Anasayfa » TURKIYE' NIN TEMEL MESELELERİ —Yeniden Büyük Türkiye İçin…

TURKIYE' NIN TEMEL MESELELERİ —Yeniden Büyük Türkiye İçin…

Yazar: yonetici
0 Yorum 77 Görüntüleyen



 

Yeniden Büyük Türkiye İçin…

Türkiye gazetesi siyasi parti liderleriyle bir dizi, röportaj yapmıştı. Mesut Yılmaz, Erdal İnönü, Süleyman Demirel, Necmettin Erbakan, Bülent Ecevit, Al-parslan Türkeş ve Aykut Edebali ile yapılan konuşmala-rın bağlığı “2000’lerin Türkiye`sine Nasıl Bakıyorsunuz?” idi.
Soru böylesine genel ve siyasî parti liderleri açı-sından da bir nevi iktidara geldiklerinde neler yapabileceklerini söyleme fırsatı verdiği için her siyasî lider kendi siyasî hareketinin icraatlarını anlatma fırsatı buldu.
Refah Partisi Genel Başkanı, Prof. Dr. Necmet-tin Erbakan da Türkiye gazetesinden Hasan Mesut Hazar`ın bu güzel incelemesine konuk oldu.
Prof. Dr. Necmettin Erbakan Refah Partisi’nin “icraat programı” ile “adil ekonomik düzen” programını şu başlıklarda sunmuştu:
Refah Partisi`nin İcraat Programı
“Taklitçilik hastalığını tedavi edeceğiz./ Taklitçilik yerine milletimize Milli Görüş`ü kazıracağız./ Maddî ve manevî tahribatı durduracağız./ Maddi ve manevî kalkınmayı gerçekleştireceğiz./ 60 milyonun kardeş olmasını sağlayacağız./ Devlet Millet kaynaşma-sını temin edecek, inanç ve fikir hürriyetini tam uygula-yacağız./ Manevî kalkınma hamlesini de plânlı yürüte-ceğiz./ Adil düzeni kuracağız./ Millî, güçlü, süratli ve yaygın bir kalkınmayı gerçekleştireceğiz./ Herkese refah getireceğiz./ Yeni programlarla ağır sanayi ham-lelerini hedeflerine ulaştıracağız./ Borçla değil kendi gücümüzle kalkınmaya ağırlık vereceğiz./ Milli harp sa-nayini kuracağız./ Şahsiyetli dış politika takip edeceğiz./ Müslüman ülkelerle işbirliği yapacağız./ Uydu değil Lider Türkiye`yi kuracağız./ Manen ve maddeten kalkın-mış yeniden büyük Türkiye`yi gerçekleştireceğiz./ Sos-yal adalet ve refah artışını “Adil Ekonomik Düzen” mo-delimizle sağlayacağız./ Bütün faizleri kaldıracağız./ Halihazır bütün vergi ve fon kanunlarını lağvedeceğiz./ Devletin, ancak ve sadece üretime yaptığı katkı kadar gelirden pay almasını sağlayacağız./ Adil Ekonomik Düzenimizde; bankaların fakirin hakkını zengine vermesini, batık kredileri, kredi dağılımındaki yolsuzluklar ve yüksek kredi faizleriyle milyonların ezilmesini, gelir dağılımının bozulmasını, ekonominin tahribatını kesinlikle önleyeceğiz/ Ekonomik köle düzeninin faiz, haksız vergi, darphane, kambiyo ve mevcut bankacılık sistemi mikroplarının kökünü kazıyacağız./ Adil Ekonomik Düzen`de herkes kazığının yüzde 92`sine sahip olma imkânına kavuşacak./ Bugüne nazaran üretimi üç kat ar-tıracak, bugüne nazaran üç misli istihdam sağlayacağız./ Kabiliyetli gençleri kahvehanelerde çürümekten kurta-racağız./ En ucuz üretimi gerçekleştireceğiz./ İhracat patlaması sağlayacağız./ 1,5 milyarlık İslâm Alemi`nin ihtiyaçlarını öncelikle Türkiye`den karşılamalarını temin edeceğiz./ Sanayi ve turizmde gerçek patlama olacak./ Enflasyonu yok edecek, yüzde sıfır yapacağız.”
Refah Partisi Lideri Sayın Necmettin Erbakan`ın “Yeniden Büyük Türkiye için…” işte bu icraatlar vazgeçilmez şarttır diye öne sürdüğü bu natif teklifler ka-muoyunun da haklı ilgisine muhatap oldu.
Necmettin Erbakan 2000`li yılların kendileri için tek hedefini bir cümleyle özetliyordu: “Adil Düzeni Kuracağız.”
Yeniden Büyük Türkiye idealinin ancak adil düzen-le mümkün olacağını vurgulayan Erbakan`ın, Türkiye gazetesinin 16,17 Temmuz günlerinde manşetten verdiği konuşmasını önemine binaen aşağıya aynen alıyoruz.
Türkiye`nin önünde bulunan darboğazlar ve en önemli meseleleri size göre nelerdir? 2000 yı-lına kadar iktidarda olsanız, bunları nasıl sağlaya-caksınız?/ Sosyal adalet ve refah artışı sağlaya-cak ne gibi bir ekonomik kalkınma modeli düşünüyorsunuz? / Türkiye`yi 2000`lere gelişmiş, bir ülke olarak götürecek makro hedefleriniz neler?/ Bunları gerçekleştirmek için nasıl bir program tatbik edeceksiniz./ 2000`lerin Türki-ye`sine hangi sayısal büyüklükleri kazıracaksınız/ Enflasyonla nasıl mücadele edeceksiniz?/ Uygulayacağınız programla enflasyon rakamını yüzde kaçlara düşürmeyi plânlıyorsunuz?

