Anasayfa » Soysuzlarla şuursuzların atışması artık mide bulandırmaktaydı!

Soysuzlarla şuursuzların atışması artık mide bulandırmaktaydı!

Yazar: yonetici
0 Yorum 82 Görüntüleyen

Soysuzlarla şuursuzların atışması artık mide bulandırmaktaydı!

Akademisyen yaftalı 1128 densizin imzaladığı, sözdeGüneydoğu’daki
sokağa çıkma yasaklarını ve devletin uyguladığı baskıları(!)
 kınayan
bildiri ne derece
 soysuzca ise,
bunlara karşı AKP’nin tepkisi de o kadar şuursuzcaydı. İnançlı ve kararlı GKB.
Hulusi Akar’ın dirayetli komutasındaki TSK’nın PKK’ya yönelik operasyonlarını
 “katliam” olarak nitelemeye ve kahraman
ordumuzu lanetlemeye yeltenenler, soysuzluktan öte hatta akılları ve vicdanları
kiralık ve satılık insanlardı. Ancak şu iktidarın ve elebaşlarının sahte
kahramanlığına bakın ki ABD Ankara Büyükelçisi Yahudi cibiliyetli
 John Bass da bu bildiriyi destekleyip demokratik ve duyarlı bir tepki olarak
değerlendirme küstahlığında bulunmuşlardı. (Bak: Yeni Şafak 16.Ocak.2016
Sh.17-Gündem) Peki, PKK aşkıyla TSK karşıtlığını ortaya koyan bu akademisyen
bozuntularına sert çıkan hükümet ve yandaşları, ABD Büyükelçisi’nin bu
düşmanlık kusan açıklamalarına niye hiç tısları çıkmamıştı? Sultan Ahmet’teki
canavarca katliamı gerçekleştiren teröristleri IŞİD ve Esed’le irtibatlandıran
kahraman kovboylar, asıl bu işleri tertipleyen CIA ve MOSSAD’ı niye hiç
ağızlarına almazlardı? Oysa Türkiye’yi açık CIA hapishanesine çeviren
FET֒cülerin arkasında da ABD’nin ve İsrail’in bulunduğunu bu zerzevat zevat
niye hiç gündeme taşımazdı?

 

Kaynak Makale:

Bay Mustafa Özcan YÜKSEKLERE TÜKÜRME, DÖNÜP YÜZÜNE DÜŞER!

Vahdet Gazetesi yazarı Mustafa Özcan, kendisini tenkit eden
bir Milli Görüşçüye cevap veriyor görüntüsü altında, Rahmetli Erbakan’a nefret
ve hakaret kusmuşlardı. Erbakan Hoca’nın 
İran ve Libya
ziyaretlerinin yanlışlığını, D-8 girişiminin faydasızlığını, şia mezhebine
bağlı İran’la siyasi ve ekonomik ilişkiler kurmanın tutarsızlığını ve bu
konuları o dönemlerde de yazdığını
söyleyen Mustafa Özcan’a hatırlatmak
lazımdı:

1- Müslümanların çok yönlü birliğini sağlayıcı tedbirler almak ve bu yönde
girişimlerde bulunmak bizzat Kur’an’ın emriydi, Resulüllah’ın tavsiyesiydi, aklın
ve vicdanın da gereğiydi. Erbakan D-8 girişimiyle imanın ve ümmetin ihtiyacının
gereğini yerine getirmişti. Muvaffakiyet ise sadece Cenabı Hakk’a aitti.
Kur’an’ı Kerim'de zikredilen peygamberlerin kısmı azamı zahiren başarıya
erişememişti. Ve zaten mü’minlerin değeri ve derecesi, halis niyetleriyle ve
İslam’a uygun gayretleriyle ölçülecekti. 
Erbakan’a yönelik bir
dış proje olan 28 Şubat’ın perde arkası patronlarını en çok ürküten hareketin;
içeride Havuz Sistemi, dışarıda D-8 girişimi olduğu, insaf ehli muhaliflerin
hatta yabancı stratejistlerin bile ortak kanaatiydi.

