Anasayfa » ÖNSÖZ 1

ÖNSÖZ 1

Yazar: yonetici
0 Yorum 3 Görüntüleyen

                           ÖNSÖZ I :FARKLI BİR KİTAP

 

 

Şu ana kadar birbirinden çok farklı kitaplar okumuş olabilirsiniz. Felsefeden bilime kadar uzanan geniş bir konu yelpazesinde gezinmiş, ya da roman araştırmaya kadar pek çok farklı kitap türünü elden geçirmiş olabilirsiniz. Ama bu kitap, daha önce okuduğunuz hiçbir kitap türüne dahil değildir. Kitabı, sürükleyici ve karışık bir macerayı konu edindiği için bir romana benzetmek belki mümkündür ama konular ve kahramanlar hayali olmadığı, her şey gerçek olaylara dayığı için bir roman sayılamaz. Kitap bir araştırma kitabı olarak da görülebilir ama araştırmaların belirli ve dar kapsamlı konuları olur. Bir ideolojiyi, bir partiyi ya da bir sosyal olayı incelerler. Oysa bu kitap, görünüşte birbirinden çok farklı olan ve tarihsel açıdan aynı kategoriye konamayacak olayları incelemektedir. Kristof Kolomb`un Amerika keşfinden Nazi Almanyası`na, Protestan reformundan Bosna-Hersek`te akan müslüman kanlarına kadar birbiriyle son derece ilgisiz gözüken konular kitabın içinde birbiri ardına analiz edilmektedir.

 

Önemli olan nokta da zaten budur. Çünkü bu kitapta öne sürülen ve de ispatlanan anafikir, tarihsel olayların arkasında, yüzeysel bir bakışla farkedilemeyecek bazı gizli gerçekler olduğudur. Birbirinden bağımsız gibi gözüken olaylar, gerçekte çok önemli bazı bağlantılara sahip olabilirler. Ve bu bağlantıları keşfedip, küçük parçaları birleştirerek dev bir bütüne ulaşmak mümkündür.

 

Bu kitap, işte bu küçük parçaları birleştirerek dev bir bütüne ulaşmakta ve Ortaçağ`ın sonundan günümüze uzanan dünya tarihinin içindeki gizli bir dinamiği ortaya çıkarmaktadır. Bu dinamik, bugün yaşadığımız önemli bazı sosyal ve siyasi olaylarda da etkilerini gösterir.

 

Kitapta cevabı aranan temel soru ise, mevcut “seküler” (din dışı) dünya düzeninin kimler tarafından ne amaçla kurulduğu ve hala kimler tarafından ne amaçla sürdürüldüğüdür. Bu sorunun cevabını bulmak için yapılan uzun çalışmanın sonucunda, elinizde tuttuğunuz, onüç bölümlük, kompleks, okunması dikkat gerektiren ama oldukça da sürükleyici ve etkileyici olan bu kitap ortaya çıkmış bulunuyor.

 

Bu nedenle, öncelikle kitabın yapısı hakkında bilgi vermekte yarar var. Yeni Masonik Düzen`in onüç bölümü de aslında kendi içinde bir kitaptır ve dileyen okuyucu bu bölümleri ayrı ayrı değerlendirip okuyabilir. Ancak bu bölümlerin tümü bir bütünün parçalarıdır ve kitabın tam olarak anlaşılabilmesi, bu bölümlerin birbiri ardına özümsenerek okunmasıyla mümkün olabilir. Bu yapıldığı takdirde, dünya tarihinin ve çağımızdaki önemli olayların arkasındaki gerçekler, gizli oldukları sis perdesinin ardından birer birer ortaya çıkmaya başlarlar. Bölümlerin sırayla ve özümsenerek okunması, ayrıca, ortaya çıkardığı sonuçlar açısından zaten ilginç olan kitabı daha da sürükleyici hale getirmektedir.

 

Bunun yanısıra, kitabın bölümleri içinde dikkatli bir okuyucunun yakalayacağı bazı önemli mesajlar ve göndermeler vardır. Bunları keşfeden okuyucu, kitapta anlatılanların, açık ve görünür anlamlarının yanısıra bir de ikinci bir örtülü anlam taşıdıklarını görecektir. Bu yöntem izlendiği takdirde, kitabın verdiği mesajların aslında ilk a göründüğünden çok daha geniş olduğu ve çok daha yakınımızdaki bazı olayları da konu edindiği farkedilecektir.

