MEZARCI OLAYI VE
ANITKABİR ALAYI
Mili Görüşle hiçbir ilgisi ve
emeği olmadığı halde, Recep T. Erdoğanla şahsi dostluğu hatırına aday
gösterilip RPden milletvekili seçilen ve o şımarıklık ve hazımsızlık içinde
dengesiz tavırlar sergileyen Hasan Mezarcı, Atatürk hakkında, sadece kendi
şahsını bağlayan yararsız ve yakışıksız bazı sözler etti… Bunu fırsat bilen
ve sanki böyle bir bahane bekleyen çürümüş sistemin resmi ve özel simsarları
hemen harekete geçtiler.
O günkü Başbakanın Atatürk`ü sevenler-sevmeyenler… Laikliği
benimseyenler-benimsemeyenler diye açıkça bölücülük yaptığı ve RP`nin
çağrılmadığı İstanbul mitinginde koalisyonun üç ortağının genel başkanları yan
yana dizildiler…
ANAP, CHP, DSP çelenklerle demeçlerle Anıtkabire yürüdüler…
Hz. Peygamber Efendimizin mübarek ve muhterem hanımlarına alçakça iftira
eden Salman Rüştünün Şeytan Ayetleri kitabını tercüme ettirip yayanlar ve
miting meydanlarında milletin inancına saldıranlar Fikir özgürlüğü adına
alkışlanırken, Mezarcı`nın densiz donkişotluğu masonları ve madamları çılgına
çevirdi. Ellerinden gelse müslümanları Türkiyeden kovacaklar…
Biz Mezarcının bu talihsiz ve terbiyesiz tavrını ve tutarsızlığını asla
onaylamıyor ve uygun bulmuyoruz. Çünkü Atatürkün veledi
zina olduğunu ima eden çirkin ve hırçın sözleri:
1- İnsani değildir. Çünkü bizim inancımızda her çocuk İslam fıtratı
üzerine ve masum doğar. Hiç kimse başkasının günahından dolayı suçlanamaz…[1] Hükmü açıktır.
2- İslami değildir. Çünkü Kuran (onların) Allah`tan başka
yalvardıklarına sövmeyin ki onlar da bilgisizlikle haddini aşıp Allaha
sövmesinler.[2] Buyurmaktadır.
3- Bu tavır ilmi değildir. Çünkü ispatlayamayacağı iddiaları ortaya atmak
basitliktir. Ve dinimizde Bir kadına zina isnat edip de buna dört şahit
gösteremeyenleri şiddetle cezalandırılmaktadır.[3]
4- Bu tutum mantıklı ve siyasi de değildir… Zira ne inancımıza ne
davamıza hiçbir şey kazandırmamış, aleyhimizdeki fitne ateşine benzin
serpmekten başka işe yaramamıştır…
Ancak bu olay bahane edilerek yapılan Atatürk istismarcılığı ve İslam
düşmanlığı ise: bu kabahati masum ve mazur gösterecek boyutlara
ulaşmıştır.
Allah aşkına, nedir bu Atatürkçülük maskesi altında yapmak ve yürütmek
istediğiniz?
Şayet Atatürkçülükle temel insan haklarımızın ve hürriyetlerimizin
korunmasını… Ağır sanayimizin ve yerli kalkınma hamlemizin başarılmasını
Böylece siyasi ve ekonomik gerçek bağımsızlığımızın kazanılmasını savunan…
Şahsiyetli bir dış politikayı, bölgesel ve evrensel bir güç merkezi olmayı
arzulayan… Her dinden ve her kavimden ama herkesin birlikte barış ve bereket
içinde yaşama şartlarını hazırlayan… İlim ve teknikte olsun, sanat
ve kültürde olsun, Milli değerlerle çağdaş gereklerin kaynaşacağı bir örnek
medeniyeti amaçlayan görüş ve ideallerin bütünü kastediliyorsa, işte bunları en
iyi savunan ve samimiyetle sahip çıkan Milli Görüştür.
Yok, eğer, Atatürkçülük dedikleri, ülkemizi maddi ve manevi sefaletin
içine sürükleyen bir gizli sömürü ve saltanat sisteminin kılıfı ise, o zaman
Atatürkçülük eşittir: Anarşi, ahlaksızlık, fakirlik, işsizlik, geri kalmışlık, faiz, fuhuş, kumar,
hırsızlık, haksızlık, rüşvet, kan, kavga, bölücülük… Demek olur ki, her
şeyden önce bu Atatürk`e en büyük hakarettir… Öyle ise Atatürke yapılacak en
büyük iyilik, bu kokuşmuş sistemi Atatürkçülük adına savunmaktan vazgeçmektir.