2- Sn. Mustafa Özcan bütün bu girişimleri, kendi aklı ve anlayışı ile uygun
bulmamış olabilirdi. Ancak kaderin liderlik misyonu yüklediği bir şahsiyet,
gerekli istişare ve araştırmalardan sonra kendi imani ve vicdani kanaatleri
doğrultusunda karar almak ve uygulamak mecburiyetindeydi. Böyle davranışlarda,
iyi niyetle ve Kur’an’a tabiiyetle alınan ictihadi kararlarda (bunlar siyasi de
olabilir) isabet edenlere iki sevap, yanılgıya düşenlere ise bir sevap
verilecekti. Kimsenin niyetini tartamayacağımıza ve Erbakan’ı -haşa- kasıtlı
hıyanetle suçlayamayacağımıza göre, velev hata bile etmiş olsa yine bir sevap
kazanacağı bu denli haklı ve hayırlı gayretlerinden dolayı Onu suçlamaya ve
aziz hatırasına saldırmaya kalkışmak bir mantık marazını yansıtmaktadır.

3- Yüce Kur’an’ımız bize Mezhep, meşrep ve kavmiyet farklılığını eşelemeyi
değil 
“Din kardeşliğini” emir buyurmaktadır (Hucurat: 9. Ayet). Şia’nın
yanlış ve haksız saplantılarını bilmek, düzeltme gayreti göstermek, taassup
damarlarını törpülemek ve dış güçlerin kışkırtıp kullanmasına fırsat vermemek
elbette lazımdır; ama bu onları düşman tanımak ve İslam’ın dışında saymak
noktasına varmamalıdır. Üstelik Şiilerin ve İran’ın mezhebi farklılık ve aykırılıklarını
öne çıkaran Bay Mustafa Özcan, Vehhabiliğin ve Suudi yönetiminin Ehli Sünnete
yönelik ağır ithamlarını nereye koyacaktı? Bebeklerin hatta beyin özürlülerin
bile bizzat Siyonist güdümlü ABD’nin tezgâhladığını kavradıkları sözde 
İslam Askeri İttifakı’nda, Vehhabi
Arabistan’ın safında yer almak aşkına İran’ın Şiiliğini öne çıkarmak nasıl bir
akıl ve vicdan fukaralığıydı? Üstelik Müslümanlardan iki topluluğun kapışması
durumunda aracı-barıştırıcı hakem rolü oynamak ve bunu sağlayacak teşkilatları kurmak
emri de Kur’an’ın fermanıydı. (Bak: Hucurat:9)

4- AKP hareketinin, Erbakan’ı saf dışı eden dış-Siyonist merkezlerin bir
projesi olduğunu bizzat yandaş yazarınız Abdurrahman Dilipak itiraf edip
konuşmuşlardı. Ve zaten bu konuları sağlam bilgi ve belgelerle açıklayan tam
yedi kitabımız yayınlanmıştı. Bunların hiçbirine ve AKP’nin en yetkili
organlarından ve yalaka yorumcularından bir tek yalanlama bu güne kadar
çıkmamıştı. 
Ey Mustafa Özcan,

• Yahudi ve Hristiyanların milletlerine yani emperyalist
şeytani emellerine tabi ve hizmetçi olmadıkça, onların bizden asla ve kat’a
razı olmayacaklarını… Tam aksine eğer bizi destekleyip öne çıkarıyorlarsa, bu
bizim haktan ve hayırdan saptığımızın ispatı olacağını. (Bak: Bakara: 120)

• Siyonist Yahudi kesimlerinin, Haçlı emperyalist merkezlerinin ve AB’nin
veliler (karar vericiler; yönlendiriciler) ittihaz edilmesinin kesinlikle
yasaklandığını ve bu ilahi uyarıya rağmen bir takım geçersiz bahaneler üretip
Siyonist ve emperyalistlere sığınmanın onlara uşaklık ve münafıklık
sayıldığını. (Bak: Maide: 51 ve 52)

• Günde 5 vakit namazda kırk sefer okuduğumuz Fatiha şerifin 7. Ayetinde
kesinlikle onlara hizmetçilik ve işbirlikçilik yapmamak üzere Rabbimize söz
verdiğimiz; Ğadaba uğrayan ve 
Dalalete sapıtan
kimselerle; özellikle Yahudi ve Hristiyanların kastedildiği hususunda Ehli
Sünnet ulemasının ittifakını.

