Oğuzhan Asiltürkün iftirasıyla ilgili:BİR YORUM ANALİZİ VE DURUM TESPİTİ
Oğuzhan Asiltürkü
Anlamayan Ahmaktır yazımıza Yavuz Selim Bayrak kardeşimizin gönderdiği,
Bahadır Ağan imzasıyla hazırlanan uzun bir yorumu, özetleyerek, bazı
sadeleştirme ve düzeltmelerle, okurlarımızla paylaşmak istiyoruz?
De Bana Ey Milli
Görüş!
İddiamız, davamız,
canımız, hayatımız, amacımız; gece ışığımız, gündüz yol haritamız, umudumuz,
özlemimiz, aşkımız ve sevdamız Milli Görüşümüz! Sana ne oldu böyle, kimlerin
elinde itilip kakılan, horlanıp hakaret yağdırılan bir akıbete uğradın.
De Bana Ey Milli
Görüş!
Sen ki bizim
heyecanımızdın, yaşam enerjimiz, ümidimiz, hayallerimizdin. Uğruna akıttığımız
terimizi de, sana olan tertemiz teslimiyetimizi de, zor zamanlarında içimize
düşen kor nedeniyle uykusuz geçirdiğimiz gecelerimizi de inşallah birer beraat
sertifikamız, sorgu sual zamanlarına çıkınlarımızda sakladığımız azığımız,
Mahkeme-i Kübrada, Hakkın hizmetkarı olduğumuza dair kanıtımız gibi
kurguladığımızdın.
Erbakan Hocanın
sesini duymak içimize huzur ve umut aşılardı, o nurlu cemaline bakmak
gönüllerimizi ferahlatırdı. Hocaya hakaret edeni bize hakaret etmiş sayar,
Savunan Adamı gönlümüzde apayrı yerlere koyardık.
De Bana Ey Milli
Görüş, ne oldu sana böyle?
Eskiden beri içimizi
burkan sorular hep vardı. Ama sormadığımız, konuşmadığımız, konuşamadığımız,
konuşmayı sana karşı bir vefasızlık bir saygısızlık sayarak içimizde
sakladığımız konular hep vardı. Aklımızdan geçenleri, kendi iç dünyamızda bile
sorguladığımızda, çok büyük bir ayıp yapmış mahcubiyetiyle kendimize kızardık.
Hiçbir zaman soramadık ve sorgulayamadık: Bu Oğuzhan Asiltürk ne yapıyor? Neden
kendisini Erbakanın bile üstünde görüyor? Neden davanın asıl sahibi ve hakimi
gibi davranıyor? Neden birçok samimi kahramanı azarlıyor? Neden Tayyip Erdoğan,
Abdullah Gül, Numan Kurtulmuş, Mehmet Bekaroğlu vs her biri hem onun sayesinde
yükseliyor; hem de ondan zılgıt yiyor da ayrılıyor? Her geçen gün tepelerde
duyduğumuz ama duymazlıktan geldiğimiz, hissettiğimiz ama mutlaka vardır bir
sebebi dediğimiz hadiselere yorumlar yapardık. Diyorduk ki: Daha 40 yaşında
kudretli içişleri bakanı yapılmış, ama hiçbir zaman hocaya başkaldırmamış tam
bir vefa abidesi Asiltürkün mutlaka bildiği bir şeyler vardır. Kendimiz bile,
tam olarak inanamıyorduk bu dediğimize ama, inanmamız ve böyle davranmamız
lazım diye hüsnü zan bir tavırla kalbimizi ve beynimizi baskı altına alırdık.
Ey Milli Görüş!
Bil ki bizler, yani
nefsi hesabı ve dünyevi çıkarı olmayanlar; yani seni gerçekten, inananların ve
insanlığın kurtarıcı davası tanıyıp tabi olanlar; yani yetmiş yaşında direğe
tırmanarak bayrak asanlar; yani mektebini ve iş yerini, evini ve ailesini bırakıp
miting meydanlarına ve toplantılara koşanlar. Yani senin uğruna eşiyle dostuyla
akrabasıyla tartışanlar; yani sana hizmet için Eşimin cenazesini toprağa,
çocuğumu yengemin kucağına koydum da nöbetime koştum diyerek cihada katılmak
gerektiğine samimiyetle inananlar; her zaman sana sadık kaldık. Ne ikbal uğruna
bir yerlere kaydık, ne de üç kuruşa tamah edip senden ayrıldık. Biz dünya
durdukça, can var oldukça nefes aldıkça, hakikat davamıza inanmaya ve
yeryüzünde Adil Düzeni kurmaya adanmış sadıklarız.