 

Birinci bölüm, Kristof Kolomb`un ünlü yolculuğuyla başlar. Bu yolculuğun ve ünlü 1492 yılının resmi tarihte gizlenen çok ilginç bazı yönleri vardır ve bu da bizlere önemli bir başlangıç sunmaktadır. Kolomb`un ardından, Protestanlık, kapitalizmin doğuşu, Amerika`nın kolonileştirilmesi gibi önemli konular incelenir. Bu ilk bölüm, tarihin önemli olaylarının bize gösterilenden çok daha farklı olduğu gerçeğiyle ilk karşılaşmadır. Kitabın çatısını oluşturan “Mesih Planı”nın ilk aşamaları, bu bölümde keşfedilir.

 

Kitabın belki en önemli bölümü olan ikinci bölüm ise, birbiriyle ilgili iki önemli düğümü birden çözmektedir. Biri, dünyada kurulu olan seküler düzenin ve bu düzenin sosyal, siyasi, ekonomik, bilimsel altyapısının gerçek hikayesidir. İkinci düğüm ise, üzerinde çok spekülasyon yapılmış ama pek fazla ciddi açıklama getirilememiş olan masonluk konusuyla ilgilidir. Mason örgütünün kökeni ve yahudilerle olan ilişkisinin bir türlü çözülemeyen doğası, bu bölümde çok detaylı bir araştırma ile ortaya çıkarılmaktadır. Ortaya çıkan sonuç, sekülerizmin, masonluk ve yahudi önde gelenleri arasındaki bir “İttifak” ile üretildiğidir.

 

Üçüncü bölüm, modern dünyanın kuruluşunda ve sekülerizmin yerleştirilişinde büyük rol oynayan iki önemli olayı, Aydınlanma akımını ve Fransız Devrimi`ni incelemektedir. Elbette, bizi ilgilendiren yön, resmi tarihin geleneksel kabulleri değil, bu iki büyük olayın perde arkasıdır.

 

Dördüncü bölümdeki ana konu, 19. yüzyılın sonunda yahudi dünyasında doğan Siyasi Siyonizm akımıdır. (Bu konunun neden önemli olduğu ve neden kitapta bir bölüm işgal ettiğini, ilk iki bölümü okuyunca göreceksiniz.) Bu bölümde Siyonizm ile ilgili klasik anlatımlardan çok daha farklı gerçekler incelenmekte, “Hıristiyan Siyonizmi”nden Siyonizmin mistik boyutuna kadar farklı yönler ele alınmaktadır. Bu bölüm, bir geçiş bölümüdür ve kitabın daha tarihsel olan ilk üç bölümünü, 20. yüzyıldaki olayları konu eden öteki bölümlere bağlar.

 

Kendi içinde özerk olan beşinci bölüm, oldukça ilginç bir konuyu, yüzyılın ilk yarısında Nazi Almanyası ile Siyonistler arasında kurulmuş olan gizli ittifakı konu etmektedir. Her ikisi de aynı ırkçı ideolojiye sahip olan bu iki hareket, Avrupalı yahudileri Filistin`e yollamak için tarihin en ilginç ittifaklarından birini oluşturmuştur. Siyonistler için Filistin`de bir Yahudi Devleti, Naziler içinse Judenrein (yahudiden arındırılmış) bir Avrupa anlamına gelen bu ittifak, kısa süre önce yayınlanan Soykırım Yalanı adlı kitabımızın bir bölümünde de incelemişti. Ancak konunun önemi ve bu kitabın geneliyle olan ilişkisi nedeniyle burada yeniden konu edildi.

 

Altıncı bölümde, 20. yüzyıl dünya politikasını derinden etkileyen, Council on Foreign Relations (CFR), Bilderberg Grup ya da Trilateral Komisyonu gibi masonik “think-tank”leri inceleniyor. Seküler dünya düzeninin stratejik karar merkezleri olan bu kurumların gerçek kimliklerine ve icraatlarına bakarken de; Ekim Devrimi, Soğuk Savaş, Vietnam Savaşı gibi ilginç konuların içyüzüne ve seküler dünya düzeninin “gizli totaliterizm” hedeflerine değiniliyor.

 

Yedinci bölümün konusu ise, İsrail`in Amerikan sistemi üzerindeki şaşırtıcı egemenliğidir. Ülkedeki yahudilerin, kurdukları AIPAC gibi örgütler ve sahip oldukları finans ve lobi gücü sayesinde, Beyaz Saray, Kongre, Pentagon gibi devletin önemli kurumları üzerinde elde ettikleri etki konu edilmektedir. Bu arada Watergate skalı, JFK suikasti gibi önemli bazı olayların “İsrail bağlantısı” da ortaya çıkarılmaktadır.

 

Sekizinci bölüm, İsrail`i konu edinir. Yahudi Devleti hakkında kabul ettirilmiş olan bazı gerçek dışı bilgiler bu bölümde ortaya çıkarılmakta, İsrail`in görünenden çok daha farklı bir devlet olduğu gösterilmektedir. İsrail ile FKÖ arasındaki “barış süreci”nin gerçek içeriği, Yahudi Devleti`nin “barış”la birlikte ulaşmak istediği gerçek hedefler de ayrıntılı olarak incelenmektedir.