• İmanımızı ve İslami saygınlığımızı korumak, huzur ve hürriyete kavuşmak
istiyorsak, Allah’ın (c.c)’da biz Müslümanların da ortak ve mutlak düşmanları
olan kesimlere ve ülkelere muhabbet ve meveddetin yani NATO ve AB gibi
oluşumların hizmetine girmenin bizi şeytanın askeri yapacağını (Bak:
Mümtehine:1-2 ve 3. Ayetler) Allah aşkına hiç okumadınız mı veya hangi Mezhep
imamı ve ehli sünnet uleması bunlara fetva buyurmaktaydı?

5- Siyonist şeytanların düzeni olan faizciliğe, AB tarafından
dayatılan ve alt yapısı oluşturulan 
eş cinselliğe ve zina serbestliğine ve şimdi yeni
anayasada şart koşulan ve CHP kongresinde de bunu kanunlaştırma desteği
çıkan “Yerel özerklik ve federatif Kürdistan’a geçiş” girişimlerine
“Demokratikleşme ve ilerleme” kılıfıyla destek çıkmanın bizzat Allah ve
peygamberle savaşmak olduğunu (Bak: Bakara:278 ve 279) hatırlatınca niye bu
denli hırçınlaşmaktasınız?

6- Şii diye İran’ı dışlamakla ve Amerikan kuklası Vehhabi Suudileri
alkışlamakla kime yaranmaktasınız? Üstelik AKP’nin asıl patronları ve stratejik
ortakları ABD ve AB’nin, bu İran’la bütün ambargoları kaldırdıklarını ve çok
yönlü irtibat ve ittifak halinde olduklarını görmek için gözleriniz ne zaman
açılacaktı?

Bay Özcan “Yükseklere tükürme çünkü balgamın dönüp yüzüne bulaşırdı!..”

Hızını alamayan Mustafa Özcan “Milli Görüşçüleri –Haşa- Erbakan’a
tapınmak ve tabulaştırmakla”
 suçlayıp saçmalamıştı. Çünkü zerre
aklı ve imanı olan hiç kimse; rütbesi, hizmeti ve yetkisi ne olursa olsun
hiçbir insanı ilahlaştıramazdı. Ve hele en ince eleklerle elense bile böyle bir
tek Milli Görüşçüye rastlanmazdı. Yoksa, Bay Mustafa Özcan 
“Tayyip taparlık” hastalığına yakalanmış
da bunun ayıbını kapatmak ve vicdanını rahatlatmak için mi bu asılsız ve
ahlaksız iddia ve iftiraları ortaya atmaktaydı?

Zaten biliyoruz ve onların fıtratına uygun buluyoruz ki; Siyonist Yahudi
odakları, Haçlıların zalim ve hain takımı, adı Müslüman olan nice İslam
düşmanları ve Kur’an ahkamı karşıtları, Münafık ve marazlı soysuzları; faiz,
fuhuş ve kumar sevdalıları, tüm AB ve ABD aşıkları ve gavur uşakları
Erbakan’dan asla hoşlanmazlardı, gıcık alırlardı ve her fırsatta saldırırlardı…
Peki Mustafa Özcan’ın bu hıncı ve hırsı nereden kaynaklanmaktaydı? Kaldı ki
Kur’an’ımıza tercümanlık ve Allah’ın Dinini anlamamıza üstatlık yapan İmamı
Azamları, İmam Şafiileri, Gavsi Geylanileri, Bediüzzaman Said Nursileri,
Abdulhamit Han Hz.lerini Allah için sevip saygı duymak, aziz hatıralarını
hayırla ve hürmetle anmak, onların tespit ve tavsiyelerini önemli saymak ve
dayanak yapmak –haşa- onları tanrılaştırmak mıdır ki, küçük beyinliler ve düşük
karakterliler kavrayamasa da, tüm dünya Müslümanlarının ve mazlumların büyük
bir kurtuluş rehberi kabul edip saygı duydukları Erbakan Hoca’ya duyulan bu
hürmet ve muhabbet O’nu tabulaştırmak sayılmaktaydı?