2000`lerin Türkiyesinde Refah Partisi

Prof. Dr. NECMETTİN ERBAKAN:
“Büyük Türkiye`yi `biz` kuracağız”

“Sosyal adaleti ve refah artışını `Adil Ekonomik Düzen` modelimizle sağlayacağız”
Türkiye Gazetesi`nin, bütün partilere, ülkenin tema meselelerini nasıl çözecekleri hakkında somlar yöneltmesi ve onlardan natif çözümler istemesi önemli bir olaydır, çok hayırlı bir adımdır. Refah Partisi olarak bizi sevindiren bir ha-dişedir. Biz bütün milletimizin, partilerin ne yapabileceğini açıkça bilmesini temin için bu yoldaki çalışmaların yoğun bir şekilde devam etmesini temenni ediyoruz.
Türkiye`nin önünde bulunan en Önemli darboğaz ve me-sele, emperyalizm ve Siyonizm tarafından milletimize maksadı olarak dışarıdan aşılanmış bulunan “taklitçilik zihniyeti`nin or-tadan kaldırılması, yerine “Milli Görüş” zihniyetinin yerleştirilmesidir. İnsanların vücudunda kanser hastalığı ne ise millet-lerin yapısında, kültür ve inanışlarında taklitçilik hastalığı aynı şeydir. Nasıl kanser hastalığı bir bünyede başladıktan sonra muhtelif devrelerden geçerek sonunda o vücudu öldürüyorsa taklitçilik hastalığı da bir millete aşılanır ve eğer bunun şuurlu bir  şekilde tedavisi yapılmazsa o millet çeşit çeşit safhalardan geçerek sonunda öz benliğini kaybeder, yok olur. İşte Türki-ye`nin baş meselesi budur.
Taklitçilik Hastalığını Tedavi Edeceğiz
Çünkü Türkiye`ye 200 yıldan beri emperyalizm ve siyonizmin plânlan çalışmalarının sonucu olarak dışardan taklitçilik hastalığı aşılanmıştır. Bu yüzden Türkiye geri bıraktırılmıştır. “Modern Müstemlekecilik” yoluyla ve Türkiye’de kurulan ha-lihazır “Ekonomik Köle Düzeni” vasıtasıyla Türkiye gün geç-tikçe daha çok sömürülmüş, dış borçlara ve iç borçlara esir edilmiştir. Şimdi de hastalığın üçüncü şamasına intikal ettiril-mek istenmektedir. Bu ise “Ortak Pazar Oyunu” ile gerçekleştirilmek istenmektedir. Ortak Pazar`a girmek yani asırlardan beri mensup olduğumuz ve millî özbenliğimizin tabii yeri olan Müslüman Ülkeler âleminden ayrılıp AT’a tam üye demek ulusal bağımsızlığımızı terk edip “İkinci Sevr”i kabul etmek demektir. Böyle bir durumda ertesi gün İsrail de AT’a girecektir. Türkiye AT’a üye yapılmak adı altında bu oyunun içine sokulduğu zaman bağımsızlığını kaybedecek, bunu taki-ben de özbenliğini kaybedecektir. Böylece iki asırdan beri ba-tının içimize aşıladığı taklitçilik hastalığı son devresine ve he-define ulaşmış olacaktır.
Ağır Sanayi Hamlesi Tamamlanacak
Türkiye`nin bati taklitçiliğini bırakıp MilliGörüş`e dön-mesinde en büyük etken bizzat Refah Partisi’nin iktidara gel-mesi olayı olacaktır. Bu etken bütün milletimizi elektrikleyerek bugün batı etkisinde kalanları dahi uyırarak Milli Görüş şu-uruna ermelerine zemin hazırlayacak, yardımcı olacaktır. Tür-kiye`nin Önünde bulunan diğer önemli meselelerin çözülebil-mesi için ilk, temel ve en mühim mesele “Taklitçi”lik zihniyetinin yerine “Milli Görüş” zihniyetinin yerleştirilmesidir.
Refah Partisinin işbaşına gelip 2000 yılına kadar iş ba-şında kalması halinde milletimize yapacağı en büyük hizmet-lerden birisi “Taklitçi” zihniyetlerin yaptıkları “manevî ve maddî tahribat”ı durdurmak, bunun yerine “manevi ve maddi kalkınmayı geliştirmek olacaktır. Refah Partisi bu hamleyi “Milli Görüş”e ve “inançlı kadrolar”la başaracaktır ve Millî Görüşün programında bulunan tahribatı durduracak prensip ve hamleleri şunlardır:
/ 60 milyon kardeşiz. / Devlet millet kay-naşması. / “önce ahlak ve maneviyat” inanç ve fikir hürriyeti, / Manevî kalkınma hamlesinin Plânla yürütülmesi. / Adil Düzen`in kurulması. / Milli, güçlü, süratli, yaygın kalkınma. / Herkese refah. / Yeni programlarla ağır sanayi hamlelerinin he-deflerine ulaştırılması. / “Borçla değil kendi gücüyle kalkınmaya ağırlık verilmesi. / Milli harp sanayi. / Şahsiyetli dış politi-ka. /Müslüman ülkelerle işbirliği. / Uydu değil lider ülke Tür-kiye. / “Manen ve maddeten kalkınmış yeniden büyük Türki-ye”./
Sosyal adalet ve refah artışı sağlayacak modelimiz “ADİL DÜZEN” dir Adil Düzen tam, kamil ve mükemmel bir düzendir. Bizim ekonomik modelimiz “Adil Düzen”in “Adil Ekonomik Düzendir. Faizci kapitalist düzen, içindeki 5 mik-ropta milleti ezmekte, sömürmekte ve ekonomiyi tahrip etmek-tedir. Bu mikroplar faiz, haksız vergi, darphane, kambiyo, hali-hazır bankacılık düzeni mikroplarıdır. Bu mikropların her biri ayrı ayrı milyonlarca işçi, köylü, memur, esnaf, dar gelirliyi ez-mekte, bunları sömürüp fakirleştirmekte.
