Avrupa Topluluğu Bir Haçlı Topluluğu mu?
“Biz üç temel değer üzerine Avrupa`yı inşa etme-ye çalışıyoruz: Biri tam kapitalizm, diğeri gerçek de-mokrasi, sonuncusu ise Hıristiyanlık. Bunlar bizim birbi-rimize bağlanmamızı sağlayan ortak noktalardır” diyen AET yetkilileri 25 Mart 1957`de Altılarca imzalanan ve l Ocak 1958`de yürürlüğe giren Roma Anlaşması ile Avrupa Ekonomik Topluluğu`nu oluşturmuş oldular.
Roma Anlaşması`nın 2. maddesine göre AET’nin kuruluş nedeni olarak her ne kadar iktisadi birlik hedeflenmişse de, asıl hedefin siyasi birlik olduğu, iktisadi yönün, siyasi ciheti sağlamlaştıran bir fonksiyon olduğu bugün herkesin malumudur.
Bir Avrupa Birliği fikri AET’nin kurlusundan asırlar önce de gündeme getirilmişti. Haçlı Seferleri fi-ziki pla bunun ilk örneğini oluşturdu. 17.asrın baş-larında Hugo bir konuşmasında: “Bir gün mutlaka Av-rupa kardeşliği kurulacak ve böylece üstün bir birliğin temeli atılacaktır”demişti. De Gaulle ise, “Atlantik’ten Urallara kadar büyük Avrupa” sloganını ortaya atar.
Politik yönden bu bütünleşmenin 1946 Mart’ında Churchill`in, 1947 Haziranı’nda Marshall`ın, 1948 Ocağında Bevin`in nutuklarından itibaren ilerleme kay-dettiği müşahede edilir.
Bu politik hedeflemeyi AET Komisyonu eski baş-kanlarından Dr. W Hallstein: “Biz asla iktisatçı değiliz. Bizler politikacıyız, iktisadi bağlarımız nihai olarak politik bir Avrupa birliğine götürecektir.”
12 Eylül 1963 tarihinde AET ile Türkiye arasında ortaklık anlaşması Ankara`da imzalanırken hükümetin başkanı bu hedefi açıkça ilan ediyordu: “Hakikaten, bugün Türkiye`yi ebediyen Avrupa`ya bağlayacak anlaş-mayı imzalamış bulunuyoruz.”
Dışişleri eski bakanlarından Bayülken de bir ko-nuşmasında: “…Kanaatimizce, ortaklığın ekonomik ve politik cepheleri birbirini tamamlayan unsurlardır…” di-yerek AET ortaklığının siyasi boyutunu belirtmişti.
Bütün bunlar gösteriyor ki, AET sadece ekonomik bir topluluk değil bir siyasi topluluktur ve bir haçlı topluluğudur. Zaten ortaklığın şartlarından biri de `hristiyanlık’ olarak belirtilmiştir. Böyle olduğu için Brük-sel`deki AET binası mimari proje yarışmasını haç işaretini simgeleyen proje kazanmıştır. Ve bugünkü Brüksel`deki AET binası, tam anlamıyla Hz. İsâ`nın çar-mıha gerilişini simgeleyen sâdece muhtevasıyla değil, şekliyle de bir siyasi bina olmuştur, Herşeyiyle bir Hristiyanlık binası… Şekliyle ve muhtevasıyla um bir hristiyanlık merkezi olan Avrupa Topluluğu binasına tam üyelik kaydımızın yapılması için AET işlerinden sorum-lu Devlet Bakam Ali Bozer, 14 Nisan 1987 tarihinde tarihî üyelik müracaatında bulununca, AET’nun bu en görünür yanını ideolojik manada bilerek göremediğinden eminiz.
İster bilerek, ister bilmeyerek bu tarihi yanılgıyı gerçekleştiren ANAP iktidarına, Prof. Dr. Mümtaz SOYSAL`ın dediği gibi “Tarihsel Enayilik” demekten ken-dimizi alamıyoruz. Türkiyenin AT’a tam üyelik müracaatını değerlendiren Prof. Dr. Mümtaz Soysal konuya çok güzel bir açılım kazırıyor. Bakın neler söylüyor:
“Günü gelince, yüzyıllar öncesinin haçlı dayanış-ması hâlâ kolayca ulaşabilmekledir. Avrupa Topluluğundaki Türkiye, Rodos şövalyelerinin eline düşmüş bir Osmanlı kadırgası kadar yalnızdır. Vur Saint Jean aşkı-na, vur ki salip (haç) düşmanı Müslüman Türkün kellesi uçsun”
Evet adamlar açıkça bunu demek istiyorlar bize. Daha bu tarihsel enayiliğin henüz ilk perdesidir. Avrupa`nın istekleri bitmez tükenmezdir. Şimdi istenenlerin, hepsini yapsanız bile arkası gelecektir.
Sivas`a ermeni anıtı dik, önünde Willy Brt gibi diz çök.
Van`ı Aktamara ile birlikte Ermenilere ver. Kıb-rıs`taki Türkleri geldikleri yere, Anadolu`ya çek.
Yunan varlığına İyonya kapılarını yeniden aç. Federe Kürt devleti kur.
Sanayiini dağıt.
Fabrikalarını sat…… Ve daha yüzlerce istek.
Bu enayiliğin şu ya da bu aşamasında Türki-ye`deki demokrasi yıkılıp insan haklan çiğnendiği zaman, Avrupa`nın imdada yetişerek herşeyi durduraca-ğını sanan Türk Sosyal Demokratları da aldanıyor: Av-rupa, Türkiye`yi dışlamak, ya da dize getirmek için böyle bir bahanenin cumasından ancak memnun olacaktır.
Strasbourg`daki Türkiye aleyhine ittifakla alınan son karardan sonra haydi simdi gidin, Avrupa kapıla-rında ne kadar”Avrupalı” olduğunuzu ispata devam edin yine.
Sanki Avrupayla başka türlü bir ekonomi ilişkisi kurulmazmış gibi.
Beyler Kendinizi inkâr ederek bir yere varamaz-sınız…..”
ProfJtr.MOmtaz Soysal, Avrupalı olmak adına kendimizi inkâr eden zihniyete haklı olarak karşı çıkıyor ve aslında ATa tam üyelik müracaatını “Tarihi karar” olarak değil, “tarihsel enayilik” olarak değer-lendiriyor.
“Doğru söze tefsir gerekmez diyerek, biz sizi Refah Partisi Genel Başkanı Prof . Dr. Necmettin Erbakan`la gerçekleştirdiğimiz Türkiye-AT ilişkilerinin ekonomik ve kültürel boyutunu değerlendiren konuşma-mızla baş başa bırakalım.
Hasan Hüseyin CEYLAN