Boş lafı ve Kur’an’sızlığa kahramanlık kılıfı uydurmayı bırakın da, AKP’ye
adil, İslami ve insani bir Anayasa taslağı hazırlayın!

AKP iktidarı yeni bir Anayasa hazırlığı aşamasındadır ve tüm muhalefetten,
sivil örgütlerden ve fikir ehlinden, yararlanmak üzere taslak metinler
beklediklerini açıklamışlardır. Şimdi Bay Mustafa Özcan, size düşen diğer ilim
ve fikir ehliyle de yardımlaşarak; Kur’an’ın sarih hükümlerine, Resulüllah’ın
(S.A.V) sahih hadislerine, icmai ümmete, çağın gereklerine ve ülke gerçeklerine
ve aklı selime ve vicdani kanaate dayalı, aynı zamanda gerçek demokrasiye ve
örnek bir laikliğe, temel insan hak ve hürriyetlerine de saygılı bir anayasa
taslağı hazırlayıp AKP yetkililerine ulaştırmanız, bunu gazete ve TV’lerinizde
halkın bilgisine sunmanız ve toplumu uyarmanızdır. Aksi halde, Haçlı AB’nin
haksızlık ve ahlaksızlık temelli dayatmalarına, faizi, fuhşu, eşcinselliği azdıracak
ve Türkiye’nin bölünmesini kolaylaştıracak şeytan yasalarına doğrudan veya
dolaylı destek sağlamış ve bunun korkunç vebalini sırtlamış olacaksınız. Hiç
sağa sola kıvırmayınız; Böyle ilmi, insani, ahlaki ve İslami bir Anayasa örneği
hazırlayıp Hükümete sunamıyor ve savunamıyorsanız:

a) Ya ilminiz, bilgi birikiminiz ve adil bir sistem üretme yeteneğiniz çok
eksik ve yüzeysel durumdadır.

b) Veya bu imani ve insani kanun ve kuralları savunmaktan korkan
insanlarsınız.

c) Ya da, AB’nin dayattığı AKP’nin allayıp pullayıp Millete yutturmaya
çalışacağı; özümüzü kirletme, körleştirme ve toplumu Gizli Dünya Devletine
köleleştirme Anayasasına zaten hazırsınız ve buna razısınız!..

Mustafa Özcan 10 Temmuz 2007 tarihli Milli Gazete’de şunları yazmıştı:

“Bu seçim sessiz ve sönük geçiyorken, Erbakan faktörü devreye girdi ve
durum bir anda değişiverdi. Hani hocamızın “Millî Görüş partileri ve
diğerleri” benzetmesi var ya, işte aynen öyle bir şey oldu ve liderler
açısından bakıldığında bir anda “Erbakan ve diğerleri” konuşulmaya ve
yazılmaya başlandı…. 1960'lı yıllardan beri değişik vesilelerle defalarca
gittiğim farklı Konya toplantılarını hatırlıyor ve yine o eski heyecanları ben
de Konyalı Millî Görüşçüler gibi aynen duyuyorum. Son iki yıldır konuşmalar
yapmak veya iş görüşmelerinde bulunmak gibi değişik vesilelerle Konya ve
civarına gittim, değişik izlenimler edindim, yeni bir başlangıç ve Allah'ın
izniyle gelmekte olan başarının izlerini gördüm. Hani, 'yiğit düştüğü yerden
kalkar' derler ya, işte aynen öyle oluyor. Bunun böyle olduğunu benim
gözlemlerimden ziyade, bir başkasının, Ruşen Çakır'ın Vatan gazetesi adına 08
Temmuz 2007 günü yazdıklarından izleyelim…. Ne dersiniz; her seçim gibi bu
seçim de “Millî Görüş partileri veya Saadet Partisi ve diğerleri” şeklinde
geçmiyor mu? Bu seçime ayrıca bir de “Erbakan ve
diğerleri” faktörü eklendi. Gerçek liderlik işte böyle bir şeydir.
Evet, Türkiye uçurumun kenarına getirildi ve bu böyle gitmez!..” 
buyurmuşlardı.

