Anasayfa » ONE MINUTE TEZGAH MIYDI?!!!

ONE MINUTE TEZGAH MIYDI?!!!

Yazar: yonetici
0 Yorum 122 Görüntüleyen

        
    ONE MINUTE TEZGAH MIYDI?!!!

 

İsrail’e “van
münit”
, çektin
lakin derinden

Stratejik
ilişki, hiç kaymadı yerinden

Filistinli
mazlumlar, kahrolsun kederinden

Biz
istismar ederiz, çün halkımız çok saftır!

Ömer Çelik: “Kuşkusuz İsrail Devleti ve halkı dostumuzdur”



      Erdoğan: İsrail'e ihtiyacımız var:


   


Erdoğan : One
Minüt Kesinlikle Moderatöredir Diyor:  

 



GAZ
SU, İSRAİL

Avrupa Birliği, Türkiye üzerinden
taşınacak İsrail gazıyla rahatlarken, İsrail de AB eliyle Türkiye üzerinden su
kaynaklarına kavuşacak…

Türkiye ile
Mavi Marmara katili İsrail’in pazarlık masasının üzerinde bulunan şartların
tamamına yakını İsrail’in  taleplerini içerirken yeni bir tehlike ise
eşikte bekliyor. Bir taraftan Türkiye üzerinden geçecek İsrail doğalgaz hattı
ile Avrupa’nın doğalgaz ihtiyacı karşılanırken, diğer taraftan İsrail’in bu
kıyağı karşısında Avrupa Birliği de boş durmayacak… AB tarafından 2009’da
Türkiye’ye dayatılan ve bugüne kadar buzdolabında bekletilen Fırat ve Dicle
suyu projesi, sayesinde Türkiye’nin su kaynakları İsrail’e akıtılacak. Böylece
İsrail hem elindeki doğalgazı Avrupa’ya satacak hem de su ihtiyacını
Türkiye’den karşılamış olacak.

Türkiye AB
baskısıyla en önemli iki su kaynağını Akdeniz’den İsrail’e pompalamak zorunda
kalacak.

IRAK VE
SURİYE İLE ZATEN PAYLAŞIYORUZ

Saadet
Partisi GİK Üyesi Prof. Dr. Oya Akgönenç konuyla alakalı Millî Gazete’ye
yaptığı açıklamada, “2004 yılında Avrupa Birliği tarafından bizim su
kaynaklarımız hakkında garip şartlar öne sürüldü. Hâlihazırda Irak ve Suriye
ile paylaştığımız Fırat ve Dicle suları üzerinde Avrupa Birliği’nin de
tasarrufunu öngören bu şartlar Türkiye’nin dikkatle üzerine eğilmesi gereken
hususlardır. Biz bu suları zaten Irak ve Suriye ile paylaşıyoruz. Bir de buna
İsrail’i eklersek bu suyu lüzumundan fazla kullanmış oluruz” dedi.

İSRAİL’İN
FIRAT VE DİCLE İLE NE İLGİSİ VAR?

Fırat ve
Dicle nehirleri Türkiye’den doğup Suriye ve Irak topraklarından akıp Basra
Körfezi’ne dökülüyor. AB bu akarsuları denetlemek istiyor ve bunun için baskı
yapıyor. AB bunu yaparken bölgedeki en büyük ortağı İsrail’i de bu işe dahil
ediyor. Normal şartlarda İsrail’in bu su kaynaklarından yararlanması imkansız.
Hem bunlar üzerinde bir hak iddia edebilecek durumda değil, hem de konumu buna
müsait değil. Peki, tüm bu şartlara rağmen neden İsrail’in Fırat ve Dicle
konusuna müdahil olması dayatılıyor? Geleceği su savaşları üzerinden tasarlama
plânları kuran Batı, ileride Ortadoğu’da yaşanabilecek bir su probleminde, bu
problemi geçmişte yıkım ile, kan ile, gözyaşı ile çözen bir İsrail’e ihtiyaç
duyuyor.