 

Dokuzuncu bölüm, Türkiye`nin gerçek stratejik konumunu inceler. Ülkenin karşı karşıya olduğu; Kürt sorunu, Kuzey Irak belirsizliği, su sorunu gibi konuları incelemekte ve bunlar hakkındaki “İsrail faktörü”nün gösterildiğinden farklı olduğu ortaya çıkarılmaktadır. Ayrıca, fail-i meçhuller, Ortodoks cephesinin yükselişi, özelleştirme gibi önemli konu başlıklarının da yine gözlerden saklanan yönleri incelenmektedir.

 

Onuncu bölüm, yine Türkiye ile ilgilidir ve 1993 yazında ülkenin gündemini uzun süre işgal eden İSKİ yolsuzluğunu konu edinir. Adından da anlaşılabileceği gibi asıl amaç Türkiye`de de İtalya`daki P2 mason locasına benzer bir loca ya da localar olup olmadığı sorusuna ışık tutmaktadır.

 

Onbirinci bölüm, oldukça ilginç ve renklidir. Konu, Soğuk Savaş dönemi boyunca Üçüncü Dünya coğrafyasını kana bulayan faşist hareketler, zalim diktatörler, askeri cuntalar, hatta uyuşturucu kartelleri ile İsrail arasındaki gizli ilişkilerdir. Üçüncü Dünya`yı kasıp kavuran “bozgunculuk”, Yahudi Devleti`nin verdiği silahlarla ya da faşistlere yolladığı askeri danışmanlarla, “işkence uzmanları”yla yürütülmüştür. İsrail`in bu tür bir “dünya savaşı”na girmesinin ardında ise oldukça ilginç bir mantık yatmaktadır.

 

Onikinci bölüm, bir süredir global düzeyde İslam`a ve müslümanlara karşı oluşturulmaya çalışan “Anti- İslami Enternasyonal”i konu edinir. Dünyanın farklı bölgelerinde, örneğin; Keşmir`de, Sudan`da, Etiyopya`da, Tayl`da ya da Bosna-Hersek`te müslümanlara karşı saldırıya geçen anti-İslami yerel güçlerin, gerçekte tek bir merkez tarafından koordine edildiklerini, o merkez tarafından silahlırılıp eğitildiklerini ve korunduklarını ortaya çıkarır. Bu merkez, İsrail`dir; Yahudi Devleti, özellikle son yıllarda “anti-İslami bir Haçlı seferi” organize etmektedir.

 

Onüçüncü bölüm ise son derece önemlidir ve Kuran`da haber verilen yahudilerin tüm yeryüzünde çıkaracakları bozgunculuğun sonunu araştırır. Seküler dünya düzeni, tüm dünyaya egemen olmuş ve bir tek İslam`la hesaplaşması kalmıştır. İslam kaynakları, bu hesaplaşmayı anlatır ve sonucunu da tarif ederler. Mehdiyet ve Hz. İsa`nın yeryüzüne dönüşü gibi önemli konular da bu bölümde ayrıntılı olarak incelenmektedir.

 

Şimdi, bu uzun hikayeye girmeden önce, bir kaç önemli noktaya değinmek gerekir. Birisi, antisemitizm kavramı ve bununla ilgili gerçeklerdir.

 


ANTİSEMİTİZM İDDİALARI VE GERÇEKLER

 

Bu kitap, başka herhangi bir din (ya da ulus)tan bahsetmediği kadar yahudilerden söz etmektedir. Bunun nedeni, kitabın konusu olan mevcut seküler dünya düzeninin oluşumunda yahudilerin başka herhangi bir cemaat ya da halktan çok daha fazla rol oynamış olmalarıdır. Bu bir gerçektir; kitabın ilerleyen bölümlerinde bunu birlikte keşfedeceğiz.

 

Ancak bu gerçekten söz edilmesi, nedense bazı yahudileri fazlasıyla rahatsız etmektedir. Bu tür bir kitap yazmanın ardındaki itici faktörün “antisemitizm”, yani yahudi aleyhtarlığı olduğunu öne sürmekte, bu çalışmayı yapanları yahudi düşmanı olarak tanıtmaya çalışmaktadırlar. Nitekim, daha önce yayınlanmış diğer bazı benzeri çalışmalar da sözkonusu “antisemitizm” suçlamasıyla karşılaşmıştır.