Şimdi soralım, Bay Mustafa Özcan 2007 yılında bunları yazarken halâ
akil-baliğ olmamış mıydı? Veya o gün de inanmadığı halde sırf Milli Gazete
yazarlığı hatırına Erbakan’a riyakârlık ve yalakalık mı yapmaktaydı? Üstelik o
tarihte AKP de kurgulanmış ve iktidara taşınmış olduğu halde, neden Mustafa
Özcan halâ onu da “diğerleri”nden saymaktaydı?

Soysuzlarla şuursuzların atışması artık mide bulandırmaktaydı!

Akademisyen yaftalı 1128 densizin
imzaladığı, sözde
Güneydoğu’daki sokağa çıkma yasaklarını ve devletin
uyguladığı baskıları(!) 
kınayan bildiri ne derece soysuzca ise, bunlara karşı
AKP’nin tepkisi de o kadar şuursuzcaydı. İnançlı ve kararlı GKB. Hulusi Akar’ın
dirayetli komutasındaki TSK’nın PKK’ya yönelik operasyonlarını 
“katliam” olarak nitelemeye ve
kahraman ordumuzu lanetlemeye yeltenenler, soysuzluktan öte hatta akılları ve
vicdanları kiralık ve satılık insanlardı. Ancak şu iktidarın ve elebaşlarının
sahte kahramanlığına bakın ki ABD Ankara Büyükelçisi Yahudi cibiliyetli 
John Bass da bu bildiriyi
destekleyip demokratik ve duyarlı bir tepki olarak
değerlendirme küstahlığında bulunmuşlardı. (Bak: Yeni Şafak 16.Ocak.2016
Sh.17-Gündem) Peki, PKK aşkıyla TSK karşıtlığını ortaya koyan bu akademisyen
bozuntularına sert çıkan hükümet ve yandaşları, ABD Büyükelçisi’nin bu
düşmanlık kusan açıklamalarına niye hiç tısları çıkmamıştı? Sultan Ahmet’teki
canavarca katliamı gerçekleştiren teröristleri IŞİD ve Esed’le irtibatlandıran
kahraman kovboylar, asıl bu işleri tertipleyen CIA ve MOSSAD’ı niye hiç
ağızlarına almazlardı? Oysa Türkiye’yi açık CIA hapishanesine çeviren FET֒cülerin
arkasında da ABD’nin ve İsrail’in bulunduğunu bu zerzevat zevat niye hiç
gündeme taşımazdı?

Bakın Mustafa Özcan ne
hikmetler yumurtlamıştı!