SU HIRSIZI
SİYONİST

ÜRDÜN
Havzası’ndaki su kaynaklarının çekişme konusu oluşu İsrail’in kuruluş dönemine
kadar uzanıyor. İsrail yıllardır iki ana nehir olan Ürdün ve Yarmuk
nehirlerinin sularından yararlanılmasını çatışma konusu olarak kullanıyor. 1967
Savaşı’ndan sonra bu gerilim daha da yükselmişti. Çünkü Golan Tepelerini ele
geçirip Ürdün sularını Galile Denizi’nden Necef Çölü’ne çevirerek bu nehrin
suları üzerinde mutlak egemenlik kuruyordu. Ürdün’ün kayıpları Yarmuk Nehri’nde
de ortaya çıkıyor. O sıralarda inşa edilmekte oklan Mukeyba Barajı ve Doğu Gor
Kanalı da İsrail ordusu tarafından yıkılıyordu. Bunların yeniden yapımı için
gerekli olan yardımlar da Dünya Bankası’nda İsrail tarafından engelleniyordu.

FIRAT VE
DİCLE ELDEN GİDİYOR

Türkiye, AB
uğruna verdiği tavizlerin belki de en önemlilerinden biri su konusu. 2009
yılında “Çevre” faslının açılması şartıyla Türkiye’nin su kaynaklarını AB’nin
ve İsrail’in kontrolüne bırakan Türkiye, etkileri ileri ki yıllarda hissedilecek
olan bir faciaya da imza atmış oldu. İsrail’in “dost” olarak nitelendirildiği
ve ikili ilişkilerin kuvvetlendirilmeye çalışıldığı şu günlerde önemini
arttıran bir husus olan su konusu, Türkiye’nin egemenlik haklarının bir parçası
olan Fırat ve Dicle’nin altın tepside Siyonistlere teslim edilmesini öngörüyor.

TÜRKİYE’NİN
sınırı aşan su kaynaklarından Fırat ve Dicle Avrupa Birliği kıskacında. Avrupa
Birliği uğruna İsrail’in de dâhil olduğu uluslararası bir kurula devredilmek
istenen Fırat ve Dicle, gerekli önlemler alınmazsa elimizden kayıp gidecek.




İSRAİL İLE
SU İŞBİRLİĞİ

Türkiye
10-11 Aralık 2009’da gerçekleştirilen AB Zirvesi’nde “Çevre” faslında
müzakerelere başlama konusunda AB ile uzlaşırken, önemli sonuçlar doğuracak bir
kriterini de kabul etti. Bu kritere göre, Türkiye’nin “Çevre” başlığında
müzakereleri tamamlamasının ardından, AB’nin Fırat ve Dicle havzasının yönetimi
konusunda doğrudan müdahale hakkı bulunacaktı. AB bu konuya ilk kez 6 Ekim 2004
yılında yayımladığı ve Türkiye için müktesebat olan ‘Etki Raporu’nda yer
vermişti. Raporun sekizinci sayfasında, üyelik halinde Fırat ve Dicle nehirleri
ile bunlar üzerindeki barajların ve sulama planlarının idaresinin uluslararası
yönetime bırakılmasının ve bu konuda komşular ve İsrail ile işbirliği yapılmasının
Türkiye’den isteneceğine yer verilmişti.

SU KONUSUNDA
“İSRAİL” VURGUSU

AB
Komisyonunun 6 Ekim 2004 tarihli Etki Değerlendirme Çalışmasında, Orta Doğu’da
su sorununun gelecek yıllarda giderek önemi artan bir konu olarak AB’nin
gündeminde önemli bir yere sahip olacağı kaydedilmişti. İşte o çalışmanın bir
bölümünde İsrail’e can suyu olacak Türkiye plânı şu şekilde özetlenmişti. “Orta
Doğu’da su önümüzdeki yıllarda giderek artan biçimde stratejik bir konu haline
gelecektir. Türkiye’nin AB’ye katılımıyla beraber su kaynakları ve
altyapılarının (Fırat ve Dicle nehirleri havzaları üzerindeki barajlar ve
sulama sistemleri, İsrail ve komşu ülkeleri arasında su alanında sınır ötesi
işbirliği) uluslararası yönetiminin AB için önemli bir mesele haline gelmesi beklenebilir.”
ifadesi yer almıştır. Belgede yer alan su kaynakları ve alt yapılarının
uluslararası yönetimi ibaresiyle Fırat ve Dicle havzalarında sınır aşan boyutta
entegre havza yönetimine gidilmesi gerektiği savunulmakta, ayrıca Türkiye’nin
kabulün aksine Dicle ve Fırat nehirleri ayrı havzalar olarak gösteriliyor.
Türkiye’nin bu su havzalarına göz diken Avrupa Birliği, Ortadoğu’da yakın
dönemde yaşanması muhtemel bir su kıtlığında İsrail’i garantiye almak
istiyor. 