Ülkemizde giderek yaygınlaşan bu çok çiğ ve çirkin Atatürk
istismarcılığına artık bir son verilmelidir…
Maalesef, hak etmediği makam ve menfaatlere konmak isteyenler,
derhal Atatürkçü kesilmektedir.
Bu milleti millet yapan, insanımızı kaynaştıran ve barıştıran en önemli
unsur olan dini ve ahlaki değerlerimize saldırmak, birlik ve bütünlüğümüzü
parçalamak isteyenler, hep Atatürkçülük siperinden hücuma geçmektedir.
Kızlarımızın ve kadınlarımızın Milli kıyafeti olan başörtüsüne
saldıranlar, bunu Atatürkçülük adına yaparak Atatürkten nefret
ettirmektedirler…
Cumaya koşanların ve namaz kılanların çoğalmasını İrtica Hortladı diye
takdim edenler bununla Atatürk ilkelerinin çiğnendiğini söyleyerek yanlış bir
Atatürk imajının doğmasına yol açmaktadırlar…
Daha dün Osmanlıyı yıkarak ülkemizi işgal eden ve parselleyen ve
Atatürk`ü kendileriyle İstiklal Savaşını yapmaya mecbur eden İngiliz`i,
Yunan`ı, Fransız`ı, İtalyan`ı ve Rus`u bile ikide bir Sakın Atatürkçülükten
vazgeçmeyin şeklinde öğütler vererek, ister istemez kafalarda bazı soru
işaretleri oluşturmaktadır Ve acaba bütün bunlar maksatlı olarak Atatürk`ten
nefret ettirmek için mi yapılmaktadır?
Yoksa Atatürkçülük herkesin her türlü hevesine ulaşmak ve her türlü
hıyanet ve melanetini saklamak için kullandığı ucuz bir maske ve istismar aracı
mı olmaktadır?
Çünkü sağcısı Atatürkçü, Solcusu Atatürkçüdür
Masonu Atatürkçü, Münafığı Atatürkçüdür
Komünisti Atatürkçü, Kapitalisti Atatürkçüdür
Feministi Atatürkçü, Sosyalisti Atatürkçüdür
Modacısı Mostrası Atatürkçüdür, Hacısı Hocası Atatürkçüdür
Yetsin bu iki yüzlülük, bitsin artık beyler
Atatürk`ün ve Atatürkçülüğün böylesine sorumsuzca ve sınırsızca istismar
edilmesine son verecek önlemler alınmalı, hatta en adi heves ve hedeflerine
ulaşmak için hiç utanmadan yapılan bu istismarlardan Atatürk`ü koruyacak ve
kurtaracak yeni bir kanun derhal çıkarılmalıdır.
Ve tabi bu arada ucuz kahramanlıklara özenerek ikide bir Atatürk`e
sataşanların bu davranışları da acaba bir gaflet midir, yoksa hıyanet midir?
Söylediğin her söz mutlaka doğru olmalıdır. Ama her doğruyu söylemek
doğru değildir[4]
Susulacak yerde konuşmak ahmaklık, konuşulacak yerde susmak ise
korkaklıktır.[5]
Teşkilat ve cemaat olarak konuşulmaması gerektiği hususunda karar alınan
şeyleri konuşmak ise hıyanet ve alçaklıktır. Bazı sorumsuz ve kanunsuz
çıkışların sahiplerinin yersiz ve gereksizde olsa, Atatürkle ilgili bazı
açıklamaları, önceleri hissiyat ve heyecanlarına mağlup oldukları zannedildi.
Bu yanlışlıkları gafletle ve gereksiz bir gayretle yaptıkları kabul
edildi.
Ama artık anlaşıldı ki bu kadar ikaz ve itirazlara rağmen, hem de çok
hassas bir dönem ve dengeler üzerindeyken, yine kalkıp aynı şarlatanlıkları
tekrarlamak, bilerek ve isteyerek Milli Görüşün başına bela açmak içindir.
Cesaret ve hamiyet kılıfı geçirilmiş açık bir hıyanettir… Atatürk
Cumhuriyetinin kendisine lütfettiği sıradan bir ilçe müftülüğü makamına ve
maaşına bile zarar gelmesin diye, uzun yıllar dilini yutan ve ağzını kapatan
sahte kahramanlar, şimdi bu cemaatin 25 senedir iğne ile kuyu kazar gibi bir
noktaya getirdiği hareketi böylesine ucuza satmaya kalkışması ne büyük
talihsizliktir.