“Sami rumuzlu bir okurumuz (29 Aralık 2015
15:30) yazımızın altına yandan çarkçıların yaptığı gibi bir derkenar düşmüş.
Erbakan mikrofonuyla bizim sesimizi kesmeye ve kısmaya kalkışmış. Erbakan’ı ne
zannediyorsa? Erbakan dünyasını değiştirdi. Benim hayatımın her safhasında ona
karşı çekincelerim oldu.”…… “Benim hem D-8 hem İran’ın dahil edilmesine dair
çekincelerim oldu ve var. Bunu muhtelif zeminlerde paylaştım. Zaman da bunun
zamansız bir proje ve siyasi mühendislik ürünü olduğunu ortaya koymuştur.”……
“İran ve ehli bidat konusunda biz mezhep imamlarımıza tabiyiz. Erbakan Hoca’nın
tabi olduğu yeri de bilmiyoruz. Bilmemiz de gerekmiyor.”…… 
“Burada adeta Erbakan’a
zımni olarak uluhiyet isnadı var. Buna Erbakan fetişizmi derler.”
…… “Ümmet bir vadide
onlar öteki vadide. Bu gibi zevat Erbakan markasıyla hakkın önünü kesmeye
yelteniyor. Efsane haline getirmek istedikleri ve mezardan Türkiye’yi
yönetmesini arzuladıkları Erbakan bir yanıyla gelişmiş öteki yanlarıyla elbette
sığlıkla malul bir insan veya liderdi. Peygamber veya mezhep imamı hiç değildi.
Hem Libya’ya hem de İran’a giderek yanlış davranmıştır. Vaktiyle kendisini
uyarmıştık. 1996 yılında Libya ziyareti öncesi Yeni Şafak gazetesinin sütunları
sözlerimizin tanığıdır. Bizi dinleyip Libya’ya gitmemiş olsaydı belki de bu
vartaya düşmemiş, siyasi hayatındaki bir gedik açılmamış ve skandallardan
birisiyle yüzleşmemiş olacaktı. İran meselesi Kaddafi meselesini fersah fersah
katlayan bir yanlış ve skandal olmuştur. Kimse bize Erbakan üzerinden ayar
vermeye kalkışmasın. Erbakan dönemi kapanmıştır.”…… “Siz önce 1982 ile 2011
arasındaki çelişkinizi izah edin? Esat mı değişti siz mi? İki de bir bazı
gazeteler Erbakan Suriye konusunda şöyle demişti böyle demişti diye manşet
atıyorlar. Saçmalığın daniskası. Mukadder olan gerçekleşir. Erbakan kendi
mukadderatını engelleyememiş ve iktidarını koruyamamıştır. Bir de ale’l acele
D-8 gibi oluşum kurmuştur. Kendisini koruyamayan bir iktidar böyle bir yapıyı
nasıl koruyacak? Başkaları korusun!  Yoksa korumayan haindir! Bu projenin
akim veya en azından kısmen atıl kalmasının sorumluluğunu da her zaman
yaptıkları gibi ona buna boca ediyorlar? Hesap sormazsanız hesap sorarlar!
Kendileri niye iktidarda kalamadılar ve kurdukları projeyi yürütemediler? Sen
iktidarını pekiştirmeden böyle emanet bir oluşum kurarsan olacağı budur!
Sonuçta bu, sadece öngörüsüzlük, siyasi bir mühendislik olur. Dolayısıyla
Erbakan motor mühendisiydi alanı buydu. Bırakın açık konuşalım: Siyasi
mühendislikte çuvallamıştır. Siyasi mühendisliğe soyunduğunda evdeki hesaplar
çarşıya uymamıştır.”…… “Erbakan Hoca İran’ı anlamamıştır. Suriye meselesi de
bunun bir parçasıdır. Kimse bundan böyle bana Erbakan referansı üzerinden hesap
sormasın. İster darılsın ister gücensin ben Erbakan’ı referans olarak
tanımıyorum.”…… “Erbakan fetişizminden kurtulmadıkça Esat’ın eteklerinden
kurtulmak mümkün değil. Hamaney sizi Esat’a götürür. Esat da Rusya, ABD ve
İsrail’e satar. Halep orada ise arşın burada!”[1]

Şimdi kendisi alim,
Erbakan’ı ami gösteren bu şahsa hatırlatalım:

Önce; ilim, Kur’ani hakikatleri bilmek ve
mesuliyetinin gereğini yerine getirmektir. Bu ilmi kimisi medresede, kimisi
mektepte ve ilahiyat fakültesinde, kimileri özel dersleri ve yüksek yetenekleri
sayesinde elde edebilir. Üstat Bediüzzaman Said Nursi Hz.leri, normalde
yaklaşık 15-20 yıl süren Medrese tahsilini, belli âlimlerin derslerinde toplam
bir yılı bulmayan talebeliği süresinde, ama Onun samimi niyetine, yüksek fıtrat
ve mahiyetine ve örnek dini gayretine merhameten İlahi bir avnü inayetle elde
etmiştir. Yani
Kesbi öğrenme yanından vehbi öğrenme de vakidir ve birçok
örnekleri de gösterilebilir. İslam’a göre ilimde 
diploma ve etiket değil, ehliyet ve
dirayet önemlidir. Rahmetli Erbakan Hocamız’ın mühendislikte ve yüksek
teknolojide dünya çapını bile aşan bir bilim adamı olması yanında; ortaokul,
lise ve üniversite sıralarında ve sonrasında klasik medrese tahsilini bile özel
Hoca efendilerden ders alarak nasıl elde ettiğini gazeteniz yazarlarından
Cübbeli Ahmet Hoca’ya bir soru verin, çünkü kendileri bir TV sohbetinde bunu
belirtmişlerdi. Bizler Medrese ve Ezher tahsilimize rağmen pek çok Kur’ani
gerçekleri ve ilmi hikmet ve hakikatleri Hocamızdan öğrenmişizdir.

