İkide bir, birtakım Darwinist solcuların Marx, Engels ve Lenin gibi komünistleri kutsamaları Ve yine İttihatçı artıklarının Recep Tayyipe oy ve itibar kazandıracağını bile bile, onu Abdülhamit Hana benzetip, İstibdatcı diyerek sabataist dönmelere sahip çıkmaları Acaba sadece Kuranın Hukuk ve Adalet sistemine ve evrensel siyasetine düşmanlıklarının bir yansıması mıydı? Yoksa bu patavatsız politikalarının altında, İttihatçı masonlarla bir GEN yakınlığı da mı yatmaktaydı? Siyonist ve kapitalist Rothschildlerle kuzen olan Karl Marxın, güya farklı ve aykırı kulvarlarda, ama aslında aynı şeytani planlara hizmet sunduklarını hâlâ kavrayamayan bu zavallılara hatırlatalım: Tanzimatı, Jön Türkleri ve İttihat Terakkiyi kullanıp Osmanlının içten çözülmesine ve çökmesine yol açan Siyonist baronlar; önce İsraili, sonra Büyük İsraili kurmak hesapları yapmışlardı. Sultan Abdülhamit Han, işte bu şeytani planlarını 33 yıl engellediği için ona düşman olmuşlardı. Enver, Talat ve Cemal Paşalar da, aynı odakların maşalarıydı ve Enverin Türkçülük kılıflı Yahudi Hazar Devletini canlandırma hayallerini bilmeden, yaşanan hıyanetleri algılamanız imkânsızdı!..
Bu arada, birbirlerine karşıtmış sanılan, ama aynı bozuk düşünce yapısına sahip olan Sağcı Türkçülerle, Solcu düdükçülerin, İslama ve İslam davasına sadık şahıslara yönelik hücumlarda hep birbirlerine arka çıktıkları da dikkatlerden kaçmamaktaydı Dinimize, tarihimize ve medeniyetimize duydukları kin ve nefret sebebiyle Ve çok kirli ve hain projelerini engellemesi nedeniyle Kızıl Sultan!.. diye karalamaya çalışan kiralık Ermeni dığalarından, münafık sabataist Yahudi cıfıtlarından ve Haçlı gâvurlarından çok daha aşağı ve bayağı bir tavırla Sultan Abdülhamit Hana sataşan Çok derin İslam ve Osmanlı düşmanlıklarını Sultan Abdülhamit üzerinden kusup duran Şeytanın Sözcüsü Emin Çölaşanlarla Meral Hanımların çabaları ortaktı, çünkü çıbanları aynıydı!.. Bu nedenle HAZAR YAHUDİLİĞİni ve bunların Türk Milliyetçiliğini nasıl istismar ettiklerini mutlaka bilmek lazımdı.
(Yahudi) Hazar Devletinin yıkılışı
650-965 yılları arasında Karadenizin kuzeyinde bugünkü Ukrayna topraklarından Hazar Denizinin doğusunda Kazakistana kadar uzanan bölgede, doğu ile batı arasındaki ticareti kontrol eden Hazar isimli büyük bir devlet yaşamıştı. Arthur Koestlere göre Hazar Devleti, 740 yılında Yahudi inancını resmi din olarak kabul etmiştir.[1] Zannedildiği gibi Hazar Devleti tam bir Türk devleti değildi. Çünkü Hazarların hepsi Türk kökenli değildi. Halkın tamamı da Museviliği inanç olarak benimsememişti. Halk Müslüman, Hristiyan ve Putperestlerden oluşuyordu. Hazarların Kralı ve yönetici sınıfı Yahudiydi. Askerler ise büyük çoğunlukla Müslüman Türklerden oluşuyordu.[2] Hazar Devletinde yönetenle yönetilenin farklı inançta olduğu ikili bir yapı vardı. Yönetenler Yahudi, yönetilenler ise çoğunlukla başka etnik ve dini kimliğe sahip olan insanların oluşturduğu halk idi. Kudüs merkezli Yahudi Krallığı Yehuda MÖ 586’da Babil İmparatorluğu tarafından yıkılmıştı. Ondan sonra kurulan bağımsız bir Yahudi devleti olan Hazarı da 965 yılında Ruslar yıktı. Devlet yıkılınca birdenbire insanlar ortadan kaybolmadı. Yahudiler o dönemde de ticaretle ve parayla uğraştığı için bir kısmı ticaret yollarını takip ederek göç etti. Çoğunluk batıya gitti. Almanya içlerine kadar ulaştılar. Polonya ve Macaristanı Hazar Yahudilerinin kurduğu söylenir. Bir kısmı ise İpek Yolunu takip ederek Buhara ve hatta Afganistana yerleşti. Geride kalanlar Orta Asyadan gelen Türk akınlarıyla kurulan Altın Ordu Devleti ve sonrasında Kırım Hanlığında yaşamaya devam etti.
Rusların Hazar Devletinden kalan toprakları kontrol altına alması zaman aldı. Rus Çarlığı topraklarını genişlettikçe bölgede kalan Yahudiler üzerindeki baskı artıyordu. Ruslar Yahudilerle beraber yaşamak istemiyor, onları yeni fethettikleri topraklardan sürüyordu. Rus İmparatorluğu, batıda Litvanya ve Polonyanın bir kısmını ve güneyde Kırımı ele geçirdikten sonra dünyanın en büyük Yahudi nüfusunu kontrol eder olmuştu. Bu bölgede 5,2 milyon Yahudi yaşıyordu ve bölgenin ekonomisi, ticaretten üretime Yahudilerin tekelinde bulunuyordu.[3] II. Katerina, 1790 tarihinde İmparatorluğun batı kesiminde Baltık’tan Karadeniz’e uzanan Pale isimli bir yerleşim bölgesi ilan etti ve Yahudilerin bu bölgenin dışında yaşamalarını yasakladı. Pale bölgesi bugünkü Letonya, Litvanya, Polonya, Ukrayna, Moldova ve Rusyanın bir kısmından oluşuyordu.[4] Çar I. Aleksandr (1821-1825) döneminde Yahudiler üzerindeki baskı daha da arttı, Yahudiler köylerden ve kırsal alandan uzaklaştırıldı ve tarımla uğraşmaları yasaklandı. (Belki de kasıtlı bir plan uygulanıyordu ) Böylece Yahudiler şehirlere doldu, işçi olmak ya da ticaretle ve el sanatlarıyla uğraşmaktan başka çareleri yoktu. I. Nikola (1825-1855) Yahudiler üzerine en kapsamlı hukuki düzenlemeleri getiren Çardır. 1835 yılında çeşitli antisemitik düzenlemeler yürürlüğe koyuldu. Bunun üzerine Yahudilere karşı yönelen pogromlarda artış oldu.[5] Pogrom kelimesi, Rusçada; dinsel, etnik veya siyasi nedenlerle bir gruba karşı yapılan şiddet hareketleri anlamına gelmektedir.
…
MAKALENİN TAMAMI İÇİN TIKLAYINIZ..