MANAVGAT
YETMEDİ

Türkiye,
Akdeniz Havzası ve Ortadoğu’da su sıkıntısı çeken ülkelerin ihtiyacını
karşılamak amacıyla Manavgat nehri üzerinde 1997 yılında bir arıtma ve dolum
tesisi kurdu. Arıtma tesisi yılda 90 milyon m3 arıtılmış, 90 milyon m3 ham su
olmak üzere toplam 180 milyon m3 su kapasitesine sahip. İsrail’e Manavgat
tesisinden su satışını öngören bir anlaşma 4 Mart 2004 tarihinde imzalandı.
Anlaşma uyarınca, Manavgat Nehrinden yılda 50 milyon m3 arıtılmış suyun 20 yıl
süre ile İsrail’e satışı ve suyun İsrail’e deniz yoluyla tankerlerle taşınması
öngörülmüştü. Eğer Fırat ver Dicle nehirlerinin yönetiminde İsrail söz sahibi
olursa, Manavgat örneğinde olduğu gibi İsrail’e su sevkıyatının önü açılacak.
İsrail bu şekilde su ihtiyacını karşılarken, Avrupa Birliği de İsrail üzerinden
Türkiye’nin su kaynaklarını kontrol edecek.

“HANGİ SINIR
HAKKI İLE İSRAİL BU MESELEYE DÂHİL EDİLMİŞTİR?”

Saadet
Partisi GİK üyesi ve Ufuk Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim
Üyesi Prof. Dr. Oya Akgönenç konuyla alakalı Millî Gazete’ye yaptığı açıklamada,
“2004 yılında Avrupa Birliği tarafından bizim su kaynaklarımız hakkında garip
şartlar öne sürüldü. Hâlihazırda Irak ve Suriye ile paylaştığımız Fırat ve
Dicle suları üzerinde Avrupa Birliği’nin de tasarrufunu öngören bu şartlar
Türkiye’nin dikkatle üzerine eğilmesi gereken hususlardır. Bu şartlar arasında
İsrail’in bu su kaynakları üzerinde hak sahibi olması vardır ki, hangi sınır
hakkı ile İsrail bu meseleye dâhil edilmiştir? İsrail’den önce Irak var, Suriye
var. Ki zaten onlarla bu konularda anlaşmalarımız mevcut. Onlardan sonra Ürdün
var, sonra İsrail var. Bu su kaynakları üzerinde herhangi bir sınır bağlantısı
da bulunmuyor” diye konuştu.

İSRAİL’İN
FIRAT VE DİCLE İLE NE İLGİSİ VAR?

Fırat ve
Dicle nehirleri Türkiye’den doğup Suriye ve Irak topraklarından akıp Basra
Körfezi’ne dökülüyor. AB bu akarsuları denetlemek istiyor ve bunun için baskı
yapıyor. AB bunu yaparken bölgedeki en büyük ortağı İsrail’i de bu işe dahil
ediyor. Normal şartlarda İsrail’in bu su kaynaklarından yararlanması olanaksız.
Hem bunlar üzerinde bir hak iddia edebilecek durumda değil, hem de konumu buna
müsait değil. Peki, tüm bu şartlara rağmen neden İsrail’in Fırat ve Dicle
konusuna müdahil olması dayatılıyor? Geleceği su savaşları üzerinden tasarlama
plânları kuran Batı, ileride Ortadoğu’da yaşanabilecek bir su probleminde, bu
problemi geçmişte yıkım ile, kan ile, gözyaşı ile çözen bir İsrail’e ihtiyaç
duyuyor.

“TEHLİKELİ
MADDELER VAR”

Akgönenç,
“Şuan su konusuna dokunmak için müsait bir ortamın oluşması bekleniyor. Küresel
ısınma artıyor ve su konusu daha da önem arz eden bir duruma geliyor. Türkiye
olarak öncelikle kendi çıkarlarımızı düşünerek hareket etmeliyiz. Biz bu suları
zaten Irak ve Suriye ile paylaşıyoruz. Bir de buna İsrail’i eklersek bu suyu
lüzumundan fazla kullanmış oluruz. Bu da bölge ülkeleri için sıkıntı olabilir.
Söz konusu maddeler Türkiye için çok tehlikeli maddeler. Bu konularda dikkatli
olunmalı” şeklinde konuştu.