Adil Ekonomik Düzen Modeli
Buna mukabil çok ufak bir işbirlikçi mutlu azınlığı daha da zengin etmektedir. Bunun sonucu olarak milyonlar pahalılık, enflasyon, işsizlik, açlık, geçim sıkıntısı, sefalet ve geri kalmışlık yüzünden ızdırap çekmekte ve ülkenin gelir dağılımı her geçen gün korkunç birşekilde bozulmakta ve ülke süratle sos-yal patlamalara doğru sürüklenmektedir. Ayrıca bu düzen fa-kirleri muhtaç duruma düşürülmelerinden dolayı zenginleri ise haksız büyük faiz gelirlerinden dolayı “ahlak çöküşü”ne itmek-tedir.
Adil Ekonomik Düzen`de bütün faizler kaldırılmıştır, faiz yoktur. Adil Ekonomik Düzen`de halihazır bütün vergi ve fon kanunlarının hepsi lağvedilmiştir. Adil Düzen`de devlet ge-lirini ancak ve sadece üretime yaptığı katkı karşılığında kendi hakkı olarak ve hakkı ne kadarsa o kadar alır ve devletin geliri böylece temin edilmiş olur. Adil Düzen`de darphanede karşı-lıksız para basarak milletin hakkını yemek yoktur. Adil Düzen`de emirle paranın değerini değiştirmek suretiyle mille-tin hakkını yemek yoktur. Adil Düzen`de, bugünkü bankacılık sisteminin yaptığı gibi “fakirin hakkını alıp zengine vermek düzeni” yoktur. Batık krediler,kredi dağıtımındaki haksızlıklar ve yüksek kredi faizleriyle milyonların ezilmesi, gelir dağılı-mının bozulması, ekonomik tahribi yoktur. Diğer bir ifadeyle Adil Düzen`de halihazır faizci kapitalist nizamın ve bugünkü “ekonomik köle düzeni”nin 5 mikrobunun hiçbirisine yer veril-memiştir.
İslâm Ortak Pazarını Kuracağız
Bugünkü düzen hakkı 100 olanın elinden yukarıda be-lirttiğimiz 5 mikropla 92`sini haksız olarak alıyor, hak sahibine sadece 8`ini veriyor. Adil Düzen, bu haksızlığı kaldıracağı için herkes kazığının 12 misli kazanma imkân ve fırsatını bula-cak. Bugünkü düzende satın aldığımız malların fiyatının üçte birini birikmiş faizler, üçte birini haksız vergiler teşkil etmekte-dir. Bunlar kalkınca bütün malların fiyatı takriben bugünkünün üçte birine inecektir. Dolayısıyla aynı işletme sermayesiyle bu-günkünün üç misli fazla üretim yap3ılacaktır ve aynı işletme ser-mayesiyle bugünkünün 3 misli fazla insan gücü istihdam oluna-caktır. Böylece bu aziz milletin çalışkan kabiliyetli evlatları kahvehanelerde işsiz çürütülmekten kurtulacaklardır.
Adil Düzen`de maliyetler içerisinde hiçbir faiz ve vergi bulunmadığı için bütün dünyada en ucuz üretim bizde olacak, böylece herkes ihtiyacını bizden karşılamak isteyecek ve bu yüzden hakiki ihracat patlaması olacaktır. Refah Partisi aynı zama Müslüman Ülkelerle Ortak Pazar kuracağı için 1.5 milyarlık İslâm Âlemi ihtiyaçlarını öncelikle Türkiye`den karşı-layacaklardır. Adil Düzen`de her bölgede kurulacak fabrikalar ve yatırımların projeleri devlet tarafından tanzim ettirilip tam bir teşvike tabi tutulacağı için sanayide, tarımda, turizm ve hiz-metlerde büyük bir patlama meydana gelecektir.
Ekonomik Kalkınma Hızlanacak
Ayrıca Adil Düzen`de ekonomik hayatta her türlü teşvik ve kolaylık mevcut olacağı için adeta makina yağlanacak ve ekonomik kalkınma görülmemiş bir hızla gelişecektir. Milli Görüş`ün büyük ağır sanayi hamlesi 1976-1977 yularında ya-pılmıştır. Bu hamle bilindiği gibi 200 adet milyarlık büyük te-sisin kurulmasını hedef almış, Türkiye`nin demir – çelik, uçak, tank, savunma sanayii ve fabrika kuran fabrikalar bakımdan bir ağır sanayi ülkesi olması için çok mühim ve büyük bir hamle olarak plânlanmıştır. 2 yılda bu tesislerin 70 tanesi ta-mamlı ve 200 tanesinin kuruluşu hızla yürütüldü. Eğer bu 7 yıllık plâna çeşitli hilelerle dış güçler tarafından mani olunmasaydı Türkiye, bugün bambaşka bir ülke olacaktı.
