NİÇİN MEHDİ LAZIMDIR?
Bütün insanların ve özellikle Müslümanların, yıllardır yaşadığı sorunları aşmak ve birlikte huzura kavuşmak için, sadece tepki ve temennilerimizi sıralayıp slogan atmanın, veya Siyonist güçleri ve işbirlikçilerini suçlayıp sataşmanın… Hiçbir işe yaramadığı ve yaramayacağı artık anlaşıldı. Çünkü her gayeye, ancak ciddi bir gayretle ulaşılırdı… Müslümanlar ve tüm ezilen insanlar, önce kurtuluş yönünde “ortak bir irade” ve şuur olgunluğuna varmadan… Ardından bu ortak irade, kendi arasında “organize” olmadan… Ve bütün bunları başlatacak ve başaracak bir beyin ve “otorite” bulunmadan… Bu konudaki bütün söylemler ya eyleme dönüşmeyecek veya girişilen eylemler güdük kalacaktı…
Çünkü zulüm cephesi ve Siyonist düzeni, bütün dünyada çok ciddi ve organizeli bir güç olarak karşımızdaydı… Ona karşı yarım, yamuk ve birbirinden kopuk hareketlerin başarı şansı olmayacaktı…
Evet, bugünkü İslam dünyasının geri kalmışlığının ve Müslümanların perişanlığının suçu, ne İslam dininin, ne de bütünüyle Müminlerin üzerine atılamazdı… Bu manzara, sömürme ve sindirme üzerine kurulan Barbar Batı Medeniyetinin ve ardındaki Siyonist zihniyetinin ve onların güdümündeki işbirlikçi hükümetlerin şeytani başarısıydı ()… Avrupa ve Amerika’daki kalkınmışlığın ve uygarlığın altında ise, Asya ve Afrika’nın asırlar boyu yağmalanan zenginlikleri ve mazlum insanların ve Müslümanların alın teri bulunmaktaydı…
İşte bu Batı Alemi, sözde dünya barışını ve ülkelerin bağımsızlığını korumak iddiasıyla Birleşmiş Milletleri kurmuşlardı. Ama geç de olsa anlaşıldı ki, o BM, veto yetkisi olan beş ülkenin ve özellikle Siyonist güdümlü ABD’nin bir oyuncağıydı. Kıbrıs’ta, Balkanlarda, Kafkaslarda ve Orta Doğudaki Müslüman katliamına sürekli seyirci kalmaktaydı… Haksız ve ahlaksız Irak işgaline çaresiz göz yumacaktı…
NATO’nun, sözde Rus tehdidine karşı, hür dünyanın güvenliğini koruyacak bir askeri ittifak olarak kurulduğu söyleniyordu ama, aslında İslam’a karşı bir yapılanma olduğu anlaşıldı.
NATO, 10 milyon Yahudi’nin dünya saltanatı, 1 milyar Hıristiyan’ın cennet hayatı için yaratıldığına, diğer 5 milyar insanın ve Müslümanların ise, bunların kölesi olarak hizmetini görmek ve Armegedon-Kıyamet savaşında hepsi Siyonizm’e kurban edilmek ve katledilmek üzere tanrı tarafından dışlandığına inanılan, sapık ve zalim bir düşüncenin askeri karargahıydı.
Sonunda AB’ye dönüşen Ortak Pazar, Müslüman olduğu için Türkiye’yi oyalamakta ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetini dışlamaktaydı…
UNESCO, bilim ve kültürün değil, inançsızlığın ve ahlaksızlığın yayılmasına, insani ve manevi değerlerin yozlaşmasına çalışmaktaydı… Çünkü Darvinizmi esas almaktaydı.