SU HIRSIZI
İSRAİL

İsrail
tarihi, su konusunda da, diğer konularda olduğu gibi kanlı. Ürdün Havzası’ndaki
su kaynaklarının çekişme konusu oluşu İsrail’in kuruluş dönemine kadar
uzanıyor. İsrail yıllardır iki ana nehir olan Ürdün ve Yarmuk nehirlerinin
sularından yararlanılmasını çatışma konusu olarak kullanıyor. 1967 Savaşı’ndan
sonra bu gerilim daha da yükselmişti.. Çünkü Golan Tepelerini ele geçirip Ürdün
sularını Galile Denizi’nden Necef Çölü’ne çevirerek bu nehrin suları üzerinde
mutlak egemenlik kuruyordu. Ürdün’ün kayıpları Yarmuk Nehri’nde de ortaya
çıkıyor. O sıralarda inşa edilmekte oklan Mukeyba Barajı ve Doğu Gor Kanalı da
İsrail ordusu tarafından yıkılıyordu. Bunların yeniden yapımı için gerekli olan
yardımlar da Dünya Bankası’nda İsrail tarafından engelleniyordu. Öte yandan,
İsrail Yarmuk Nehri’nin sularını da kendi büyük kanalına pompalayarak
çalıyordu.

TÜRKİYE’DEN
“YANLIŞ ANLAŞILIYOR, DÜZELTİN” UYARISI

AB’nin bu
açıklamasının ardından o dönemde harekete geçen Türkiye, Avrupa Birliği Daimi
Temsilciliği tarafından AB Komisyonu nezdinde yapılan çeşitli girişimlerde,
AB’nin Türkiye’nin sınırı aşan sular meselesi ile Fırat ve Dicle Nehirleri
konusuna ilgisinin ve yaklaşımının yanlış anlamaya neden olmayacak bir
çerçeveye oturtulması istenmiştir. YaAni Türkiye Avrupa Birliği’nin Fırat ve
Dicle’ye İsrail’in rahatı için göz diktiğini fark etmiş fakat bunu AB’ye
“yakıştıramamış”, “yanlış anlamış” ve düzeltilmesini talep etmiş. Bunun üzerine
9 Kasım 2005 tarihinde yayımlanan Katılım Ortaklığı Belgesinde ise sınırı aşan
sular konusunda işbirliğinin AB Su Çerçeve Direktifi ve Avrupa Birliği’nin
taraf olduğu uluslararası anlaşmalar çerçevesinde geliştirilmesine devam
edilmesi yönünde bir ifade kullanılmıştır.

 AVRUPA’NIN
İSRAİL ENDİŞESİ

6 Kasım 2007
tarihinde yayımlanan Katılım Ortaklığı Belgesinde ise, özellikle yatay ve
çerçeve düzenlemelerde, sınırı aşan boyutunu da kapsayan çevresel etki
değerlendirmesi ve idari kapasite güçlendirilmesi konularının geliştirilmesine
devam edilmesi belirtiliyor. Avrupa Komisyonu tarafından Türkiye’ye ilişkin
olarak açıklanan 2006 yılı İlerleme Raporu’nda AB su mevzuatına uyumu da içeren
“Çevre” faslı, “Çok sınırlı ilerleme” kaydedilen fasıllar arasında sayılıyor.
Raporda ayrıca, müktesebatla ilgili yatırımların gerçekleşmesini teminen Su
Çerçeve Direktifine uyum sağlanmasına ve bu bağlamda Türkiye’nin sınır aşan
sular konusunda özellikle üye ülkelerle işbirliğinin artırılmasına yönelik
adımların atılmadığı vurgulanırken, yatay mevzuatta ise özellikle halka
danışılması ve sınır aşan konulardaki ilerleme eksikliğinin giderek artan bir
endişe kaynağı olduğu kaydedildi.

 

KAYNAK: http://www.milligazete.com.tr/haber/Gaz_su_Israil/389383#.VpDsUMaLSM8

 

Siyonist’e yardım vergiden düşüyor

 

ABD’de faaliyet gösteren 150 sivil
toplum kuruluşunun son 20 yılda İsrail’e 280 milyar dolar yardım gönderdiği,
yardımların gelir vergilerinden düşüldüğü gerekçesiyle ABD Hazine Bakanlığı
aleyhine dav

 

ABD’de
faaliyet gösteren 150 sivil toplum kuruluşunun son 20 yılda İsrail’e 280 milyar
dolar yardım gönderdiği, yardımların gelir vergilerinden düşüldüğü gerekçesiyle
ABD Hazine Bakanlığı aleyhine dava açıldığı bildirildi. Haber kuruluşu El
Cezire’nin bildirdiğine göre, açılan dava Amerikalı sivil toplum kuruluşlarının
yardım yapılan İsrail ordusunu ve Filistin topraklarında yasa dışı inşa edilen
yerleşim yerlerinin desteklenmesini durdurmayı hedefliyor.