De Bana Ey Milli
Görüş!
Ama ne olur söyle,
nedir bu yaşadıklarımız? Yüzde bir bile oy almazken, yukarılarda birilerinin
yaptığı neyin kavgasıdır?
Partini kapatanlar,
liderini de siyasi hayattan silmek için sanki trilyonları zimmetine geçirmiş
gibi muamele yaptı; Bunlar zalimlerin ve hainlerin huylarıdır deyip
katlandık. Çünkü, dava adamlarının iftiraya uğraması büyüklüğün şanından ve
davanın şiarındandır deyip bağrımıza taş bastık. Zira nice Nebiler ve
mücedditler hep iftiralara uğramışlardı.
De Bana Ey Milli
Görüş, ya şimdi ne yapmamız gerekiyor? Güya senin sahipliğini iddia eden,
Genel başkan kim olursa olsun, Milli Görüşün yaşayan lideri artık benim diyen
ve birilerinden biat isteyen Oğuzhan Asiltürk utanmadan kalkıp Hocanın
çocuklarını bu parayı zimmete geçirmekle itham ediyor. Uykumuzu ümidimizi,
geçmişimizi ve geleceğimizi ipotek altına alıyor. Sonra da hiç sıkılmadan Ben
hoca zimmetine geçirdi demiyorum, O cihat parasıyla mal edinip evlatlarına
bıraktı, zimmetine geçirenler hocanın çocuklarıdır diyor.
Ey Milli Görüş, De
Bana Hele,
Asil ve Aziz Hocamız,
haşa, cihat paralarını zimmetine geçirecek kadar duyarsız ve tedbirsiz miydi?
Çocuklarına bile söz geçiremeyen bir acizlikte miydi? Ve hele trilyon suçla
sebebiyle onlarca kişi mahkûm olurken ve onlardan hiçbiri böyle söylemezken,
Asiltürk tarafından ihanetle suçlanan Tayyip Erdoğan, Abdullah Gül ve Numan
Kurtulmuş bile böyle ağır bir itham ileri sürmezken; biz, yani senin gerçek
neferlerin; içimizden, hatta üstlerimizden, hatta davanın en önemli kahramanlarından
sandığımız kişilerden sadır olan bu itham karşısında ne yapmalıyız, Ne
düşünmeliyiz? Bir anda tüm hizmetlerimizi, tüm mazimizi, hatta tüm gelecek
hayallerimizi töhmet altında bırakan bu ithamın sahibi hakkında nasıl hareket
etmeliyiz?
De Bana Ey Milli
Görüş!
Hani ikbal
düşünmedikleri için, Dünya makamlarını ellerinin tersiyle ittikleri için, sana
sadakati, hocaya sadakati şeref bildikleri için kurulan diğer partilere
geçmediklerini, burada kaldıklarını iddia ediyorlardı? Ama şimdi ne oldu ki
biri hacizler koyuyor tüm varlıklara, diğeri zimmetle itham ediyor Hocanın
çocuklarını?!
Velhasılıkelam Ey
Milli Görüş
Senden ayrılanlara
sempati beslemiyoruz. Başka partilere, gruplara göz kırpıp ihanet için
bahaneler ve yöntemler aramıyoruz. Döneklik damgası yemeden, başka yerlere
kaçmanın tam zamanıdır diyerek el ovuşturup yavaştan yavaştan yan çizmeye
çalışmıyoruz. Ama bu tuhaf şahısların ve bu tuhaf ithamların arasında, emin ol
ki bir ümidimiz de yok artık. Bizi böyle boşlukta ve umutsuzlukta bırakanlara
ne denilmesi gerekiyorsa Sen de Ey Milli Görüş! Ne olur Sen de
Bahadır AĞAN
Bu kardeşimize ve
böyle düşünenlere 5 tebrikimiz, 5 tenkidimiz ve 5 tavsiyemiz var.
Tebriklerimiz:
1- Oğuzhan Asiltürkün bu kadar açıkça ve küstahça iftiraları karşısında bile
hala: Belki bunları konuşmamıştır, konuşmuş olsa bile kendi şahsi hatasıdır
gibi mazeretlere ve hikmetlere sığınmadan, mert ve net şekilde acı gerçeği
fark ettiğiniz için tebrikler.