Ve ayrıca Milli Görüş antidemokratik yollardan hile ite iktidardan uzaklaştırılmasaydı ikinci 7 yıllık ağır sanayi ham-lesi de şimdi tamamlanmış olacak ve 2000 yılına kadar üçüncü 7 yıllık ağır sanayi hamlesinin de yapılması imkân dahiline girmiş olacaktı. Bu 3 Plân dönemi ile Türkiye takriben 25 yılda Almanya ve Japonya gibi sanayi devrimini yapmış ileri bir ülke durumuna kavuşacaktı.
Yıllık Enflasyon Oranı Yüzde Sıfır
Önümüzdeki seçimde Refah Partisi`nin en büyük parti olarak seçimi kazanması ve 2000 yılına kadar iktidarda kalma-sı gerçekleşirse, 2000 yılında Türkiye`nin sayısal bakımdan ne kadar büyük hedeflere ulaşacağını basit, klasik hesaplarla ölç-mek mümkün değildir. Muhtemel gelişmeyi ancak bir patlama olarak tarif etmek mümkündür. “Millî Görüş hakiki manasiyle iş başına gelir ve ” Adil Düzen” kurulur ve tatbik edilmeye başlanırsa hiç şüphesiz Türkiye görülmemiş bir kalkınmayı başarır ve batı taklitçisi faizci kapitalist zihniyet ve sistemlerin dar kalıplan ve ölçüleriyle ulaşılamayacak en ileri en büyük he-deflere ulaşır. Tek kelimeyle Türkiye daha o yıllarda bütün Müslüman ülkelerle beraber yeryüzünün yeni kutbu, yeni gücü ve yeni ümidi dur. Enflasyonla “Adil Ekonomik Düzen” vası-tasıyla mücadele edeceğiz. Enflasyon faizci kapitalist sistemin tabiî bir sonucudur. Batıda bunu sunî olarak azaltmak için baş-vurulan çare büyük kitlelerin daha da çok ezilmesi metotlarıdır. Yani bir zehirin diğer zehirle`tedavi edilmesi yoluna başvurul-maktadır. Ekonomik Adil Düzen`de enflasyon yoktur. Ekono-mik Adil Düzen`e geçildiğinde enflasyon yüzde sıfır olur.
Türkiye`de “Millî Görüşü” temsil eden “Refah Partisi”nden başka diğer partilerden hiçbirisi hangi memleket mese-lesini nasıl çözecekleri hakkında bir çözüm onaya koymamak-tadırlar. Hepsi batının çeşit çeşit “Taklitçisi” durumundadırlar, birbirlerinin yaptıklarını tenkit ediyorlar. Fakat ortaya çözüm koymuyorlar. Çözüm diye söyledikleri sadece basit bazı “pan-suman tedbirleri”nden ibaret kalıyor. Ve iddiaları “Ben ondan daha az acıtacağım, daha az zarar vereceğim”den ileri gitmiyor. Ban ülkelerinde basın ve efkarı umumiye partileri zorluyor on-lardan çözüm istiyor. Bizde ise bu görev yeterince yerine geti-rilmediği için demokratik yarış ilmî esaslara ve getirilecek çö-zümlere dayanılarak yapılmamakta ortalığı sadece bir “kör doğuşu” ve polemikler kaplamaktadır.
Türkiye`nin Önde Gelen Meseleleri
Türkiyemizin önünde bulunan önemli meseleleri şunlar-dır: /”Taklitçilik” zihniyetinin yerine “Mili Görüş”ün yerleşti-rilmesi. / “Manevi ve Maddi Tahribat”ın durdurulması “Manevi ve Maddi Kalkınma”nın sağlanması. / “Modern Müstemlekeci-lik” tatbikatına son verilmesi. Halihazır “Köle Düzeni”nin ve-rine “Adil Ekonomik Düzen”in kurulması. / “Tabu”ların ve “İnanç ve Fikir Hürriyeti” önüne konan engellerin kaldırılması halihazır “aldatma” rejimi yerine “Adil Devlet Düzeni”hin kurulması. / “Kuvveti Üstün Tutan” “AT”a uşak bir vilayet olma hedefi yerine “Müslüman Ülkelerle İşbirliği hedefinin yani “Hakkı üstün tutan” “Adil Düzen”e dayalı topluluğun ve böylece “Lider Ülke” hedefinin gerçekleştirilmesi.
Milli Görüş Taklitçiliğe Çaredir
Asırlar boyu süren tarihimizde olduğu gibi yakın bir ge-lecekte de milletler arasındaki en şerefli mevkiye ulaşabilmesi herşeyden önce taklitçilik hastalığından kurtulup “Milli Görüş”e dönmekle mümkündür.
Milletimiz Milli Görüş`e sahip olduğu müddetçe yeryü-zünde hakkı ve adaleti hakim kılmış en parlak medeniyeti kur-muş ve bütün insanlığa sayısız büyük hizmetler yapmıştır. Dış güçler milletimizi tahrip için cephelerde savaşlar yapmışlar, haçlı ordularıyla gelmişler, sayısız seferler yapmışlar fakat her defasında mağlup olmuşlar ve hedeflerine ulaşamamışlar. Bunun üzerine çareyi milletimizi Milli Görüş`ten uzaklaştır-makta aramışlar ve bulmuşlardır. Dış güçler tarafından bilhassa son iki asırda her türlü çareye başvurularak içimize taklitçilik hastalığı aşılı. Taklitçi bir milletin ilim adan orjinal kitap yazamaz, telif eser meydana getiremez sadece tercümelele oyalanır. Taklitçi bir millet ileri bir teknoloji ve sanayiye sahip olamaz, montajla, gazoz fabrikasıyla ve müstemleke tipi yatırımlarla vaktini geçirir, böylece geri kalır, ikinci safha sömürülme safhasıdır. Geri kalan bir milletin, ekonomik yönden sömürülmesi kültür bakımından da yabancı kültürlerin istilası-na uğraması çok tabiidir. Üçüncü safha bağımsızlığı kaybetme safhasıdır. Dördüncü safha ise özbenliğini kaybetme yani yok olma safhasıdır
Türkiye`de bizim iktidara gelmemiz en büyük devrimdir. Bunu sadece biz söylüyor değiliz. Türkiye uzmanı bütün batılı-lar da aynı inanıştadırlar. Meselâ uzun yıllar Almanya`da parlamento başkanlığı ve Schleswing-Hollstein eyaleti Başbakan-lığı yapmış bulunan Voh Hassel bir makalesinde Türkiye`de Refah Partisi`nin iktidara gelmesi demek “Yeni bir Türkiye`nin değil yeni bir Dünya`nın kurulması demektir.” diyor.