Bizim Donkişot gibi hayallerle, hatıralarla boğuşmaya, heykellere, anıt
mezarlara saldırmaya vaktimiz yoktur.
(Onların) Allah`tan başka yalvardıklarına sövmeyin (ve sataşmayın) ki
onlar da bilgisizlikle haddini aşıp Allah`a sövmesinler
[6] Ayetinin
hikmetini düşünmeyen ve ikazını dinlemeyen kimse şayet ahmak değilse mutlaka
kasıtlıdır.
Ve hele kim olursa olsun bir kişiyi annesi veya babasının günahıyla
suçlamak ayıptır ve yanlıştır.
Çünkü herkesin kazandığı yalnız kendine aittir. Herkes ancak kendi
yükünü taşıyacak, kimse kimsenin günahından sorumlu tutulmayacaktır.[7]
İslam hukukunda zina mahsulü doğan çocuk masumdur… Sonradan kendi
işlediği kötülüklerden sorumludur… Bir insanı annesiyle suçlamak saçmalıktır.
Kaldı ki herhangi bir kadına (zina suçu) atıp ta, sonra bu (iddiasını) dört
şahitle ispat edemeyenlere seksen değnek vurun ve artık onların şahitliğini
asla kabul etmeyin[8] emri
ve ayeti bunu açıkça ve kesin olarak yasaklamıştır.
Böylesine basit ve çirkin şeylerle uğraşacak kadar gafil ve cahil
olmamalıdır.
Hem Onlar bir ümmetti gelip geçti. Onların kazandıkları kendilerine
sizin kazandıklarınız size aittir. Siz onların yaptıklarından sorulmazsınız[9]
Onların hesabından sana bir sorumluluk, senin hesabında da onlara bir
sorumluluk yoktur.[10]
Siz kendinize bakın… Siz haklı ve hayırlı yolda oldukça sapıtan
kimseler size zarar veremez. Hepinizin dönüşü Allah`adır… O size ne
yaptığınızı haber verecek (ve hesaba çekecektir)[11]
Yeryüzündeki bu zalim Siyonist düzeni ve onun ülkemizdeki temsilcilerini
değiştirecek ve düzeltecek, onun yerine her dinden ve her düşünceden herkesin
birlikte barış içinde yaşayacağı ve temel insan haklarına sahip olacağı bir
Adil Düzen`i yerleştirmek ve yürütmek için yapmamız gereken bin türlü hizmet ve
faaliyet dururken, böylesine Donkişotluklarla uğraşarak elimize ne geçecektir?
Bu gibi söz ve davranışlar kimlerin ekmeğine yağ sürmektedir?.
Yoksa niyetiniz toplumu ürküterek Milli Görüş iktidarını engellemek
midir? Mason mahfillerin medya yoluyla aleyhimize tutuşturdukları fitne ateşine
benzin serpmek midir?
Hazreti İbrahim (as) aleyhine Nemrutun tutuşturduğu alevleri söndürmek
üzere o minnacık ağzıyla damla damla su taşıyan karınca olacağınıza, bu çılgın
alevleri üfleyen tarla faresi yerinde olmak talihsizlik değil de nedir?
Ama boşuna çırpınıyorsunuz. Ey ateş İbrahime serin ve selâmet ol.[12] Ayetinin hikmeti ve hakikatı
tezahür edecek, Milli Görüşün iktidarını ve Adil Düzenin kurulmasını hiç
kimse engelleyemeyecektir.
Keçecizade Fuat Paşa Paristeki kendisi gibi mason büyükelçilerin ortaya
attığı Dünyanın en güçlü devleti hangisidir? sorusuna şöyle cevap veriyordu:
Osmanlıdır. Çünkü yıllardır siz dışarıdan biz içeriden uğraşmamamıza
rağmen hala yıkamadık.
Ve şimdi Milli Görüş beyni ve bünyesiyle ne kadar sağlam bir cemaat ve ne
muazzam bir teşkilattır ki, dışarıdaki düşmanlıklara ve içindeki bazı
ahmaklıklara rağmen, hala güçlenerek büyüyor ve istikametini bozmadan iktidara
yürüyor.