ABD dış
politikasına zarar veriyor

İsrail’e
yardım gönderen sivil toplum kuruluşlarının ABD Gelir Yasası’nda “501(c)(3)”
koduyla tanımlandığı ve bağışçıların İsrail’e yaptıkları yardımları vergiden
düştüğü belirtildi. Dava dilekçesinde, sivil toplum kuruluşlarının İsrail’e
yardım ederek ABD yasaları ile uluslararası hukuku ihlal ettiği, ABD dış
politikasına zarar verdiği ve Filistinlileri hedef alan sayısız suç ve insan
hakları ihlaline katkıda bulunduğu savunuldu. Hazine Bakanlığı yetkilileri ise
devam etmekte olan bir dava üzerine yorum yapmak istemediklerini belirterek
konu hakkında soruları yanıtsız bıraktı. Davayı açanlardan Filistin kökenli
Amerikalı yazar ve insan hakları savunucusu Susan Abulhawa, yardım gönderen
sivil toplum kuruluşlarının İsrail tarafından mağdur edilenlerin haklarını geri
vermeye zorlanması gerektiğini söyledi.

Vergi
Muafiyeti Sonlandırlmalı

Davanın
avukatı Martin McMahon da Hazine Bakanlığı’nın yardımda bulunan sivil toplum
kuruluşlarının sadece vergi muafiyetini sonlandırmamasını, aynı zamanda yüz
milyonlarca dolar değerindeki geçmiş vergilerin de bu kuruluşlara tekrar
uygulanması gerektiğini belirtti.

Ülke
İçerisinde Büyük Tartışmalara Neden Oluyor

Hazine
Bakanlığının 21 Aralık’ta açılan davaya cevap vermesi için 60 gün süresi
bulunuyor. ABD yasalarına göre, bazı ülkelere yapılan yardımlar vergiden
düşürülebiliyor. İsrail de bu ülkeler arasında yer alıyor ancak bağışı yapan
kişi ya da kuruluşun yardım yapıldığı yıl içerisinde İsrail’den bir geliri
olması gerekiyor ve bu gelirden yapılan yardımın sadece bir bölümünü vergiden
düşebiliyor. ABD’nin yabancı ülkelere yaptığı yardım ülke içerisinde büyük 
tartışmalara sebep
oluyor. Obama yönetiminin 2015 yılında İsrail’e 3,7 milyar dolarlık askeri
yardımda bulunduğu belirtiliyor.

 

KAYNAK: http://www.milligazete.com.tr/haber/Siyoniste_yardim_vergiden_dusuyor/390217#.VpDsPMaLSM8

İsrail
gazına yol yapılıyor!

DEVLETİN
AJANSINDAN YİNE BİR “İSRAİL GAZI” HABERİ…ZORLU Enerji Genel Müdürü Sinan Ak,
son gelişmelerin Türkiye ve İsrail arasında hem hükümetler arası hem de
şirketler arası görüşmelerin daha da artacağını gösterdiğini söyledi.

ZORLU Enerji
Genel Müdürü Sinan Ak, son gelişmelerin Türkiye ve İsrail arasında hem
hükümetler arası hem de şirketler arası görüşmelerin daha da artacağını
gösterdiğini söyledi.

Doğu
Akdeniz’de İsrail açıklarında keşfedilen zengin doğalgaz kaynaklarının
Türkiye’ye iletilmesi konusunu da değerlendiren Ak, şöyle konuştu:

“İsrail
gazının Türkiye’ye taşınmasında özel şirketlerin anlaşması daha kolay olur,
konsorsiyum oluşturmak gerekebilir. Bu ideal çözüm olarak görünüyor,
gelişmeleri yakından izliyoruz.”

Bu arada,
Turcas Petrol Üst Yöneticisi Batu Aksoy ise katıldığı bir toplantıda, İsrail
gazının Türkiye’ye taşınması konusunda birçok şirketle konsorsiyum görüşmesi
yaptıklarını ifade ederek, “EnerjiSa ile işbirliği yapıyoruz, Zorlu da
konsorsiyumla ilgilenen bir grup. Çok olumlu görüşmeler var. Bu uluslararası,
mega bir proje” demişti.