2- Bu gerçeği içinizde hapsedip haksızlıklar karşısında susan dilsiz
şeytandır durumuna düşmeyerek, duygu ve tepkilerinizi yazıp bizimle paylaşma
cesaretiniz için teşekkürler.
3- Her şeye rağmen sadakat ve samimiyetinizi muhafaza ettiğiniz için
takdirler.
4- Bu acı gerçeği fark eden, ama dile getiremeyen binlerce dava dertlisi
kardeşimize bir nevi tercümanlık ettiğiniz için tebrikler.
5- Oğuzhan Asiltürkle ilgili, bir dava kurmayına ve olgun bir Müslümana asla
yakışmayan tavırlarını daha önce de sezdiğinizi, ama herhalde vardır bir
hikmeti diyerek, bunları dile getirmediğinizi itiraf ettiğiniz için de
teşekkürler.
Tenkitlerimiz:
1- Sizlerin yılar önce de fark edip dile getiremediğiniz gerçekleri, başından
beri gündeme taşıyan ve Erbakan Hocanın hangi mazeret ve hedefler için bu
tipleri yanında tuttuğunu yazıp camiamızı uyaran Milli Çözüm Dergisine; Siz haklı çıktınız.
Oğuzhan ve Şevket Kazanın dışlayıp suçlamasıyla size tavır aldık, hakkınızı
helal edin bile diyememişsiniz.
Yani hala vicdanınızla ters düşmektesiniz. Milli Çözüm Dergisinin doğru, onurlu
ve cesur yayınları ve sorumlu uyarıları üzerine; Fatih Erbakanı kızdırıp kışkırtarak
ve iftiralarla karalayıp bunaltarak, SPden kopup ayrılmaya mecbur etmek,
böylece Milli Görüşü artık dirilemez şekilde bitirmek isteyen Oğuzhan Asiltürk
ve hıyanet ekibi, görüldüğü gibi geri adım atmak ve tükürdükleri balgamları
yalamak zorunda kalmıştı. Kendilerini hem töhmetten hem de vebalden kurtaran
Milli Çözüme teşekkür yerine, sitem edenler ise, vicdani ayarlarını ortaya
koymaktaydı. Oysa sadece Allahın rızasını ve davasının hatırını gözetenler,
hiç kimseden dünyalık bir karşılık ummazdı, nankör ve cahillerin kınamasından
da korkmazdı.
2- Baki olan Hocamız değil, Rabbimiz ve davamızdır. Umut kaynağımız parti ve
teşkilat yöneticileri değil, Cenabı Haktır. Bizim Aziz Hocamıza hürmet,
muhabbet ve itaatimizin sebebi, Onun mübarek şahsı değil, tercümanı ve
takipçisi olduğu Kurandır. Öyle ise ümitsizliğe düşmek yersizdir, yanlıştır
ve haramdır.
3- Allahın zaferi, kalabalıklar eliyle değil, yüzde birin bile çok altındaki
azın azı sadık müminlerle, hatta çoğu zaman Kuranın anlattığı Talut-Calut
hadisesinde olduğu gibi, bir seçkin kişi vasıtasıyla vermektedir. (Bak. Bakara:
246-252)
Hz. Davutun
kullandığı, düşman tarafında bulunmayan sapan taşı gibi bir teknoloji
sayesinde zalimler hezimete uğratıldığı gibi, bugün de rahmetli Hocamızın
hazırlayıp kahraman ordumuzun yetkili birimlerine teslim ettiğini söylendiği,
ABD ve İsrailin atom füzelerini, uçak gemilerini ve bütün saldırı sistemlerini
çalışmaz ve işe yaramaz hale getirecek teknoloji
harikaları; yakında patlayacak
tarihi hesaplaşmada kullanılacak ve siyonizmin saltanatı yıkılacaktır.
Hocamızın haber
verdiği ve zaten Kuranın ve Resulüllahın da müjdelediği bu gerçeklere inanıp
inanmamak, herkesin kendi sorunudur ve takdir edilen sonuç mutlaka
yaşanacaktır.
4- Öyle ki elçiler (ve davetçiler), (Haktan) umutlarını kestikleri ve artık
kesinlikle yalanladıklarını (ve insanların Hak davaya değil dünyaya
tapındıklarını) hissettikleri bir sırada onlara nusretimiz (ve zafer müjdemiz)
gelecektir. (Yusuf: 10) ayeti
üzerinde dikkatli yoğunlaşmak, iman ve ümidimizi olgunlaştırmak zamanıdır.