Türkiye Yedi Koldan Tahrip Ediliyor
Türkiye halen yedi koldan tahrip edilmektedir. Başta TRT yayınlan olmak üzere her türlü imkan ve vasıtayla büyük bir “Ahlâk ve maneviyat tahribatı” yapılmaktadır “İnanç ve fikir hürriyeti” tatbikatta her türlü vasıta ve imkanla engellen-mekte böylece gelişmeye mani olunmaktadır. IMF reçeteleriyle bütün millet fakirleştirilmekte, acımasız bir şekilde “Köle Düzeni”nin tatbiki suretiyle ülke ve millet geri bırakılmakta-dır. Millet ve ülke ağır iç ve dış borçlara ve bunların büyük fa-izlerine esir edilmekte, dış politikada “uydu” olunmakta ve milli menfaatler korunamamaktadır. Hakiki kalkınma yerine “Müstemleke tipi kalkınma” ile millet oyalanıyor. Tarım tahrip ediliyor, Türkiye dışa bağımlı hale getiriliyor. Ağır Sanayi hamlesi tahrip edildi, fabrikalar yabancılara satıldı. Alman borçlar ve toplanan vergiler yabancılar için yapılan beş yıldızlı otellere harcanıyor. Ağır sanayi hamlesi içerisinde programla-dığımız hakiki imalatçı “Milli Harp Sanayinin tahribi, yerine büyük cirolu sahaları yabancılara parselleyen, demode silah ve vasıtaların montajıyla Türkiye`yi oyalayan ve geri bırakan tah-ribat Ne pahasına olursa olsun AT’a vilayet olacağız zihniyeti-yle daha şimdiden millî menfaatler aleyhine adımların atılma-sı, bağımsızlığın terki için hazırlıklar yapılması, Milli Görüşle ilgili her türlü temel inanış ve zihniyetin yerine koyu bir taklit-çiliğin aşılanması ve bunun millete kabul ettirilebilmesi için yoğun propaga ve tahribatın yapılması.
Bütün bu tahribatı RP durduracak, maddî ve manevî kalkınmayı sağlayacaktır.
İnsanlık üç asırdan beri “Hakla” değil “Kuvveti Üstün Tutan” batı medeniyetinin zulmü altında inlemektedir. Bu me-deniyet iki koldan insanları ezmekte ve zulmetmektedir. Bunlardan biri “komünizm” diğeri de “kapitalizm “dir Komünizm ile kapitalizm iki ikiz kardeştir. Çünkü bunların ikisi de aynı “kuvveti üstün tutan zihniyet”e dayanmaktadır.
Biz Farklı Partiyiz
Bunun için ikisi de “ezen, ezilen” düzenidirler. Araların-daki tek fark komünizmde ezen güç “siyasi güç”tür Kapitalizm-de ise ezen güç “sermeye gücü”dür. Komünizm insanlığa 70 yıl zulmettikten sonra yıkılmıştır. Kapitalizm ise zulmüne devam etmektedir. Bu durum kapitalizmin insanlara saadet getirmesi yüzünden değildir. Tam tersine kapitalizm sadece emperyaliz-min ve siyonizmin bütün insanlığı sömürmek için kullığı bir araç olduğundan, adeta bir bardaktaki meşrubatı emmek için kullanılan kamış gibi, emperyalizmin ve siyonizmin bir aleti olmasından dolayı koruması ve desteği ile sunî olarak yaşatılmaktadır. Yoksa o da çökmeye ve yok olmaya mahkum-dur.
Refah Partisi dışındaki partilerin hepsi temelde faizci ka-pitalist düzenin bir taklitçisi olmaktan ibarettir. Biz liberaliz, sağcıyız diyenler bu modeli en koyu, acımasız faizle ve diğer sömürü araçlarıyla yürütmek isteyenlerdir. Biz solcuyuz, sosyal demokratız diyenler de aynı modeli sözde bazı “pansuman ted-birleriyle yürütmek isteyenlerdir. Bunun için hepsi birbirinin aynıdır ve bunların hiçbiri Türkiye”yi geliştiremezler. Bu çalış-kan milletin bu zengin ülkede halen çekmekte olduğu ızdırabın sorumlusudurlar.