Ve bunların güdümündeki marazlı medya, Yahudi ırkçılığını ve özellikle İslam düşmanlığını mukaddes bir ideoloji haline getiren anarşist ve faşist İsrail’in katil yöneticileri seçim kazanırken alkışladığı halde, Fransa’da dikkatleri, ülkesini ve Batı alemini tehdit eden Siyonizm’e çeviren ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde 2.tura yükselen Le Pen’i ırkçılık ve çağ dışılıkla suçlamakta ve aleyhine kampanya başlatmaktaydı…
Ve zaten, TV haberlerinde izlediğiniz gibi, ABD’deki bütün kiliselerdeki papazlar arasında, küçük kız ve oğlan çocuklarına cinsel tacizde bulunanların artması üzerine, papalığa yapılan şikayetleri değerlendirme toplantısında;
“Çocuk tacizleri topluma yansımayan papazlara dokunulmaması…”
“Tecavüzleri halk tarafından bilinen papazların da, kiliseye katkılarının göz önünde tutulması” şeklinde kararlar verecek kadar yozlaştırılmış ve Vatikan’ı avucuna almış bir Siyonist-Haçlı zihniyetinden hayır beklemek boşunaydı…
Bakınız, bölge barışını bozan, bağımsız ülkelere saldıran, işgal ettiği topraklardan çıkmayan, BM kararlarını tanımayan ve takmayan, Uluslar arası antlaşmalara aykırı olarak nükleer ve biyolojik silahlar üretip depolayan ve Orta Doğuda çok ciddi bir tehdit ve teh oluşturan, herkes de biliyor ki; İsrail’dir. Ama BM ve ABD, ambargoyu Müslüman ülkelere uygulamakta ve Irak’a saldırmaktadır. Şimdi ABD, Suriye ve İran’a sataşmakta ve açıkça Türkiye’yi dışlamakta ve suçlamaktadır.
Ve ABD işgal ettiği Irak’a jay Garner adlı Yahudi asıllı ve Çevik Bir gibi JINSA’dan madalyalı bir generaligenel Vali atamakta, önce kürdistana ardından büyük İsrail imparatorluğuna zemin hazırlamaktadır.
Ve bütün bunları, “canım öyle istiyor, gücüm yetiyor, çıkarım böyle gerektiriyor” diyerek yapmaktadır.
Öyle ise;
“İslam Birleşmiş Milletleri” kurulmadan…
“İslam Savunma Paktı” oluşturulmadan…
“İslam Ortak Pazarı” başarılmadan…
“İslam Dinarı” yürürlüğe konulmadan…
“İslam Eğitim Ve Kültür İşbirliği” başlatılmadan, bu dertlerden kurtulmak ve bozuk dünya dengelerini yeniden rayına oturtmak, asla mümkün olmayacaktır…
Ve işte Mehdi, bu işleri başlatan ve başaran birisi olmalıdır..
“İSLAM BİRLEŞMİŞ MİLLETLERİ” nin kurulabilmesi için;
a- Önce, yeryüzündeki 200 kadar İslam topluluğu nasıl tanışacak ve toparlanacaktır.
b- Aralarında danışma ve dayanışma ortamı nasıl oluşturulacaktır?
c- İslam ülkelerinde, aynı hayırlı hedefleri amaçlayan partiler ve benzeri örgütler arasında iletişim ve işbirliği nasıl sağlanacaktır?
d- İslam ülkeleri parlamenterler birliği, nasıl kurulacak ve hangi, etkinliklere katılacaktır?
e- İslam ülkeleri arasındaki ihtilafların çözümüne bu oluşumlar nasıl katkıda bulunacaktır?
f- D-8 misali tarihi adımların gelişmesine ve güçlenmesine engel olan unsurlar nasıl aşılacaktır?
Sorularının gerekli ve yeterli cevaplarını bilen bir beyne ve birikime ihtiyaç vardır.
İşte bunun için Mehdi lazımdır.. Ve işbaşındadır.
“İSLAM SAVUNMA PAKTI ” nın oluşturulabilmesi için;
a- İslam ülkelerinin elinde bulunan silah ve teçhizatların “standart” hale getirilmesi ve askeri yardımlaşmanın gerçekleşmesi için hangi adımlar atılmalıdır?
b- Müşterek askeri eğitim ve tatbikatların yapılması ve sürekli yardımlaşmanın sağlanması için, hangi plan ve programlar uygulanmalıdır?
c- Ortak silah sanayi yatırımları hangi alanlarda ve hangi oranlarda başlatılmalıdır?
d- Bu girişimlere mani olacak dış ve iç merkezlere karşı hangi tedbirler alınmalıdır?