5- Saadet Partisi, bu farkına vardığınız ve şaşkınlığa uğradığınız iftiracı
soysuzlara ve hala bunlara susan onursuzlara rağmen, bağrında sadık ve samimi
dava ehlini barındıran bir yapıdır ve mutlaka sahip çıkılıp korunması lazımdır.
Çünkü Kahraman Ordumuz eliyle Hocamızın haber verdiği teknolojiler sayesinde,
süper şeytanların saltanatı yıkıldıktan ve Adil Düzen kurulduktan sonra, bu
sağlam ve sadık Milli Görüşçüler, Yeni Saadet Medeniyetinin mayaları
olacaklardır.
Tavsiyelerimiz:
1- Erbakan Hocamızın; bugün ülkemizde, bölgemizde ve yeryüzünde yaptığı kutlu
atılımlarını ve büyük devrime hazırlık mahiyetindeki tarihi adımlarını
gerçekleştirmek için bir parti resmiyetine ihtiyacı vardı ve Siyonist merkezler
Hocayı kontrol altında tutmak için kendi adamlarını ve ajanlarını Milli Görüşe
sokmayı şart koşmuşlardı.
Hocanın bunu kabul
etmesi çok tehlikeli bir riskti ve ancak büyük liderlerin yanaşabileceği bir
tavizdi.
Şimdi Hoca, 50 yıl
boyunca, bu kadar hizmetleri ve değişim temellerini başardığına göre, bazı
münafık marazlıları parti bünyesinde tutma tavizinden, Siyonist mahfillerden
bin kere ziyade, kendisi karlı çıkmıştır. Öyle ise hala: Madem bunları biliyordu, niye müsaade ediyordu? soruları yersiz ve yanlıştır. Yani olaylara ve olacakları, kuru kahramanlık
slogan ve saplantılarıyla değil, Kuranın kuralları ve Allahın MEKİR-hile
ile düşmanları mağlup etme sıfatıyla anlamaya çalışmalıdır.
2- Oğuzhan Asiltürkün asılsız iddiaları ve parti yetkililerinin kahreden
suskunlukları karşısında, onların yalanlarını ve hala biat-itaat
edebiyatıyla bu münafıklara yalakalık yapanları kınayıp karşı çıkmamız ve
camiamızı uyarmamız, imanın ve insanlığın icabıdır. Bu kadar bile gayret ve
hassasiyet göstermeyenler, imtihanı kaybetmiş olacaktır.
3- Bu gerçekleri daha iyi kavramak, Erbakanı, Milli Görüş Davasını ve
Hak-Batıl hesaplaşmasını yakından tanımak, böylece sağlam ve sarsılmaz bir iman
ve umut sahibi olmak için, Milli Çözüm Dergisini ve Ahmet Akgülün eserlerini
dikkatle okumak, bize büyük katkı sağlayacaktır.
4- Gerçek iman; savunduğun davada tek başına kalsan bile, milyonlar senin
yanındaymış gibi, aynı heyecan ve hissiyatı duymak ve Allahın davasına ve
insanlığın kurtuluşuna hizmet ediyor olmanın mutluluğunu yaşamaktır. Zaferi,
Allahın nusretinden değil, taraftarların kesafetinden bilmek şirk ve
şaşkınlıktır.
5- Haşa Kuran değişmediğine, Allah vadinden dönmediğine, Erbakan çizgisinden
ve Milli Görüş prensiplerinden başka; hiçbir ilmi, insani ve İslami hedef ve
hizmet ortada görülmediğine göre; bu dava Haktır, başındaki münafıklara rağmen
zafere ulaşacaktır. Ama bunun ille de seçimle, reyle, sistemle ve siyasetle
olacağını düşünmek te yanlıştır. Çünkü Allah, hiçbir beşeri kurala ve kuruma
bağımlı olmayandır.
Bediüzzaman Hz.lerinin Kahraman ordumuzun, dizginini süfyani ve şeytani odakların elinden, NATO
ve ABDnin güdümünden kurtarıp, İslama ve insanlığa hizmetkar ve yeniden
Kurana sancaktar olacağını müjdelediği
tespitlerini dikkate almalıdır. (Bak. Şualar: 5. Şua 3. Küçük Mesele ve 3.
Hadise. 5. Şuanın en son kısmı)
İsrailin Türkiyeyi
Kuşatması, büyük hesaplaşmanın yakın ve kaçınılmaz olduğunu gösteriyordu!
Siyonist İsrail, şeytani
amacını gerçekleştirebilmek için önündeki son engeller olarak gördüğü Türkiye
ve İran’ı çember içine alıyordu.