İkincisi; soruları asıl muhatapları yerine
başkalarına yöneltmek, ahmaklıktan kaynaklanmıyorsa kesinlikle art niyetlidir.
Herkes biliyor ki, Beşşar Esed’le yıllarca yoldaş ve sırdaş olup karşılıklı
övgüler dizen, aile boyu ziyarete ve ziyafete giden ardından da bir gecede
Esed’in zalim ve gaddar olduğunu söyleyip ABD’nin Arap Baharı projesiyle (ki
dindar kahramanımızın eş başkanı olduğu BOP’un bir sürecidir) Suriye’nin kan
gölüne çevrilmesine taşeronluk yapan kimlerdi? Önceleri Kaddafi’den sitayişle
bahseden, sonra“NATO’nun Libya’da ne işi var?” dediği halde,
ardından İzmir’i Haçlı saldırganların merkez üssü yapıp gavurlarla birlikte
Libya’yı cehenneme döndüren kimdi? Sözde İran tehdidine karşı Vehhabi Suudilerin
başını çektiği ABD tertibi askeri ittifakın, önemli bir üyesinin de İsrail
olduğunu hala bilmeyenler cahildir, bilmemezlikten gelenler ise haindir. Ve
Kur’ani gerçekleri gizleyenlerin, Allah’ın ve bütün mahlûkatın lanetine
uğrayacağını bu şımarık şarlatanlara bildirmek de bizim imani görevimizdir.
(Bak:Bakara:159) Kaldı ki Bay Mustafa Özcan
Ümmet; hakkın ve hayrın
hatırına, Kur’ani ve Nebevi ölçülere inanan ve savunan; AB’yi değil İslam
Birliğini amaçlayan, NATO’ya taşeronluk değil İslam Ortak Savunma Paktı için
çabalayan , İslam ticari ve ekonomik işbirliği programları hazırlayan ve bu
yöndeki girişimlere arka çıkan şuurlu ve onurlu topluluklar demektir.

“Erbakan’ı referans almıyorum” itirafına ve
gururuna gelince… Elbette alamazsınız… Çünkü Hoca’nın hazırlattığı ve insanlığa
tanıttığı Adil Düzen Projelerini kavrayamadınız… İnsanlığa sunacak yeni ve
yeterli bir barış ve bereket programı ortaya koyamadınız… Erbakan Hoca’nın,
Bizzat Kur’an’ın emrettiği; İslam Birleşmiş Milletleri, İslam Ortak Pazarı, İslam
Savunma Paktı, İslam Dinarı, İslam Müşterek Kültür ve Bilim Teşkilatları gibi
hayati oluşumların kutlu hedefini ve içeriğini ya hiç anlamadınız veya batıl ve
bozuk bir sistem içinde İslamcılık oynamayı tercih edip kendinizi de çevrenizi
de aldattınız.

Son söz: Kusun beyler kusun, herkesin ayarının ortaya çıkacağı günler
yakındır!.

Sahi bu arada; sözde İslamcı ve dindar TV ve gazetelerde Erbakan Hoca’ya
böylesine edepsiz ve erdemsiz saldırılar yapılırken, Onun siyasi mirasına konan
SP kurmayları ve yazarları neden halâ susmaktadır ve nerelerde saklanmaktadır?
Ve hele güya Hocamız’ın ilmi ve fikri projelerini topluma tanıtmak ve aziz
hatırasına sahip çıkmak üzere kurulduklarını savunan şu ERBAKAN VAKFI bu
fütursuz ve onursuz sataşmalar karşısında hangi hikmet ve bahane ile
vurdumduymaz bir tavır takınmaktadır? Haksızlıklar karşısında sus pus olmanın
vebalini bunlar ne zaman hatırlayacaktır?


[1] ( mustafaozcan@gazetevahdet.com 18.01.2016 Hakkın Hatırı Alidir
Kimseye Feda Edilmez!)

 

Kaynak: http://www.millicozum.com/mc/ozel-yazilar/bay-mustafa-ozcan-yukseklere-tukurme-donup-yuzune-duser

BENZER İÇERİKLER

Size daha iyi hizmet sunabilmek için çerezleri kullanıyoruz. KABUL ET Detaylı Bilgi