Sorularının doğru ve doyurucu cevaplarını bilecek bir devlet adamı olmadan bunlar başarılamayacaktır.
İşte bunun için Mehdi şarttır.. Ve bu kutlu lider, projesinin son aşamasındadır…
“İSLAM ORTAK PAZARI” nın kurulabilmesi için;
a- Önce İslam ülkelerinin her birindeki sanayi ve tarım ürünlerinin ve yer altı zenginliklerinin tespiti ve birbirine tanıtılması
b- Her ülkenin ihtiyacının ve birbirine alıp-satacağı, hatta değiş-tokuş yapacağı malların ve miktarlarının çıkarılması
c- İlk etapta, birbiriyle komşu ülkelerin sınır ticaretinin ve bölge paktlarının canlandırılması
d- Her alandaki kalifiye eleman ihtiyacının birbirinden karşılanması
e- Dini amaçlı ziyaretlerin ve dinlenme amaçlı gezilerin ortak projelerle desteklenip, turizm potansiyellerinin canlandırılması
f- Çok uluslu Siyonist şirketlerin piyasa tekeline engel olunması ve yerli malı kullanılması gibi konuların ele alınması ve somut adımlarla uygulamaya koyulması kaçınılmazdır.
Bunun için de, Mehdiye ihtiyaç vardır
“İSLAM DİNARI” nın yürürlüğe konulması için;
a- İslam ülkeleri arasında dolara ve yabancı paralara bağımlıktan bir an evvel kurtulmak üzere, ortak bir para birimine mutlaka geçilmeli ve en azından kendi aralarındaki alış-verişler bu parayla gerçekleştirilmelidir.
b- İslam ülkelerindeki Merkez Bankaları millileştirilmeli, ve Siyonistlerin gizli denetimine son verilmelidir.
c- Faizsiz İslam Bankacılığı geliştirilmeli, yaygın hale getirilmeli, aralarındaki işbirliği ve teknoloji değişimi güçlendirilmelidir.
d- Bankalar arası para transferi ve yine haberleşme trafiği için, ABD aracılığını ortadan kaldıracak, doğrudan iletişim ve işbirliği imkanları kurulmalıdır.
Ve bütün bunlar için yıllardır kafa yoran, plan kuran, alt yapı hazırlayan bir lider bulunmalıdır.
Ve işte bu nedenle, Mehdi, önce uzun yıllar hazırlık yapacak sonra ortaya çıkacaktır.
“İSLAM ÜLKELERİ EĞİTİM VE KÜLTÜR İŞBİRLİĞİ” nin bir an evvel başlatılması için;
a- İslam ülkeleri arasında öğrenci ve öğretim üyesi mübadelesi bir sisteme bağlanmalı ve canlandırılmalıdır.
b- İlmi araştırma ve buluşları tercüme ve transfer edecek merkezler ve bilgi bankaları oluşturulmalıdır.
c- Ortak araştırma merkezleri ve strateji enstitüleri kurulmalıdır.
d- Duyarlı ve tutarlı Medya kuruluşları arasında bilgi ve teknoloji akışı başlamalı ve kolaylaştırılmalıdır.
e- Ortak filmler, kasetler, disketler, kitap, dergi ve broşürler hazırlanmalıdır.
f- Ortak dil öğretimi ve birbirlerinin dillerini iyi konuşan elemanların yetiştirilmesi üzerinde önemle durulmalıdır.
Bunlar için de, bütün İslam ülkelerinin ve dünyanın her yerindeki Müslüman kesimlerinin üzerinde ittifak edecekleri ve itiraz etmeyecekleri, deneyim ve birikim sahibi, bilge bir şahsiyet öncülük yapmalıdır.