Adil Ekonomik Düzen Konferansları
Yıllardan beri Türkiye`nin heryerinde “Adil Ekonomik Düzen” konferansları veriyoruz. Bu konferanslarımızda adil ekonomik düzenin nasıl bir düzen olduğu, nasıl islediği, bütün insanlarımıza nasıl refah getireceğini ve ülkenin nasıl hızla kalkındırılacağını bütün teferruatıyla anlatıyoruz. Bu konfe-ransların video kasetleri var, arzu eden herkes bu kasetlerden edinebilir ve bu konferansları aynen dinleyebilir. Faizler kalk-tığı zaman kredi nasıl bulunacak, faydalı iş yapacak insanın parayı nereden nasıl bulacağı, devletin gelirinin bütün haksız vergi kanunları kaldırıldığı halde, çalışanları ezmeden bugün-künün kat kat fazlasıyla devletin kendi hakkı olarak nasıl temin edileceği, adil bankacılık düzeninin nasıl yürüyeceği, serbest piyasa mekanizmasıyla arz ve talep kaidelerine uygun olarak fiyatların hakkani bir şekilde yurdun her yerinde ve her-kese eşit olarak nasıl teşekkül edeceği bütün bu konular adil düzen konferanslarımızla açıklanmıştır.
Almanya ve Japonya 30 yılda sanayileşme devrimlerini yapmışlardır, ficisi de 1870,1900 yıllan arasında yaptıkları atı-lımlarla 30 yılda geri kalmış bir ülke olmaktan çıkmış ileri bir sanayi ülkesi haline dönüşmüşlerdir. Bu sebeple dış güçler Refah Partisi`nin hamlelerinin hızla geliştiğini görünce her türlü çareye başvurarak her ne pahasına olursa olsun bunu ön-leme yoluna gittiler. Bugün Türkiye “modem müstemlekeci-liğin, IMF reçetelerinin ve taklitçi zihniyetin bir harebesi hali-ne getirilmiştir. Nitekim 1950 yılında Demokratik Parti  işbaşına gelip bazı kalkınma hareketlerini` başlattığı zaman dış güçler telaşa düşmüşler ve Amerika`da bazı uzmanlara Türkiye olsa olsa 10 senede ne kadar gelişebilir diye tahminler yaptır-mışlar ve kitaplar yazdırmışlar. Bu kitaplar ve tahminler bugün incelendiği zaman görülmektedir ki; enerji üretiminde durumla-rı şudur, ulaşımda, iletişimde, tarımda durumları şudur, imkan-ları, potansiyelleri budur. 10 yılda ilerleseler ilerleseler ancak gelecekleri nokta şu olabilir diye yapılan hesapların hiçbirisi tutmamış Türkiye o dönemdeki bütün menfi şartlara rağmen bu hesapların çok üzerinde bir gelişme göstermiştir, iktidara geldi-ğinde Refah Partisi`nin yürüteceği kalkınma hamlesi DP’nin kalkınmasının kat be kat üstünde olacak, adeta devrim niteliği taşıyacaktır.
(Türkiye, 25 Temmuz 1991, Hasan Mesut Hazar`ın Röportajından)

 

 

Türkiye Gazetesinin RP Lideri Erbakan’a sorduğu:
“Size göre 2000’lere uzanan bir perspektiften Türk Demok-rasisinin gelişmesi nasıl olacak? Bu konuda neler yapacaksı-nız? Nasıl bir anayasa, nasıl bir siyasi partiler ve seçim kanunu, nasıl bir siyasî yapı ile demokrasimizin ve ülkemizin ileriye gitmesi mümkündür? Türk Silahlı Kuvvetleri`nin mo-dernizasyonu ve reorganizasyonu hakkında ne düşünüyorsunuz? 2000 yılına kadar iktidarda olsanız, ordu-siyasî iktidar ilişkilerini nasıl düzenleyeceksiniz? Savunma sanayii ve büt-çeden askerî harcamalara ayrılacak pay konusunda nasıl bir program uygulayacaksınız? Türk çocukları ve gençliğinin ye-tişmesi için neler yapmayı düşünüyorsunuz? 2000`lerde nasıl bir Türk gençliği görmek istiyorsunuz ve bunu gerçekleştir-mek yönünde nasıl bir program uygulayacaksınız?..” soruları-na verdiği cevapları sizlere sunuyoruz.
Prof. Dr. Necmettin ERBAKAN:
“Tam Bağımsızlığı Sağlayacak, Ülkenin Kaderinde Dış Telefonların Etkili Olmasını Önleyeceğiz”
2000’lere uzanan bir perspektiften Türk demokrasisinin gelişmesi her şeyden önce önümüzdeki seçimi Refah Parti-si`nin kazanıp kazanmamasına bağlıdır. Türkiye bati taklitçisi zihniyetler elinde kaldığı sürece bugünkü “aldatmaca rejimi” değişmez. Çünkü emperyalizm ve Siyonizm Türkiye için “Mo-dern müstemlekecilik” yoluyla bir “Köle Düzeni” yürütmekte ve bütün milletimizi bu yolla sömürerek İsrail`e yumuşak lokma olmamızı istemektedir. Bu köle düzeninin devam ettirilebilmesi ancak baskı ve aldatmaca rejimi ile mümkündür. Bu yüzden bu ekonomik düzenin yürümesi bu siyasî rejimi gerek-tirmektedir. Halihazır Anayasa`nın temel ilkesi “Bağımsızlık”tir. Halbuki batı taklitçisi partiler Ortak Pazar`a girerek bağımsızlığımızı ortadan kaldırmak istiyorlar. Kanunları Strasburg`daki AT meclisi yapacak icra kararlarını Brüksel`deki AT Bakanlar Kurulu alacak diyorlar. Böylece Anayasanın en temel ilkesini tamamen ortadan kaldırmayı hedef almışlardır. Esasen Türkiye`yi bir uydu ülke olarak yönetmektedirler, me-murun kat sayısını, tarım ürünlerinin taban fiyatlarını bile IMF heyetlerine tesbit ettirmektedirler. Anayasanın diğer bir temel ilkesi “Hakimiyetin millete ait olduğunu söylemektedir. Halbuki taklitçi zihniyetlerin kurduğu bugünkü düzende halen ülke, gerçekte millet tamamen devre dışı bırakılarak dış güçle-rin arzularına göre yönetilmekledir. Bu yönetimde TBMM ve hatta hükümet de tamamen devre dışı tutulmaktadır. Ülke-nin kaderini etkileyecek temel kararlara asil telefonlar etkili olmaktadır. Anayasa`da demokrasi prensibi yer almaktadır. Halbuki tatbikatta güdümlü demokrasi yürütülmektedir. Ana-yasa`da “laiklik” prensibi yer almaktadır. Halbuki taklitçiler bu prensibin yerine, laikliği “Din düşmanlığı” ve “Müslümanla-ra zulüm hakkı” olarak yürüterek böylece tam laikliğe aykırı bir baskı rejimi uygulanmaktadır.