 

Örneğin İngiltere`deki yahudi cemaati tarafından yayınlanan Jewish Chronicle adlı haftalık gazete, 5 Kasım 1993 tarihli sayısında, bir süre önce Bilim Araştırma Grubu tarafından yayınlanmış olan Yeni Dünya Düzeni`nin Gerçek Mimarları: Yehova`nın Oğulları ve Masonlar adlı kitabı, “Anti-Jewish Publication in Turkey” (Türkiye`de Yahudi Aleyhtarı Yayın) başlığıyla duyurmuş ve Bilim Araştırma Grubu`nu “antisemit” ilan etmişti. Kitabın “antisemit” olmasının en önemli nedeni ise, Jewish Chronicle`a göre, içinde Hitler ve Mussolini`nin yahudilerle olan bazı finansal ilişkilerinden söz edilmiş olmasıydı. (Oysa Hitler ve Mussolini gibi faşistlerin Siyonistlerle olan ilişkileri tarihsel bir gerçektir. Konu, bu kitabın 5. bölümde ayrıntılı olarak incelenmektedir.)

 

Yahudi örgütleri de benzer iddiaları tekrarlamaktan geri kalmadılar. Merkezi Londra`da bulunan Yahudi İlişkileri Enstitüsü, 1994 yılında Türkiye ile ilgili olarak hazırladığı bir raporda, yahudilere karşı en “saldırgan” grubun, Bilim Araştırma Grubu camiası olduğunu ileri sürdü. Neden yine BAG`nin yapmış olduğu yazılı çalışmalardı.

 

Oysa yahudilerin dünya üzerindeki etkilerinden söz etmekle, yahudi düşmanı olmak birbirinden çok farklı şeylerdir. Başka çalışmalarımızda da özenle vurgulamıştık: Biz bu kitabı; yahudi ırkına karşı anlamsız bir nefret duyduğumuz, ülkemizdeki ya da bir başka ülkedeki yahudi cemaatine karşı bir tepki oluşturmak istediğimiz için yazmıyoruz. Çünkü biz antisemit, yani yahudi aleyhtarı değiliz. Bir müslüman olarak, her şeyi Kuran`ın verdiği bakış açısından değerlendirir, Kuran`ın gösterdiği prensiplere göre düşünürüz. Dolayısıyla bir ırka karşı nefret duymamız, insanları soylarına göre değerlendirmemiz mümkün değildir. Bu kitapta da hiçbir şekilde “yahudi aleyhtarı” bir düşünce ve ifade yoktur. Bu kitapta yazılanlar, ancak “anti-Siyonizm” denen şeyin tarifine uyabilir ki, antisemitizm ile anti-Siyonizm birbirinden tümüyle uzak kavramlardır. Anti-Siyonizm, Yahudiliğin içindeki ırkçı ve saldırgan eğilimlere ve İsrail Devleti`nin ırkçı, saldırgan, yayılmacı politikalarına karşı çıkmaktır. Yahudi oldukları halde anti-Siyonist düşünceyi savunan Noam Chomsky, Israel Shahak, Benjamin Beit-Hallahmi, Ruth Blau, Elmer Berger, Moshe Menuhin gibi yahudiler bunun açık bir göstergesidir.

 

Antisemitizm ile anti-Siyonizmi aynı şeyler gibi göstermek ise Siyonistlerin önemli bir taktiğidir. Yahudi asıllı Amerikalı dilbilim profesörü ve siyasi yorumcu Noam Chomsky, antisemitizm ile anti-Siyonizmin eş tutulmasının stratejik bir çarpıtma olduğunu vurgulayarak, “antisemitizm suçlamalarına başvurulması, İsrail`e yönelik eleştirileri susturmak için çok sık kullanılan ve çoğunlukla da etkili bir yöntemdir” diyor. Bu nedenle bu kitap, bir kısım yahudi çevrelerinin kasıtlı olarak ürettiği antisemitizm suçlamalarına kanmadan ele alınmalıdır.

 

Bu hatırlatmanın ardından, dünyanın 500 yıllık gizli tarihini ve seküler dünya düzeninin gizli yöneticilerini incelemeye başlayabiliriz.

 

Ancak bir noktaya daha değinmek gerekir. Bu önsözün başında, tarihsel olayların ardında bazı gizli gerçekler olduğunu, bazı güç odaklarının tarihi etkilediğini söylemiştik. Bazı okurlar, bu mantığın “komplo teorisi” olduğunu düşünebilirler ve tarihe bu tür bir gözle bakmanın, metodolojik bir yanlış olduğunu öne sürebilirler. Bu tür bir kuşkuya kapılanlar için, kitaba başlamadan önce, ikinci önsözün de okunması yararlı olacaktır. 

 



 

BENZER İÇERİKLER

Size daha iyi hizmet sunabilmek için çerezleri kullanıyoruz. KABUL ET Detaylı Bilgi