Efendim ben doğruyu konuşuyorum. Tarihi gerçekleri savunuyorum demek te
insanı kurtarmaz ve haklı çıkarmaz.
Hikâye edilir ki padişahın birisi, ağır suç işleyen kölesinin
öldürülmesini emreder… İdama götürülen köle kendi ana diliyle padişaha olmaz
hakaret ve beddualar yağdırır. Padişah yanındaki iyi niyetli vezirine, kölenin
ne söylediğini sorunca o da:
Efendim hayır dualar ediyor ve sizi övüyor: Ben padişahımın elinden çok
iyilik ve ihsanlara kavuştum. Onun emriyle ölmek te benim için şereftir
diyor, deyince padişahın hoşuna gidiyor ve canını bağışlıyor.
Bu olaya şahit olan kötü niyetli diğer veziri ise:
Hayır sultanım Bu adam size yalan söyledi. Köle size küfür ediyordu
demeye kalkınca padişah kendisine:
Ey ahmak ve alçak kişi. Onun yalanı senin doğrundan hayırlıdır.
Çünkü o yalanıyla iki can kurtarırken sen doğrunla üç can yakacaksın..
Evet atalarımız boşuna dememişler:
Ürmesini bilmeyen kişi,
Açar başa, türlü teşvişi
Biz, geleceği görmek için,
Hep düşünmeliyiz geçmişi
Zulüm Zihniyetinin Son Çırpınışları
Kuvay-ı Milliye düşüncesine ve yerli değer ve dinamiklerle çağdaş
Türkiyeyi kurma hedefine sahip, sorumlu ve olumlu solculara saygımız vardır.
Ancak maalesef bazılarının savunduğu solculuk, demokrasi kılıflı bir
despotluk düşüncesidir. O nedenle bu ülkede CHP deyince, yıllarca hep akla
cehennem azabı gelmiştir. İnönü zihniyeti ise dipçiği ve dini ezmeği hatıra
getirir. Atatürkün partisi CHPyi, İsmet İnönü tarafından yozlaştırılan bu
yanlış imajdan kurtarmak ise, Kuvayı Milliyeci solcuların görevidir.
Sn. Demirel`in geçen yıllarda Isparta`da İmam-Hatiplerde cennete
bilet kesiliyor şeklindeki talihsiz sözleri de, bu gerçeği ters yönden itiraf
etmektir. Zira İmam-Hatipler, bu ülkedeki 46 öncesi cehennem dönemine, eski CHP
zihniyetine ve İnönüye başkaldırının birer simgeleridir.
1936lardan, Atatürkün hastalığının ağırlaşmasından, 1950ye kadar geçen
15 sene içinde, koca ülkede tek bir Kuran kursu ve İmam-Hatip Okulu
bırakmayan, dini ve manevi bütün eğitim yuvalarını kapatan ve bu hizmeti gizli
ve özel olarak yürüten ilim ve gayret erbabını da en vahşi takip ve tacizlere
uğratan işte bu çarpık zihniyetlerdir. Bugün İmam-Hatiplerin orta kısmını
kapatmak ve böylece kökünü kurutarak gövdeyi koflaştırmak isteyen uğursuz
cephenin hepsi de, aynı döl yatağının ve aynı düşünce batağının ürünleridir.
Hatta Kripto Yahudiler eliyle, siyasetten resmen yasaklanan Erbakanı,
şimdi de ismen istismar etmek; ama fikren ve fiilen alakasını kesmek ve tamamen
ele geçirmek üzere, SPde bile sinsi gayretler sürdürülmektedir.
Bu arada Baykal CHPsinin yerli ve haysiyetli çizgiye yönelmesi ve kısmen
de olsa Kuvayı Milliyeci bir tavır sergilediği için kirli cephe tarafından
hedef haline getirilmesi de ümit verici bir gelişmedir. Bütün partilerdeki
hamiyetli vatan evladının, ülkemiz üzerindeki hıyanet hesaplarını farketmeye
başlaması da sevindiricidir.
Evet, bugün İmam-Hatipleri kapatmaya ve Kur`an Kurslarına kilit vurmaya
çalışan zihniyet de yine aynı zihniyettir… Bunların Kuran ve İslam
düşmanlıkları ve şeytanlık damarları hala devam etmektedir.
Ve milletimiz bütün dayatmalara ve kışkırtmalara, karşı silahlı ve sopayla
değil, sandıkta cevap verecek ve bu cehalet ve cehennem zihniyetini tarihin
çöplüğüne gömecektir.