Adil Devlet Düzenini Kuracağız
Bu “aidatım rejimi”nin yürütülebilmesi için gerek siyasî partiler kanununda ve gerekse seçim kanununu, TRT, demekler, toplantı ve gösteri yürüyüşleri kanunlarında da her türlü insan haklarına aykırı antidemokratik maddelere yer ve-rilmiştir. Taklitçilerin tatbikatı ortadadır. Yıllardan beri ülke milletin yüzde 80`den fazlasının istemediği bir azınlık tarafından yönetilmekte, TRT’de 2 yıldan beri yapılan seçimlerde mil-letin oylarının yüzde 25`ini alan Refah Partisinden tek keli-meyle dahi bahsedilmemektedir. Elbette bu rejimin adı sadece “aldatma rejimidir”, “hile rejimi”dir. Refah Partisi olarak biz bütün bu haksızlıkları ortadan kaldırmak için “Adil Siyasi Düzen”i, “Adil Devlet Düzeni”ni kuracağız. Bunun için dışar-dan etkilenmiş hazır elbiseleri bir kenara atıp milletin bilerek, inanarak, severek kendi anayasasını kendi inanç, örf ve adetle-rine uygun Anayasasını kendisinin yapması ve seçmesine zemin hazırlayacağız. Bu maksatla; / Anayasanın geçerli bir “içtimai mukavele” yani “toplumsal barış ve uzlaşma anlaşması” olması sağlanacaktır. / İkinci temel esas inanç ve fikir hürriyetlerinin önündeki her türlü engelin ortadan kaldırılması-dır. / Anayasanın “Temel İnsan Haklarına” ve “Milletin inanç, adet ve örflerine” uygun olması. / Anayasanın bir takım şekil maddeleriyle milleti aldatıp neticede bir “Zulüm Nizamı” kurulmasına yaramayıp tam tersine ihtiva edeceği temel esas-larla neticede “Adil Bir Devlet Düzeni”nin ve bir “Saadet Nizamının kurulmasını gerçekleştirecek şekilde olması gerekli-dir. Hiç unutmamak lazım gelir ki demokrasi bir vasıtadır. Gaye değildir. Gaye “Saadet Nizamı”nın kurulmasıdır. Yoksa siz demokrasi adı altında; o onu seçer bu bunu seçer der-seniz ama bu seçimlerden sonra kurulan ve yürüyen nizam neti-ce itibariyle bir “zulüm nizamı” olursa o seçmenlerin ve şekil-lerin bir kıymeti kalmaz. / Milletin ne arzu ettiğinin ortaya konması için natifler millete sunulmalı ve bu natifler millete eşit şartlar altında ve yeterince tanıtılmalıdır. Yoksa bir tek anayasa yaparak ve “Ya bunu kabul edersiniz veya askeri rejim devam eder” ve “aleyhinde konuşmak yasaktır sadece lehinde konuşulacaktır” diyerek yapılan oylamalarla milletin arzusunu tesbit etmek mümkün değildir. İşte bu esaslara riayet ederek “Adil Düzen”i kuracağız. Adil düzende Ana-yasa herkese insan hakkı tanıyacaktır. Her türlü inanış sahibi-nin kendi inanışına göre yaşamasına müsaade eden bir barış ve uzlaşma anlaşması mahiyetinde olacaktır. Anayasa hem insan haklarını koruyacak hem de devletin zulüm yapmasını önleye-cek şekilde siyasî gücün sınırlarını ve hangi adil esaslara riayet edeceğini belirtecek, kuvveti değil hakkı üstün tutan bir anaya-sa olacak ve netice olarak bu anayasa bir Saadet Nizamı`nın kurulmasını teminat altına alacak esasları ihtiva edecektir. Siyasî partiler aynı zama üyeleri arasında bir yardımlaşma topluluğu olacaklardır. Parlamento ve temel düzenlerin meclis-leri partilerin aldıkları oylara göre düz ayna metoduyla teşek-kül edecek ve milletin temsilcileri bu konuda ehliyetli kimse-lerden seçilmiş olacaklardır.