ZORLU
ENERJİ, İSRAİL’DE İKİNCİ SANTRALİNİ AÇTI

Zorlu Enerji
Grubu’ndan yapılan yazılı açıklamada, grubun yüzde 42.15’ine sahip olduğu
Ezotech Electric Limited Şirketi tarafından inşa edilen Ashdod Doğalgaz
Kojenerasyon Santrali’nin, 20 aralık2ta devreye alındığı belirtildi. Santralin,
55 megavatlık kurulu güce sahip olduğu belirtildi.

İsrail’in
Ashdod şehrinin kuzey bölgesinde yaklaşık 110 milyon dolarlık bir yatırımla
devreye alınan santral, grubun İsrail’deki ikinci enerji santrali konumunda
bulunuyor. Grup, İsrailli ortakları ile birlikte geçen yıl Dorad Doğalgaz
Çevrim Santrali’ni devreye almıştı.

 

 KAYNAK: http://m.milligazete.com.tr/haber_detay.php?id=389363


         “DIŞ PROJE”
 İKRAMI

        DİNDAR AKP İKTİDARI

  

Duruma göre davran; “Dün dündür, bugün bugün…”

“Anı” kurtarmaya bak, şeref onur boş laftır!..

Yalan söyle hava at, hem namaz kıl beş öğün

Çevresine öğüdü: “Din bağı bir zaaftır!”

  

İsrail’e “van münit”, çektin lakin derinden

Stratejik ilişki, hiç kaymadı yerinden

Filistinli mazlumlar, kahrolsun kederinden

Biz istismar ederiz, çün halkımız çok saftır!

  

Her herzeye bin hikmet, uydurur dalkavuklar

Sarık cübbe kuşanmış, kof kafada kavuklar

Kendin horoz sanıyor, köhnemiş kel tavuklar

Ötmeye kalkışınca, yumurtladığı gaftır!

  

“Erbakan’ın devamı”, diyor halâ soytarı

Kendini doktor sanır, oysa sığır baytarı

Her gün fikir değişir, zoru görse kaytarır

Bunlarda asalet yok, sözleri hep caf caftır!

  

“İsrail’le uzlaşmak, tarihi bir adımdır

Siyonizm’e yaranmak, siyasi muradımdır

Boş ver dava ve mizan, dünya ağız tadımdır

Hal⠓Kur’an” diyorlar, ya hu bunlar israftır!”

  

Unutmayın AKP, bir “dış projesi”dir

Hoca’ya hıyanetin, güdümlü objesidir

“İsrail’e dost” imiş, Şeytan penceresidir

Ömer Çelik buyurmuş; çün Siyon kutlu Kaf’tır!

  

“Fetullah ve PKK, hep bizi aldattılar!..”

Safdirik bulmuşlardı, tükürüp yalattılar

Ters köşeye yatırıp, sürekli gol attılar

Şükür asker el koydu, hakkın vermek insaftır!

  

“Utanmazsan rastgele, konuş” diyor Peygamber

“Faiz fuhuş keneftir”, soysuza miskü amber

İsrail’le AKP, bak Arzu ile Kamber

Mason piramidinde, alttan birinci raftır!

  

Zahir Dini parlatıp, alttan özün oymayın

D-8’ler yerine, siz AB’yi koymayın

Dünya için Din satıp, kazancıyla doymayın

Batıla giden berbat, mü’min Hakka taraftır!

  

İman küfür bağdaşmaz, kör tarafgir cahiller

Milleti menfaate, feda eden bahiller

Satıldı fabrikalar, limanlar ve sahiller

Zalimler hoş görülmez, çün vicdandan muaftır!

  

Çözüm diye yıllarca, teröre yol verdiniz

Eşkıya muhatap mı, nedir sizin derdiniz

Şimdi yüzler canımız, böyle yere serdiniz

Gaflet mi hıyanet mi, tavrınız çok tuhaftır!

  

Yakındır yıkılmanız, bu devran ters dönecek

İsrail gazı yanan, ampulünüz sönecek

Allah’ın va’di haktır, kim kader önleyecek

Durduğun yere bir bak; Hak-Batıl, hangi saftır?


BENZER İÇERİKLER

Size daha iyi hizmet sunabilmek için çerezleri kullanıyoruz. KABUL ET Detaylı Bilgi