1946 öncesinde medreseleri ve tekkeleri kapatan, yani bu milletin ilim ve
irfan kaynaklarını kurutan, Kur`an okumayı ve okutmayı bile yasaklayan, bütün
Müslümanların iman parolası, müşterek milli marşı ve Özgürlük andı olan
Ezan-ı Şerif`in aslını bozan, köylerdeki camileri ahır ve ambar, şehirdeki
camileri ise müze ve meyhane yapan eski CHP zihniyeti, sonunda, iktidar hırsı
ve hevesiyle kendi tabanını tepeleyen ANAP`ı da yedeğine alarak kurdukları
D-ANA-SOL hükümetiyle aynı cinayet ve hıyanetleri, tekrar işlemek üzere
yeniden işbaşına getirilmiştir.
Demirel de Cindoruk da Mesut Yılmaz da bu sol despotizmiyle işbirliğine
ve şahsi çıkar ilişkisine girmiştir.
Mason localarında ve Bilderberg toplantılarında gizli olarak öteden beri
zaten buluşanlar, şimdi bu birlikteliklerini açığa vurmaktan çekinmemiştir.
Böylece millete ve manevi değerlere futursuzca savaş ilan edilmiş,
karanlık güçlerin emri ve keyfi için memleket, bu zoraki koalisyonla bir kaosun
girdabına itilmiştir.
Bu hükümetten sadece kumarhaneciler memnun ve mutlu görünmüş, ama
toplumun kahir ekseriyetinde, büyük sandık ihtilaline dönüşecek olan, hırs ve
nefret giderek büyümüştür. Daha sonra, mitinglerde kokozlanıp, Meclise girince
kuzulaşan MHPli hükümet ise, her şeyi bin beter ve berbat etmiştir. Arkasından
bin bir vaat ve ümitle tek başına iktidara getirilen AKP, hepsine rahmet
çıkartır ve dört gözle aratır bir tavır sergilemiştir.
Evet, Türkiye yeni bir dönemi ve düzeni beklemektedir… Yeni bir devrim
ve değişim gerekmektedir.
Ve karanlık odanın kuklaları, ne kadar kof kütüklere kölelik ettiklerini
yakından göreceklerdir…
Çünkü şeytanı bile utandıran Açık oy-gizli oy tasnif dönemleri artık
bitmiştir.
Mersinin Aslan köyündeki muhtar seçimini Demokrat parti aday kazandığı
için iptal edildiği halde tekrarında yine CHP adayına oy çıkmaması üzerine
bütün köylülerin dipçiklerle dövüldüğü ve devlete isyan gerekçesiyle ta Konya
mahkemelerine götürüldüğü günler artık geri gelmeyecektir.
Mason olmadığı, millete zülüm yapmadığı ve Anadolu kalkınmasını
başlattığı için, ihtilaller yapan ve hükümetler yıkan vahşet ve hıyanet
zihniyeti artık can çekişmektedir ve bir daha dirilmemek üzere geberecek ve
tarihin mezarlığına terk edilecektir. Ne büyük talihsizliktir ki, 27 Mayıs
darbesini yapıp Türkiyeyi Türklerden kurtarmayı amaçlayan, ama milli cephe
tarafından safdışı bırakılan, sebataist zihniyeti malesef; 28 Şubat sonrasında
hükümetinde tekrar bir araya getirilmiştir.
Din düşmanlarından ve solcu yandaşlarından başkasına insan hakkı
tanımayan; şayet zulme ve hakarete uğrayan inandığı gibi yaşamaya çalışan bir
müslümansa, ona saygı duyulmaya ve savunulmaya değer bulmayan ve şeytan gibi
iman ve İslam kokusu gelen herkese ve her şeye düşman olan, bir asırdır kendi
milletiyle ve manevi değerlerimizle savaşan bu köhne zihniyetlerin, Batılıların
kakasını bile güzellik kremi diye yüzüne gözüne sürmeyi şeref sayan bu köle
ruhlu şahsiyetlerin, pilleri tükenmektedir. Ve milletimiz bunlara dersini
verecek ve tarihin çöplüğüne gömecektir.
[1] İsra:
15
[2] Enam:
108
[3] Nur:
4
[4] Bediüzzaman
[5] Hz.
Ali
[6] Enam:
108
[7] Enam:
164
[8] Nur:
4
[9] Bakara:
141
[10] Enam:
52
[11] Maide:
105
[12] Enbiya:
69