Ve işte bu yüzden, Mehdi müjdelenmiş ve ona ümit bağlanmıştır.
Ve Milli siyaset önce, yıllarca toprağın derinliklerine kök salan ve iyice zemine tutunup kendini sağlama aldıktan sonra, yukarıya doğru dal budak uzanan bir çam ağacı misali, bütün oluşumların alt yapılarını hazırladıktan sonra, şimdi yeni bir dünyayı kurmanın son aşamasına yaklaşmıştır.
Bediüzzaman’ın: “Ahir zamanın en büyük fesadı zamanında, hem en büyük müctehid, hem en büyük müceddid, hem hakim, hem mehdi, hem mürşid, hem kutbu azam olarak bir ZATI-I NURANİ’yi gönderecek”[1] diye haber verdiği, hem ahlaki ve manevi terbiyede, hem siyaset ve sosyal adalette, hem ekonomi ve ticarette, üstün yetenekli ve bereketli olan nurlu ve onurlu şahsiyet acaba kimdir ?
Bugün yeryüzündeki bir buçuk milyar Müslümanın, bağımsız devletler dışında, ayrıca 200 farklı topluluk halinde yaşadığı bilinmektedir.
Sadece, Uralların batısında kalan Avrupa’da, 20 milyonu Rusya’da olmak üzere 55 milyon Müslüman yaşamaktadır. Bu duruma göre Avrupa’da Katoliklerden sonra 2. yoğunluğa sahip Müslümanlardır. Çünkü Protestanların tamamı 42 milyondur.
Fransa’da 5 milyon, İngiltere’de 4 milyon, Almanya’da 4 milyon Müslüman vardır.
Amerika’da ise 8 milyon Müslüman bulunmaktadır.
Nüfusu 3.5 milyon olan Yahudiler, iyi organize olduklarından bütün ABD’ye yön verdikleri halde, 8 milyon Müslüman kopuk ve dağınık bulunduklarından, uzun yıllar etkili olamamışlardır.
Ama artık kimin ciddi ve cesur girişimleri sonucu, Avrupa ve Amerika’daki Müslüman topluluklar da organize olmaya ve o ülkelerde hem ekonomik hem siyasi yönlerden ağırlıklarını koymaya başlamışlardır? Ve hatta, ABD’deki son iki başkanlık seçimlerinde, stratejik oylarını iyi kullanan Müslümanlar, Yahudi lobilerinin desteklediği adayların kaybetmesine sebep olmuşlardır. Ve 1994 seçimlerinde Washington valisi, yine 100 bin kadar Müslümanın oyuyla ve 40 bin farkla kazanmıştır.
Peki bu kadar önemli ve etkili bir şahsiyeti ve başında bulunduğu hareketi, Siyonistler kendi haline bırakırlar mıydı? Sömürü saltanatlarını yıkmaya hazırlanan, kendileri için böylesine tehli birisini sürekli kontrol altında tutacak tedbirleri almazlar mıydı? Onun teşkilatını yozlaştıracak, hedef saptıracak, kanuni tuzaklara takılmasını sağlayacak, uygun elemanlarını içeriye sokmazlar mıydı?
Bütün bu sinsi ve şeytani girişimlerin her biriyle uğraşmak yerine, onların en gizli ve en yetkili zannedilen noktalara bile girmesine göz yumup, ama tüm sırlarını ve stratejik programlarını kendi beyninde saklamak ve rakiplerini böylece uzun zaman oyalamak ve hatta onlardan yararlanmak da, milli siyaset rehberine yakışan tavır olmaz mıydı?
Hz. Peygamberin (sav) “İşlerinizi (hedeflenen şekilde ve sürede) bitirmek için (stratejik plan ve programlarınızı) gizli tutmak (suretiyle) yardım arayınız”[2] hükmüne ve hikmetine uygun davranmak, onun hesaplarını kolaylaştırmaz mıydı?
[1] mektubat: 411 – 412
[2] Hadis-Tenbihül Gafilin