Erbakan Hocamızca defalarca ve çok önemli ortamlarda dile getirilen ve aslında levha halinde yazılıp asılması ve üzerinde kafa yorulması gereken şu vecizeleri, maalesef yeterince anlaşılmış değildir:
Bir kimse Malazgirtte inanışının şahlanışını yaşamadan; Kosovada, Niğboluda bir kılıç olup parlamadan; Ulubatlı Hasan olup İstanbulu fethetmeden, Sultan Fatih olup atını denize sürmeden; Kanuni olup şanlı ordularıyla Avrupanın içlerine yürümeden (Çanakkalede) Seyit Çavuş olup 250 kiloluk mermiyi Ya Allah! diyerek namluya sürmeden Bir insan (Kutlu Kurtuluş Savaşımızın ilk büyük zaferi sayılan ve Mustafa Kemalin komutasında yapılan) Sakaryanın siperlerine girmeden ve (bizzat kendisinin büyük bir dirayet ve cesaretle tarihi hareket ve çıkarma emrini verdiği) Kıbrısta düşman tahkimatının arasından geçmeden, Milli Görüşün ne olduğunu anlayamaz! sözleri, kahraman ordumuzun değerini ve Milli Görüş düşüncesini ne güzel ifade etmektedir. Şanlı Kurtuluş Savaşımızı ve Kıbrıs çıkarmamızı yapan askerle; Malazgirtten, Kosovaya, İstanbulun Fethinden Mohaça, tarih boyunca destanlar yazan ecdadın aynı ruh ve şuura sahip oldukları da veciz bir şekilde belirtilmektedir.
Bu tarihi ve talihli ifadeler:
1- Milli Görüşü anlamak için asker ruhuna ve cihat (yani Milli Savunma, Hak ve adaleti hâkim kılma) şuuruna sahip olmak gerektiğini
2- Çünkü Malazgirtte, Kosovada, Niğboluda, İstanbulun Fethi sırasında, Mohaçta, Çanakkale destanında, Sakaryada ve Milli Kurtuluş Savaşında ve nihayet şanlı Kıbrıs çıkarmasında başkalarının değil, bizzat kahraman askerlerimizin zalim güçlerle mücadele ettiğini
3- Ve zaten Hz. Peygamber Efendimizin İstanbulun Fethini müjdeleyen hadis-i şerifin de, Sultan Fatihe işaret ederken aslında Türk askerini ve onun inançlı ve liyakatli komuta kademesini överek zikrettiğini
4- Böylece hem Efendimiz Aleyhissalatü Vesselamın, hem de Aziz Erbakan Hocamızın bizim Ordu-Millet gerçeğimize işaret ve beşaret ettiklerini açıkça bildirmektedir.
5- Erbakan Hocamızın yukarıdaki sözleri, aynı zamanda; Mademki Milli Görüşü en iyi anlama yeteneğine ve yetişme geleneğine sahip bulunan, herkesten ve her kesimden önce vatanı ve kutsalları için fiilen mücadele eden ve zaten bu düşünce ve disiplinle eğitilen kahraman askerlerimizdir. Öyle ise Yeniden büyük Türkiyenin ve Adil bir Düzenin ihyası da her halde ve öncelikle askerlerimizin gayretiyle gerçekleşeceğine dikkat çekilmektedir.
6- Ve zaten, ülkemizin de yarısını kendi sınırları içinde sayan Arz-ı Mevud-Yahudilere vaad olunan topraklar hedefine odaklanan Siyonist Merkezler (ve onların güdümündeki ABD ve AB) bu şeytani projelerinin önündeki en büyük engel olarak ordumuzu gördüklerinden, malum 28 Şubat darbesini: Erbakanın kökünü kurutmak ve TSKyı etkisiz ve yetkisiz bırakmak üzere tertipledikleri, feraset ehlince gözlenen ama özenle gizlenen bir gerçektir.
7- Erbakan Hocanın yukarıdaki tespitlerini bu şekilde tahlil ve tefsir etmemizi sindiremeyen ve bu hikmetleri bugüne kadar sezip fark edemeyen kimselerin, dar çerçevede ve kapalı odalar içerisinde yapacakları tenkit ve itirazlar hiçbir öneme ve değere haiz değildir; çıkıp bu yorumlarımızın yanlışlarını ve çarpıtılmış yanlarını ortaya koymaları gerekir. Çünkü Erbakan sayesinde makam ve menfaat sahibi olmak ve uzun yıllar maaş ve mevki hatırına yanında bulunmak başka şeydir. Onu anlamak ve inanmak ve bunlar uğruna her türlü fedakârlığı göze almak ise çok daha başka şeydir.
İşte 05 Haziran 2001 Milli Gazetenin Yıldızlı yazısı: Asker ve Milli Görüş!
Türkiyede en iyi anlaşması gereken iki kesimden söz ediyoruz: Asker ve Milli Görüşçüler! Baştan belirtelim ki, bu yaklaşım bazılarına itici gelebilir. Bazılarının bıyık altından gülümsemesine yol açabilir. Fakat bütün bunlar gerçeği ve olması gerekeni asla değiştirmeyecektir. Önce bu görüş bazılarına niçin itici gelebilir, onu düşünelim. Çünkü bu bazıları Türkiye Cumhuriyetinin mürtecilik diye bir problemi olduğunu kabul etmektedir. Oysa Bizim milletimiz hamdolsun bugün, İslamı en iyi anlayan bir millettir. Ve bu millet, dininin kendisini geri götürmeyeceğini, bilâkis ülkesini dünyanın en ileri, en medeni, en müreffeh ülkesi haline getirmenin dini bir vecibe olduğunu bilmektedir… Böyle bir şuurun Cumhuriyet Türkiyesi için tehlike arz etmesi safsatadan başka bir şey değildir. Ama o bazıları kendi çıkarlarını sürdürmek için en iyi yolun Millet-Devlet kavgasını kışkırtmak olduğunu düşünmektedir. Doğrudan doğruya İslamı, Müslümanı zikretmezler. Bir irtica yargısıyla propagandalarını sürdürürler. Tehlike olarak ortaya koydukları, Anadolunun örtülü kadınının büyük şehirlerde de kendi tarzıyla hayat sürmesi, başörtülü kızın üniversiteye gitmesi, İmam Hatip Lisesini bitiren evladımıza devlette görev verilmesi gibi son derece doğal ve insani olan şeylerdir. Bu saydıklarımızın bugüne değin, hiçbir terör işine, yolsuzluk, vurgun, talan pisliğine bulaşmamış olmaları bu bazıları için herhangi bir anlam ifade etmez. Onlar yine de hoyrat, düzmece raporlarıyla çeşitli kesimleri etkilemek peşindedir.
…
MAKALENİN TAMAMI İÇİN TIKLAYINIZ..