Her fırsatta İran’ı
vuracağını açıkça söyleyen İsrail, bölgedeki faaliyetlerine hız vermiş
durumdadır. Azerbaycan’la 1,6 milyar dolarlık askeri anlaşma imzalayan İsrail
Kafkasya’daki etkinliğini giderek arttırmaktadır. İsrail Gürcistan’la da yakın
ilişki içinde bulunmaktadır.
Azerbaycanın
Türkiye’ye nispet yaparcasına İsrail ile kurduğu yakın ilişki kafaları
karıştırmaktadır. Kısa bir süre önce İngiltere de yayımlanan The Times
gazetesine açıklamalarda bulunan bir MOSSAD ajanı Azerbaycan ile kurdukları
yakın ilişkiyi “Buradaki varlığımız bizi İran’a çok yakın kılıyor ve bu
ülkeye saldırmamızı kolaylaştırıyor. 2008 yılında da İsrail’de yayımlanan
Haaretz gazetesi İsrail ile Azerbaycan arasında istihbarat anlaşması
imzalandığını açıklamıştı. Azerbaycan’ın doğal kaynakları iştah kabartırken,
İsrail sadece askeri alanda değil ticari olarak ta Azerbaycana yatırım
yapmaktadır. İki ülkenin ortak İnsansız Hava Aracı üreteceği de
konuşulmaktadır.
ABD, İsrail ve
Mısırdan sonra en büyük yardımı Gürcistana yapıyor!
Bu arada Gürcistan’da
ABD ve İsrail’in hatırı sayılır bir ağırlığı bulunmaktadır.
2009 yılında yaşanan
kargaşanın ardından Gürcistan’ın İsrail ve Mısır’dan sonra ABD’den en büyük
askeri yardım alan üçüncü ülke olması tesadüf sanılmamalıdır.
Olası bir İran
saldırısında Gürcistan’ın üs olarak kullanılabileceği de vurgulanmaktadır.
Gürcistan Devlet Başkanı Saakaşvili’nin ABD ‘de eğitim görmesi eşinin de Musevi
olması, bu ihtimalleri daha da güçlü kılmaktadır.
Ünlü spekülatör George
Sorosun bu ülkedeki etkinliği de unutulmamalıdır.
Güney Kıbrıs,
Yunanistan, İsrail hattı kuruluyor!
Kafkasya’da bu
gelişmeler yaşanırken Türkiye’nin Güneyinde de İsrail’in bölge ülkelerle
kurduğu ilişkiler gözlerden kaçmamaktadır. Son olarak İsrail ile Güney Kıbrıs
Rum Kesimi arasında denizaltı elektrik kablo hattı anlaşması imzalanmıştır.
Kudüs’te imzalanan anlaşma, Güney Kıbrıs’ı Yunanistan üzerinden Avrupa kıtasına
bağlayacak, tabi bu sistemi İsrail de kullanacaktır.
İsrail Türkiyeyi
kuşatmakla kendi sonunu hazırlıyordu!
İsrail yakın bir süre
önce Güney Kıbrıs ve Yunanistan ile savunma işbirliği anlaşmaları imzalamıştır.
İsrail sadece Yunanistan ve Güney Kıbrıs’la değil, Bulgaristan’la da askeri
eğitim ve savunma alanında önemli anlaşmalara imza atmış durumdadır.
Bulgaristan’da çok
sayıda ABD askeri üssü de bulunmaktadır. İsrail Kuzey Irak’ta da bir hayli
etkin konumdadır. Bütün bu ülkeler yan yana getirildiğinde ortaya çıkan tablo,
Türkiye’nin İsrail tarafından kuşatılmasıdır.[1]
Öyle ise Türkiye, bu
gavur kıskacından ve tarihin en büyük kuşatmasından, mutlaka kurtulmak
zorundadır. Ve işte bu nedenle İsraille ve arkasındaki ABD ve AB ile kapışması
ve hesaplaşması kaçınılmazdır. Zaman giderek daralmakta ve şartlar
olgunlaşmaktadır. Evet, hem zalim dış güçlerin, hem de hain işbirlikçilerin
tezgahları yakında bozulacaktır. Kim ne düşünürse düşünsün, bizim heyecanımız
her geçen gün biraz daha artmaktadır.
[1] Milli Gazete / Gökçen GÖKSAL
Oğuzhan Asiltürkün iftirasıyla ilgili:BİR YORUM ANALİZİ VE DU