“Millet-Ordu”nun Kurulması
Türk Silahlı Kuvvetleri`nin modernizasyonu ve reorganizasyonu aşağıdaki temel prensipler doğrultusunda yapılmalı-dır. / Ordu silah altında tutulan ateş kabiliyeti yüksek mevcudu gerekli en az dereceye indirilmiş ihtisas sahibi elemanlar ve profesyonel kadrolardan müteşekkil bir kısımla bütün vatan sathına yayılmış eli silah tutan ve gerektiğinde savaşa ait her türlü hizmeti yapabilecek inançlı vataşlardan meydana gelen bir millet-ordu haline dönüştürülecektir. / Silah altında olan ve olmayan millet-ordunun en belirgin hususiyeti asırlar boyu her zaman olduğu gibi manevî ve maddî eğitim derecesi-nin en üst düzeyde tutulması olacaktır. Manevî eğitimde şehidi şehit yapan, gaziyi gazi yapan mananın bilinmesine en büyük önem atfedilecektir. / Ordunun en gelişmiş harp silah ve vası-talarına sahip olması ve bu bakımdan da en üstün ordu olması temin edilecektir. Bunun için en modem harp silah ve vasıtalarının bütün tarihimiz boyunca olduğu gibi yurdumuzda üretil-mesi esas alınacaktır. / Ordunun gayesi ve görevi yurdu her türlü dış saldırı ve tehdite karşı korumak ve savunmak, yurttaki “Hakkı Üstün Tutan” “Adil Düzen”i yıkıp yerine “Sömürü ve Zulüm Nizamı” kurmak isteyen dış güçlere fırsat verme-mek olacaktır. / Bunun için aynı gayeyi benimsemiş kardeş müslüman ülkelerle “Savunma İşbirliği Teşkilatı” yani müslüman ülkelerin kendi NATO teşkilatını kurmalarına öncülük ya-pılacaktır. / Yukarıdaki amacı güden ordu, milleti ve devleti temsil eden siyasî otoritenin emrinde olacaktır. Bunu içtenlikle seve-rek yapacak şekilde bütün ülkedeki eğitim buna göre yönlendi-rilecektir. / En çok önem verilecek hususlardan birisi de ordu istihbaratının ve millî istihbaratın tamamen millî bir istihbarat olması hususudur. Her ne suretle olursa olsun bu istihbaratların işbirliği yapıyoruz adı altında CIA ve MOSSAD gibi zulüm düzenine hizmeti esas alan emperyalist ve Siyonist maksatlar için kurulmuş olan istihbarat teşkilatlarının art maksatlı etkileri-ne maruz kalmamaları en fazla dikkat edilecek husus olacaktır. Adil düzen kurulduğu zaman devletin, geliri bugünküyle kıyas-lanamayacak şekilde hızla artacaktır. Modem harp silah ve va-sıtalarının en ileri teknoloji ile yurdumuzda yapılması hamlesi, ülkeye sınırlı bir gelecekte ekonomik bakımından yük olmaya-cak bilakis başta kardeş müslüman ülkelerin ihtiyacının önemli bir kısmının Türkiye`den karşılanması gerçekleşeceği için bu hamle gerçekte Türkiye`ye bir malî kaynak ve güç sağlayacaktır.
Gençliği Taklitçilikten Kurtaracağız
Çocukların ve gençliğin yetiştirilmesi ülkenin en önemli konularından birisidir. Bunun için; / Yeni nesiller batı taklitçi-liği zihniyetinden ve ırkçılıktan kurtarılmış olarak yetiştirilme-li. / Çocuklann ve gençlerin bu zihniyette manevî ve maddî bakımdan gelişmiş kabiliyetli ve sıhhatli gençler olarak yetiştirilebilmesi için bütün düzenin bunu temin eden, bunu hazırla-yan ve buna hizmet eden bir düzen olmasında zaruret vardır. Bu hususta aile içinde ana babaya, toplum içinde de bütün devlete bu meya bilhassa devletin “Manevî ve Ahlâkî Düzen” i ve “İlmî Düzen”ine çok önemli görevler düşmekte-dir. / Çocukların ve gençlerin manevî ve maddî bakımdan ge-lişmiş şuurlu gençler olarak yetişebilmesi için devlet yeniden reorganize edilip “Adil Devlet Düzeni” kurulurken “Manevî ve Ahlakî Düzeninin ve “İlmi Düzen”inin bütün müessesele-riyle yurdun her yanında kurulması ve çalışmasına büyük önem verilecektir. Çocuklarımızı ve gençlerimizi; / Spor, Sağ-lık ve çevre bilinci, Hakkı üstün tutmak, / Cihad gayreti, mü-cahitlik ruh ve şuuruna sahip olmak, / Materyalist değil mane-viyatçı olmak, / Kötü ahlaklardan arınmış güzel ahlak sahibi olmak, / Manevî bilgilerle mücehhez nefis terbiyesi görmüş genç olmak, / İç huzuruna sahip olmak, / Herkese iyilik yap-mayı, cemiyet için faydalı olmayı gaye edinmiş olmak, / Mes-leki öğrenim ve eğitim bakımından en güzel şekilde yetişmiş olmak, gibi özelliklere sahip gençler olarak yetiştirmek hedefi-mizdir. “Adil Manevî ve Ahlakî Düzen”, “Adil Devlet Düzeni”nin aktif, hayati önemi haiz, canlı bir bölümüdür. Şu gerçek her zaman gözönünde bulunmalıdır: Din ve manevî gelişme insanlar için tabii bir ihtiyaçtır ve zaruridir. Bunu yok etmek hem mümkün değildir hem de topluma en büyük zararı ver-mektir. Asıl olan, toplumda genel “Adil Düzen” içerisinde “Manevî ve Ahlakî Düzeni” geliştirmek ve bunun bütün top-luma en hayırlı hizmetleri yapmasını sağlamaktır.
Tek çare “Milli Görüş”ü temsil eden “Refah Partisi”nin işbaşına gelmesi ve inançlı kadroların yapacakları ham-lelerle biran evvel “ADİL DÜZEN’in kurulmasıdır.
(Türkiye 16-17 Temmuz 1991, Hasan Mesut Hazar`ın Röportajından)

BENZER İÇERİKLER

Size daha iyi hizmet sunabilmek için çerezleri kullanıyoruz. KABUL ET Detaylı Bilgi