin gizli kasasındaki belgeydi.)
|